Türkiye'de Yaşatılan Hukuksuzluklar, Farklı Bir Örnek Eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz!

27 Haziran 2013 Perşembe yazildi.

Bir meslektaş olarak Prof. Kemal Gürüz’e yaşatılan hukuksuzluklar ve bir seneden beri cezaevinde tutulmasını nedeniyle de  kendi canına zarar verme girişimine üzüldüm. Sizlere, ailelerinize yakınlarınıza Allahtan sabırlar ve bir an evvel gerçek adaletin yerini bulmasını diliyorum

Hayatımda bu yaşıma kadar karşılaştığım her türlü olumsuzluklara, musibetlere karşın panzehirim; ‘‘ Kaderde Bu Da Varmış, Öylede Böylede Yaşanılacakmış, Bu Da Gelir Buda Geçer’’ hayata bakış acısıdır. Biraz arabesk, mücadeleci arabesk, fakat ben bunun yararını görüyorum

Sayın Prof. Yüksel Gürüz,
Abiniz, eski YÖK başkanı  sayın Prof. Kemal Gürüz  için bazı meslektaşların aksine ben burada methiyeler dizmeyeceğim. İki dönemlik YÖK başkanlığı sırasında bizleri meslektaşlarını unutmuştu. Bizlerin özlük haklarının iyileştirmesi konusunda bırakın katkı sağlamayı, özlük haklarımız daha da kırpılmıştır! Doçentlik sınavım sırasında karşılaştığım mağduriyetim  ile ilgili gönderdiğim dilekçeme dahi cevap verme nezaketinde bulunulmadı.

Bir meslektaş olarak Prof. Kemal Gürüz’e yaşatılan hukuksuzluklar ve bir seneden beri cezaevinde tutulmasını nedeniyle de  kendi canına zarar verme girişimine üzüldüm. Sizlere, ailelerinize yakınlarınıza Allahtan sabırlar ve bir an evvel gerçek adaletin yerini bulmasını diliyorum.

Hayatımda bu yaşıma kadar karşılaştığım her türlü olumsuzluklara, musibetlere karşın panzehirim; ‘‘ Kaderde Bu Da Varmış, Öylede Böylede Yaşanılacakmış, Bu Da Gelir Buda Geçer’’ hayata bakış acısıdır. Biraz arabesk, mücadeleci arabesk, fakat ben bunun yararını görüyorum. ( Hatta benim bu konuda, ‘’Bu benim kara, kapkara kaderim deme,  Hayat bu acı tatlı yaşanılacak ille de’’ arabesk şarkı sözüm vardır, zaman ortam bulup müziğini henüz hazırlamadım….)

Bende  sizin yerinizde olsaydım, abim için mücadele ederdim. Karşılaştığı hukuksuzluğu, insan hakları ihlallerini, keyfiyetleri dünyaya yayar, destek beklerdim. İmza toplayıp ilgili kuruluşlara, parlamenterlere, başkanlara bilgi verir gerekeni yapmalarını isterdim.  (Böyle durumlarda şahısların ayrı ayrı ilgili kurumlara, mesleki kuruluşlara, parlamenterlere e-mail atmaları yerine toplu imzalı e-mail atmak, mektup göndermek çok daha etkili olur düşüncesindeyim)…

Ben şahsen Tayyip Erdoğan Başkanlığında AKP hükümetinin Türkiye’yi her gecen gün içinden çıkılmaz bir felakete sürüklemektedir görüşümdeyim. Söylenenlerin tam aksine pek çok alanda ekonomide de başarısız buluyorum. İnşallah bu tespitlerimde benim yanılıyor olmamdır. Eski YÖK başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün bir seneden beri yargılanması Türbana karşın tutumu ile ilgili bir kindarlıktan, nefretten öte değildir…

Üniversiteler tarafsız, önyargısız, çıkarsız, siyasetin maşası olmadan bilimi öne çıkararak ülke sorunlarında görüş bildirmeli, gerekli uyarıları kamuoyunda yapmalıdır görüşündeyim.

Benim öğrencilik yıllarımda polisler üniformaları ile üniversite içine, kampüse girmekten çekinirlerdi. Rektörün izni olmadan kampüs içine sokulmazlardı. Üniversiteler ülkede birinci güç, saygı ve güven duyulan kurumların başında geliyorlardı. Her hükümetle ülke çıkarları doğrultusunda uyumlu çalışmalar yürütüyorlardı.

Türkiye’nin getirildiği duruma bakın, YÖK başkanı bizlerin yani üniversitelerden sorgusuz sualsiz hükümetin icraatlarını övmemizi, desteklememizi, itaat etmemizi bir şekilde talep ediyor. Örneğin, acılım sürecinin desteklenmesi, gezi parkı eylemlerinde uygulanan polis vahşetine karşın tavır sergilenmemesi istenmesi gibi,… (Ben şahsen hükümetin başlattığı acılım sürecini tasvip etmiyorum, tehlikeli buluyorum, ülkeyi bölünmeye, bir kaosa sürükleyeceği görüşündeyim. Sürecin sonunu bekleyip görmeğe gerek yoktur, bugünün gözlenen olumsuz gelişmeleri, yarının olumsuz sonucunu belirliyor. Bazı çevrelerin kendi çıkarları gereği uydurduklarına yalanlarına, kendilerini kaptırarak kendileri inanmağa başladıkları gibi; benim, diğer vatandaşlarının da inanmasını beklemek ve veya tehditlerle, korku salarak, tetikçilerini devreye sokarak, dini duyguları kullanarak inanmalarını yada inanmış gibi görünmelerini sağlamağa çalışmak, en azından ses gürültü çıkarmamalarını talep etmek insanlığa yakışmaz bir tutumdur.
Bu talepler üzerine ne üniversitelerden neden üniversitede çalışan öğretim üyelerinden, hele yükünü almış koskoca profesörlerden dahi,  tek bir Allah’ın kulu çıkıp bir şey demiyor yada diyemiyor,  neden?
Kartalların, şahinlerin yok edildiği ülkelerde, sıçanlar ve yılanlar ürerler.
Türkiye’ de yönetim bindiği devlet dalını değil; üzerinde bulunduğu devlet ağacının gövdesini kesiyor, kökünü de söküyor! Görüşündeyim. İnşallah burada yanılıyor olmamdır.
Saygılar
DrHusso
İzmir, 27.6.2013  
·         Konu ile ilgili diğer yazıları www.dr-huso.com   makaleler sayfasına,

 

 

0 yorum: