GAZETE HABERLERİ İLE İLGİLİ GÖNDERİLEN YORUMLAR, 7,8-2013

18 Ağustos 2013 Pazar yazildi.

1.     Sayın Uğur Dündar'ın CHP'den İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı hayırlı olur görüşündeyim! CHP genel başkanlık adaylığını da değerlendirmelidir. Halkın güven duyduğu, saygı gösterdiği ve iyi, dürüst tanınan, tarafsız ve boyu posu ve hitabı yerinde, karizmatik medyatik kişiliği ile CHP’ ye faydalı olur düşüncesindeyim. Diğer barajı aşamayan partilerin bir dönem boyunca Dündar başkanlığında CHP de yer alma destek verme olasılığı da söz konusudur. (DP de böyle bir yapılaşmayı önceleri savunmuştum, fakat istenilen başarıya ulaşması hayli zor.)  Kısaca, Dündar alternatif bir başkan olarak CHP de CHP ve ülke yararına neden önümüzdeki seçimlerde değerlendirilmesin ve ona bir şans verilmesin? Tabii aynı şekilde CHP de diğer başkan adaylarında değerlendirilmelidir. Örneğin Bornova-İzmir  CHP Belediye Başkanı Prof. Kamil Oktay Sındır;  hileye, hurdaya, harama bulaşmayan kişiliği, boyu posu, karizmatik özelliği ile CHP de yönetimde neden değerlendirilmesin.  CHP içinde  çok daha etkili faydalı olacak adaylar mevcuttur. Aslında CHP bu gibi adayları kendi içinden ve parti dışından belli kriterlere göre tespit edip parti yönetiminde değerlendirip ilerisi için yetiştirmelidir...
Gerçek olan CHP deki mevcut başkanın ve yönetimin mevcut hükümete ve hükümet başkanına karşın ne yerel nede genel seçimlerde hiç şansı yoktur….

 

2.      Sayın Bahçeli tarafından dile getirilenleri halkın çoğunluğu tarafından yıllardır biliniyor. MHP lideri olarak Türkiye’de bu olumsuzluklara karşın neler yapıldığı önemlidir. Evet, Sayın Bahçeli siz ve Partiniz Olanlara karşın neden yetersiz kalıyorsunuz.  

Sn Bahçeli, en son Gezi parkı eylemlerinde gençlere,  vahşice, hunharca katledilen,  gözleri çıkartılan, sakat bırakılan gençlere sahip çıkmaktan, faillerden hesap sorulmasında korkak ve aciz kaldınız. Evet doğrudur!  Türkiye geri dönüşümü olmayan bir bataklığa, felakete sürükleniyor, Bunda sizin muhalefetin hiç mi hiç katkısı, sucu yok?

 

3.      Bir Müslüman, erkek adam, güçlü-cesaretli- akıllı insan, kabadayı insan; elinde silahı, arkasında üniformalılar, devlet olacak şekilde sürü halinde silahsız, güçsüz insanlara hele kadınlara ve çocuklara vahşice saldırmaz, saldırtmaz. Bunu zavallı korkaklar ve satın alınan kandırılan tetikçiler mecburiyetten ve deliler yapar.

 

4.      DOKTORALAR VE DİĞER AKADEMİK UNVANLAR KEBAPÇILARDAN, LAHMACUNCULARDAN ÇOK DAHA BELEŞİNE KISA SÜRELERDE ÜNİVERSİTELERİMİZDEN ALINABİLİYOR. DİPLOMALI KARA CAHİLLERİN ÜLKEYE YARARDAN ÇOK HAYATİ ZARARLARI BULUNMAKTADIR.

 

5.      Allahsızlar, cop yetmemiş,  demir çubuklarla haklı demokratik  destek eylemine katılan vatandaşlara, ülkenin geleceği olan gençlere vahşet uyguladıkları video görüntüleri ile kaydedilmiş, hala inkar ediyorlar. Polis görevi, suçlu zarar görmeden yargıya teslim etmek olduğunu unutmuşlar, iktidarın tetikçileri olmuşlar

 

6.      Halkın temel isteklerine cevap vermeyen, iş, aş, can-, mal-güvenliği, fırsat eşitliği olmayan ülkelerde ve dinin siyasete, ticarete alet edildiği ülkelerde demokrasiden söz edilemez ve sandıktan evvel başka çareler gerekebilir

 

7.      Dinin siyasette, ticarette pervasızca alet edildiği devletler kaos,  yokluk, yoksulluk, huzursuzluk içinde yok olmağa mahkumdurlar. Geçmişte böyleydi, günümüzde ve gelecekte öyledir. Laik cumhuriyet devlet yönetimi İslam dininin temelinde vardır.  Yobazlar, beyni körler; Mübarek İslam Dinini, Kutsal Kitabımız Kuranı Kerimi anlayacak kapasitede değillerdir.

 

8.      …………., vatandaşlara uyguladıkları, uygulattıkları vahşet  için ödül veriyorlar, ödül alıyorlar bir de destanlar yazdık diye övünüyorlar. İnsanlara kurşun sıkarak öldürenler, gözlerini çıkartanlar, ömür boyu sakat bırakanlar, sürü halde yobazlarla birlikte saldıranlar, saldırtanlar, vahşetin failleri, hükümet, TBMM, Cumhurbaşkanı,  v.d.  hiçbir şey olmamış gibi hala kamuoyunda boy gösteriyorlar.  Muhalefet liderleri de hala saçmalıyorlar.  Halk gençlerin direnişine gerekli desteği vermekten aciz kalmıştır. Mısır kadar olunamadı. 

 

9.      Sayın bakanın açıklamaları birbirine zıt, çelişkilidir. Ve iktidarın sebep olduğu her olumsuzluğu ve iktidara karşıt görüşleri, demokrattık tepkileri ve digerlerine;  savaş baronlarına, Ergenekon uzantılarına, ulusalcı ırkçılara, dış şer güçlere, faiz lobilerine, bizlerin başarısını çekemeyenlere, provokatörlere,  v.d. yükleme zihniyetine eskisi inanılmıyor, ciddiye alınmıyor. Kendi söylediklerine kendileri de inanmıyordur. Bence devlet yönetimi gerçekleri, hatları, eksiklikleri görüp korkmadan gerekenleri yapması ülkenin yararınadır. Ülkedeki olumsuz olayları ve karşıt görüşleri hayali şer güçlere yükleme ve ilişkilendirme paranoyasından kurtulmamız gerekiyor.

 

10.  (Demokratik seçimle işbaşına gelen devlet büyüklerine, siyasetçilere ağza gelmeyecek küfürler, hakaretler yağdırmak sağlıklı bir insan kişiliği ile bağdaşmaz. Buradaki yorumlardaki bakana olan hakaretler hoş değil, yayınlanmasına da izin verilmemelidir, görüşündeyim)

 

11.  Maalesef, Gezi Parkı Eylemleri muhalefetin ve ilgili sivil örgütlerin korkaklığı, beceriksizliği nedeniyle ve tecrübesizlerin elinde ve görünmek ve tanınmak isteyen artistlerle panayır eğlencelerine dönüştürülüp etkisizleştirilmiştir. Halkın desteği kazanılarak ve her şeyi, ölümü dahi göze alarak karşı tarafın anladığı dilde ve hedefe ulaşıncaya kadar adam gibi eylem yapılır. 

 

12.  PKK’lıların, Kürtlerin yoğun olduğu eylemlerde polis müdahale etmekten korkar! Nedeni; Kürtler birbirlerine bağlıdır, iyi organize edilmişlerdir, arkalarında ve yanlarında milletvekilleri vardır, kendilerine uygulanan şiddete karşılık mislisiyle karşılık verirler,  polisleri tararlar, öldüreni, sülalesini yaşatmazlar, canlı bombalarla polislerin içine dalarlar, dünyayı ayağa kaldırırlar…  Geziparkı gösterilerinde destanlar yazdık diyen polisler, amirler, müdürler ve siyasetçiler bunu gayet iyi biliyorlardır. Hükümetin destan yazan polisleri ancak güçsüzlerin karşısında vahşet uygularlar vatandaşların gözlerini çıkarırlar, Vatandaşların kafalarını sürü halde tekme, yumruk ve coplarla dağıtırlar, kemiklerini kırarlar, vatandaşların üzerine çoluk çocuk demeden gaz ve ses bombaları atarlar, parasız eğitim ve  fırsat eşitliği  ve iş diye bağıran öğrencileri tartaklarlar, terörist diye tutuklarlar,  öğrencilerin genç insanların hayatlarını karartırlar, haklı isteklerini sokak gösterilerinde duyurmağa çalışan babaları, dedeleri anneleri ablaları yaşında emekçileri coplarlar kan içinde bırakırlar,… Polislerin yanında AKP nin eli sopalı gençleri Kürtlerin karşısına çıkamazlar, kaybolurlar. Bu gibi gerçeklerin de bilinmesinde ve tartışılmasında yarar vardır

 

13.  İki yıllık kolay, kafa yormayan ve kayıpsız öğrenim süresinden sonra iş bulma sorunu olmadan Türkiye genelinde yüksek maaşla artı beleş, avanta, haraçlarla çalışma hayatına başlamak,  polis okullarının olan ilgiyi artıran gerçek nedenlerdir.  .

 

14.  POLİS OKULLARINA OLAN YÜKSEK İLGİNİN GERÇEK NEDENLERİ; İKİ SENELİK KOLAY VE KAYIPSIZ BİR EĞİTİM ÖĞRENİM SÜRECİ,  İŞ BULMA PROBLEMLERİ YOK VE İŞSİZ KALMA SORUNLARI YOK. 2 SENELİK EĞİTİMDEN SONRA TÜRKİYE GENELİNDE YÜKSEK MAAŞ VE AVANTA, HARAÇ GELİRLERİ VE DİĞER BELEŞ GİRDİLERLE MESLEK HAYATINA ATILMAK. 

 

15.  Askeri okullarda öğrenim hem ağırdır, hem de üst seviyede disiplinlidir. Maaşlarından başka gelirleri yoktur. DİĞER DEVLET OKULLARINDA EĞİTİM ÖĞRENİM AĞIRDIR VE NORMAL SÜRELERDEN UZUNDUR. OKULU BİTİRENLERİN İŞ BULMALARI YOK DENECEK KADAR AZDIR. SÜREKLİ ÖĞRENMELERİ GEREKİYOR, 4 SENELİK LİSANS EĞİTİMİNİ TAMAMLAYAN MÜHENDİSLER DAHİ İŞ BULAMIYORLAR, BULANLARIN BİRÇOĞU ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞTIRILIYORLAR. Türkiye’nin gereğinden çok fazla polis kadrosu bulunmaktadır. Bu insan gücünün ne ülke ekonomisine nede güvenliğine hiçbir katkısı yoktur, iktidarı kollamaktan ve iktidarı yönlendirmekten başka! Bence Emniyette aşırı şişirilmiş kadro yüksek öğretime ve  uygulamalı ARGE faaliyetlerine aktarılmalıdır. Polis devleti özentilerine şunu hatırlatmakta yarar vardır; eski doğu bloku ülkelerinde olduğu gibi, polis devletlerin ekonomisi hep batmıştır, bilim ve teknolojide geri kalmışlardır, fakirleşmişlerdir. Bazı gerçekler korkulmadan tartışılmalıdır. Polislerin gazabından korkularak olumsuzluklarını görmemezlikten gelmek,  onları kamuoyunda övmek ülke çıkarına değildir.

 

16.  Askerliğimi er olarak yaptığım Amasya kışlası içinde bir cami bulunuyordu.. Ramazan aylarında ve Cuma günleri isteyenler oruç ve namaz ibadetlerini rahatlıkla yapabiliyordu. Askerliğim sırasında orada ibadetimle; ramazanda oruç tutmamla, camisinde namaz kılmamla hiç bir engelle, sorunla karşılaşmadım. Tam aksine oruç tutanların eğitimlerinde fazla zorlanmamalarına, yorulmamalarına özen gösterildiğine, iftar ve sahur yemeklerinde daha toleranslı davranıldığına şahit oldum. TSK’ yı İslam karşıtı gösterilmesi ibadet edenlere baskı uyguladığı söylentileri doğru değildir.  Belli kesimlerin TSK’ ya karşın yıpratma ve siyasi çıkar amaçlıdır. Ta ilkokuldan beri ramazan aylarında düzenli oruç tutuyorum, yurt dışında iken de askerliğim sırasında bu ibadetimi düzenli sürdürdüm, askerlik görevim sırasında da TSK’ nın hiçbir baskısı ile karşılaşmadım, tam aksine kolaylık sağlanmıştır, kollandık.

 

17.  PKK’lıların, Kürtlerin yoğun olduğu eylemlerde polis müdahale etmekten korkar! Nedeni; Kürtler birbirlerine bağlıdır, iyi organize edilmişlerdir, arkalarında ve yanlarında milletvekilleri vardır, kendilerine uygulanan şiddete karşılık mislisiyle karşılık verirler,  polisleri tararlar, öldüreni yaşatmazlar, canlı bombalarla polislerin içine dalarlar, dünyayı ayağa kaldırırlar…  Geziparkı gösterilerinde destanlar yazdık diyen polisler, amirler, müdürler ve siyasetçiler bunu gayet iyi biliyorlardır. Hükümetin polisleri ancak  güçsüzlerin karşısında vahşet uygularlar. parasız eğitim diye bağıran öğrencileri tartaklarlar, öğrencilerin hayatlarını karartırlar.  Polislerin yanında AKP nin eli sopalı gençleri  Kürtlerin karşısında kaybolurlar. Bu gibi gerçeklerin de bilinmesinde ve tartışılmasında yarar vardır

 

18.  GEZİ PARKI GÖSTERİ VE PROTESTOLARIN NEDENİ;  İKİ ÜÇ AĞACIN KESİLMESİ, RANTA AÇILMASI KADAR, 10 YILDAN FAZLA TEK BAŞINA İKTİDARDA BULUNAN VE HER GECEN GÜN TÜRKİYE’Yİ İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR FELAKETE SÜRÜKLEYEN DESPOT DİKTATÖR GÖRÜNÜMLÜ BİR İKTİDARA KARŞIN VATANDAŞ MEMNUNİYETSİZLİĞİNDEN GELİŞEN HAKLI BİR EYLEMDİR. MAALESEF, BU EYLEMDE MUHALEFETİN PASİFLİĞİ, KORKAKLIĞI, BECERİKSİZLİĞİ NEDENİYLE TECRÜBESİZLERİN ELİNDE PANAYIR EĞLENCELERİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜP ETKİSİZLEŞTİRİLMİŞTİR. BEN TAM AKSİNİ SAVUNUYORUM TAYYİP BU GÖSTERİLERDEN DAHA DA BÖBÜRLENECEKTİR, NEMALANACAKTIR...

 

19.  TÜRKİYE’Yİ İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR FELAKETE SÜRÜKLEYEN DESPOT DİKTATÖR GÖRÜNÜMLÜ BİR İKTİDARA KARŞIN VATANDAŞ MEMNUNİYETSİZLİĞİNDEN spontan yani aniden kendiliğinden, polisin çok sert tutumundan vahşetlerinden ortaya çıkan GELİŞEN HAKLI BİR EYLEMDİR. Bu eylemi marjinalleştirmek, yabancılara dış şer güçlere yada muahlefete yüklemeğe çalışarak gerçekleri saptırmakla ilgililer sadece kendilerini kandırırlar.

 

20.  10 YILDIR TÜRKİYE ÇOK İYİ YÖNETİLİYOR, İMF BORÇLARI ÖDENDİ, KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLİ GELİR  KİMİNE GÖRE ON BİN DOLAR, KİMİNE GÖRE YİRMİ BİN DOLAR HİKAYELERİNE DE ARTIK VATANDAŞ  ESKİSİ KADAR İNANMIYORDUR!

 

21.  Bu gelir artışı birilerin cebine mi iniyor?  Çoğunluk vatandaşın bu artıştan haberi yok. Örneğin, bunca yıldır üniversite de öğretim üyesi olarak çalışıyorum, ayın sonu getiremiyorum, hala cepten takviye yapıyorum. AKP yönetiminden evvel elimde daha fazla para kalıyordu. AKP ile telefon, elektrik, su, yakıt, kira gibi gelirler enorm artı. diğer masraflar maaş artışından çok daha fazla artı. Açıklanana enflasyon rakamları gerçeği yansıtmıyordur. Hükümet lehine kâğıt üzerinde çarpıtılmış rakamlardır.  işsizlik ile ilgili rakamlarda hükümet lehine sonuçlar açıklanıyor. TBMM’de ki siyasetçiler kendi gelirlerini bol kepçeden alelacele artırırlarken vatandaşın sıkıntılarını bilmez oldular, unutmuşlar. Efendim seçmeni ağırlama masraflarımız artı gerekçesi yersizdir, milletvekilleri kendi seçmenlerinin masraflarını karşılama mecburiyetinde deyilerdir.

 

22.  AKP seçim meydanlarında ve ekranlarda; AKP mazlumun ve mağdurun tarafındadır diye durdu, başörtüsü mağdurlarını kastetmiş olabilir. Örneğin, Ben AKP döneminde daha da mağdur oldum! - Mağduriyetim nedeniyle YÖK’e açtığım dava aleyhimde sonuçlandı. , -  Ayvalık CHP Belediyenin keyfi kamulaştırmasına ve sebep olduğu mağduriyetleri keyfi tutumlara karşın acılan davalar hala 5 senedir devam ediyor. Böyle adalet mi, böyle devlet yönetimi anlayışı olur mu?  Avrupa insan hakları mahkemesinde hak aramayı dahi zorlaştırarak engellediler. Böylelikle devlet kurumlarında makam sahiplerinin memurların daha rahat kendi çıkar ve keyiflerine göre uygulamalarıma olanak sağlanmış olundu. Daha evvel kolaylıkla ve süre uzatılmadan AHİM, Avrupa İnsan hakları mahkemelerine yapılan müracaatlar, acılan davalar nedeniyle daha temkinli davranılıyordu. Bakın Ayvalık Belediyesine ve Turizm Bakanlığına acılan dava Yargıtay’da 3 seneye yakındır bekliyor. Bu süreçten sonra tekrar bir bekleme engelli bulunuyor ancak ondan sonra AİHM’de hak arayabiliyorsunuz. Bu mudur vatandaşa değer vermek, bu mudur mağdur vatandaşın yanında yer almak….

 

23.  Cundadaki eski taş evin çatısı yağmurlarda akıyor, toprak duvara işleyen su, duvarı şişirdi ve  eğdirdi. Bugün yarın duvar yıkılacak. Belediyeden tamir izni isteniliyor, Bazılarına hemen kendisi izin verirken bizleri açıtımız dava nedeniyle bizleri Bursa'ya, anıtlar kuruluna gönderiyor. Ikı sene olmasına rağmen hala olumlu veya olumsuz cevap yok. Başkalarına bir hemen gerekli izinler veriliyor. ...

 

24.  ...  Devletin kurumlarında çaycısından tutun müdürüne kadar el altından haraç verilmediği takdirde hiç bir iş uygulanmıyor..... Bu mu dur ileri demokrasi, devlet yönetimi, Bu mudur vatandaşa değer vermek, bu mudur mağdur vatandaşın yanında yer almak….

 

25.  Mübarekler dar gelirlileri kıra öder gibi ev sahibi edeceğiz dediler! Konut politikaları ile kendi çevrelerini dolar milyarderi yaptılar. Bankalar ve müteahhitler yararına çalıştılar.

 

26.  AKP döneminde bırakın ev sahibi olmağı, normal fiyatta kiralık ev bulunmaz oldu. Halkın konut ihtiyacını karşılama yerine, devlet tarafından sağlanan teşviklerle normal vatandaşın alamayacağı konutlar, lüks villalar, oteller rezidanslar yapılıp yabancılara satmakla övünmeğe başladılar Allahsızlar kendi vatandaşlarına başını sokacak konut sağlayamazken, tutup parası bol olan yabancılara, petrol zengini Araplara arsaları, yapılan evleri, rezidansları, otelleri, alışveriş merkezlerini satıp hava atıyorlar.

 

27.  Diğer bir tescilli geri zekâlılık ise ülkede üretime dayalı iş yeri açacaklarına neredeyse her semte bir alışveriş merkezi acıyorlar. İşin kötüsü bu alışveriş merkezlerinde bulunan dükkân, mağaza, gazino, v.b. mekanların çoğu yabancı kökenli, yabancı sermayeli, ülkenin haracını kesiyorlar. Vatandaşların kredi kartları ve tüketici kredileri ile köleleştiriyorlar. …

 

28.  Üniversitelerde personel açığı varken, Emniyete yüzbinlerce polis kadrosu veriyorlar. Devletin masrafları ve savurgan harcamaları nedeniyle Türkiye yakın gelecekte çok büyük ekonomik sorunlara karşı karşıya kalacaktır, ağır vergiler ve harçlar kaçınılmaz olacaktır. Devlet yönetimini ele geçirenler kah Allah adını kullanarak kah terör estirerek ağır vergi, harçlarla vatandaşını köle gibi sömüreceğini malına mülküne birikimlerine ortak olacağı günler çok yakındır

 

29.  Özel sektördeki imalat ve üretim yapan bir firmanın 2 kişilik mühendis arayışı için yayınlamış olduğu ilana 102 mühendis başvuruyor. 50 tanesi görüşmeye çağrılıyor. Ve kademeli olarak görüşme yani mülakat yapılıyor. Zor şartlarda yapılan bu mülakat sonucunda işletmeye alınan 2 mühendiste 850 TL ile işe başlıyor.  (İntern Haber)   İzmir’ de yeni mezun genç makine mühendislerin 1200 TL ile işe başladıklarını Ve mezunların iş bulma sıkıntılarının olduğunu mezun olan öğrencilerimden biliyorum.

 

30.  Türkiye’de işsizlik oranının % 10 olduğuna ben inanmıyorum. Bu rakamlarda eflasyonda olduğu gibi kâğıt üzerinde devlet yönetimi lehinde çarpıtılıyor.

 

31.  AKP birikimleri geliştireceği değerlendireceği yerde miras yedi gibi sattı yedi bitirdi. En son ülkeyi parselleyip yabancılara satmağa başlanmıştır.  Güney Doğuda devletin otoritesi yok, PKK yol kesip kimlik kontrolü yapıyor, bugün değilse yarın Türkiye üzerinde Kürdistan devletini ilan edecekler…..

 

32.  21. YÜZYILDA TÜRKİYE ULUSLARARASI UZMANLARDAN OLUŞAN VE ÖNYARGISIZ, BAĞIMSIZ BİLİM ADAMLARINDAN OLUŞAN GENİŞ BİR ÇALIŞMA GURUBU İLE MEVCUT ANAYASANIN DEĞERLENDİRİLEREK AKSAK KEYFİYETE İMKÂN VERMEYEN VE KENDİ KENDİNİ KONTROL EDEN, OLASI SUİİSTİMALLERİ DEVRE DIŞI BIRAKAN, GÜÇ VE YETKİLERİ VE SORUMLULUKLARI BELİRLEYEN ACIK VE SEÇİK BİR ANAYASANIN ORTAYA KONULMASI GEREKİYOR. Hükümetin kendince hazırlattığı ve halka kabul ettireceği anayasa; Türkiye’nin Anayasası olmamalıdır, kabul edilmemelidir. Keşke Tayyip Erdoğan Başkanlığında hükümet Türkiye için gerekli Anayasa düzenlemesini Önyargısız, bağımsız uluslararası bir ekipten oluşan uzman bilim adamlarına anayasa taslağını hazırlatsaydı daha sonra üzerinde çalışılsaydı. Bu diğer İslam ülkeleri içinde faydalı bir örnek olabilirdi.

 

33.  AKP ve Tayyip başkanlığında Türkiye’de bundan sonra sonra demokratik seçimlerden bahsedilemez, Nedenleri:

 

-          DEVLETİN NİMETLERİNDEN İHYA OLANLAR, KOLAY KOLAY İKTİDARI BIRAKMAZLAR, HER KILIĞA GİREREK, HER İMKÂNI KULLANARAK, YASA DIŞI, AHLAK DIŞI ÇARELERE SARILARAK, ÇIKARLARINA UYGUN MEVCUT DÜZENİN DEVAM ETMESİ İÇİN ÖLESİYE ÇALIŞACAKLARDIR.

-          İktidarları boyunca yüz bin olan polis gücünü üç yüz binlere çıkartanlar, eğitim sistemini, üniversiteleri ele geçirenler, devletin diğer kurumlarına kendi yandaşlarını aşırı doldurtanlar oy potansiyelini sağlama almışlardır.

-          Adaleti ele geçiren, kendine bağlı hâkim, savcı ve avukatlarla istediği hükmü verdiren bir hükümetin her türlü secim hilelerine sahiptir!

-          Diyaneti ve bölge imamlarını cami hocalarını, imam hatiplileri secim zamanı devreye sokarak Allah adını kullanarak özellikler taşrada yüksek oy potansiyeli garantilemiş sayılır.

-          Seçim arifesinde bulgur, makarna, buzdolabı v.b. dağıtan Devlet kapısında iş vaat eden bir hükümetin oy toplama şansı çok daha yüksektir.

-          AKP diğer becerileri ile kolay kolay Türkiye’de iktidardan gitmez, tam aksine her dönem oy potansiyelini artırır,

-          Arkasındaki işveren baronlar medyası ve cemaatler medyaları ve tetikçi yazar çizer yorumcuları  ile de seçim korkusu yoktur, tam aksine oylarını % 60 kadar rahatlıkla artırır.

-          Gezi parkı direnişi, tencere tava, hepsi hava eylemleri  ona vız gelir.

-          Türkiye’ de çoğunluk iş, ekmek derdinden başka düşüncesi olmayan bir halkla ve pasif, bilgisiz, korkak, eylemsiz bir muhalefet partileri ile Türkiye de bir şeylerin olumlu değişmesini beklemek saflık olur.

 

34.  Demokrasi, zengin bir kültürdür; kara yobazları, beyni körleri aşar.

35.  Hala, 10 gündür MUHALEFET LİDERLERİ NE DİYORLAR;

a.       …..Gençler bizim gençlerimiz, bizim çocuklarımız bizim geleceğimiz. Onların haklı eylemlerinin yanında kapı gibi CHP duracaktır…. CHP Kılıçdaroglu

b.      …Türk gençliğini sana çiğnetmeyiz, ezdirmeyiz Ve son günlerin modasıyla yedirtmeyiz sayın Başbakan" dedi. MHP, Bahçeli

c.       Mübarekler, haberleri izlemiyorlar mı ?

 

36.  Tayyip'in polisi gayrı resmi muhafızları; masum iyi niyetli saf gençleri ezdiler, analarını kan ağlattılar!

a.       Gençlerden  dayaktan işkenceden çivili sopa ve coplardan  kemikleri kırılanlar, etleri morartınlar oldu,

b.      Atılan gaz bombalarından beyinleri dağılanlar, gözleri çıkanlar oldu

c.       Polisin ve ayibin özel muhafızlarından, gurur duyduğu gençlerin, diğer yaşıtlarına Allah adına uyguladıkları dayaktan, işkenceden Türkiye genelinde  binlerce vatandaş kadın erkek çocuk, genç, yaşlı revirlik oldu, onlarca genç yoğun bakıma kaldırıldı ve ölenler sayısı artıyorken, hükümetin ve diğer yetkililerin hiçbir şey olmamış gibi davranması bitmişliğinin belirtisidir.  Gezi parkı eylemlerinin hükümet çevrelerince ve yandaş basın ve her devrin yalakları tarafından; birkaç çapulcunun eylemi daha sonraları faiz lobisi, gelişmemizi istemeyen dış güçler ve içte uzantıları, en son ise hükümeti devirmek için darbe teşebbüsü, CHP nin fırsatçılığı v.b. diye yorumlanması bir sorumsuzluktur ve görevi suiistimaldir, ülkeye ve devlete de bir şekilde ihanettir.

d.      Twitter atanlar dahi tutuklanıp terörist, ergenekoncular, 28 Şubat darbecileri  diye damgalatılanlar oldu, …

e.       Bu vahşet olayları olurken muhalefet ve liderleri neredeydiler, bu gençleri neden savunmadılar, gençlere vahşet uygulayanlardan neden hesap sorma becerisini ve cesaretini sormadılar neden meydanlarda onların yanında dokunulmazlık hakkını kullanarak bulunmadılar

f.       Bence muhalefet liderlerinin de ülke yararına yapabilecekleri, faydalı eylem istifa etmelerdir

 

37.  İleri demokrasiyi getirdik diye övünenler, demokratik gösteri haklarını kullananlara uyguladıkları vahşet nedeniyle neden yargı gerekeni yapmıyordur. bu mudur demokrasi kültürü ve ahlakı ve insan sevgisi....

 

38.  İktidara, büyük çapa sarf edilerek, riske girerek, vatandaşa sahip çıkılarak,  hak edilerek kazanılır. Askerleri kullanıp, medya patronlarına imtiyazlar tanıyıp  iktidara gelme devirleri artık geride kalmıştır! CHP' nın bunu anlaması gerekiyor.

 

39.  Sadece muhalefet değil devletin ilgili kurumları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri de sessiz korkak ve beceriksiz kalmamalıydılar… Üniversitemden, meslektaşlarımdan en az bir bildiri ile olayları tarafsız kınamasını arzu ederdim. (Bazı meslektaşlarım beni bir şekilde tenkit edeceklerdir; üniversiteler eğitim ve arge faaliyetlerine odaklanmalıdırlar, siyasette burunlarını sokmamalıdırlar diye v.b.. Bırakın bir hoca olarak normal bir insan olarak bu üzücü olaylar sizleri etkiliyor, üzüyor, dikkatleri dağıtıyor, etkisizliğinizle  kendi kendinizi sorguluyorsunuz, ayıplıyorsununuz. Kendinizi çalışmalarınıza veremiyorsunuz. Ülkede yoksulluk, sefalet, vahşet sürerken kaliteli eğiteme ve gelecekten ben şaşarım! Olaylar öğrencileri, gençleri daha fazla etkilemiştir. Evimde üniversiteye yeni başlayan 18 yaşında bir delikanlı olaylardan o kadar etkilendi ki haberleri izlemekten Moralı bozuldu, bazı sorularına cevap vermekte zorlandım. Pazartesi sınavı vardı , olaylar nedeniyle çalışamadan sınava girdi, haliyle düşük not aldı. Bu acıdan baktığımda bazı üniversitelerde sınavların iptalini doğru karşıladım. Bu karar eylemlere katılmaya teşvikle hiçbir ilgisi yoktur, başbakan bu konuda da danışmanları tarafından yanlış bilgilendirilmiştir.

Son söz;

DEVLET YÖNETİMİ GÖSTERİCİLERE EYLEMCİLERE VERYANSIN ETMEDEN EVVEL, SUCU DİŞ GÜÇLERE YÜKLEMEDEN EVVEL KENDİLERİ MEVCUT YASA VE YÖNETMELİKLERE SAYGILI OLMASINI BİLMELİDİRLER. HALKIN TEPKİSİNİ  DEĞERLENDİRMELİDİRLER.   

VAHŞET UYGULAYARAK KORKU YAYARAK HİÇBİR YERE VARILMAZ.  

 

40.  EYLEMCİLER SUÇLANMADAN EVVEL DEVLET DEVLETLİĞİNİ BİLMELİDİR. TEK ADAM, DİKTATÖR REJİMLERİNDE, DİKTATÖR ve  DEVLET EN BÜYÜK TERÖRİSTTİR.

 

41.   ‘‘Acıma gereğini yap, yada acınırsın’’ derler.  Kuvvet Komutanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı zamanında TSK mensupları, rektörler ve diğerleri düzmece ve çarpıtılmış suçlarla iktidar yanlısı polisler, savcı ve hâkimler tarafından tutuklanırken gereken yapılsaydı, onlara sahip çıkılsaydı, en azından adil ve hukuk kurallarına göre davranılmasını isteseydi; bu komik bir o kadar trajik olaylar yaşanmazdı. Yobazlara ve PKK ya sivil darbe yapma imkânı verilmezdi, mevcut iktidarla Türkiye bölünme ve iç savaş felaket aşamasına gelinmezdi.    Yurt dışında ve karargâhlarda görevlerde bulunmak, dil bilmek askeriyede sökmez, dağlarda erlerin basında çarpışmak ve cesaret, yürek ister. Bence o rütbeleri hak etmedi, TSK ya ve ülkeye zarar vermiştir.

 

 

42.  TSK nın başkomutanı Cumhurbaşkanıdır, Kuvvet komutanları ve Genel Kurmay Başkanlığı  Hükümet Başbakanına bağlı olduğuna göre  bunlarda görevi ihmal ve suiistimalden bu davalarda hesap vermeleri gerekmekteydi. Aynı şekilde eski genel kurmay başkanları Büyükanıt ve Özkök paşalarda aynı suçlara iştirakten tutuklanmalıydılar!  ‘‘BAŞKANLARIN, YÖNETICILERIN, MAKAM SAHIPLERININ, ÜSTLERIN EN ÖNEMLI GÖREVLERINDEN BIRI; KENDISINE BAĞLI, SORUMLULUK ALANI IÇERISINDE ÇALIŞAN BIRIMLERIN, ŞAHISLARIN YASALARA VE KURALLARA UYGUN ÇALIŞMALARINI SAĞLAMAK VE GÖZETMEKTIR. BILEREK VEYA BILMEYEREK YASALARA KURALLARA AYKIRI, SORUMSUZ, KEYFI HAREKET EDENLERI TESPIT ETMEK, YARGIYA SUNMAKTIR. BIR DIĞERI ISE; BULUNDUĞU KURUMUN, IŞYERININ, BIRIMIN ÇIKARLARINI GÖZETMEKTIR, ZARARA SOKMAMAKTIR.  BAŞKANLARIN , AMIRLERIN; HABERIM YOKTU, İNISIYATIFIMIN DIŞINDA VB MAZERETLER DIKKATE ALINMAMALIDIR‘‘.

43.  Türkiye´de yargı bağımsızdır sözüne kargalar dahil, meydanı boş bulan sıçanlar dahi gülerler. Başbakan ben devletin savcıyım diye kamuoyunda herkese meydan okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta adalet bakanlığı, hükümet güdümlü cumhuriyet savcılarını ve hakimleri belirliyor, atıyorsa; o ülkede adil hukuktan ve bağımsız yargıdan, demokrasiden bahsetmek saçmalıktır.

 

44.  Ömür boyu devlete hizmet etmiş, kuvvet komutanlığı ve ordu komutanlığı gibi önemli ve en üst makamlarda sorumluluk alarak  görevlerini başarı ile üstlenmiş insanların devlete ihanet etmesini nasıl akla sığdıranların sağlık kontrolüne gitmeleri önerilir.

 

45.  DEVLETİN, KURUMLARIN MAKAMLARI KİŞİLERİN EGOLARININ, KİŞİSEL ÇIKARLARININ TATMİN EDİLDİĞİ, YASAMA YÜRÜTME ORGANLARI DEĞİLLERDİR

 

46.  Duyarlı genç vatandaşlarımızın yönetime karşın ülkenin farklı şehirlerinde demokrattık eylemleri sırasında 4 değerli gencimiz polisler ve yardımcıları tarafından ve diğer polislerin gözleri önünde vahşice hunharca öldürülüyor. Öldüren ve öldürtenlerden bu güne kadar hesap sorulamazken, şiddet vahşet uygulayan polisiye birimleri halkla alay edilircesine ödüllendiriliyor. 

 

47.  Hükümet başkanı kalkıp ta ölen gençlerin polise mukavemet ederken, polise şiddet uygularken öldüğünü söylemesi de bir o kadar da utanç verici gelişmedir. Hem de ramazan ayında Müslümanlığı ile övünülen bir kişinin oruçlu haliyle yalan söylemesi, uydurulan yalanları ısrarla yayması bir o kadar da günahtır!

 

48.  Bakın, bir gencimiz üzerine sürülen bir aracın altında kalarak öldürülmüştür. İki gencimiz polisin ateşli silahları ile kasten öldürülmüştür. Bir gencimiz ise polislerin içinde bulunduğu 4-5 kişi tarafından linç edilerek katledilmiştir. Uydurmuyorum, video görüntüleri ve tanıklar bu gerçekleri ortaya çıkarıyorlar. (Benim defalarca farklı video görüntülerden elde ettiğim sonuç bu şekilde, yani kasti adam öldürme şeklindedir) öldürülen linç edilerek katledilen 4 genç insanın yanında, gözleri çıkartılmış sakat bırakılan 11 insan ve gelişi güzel atılan gaz ses bombaları, sıkılan sularla ve polisin ve yardımcılarının copları ve sopları ile tekme yumrukları ile yaralan ve dövülen ve hakaret edilen on binlerce insan…. Sonrada kalkıp utanmadan sıkılmadan Çanakkale’den sonra desten yazdık diye naraları atanlar ödüllendiriliyor.  Böyle hukuk devlet mi olur, bu devletin yurt içinde ve yurt dışında ciddiyeti mi, saygınlığı mı kalır?

 

49.  Türkiye’ de hükümet, hükümet olsa, TBMM, TBMM olsa, muhalefet, muhalefet olsa ve yargı, yargı olsa; her karşıt görüşleri, karşıt eylemleri kendisine karşın, demokrasiye karşın, İslam dinine karşın yasa dışı bir eylem, hükümete karşın darbe teşebbüsü ve benzeri olarak değerlendireceğine, biraz kendisine güvenerek vatandaşlara şiddet,  vahşet uygulayanları ve uygulatanlara hesap sorsun. Halkın gerçek desteğini almayan hiç bir iktidar kalıcı olamaz. Bu güne kadar dünyadaki despot rejimlerin sonu felaketlerle sonlanmıştır.  

 

50.  Mısırda namaz kılarken insanların 53 kişinin öldürülmesi haberleri de, farklı kanallarda ve tanıklara göre de gerçekle ilgisi olmadığı ileri sürülmektedir. Bazı iddialara göre Mısırda Selefeliler bir binada sıkıştırdıkları karşıt gruplardan insanları acımasızca pencerelerden dışarı atarak, kafalarını keserek vahşice öldürüyorlar, askerlere ateş açıp saldırıya geçiyorlar ve çıkan çatışmalar sonucunda ölenler, Dünyaya Mursi karşıtı darbeci askerler tarafından namaz sırasında öldürüldü diye duyuruluyormuş. Türkiye’nin Mısır politikası Suriye politikası kadar yanlıştır, ülke çıkarlarına ters düşmektedir. Ülkelerin özellikle dost ülkelerin, İslam ülkelerinin iç işlerine karışılmamalıdır, bu ülkelerin iç işlerine fiili karışan ülkelere karşın tavır alınması ve onlara gıda, ilaç gibi hayati ihtiyaçlarının karşılanmasında elden geldiği yardımları esirgememesi görüşündeyim. Türkiye dış politikasını tek kaynaklara, istihbaratlara göre belirlememelidir. (Bakın, baba sülalesinin bir kısmı Osmanlı döneminden sonra da Türkiye’ ye dönmeyip, Bingazi-Libya ve İskenderiye ve Kahire – Mısır da halen yaşıyorlar. Kaddafi ve Mübarek zamanlarındaki can mal güvenliğini, huzuru, iş aş imkânlarını mumla arar hale gelmişlerdir, Büyük sıkıntılar içeresinde, yaşanılması güç Libya ve Mısırdaki akrabaların bir kısmı ABD bulunan yakınlarının yanlarına geçici göç etmek mecburiyetine kalmışlardır.) ….    Can mal güvenliğinin olmadığı, iş aş bulunmadığı  fırsat eşitliğinin gözetilmediği, ağır vergi ve haraçların alındığı, yüksek devlet israflarının ve yolsuzlukların yapıldığı  ülkelerde olumlu hiç bir gelişme söz konusu değildir.

 

51.  ÜLKE YALAN, KORKU, İFTİRA, TEHDİT, ŞİDDET DAYALI HÜKÜMET BAĞLI SADIK POLİSİYE BİRİMLERİ İLE TEK ADAM DİKTATÖRLÜKLE DESPOTÇA YÖNETİLMEĞE ÇALIŞILIYOR. (SONRADA BİRİLERİ KALKIP TÜRKİYE’DE İLERİ DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN SAÇMALIYORLAR!)

 

52.  TÜRKİYE’DE,  mevcut iktidara, YÖNETİME KARŞIT SÖYLEM VE EYLEMLER; DARBE TEŞEBBÜSÜ DİYE DİPLOMALI HUKUKSUZLAR TARAFINDAN Değerlendiriliyor. Yönetim karşıtları düzmece suçlarla çakma delillerle TUTUKLANIP YARGILANIYOR, KİMSE DE, demokrat, iyi akil insan, Müslüman diye geçinen ekranlarda ona buna akıl verenler, ahkam kesenler SES ÇIKARAMIYORLAR, SONRADA BÜYÜK TÜRKİYE’DEN SAÇMALIYORLAR, ASKERİ DARBELERİ SUÇLUYORLAR!

 

53.  TÜRKİYE COĞRAFİ ACIDAN RİSKLİ BİR BÖLGEDE BULUNMASINA RAĞMEN, ÇOK YÜKSEK GELİŞME POTANSİYELİNE SAHİP ENDER ÜLKELERDEN BİRİDİR.  TÜRKİYE’DEKİ GELİŞME SÜRECİ;  HÜKÜMETİN DIŞINDA BİRİKİMLİ, TECRÜBELİ VE MÜTEŞEBBİS SANAYİCİLERİN VE ÜNİVERSİTELERİN DESTEĞİ VE ÖZVERİLİ ÇALIŞANLARIN SAYESİNDE GELİŞMESİNE DEVAM ETTİĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM.  HÜKÜMET AĞIR VERGİ, HARÇLARLA VE YANLIŞ İKTİSADİ SİYASİ KARARLARIYLA BU GELİŞME SÜRECİNİ İVMEYİ ENGELLEYEMEMİŞTİR, SADECE SEYRİNİ VE HIZINI KISITLAYABİLMİŞTİR.

 

54.    İKTİDARIN BÜYÜK NİMETLERİNDEN BİR ŞEKİLDE YARARLANAN VE KISA SÜREDE ZENGİNLEŞEN SÜSLÜMANLARIN VE YALAKALARIN KOLAY, KOLAY BU İKTİDARDAN VAZGEÇMEK İSTEMEYECEKLERDİR.  BU NEDENLE YASA DIŞI HUKUK DIŞI AHLAK DIŞI HER TÜRLÜ OLANAĞI, İMKÂNI, HİLEYİ, ŞİDDETİ, VAHŞETİ, DEĞERLENDİREREK, SEÇİMLERİ DAHİ ÇARPITARAK İKTİDARDAN GİTMEYECEKLERDİR.

 

55.  HALKI, VATANDAŞI, ÜLKEYİ, DEVLETİ DÜŞÜNDÜKLERİNİ VE HALKIN, DEVLETİN, ÜLKENİN HİZMETÇİSİYİZ DİYE SÖYLEYEN SİYASETÇİLERİN ÇOĞU, KENDİ ŞAHSİ ÇIKARLARINI, EGOLARINI DÜŞÜNÜRLER VE BUNUN İÇİNDE MÜCADELE EDERLER. AMAÇ; DEVLETİN KAYNAKLARINDAN ZENGİNLİKLERİNDEN VE GÜCÜNDEN DAHA FAZLA YARARLANMAKTIR. GEÇMİŞTEKİ VE ŞİMDİKİ SİYASETÇİLERE BAKIN, HEMEN HEMEN HEPSİ KENDİLERİNİ VE YEDİ SÜLALELERİNİ ZENGİN ETMİŞLERDİR, DEVLETİN ÖNEMLİ KURUMLARINI YÜKSEK ÜCRETLERLE ELE GEÇİRMİŞLERDİR, DEVLETİN İHALE VE TEŞVİKLERİNDEN KENDİLERİ YAKINLARI KISA SÜREDE İHYA OLMUŞLARDIR. (DOĞRULUĞUNU SİZDE ARAŞTIRIN)

 

56.  BU SAATTEN SONRA TÜRKİYE DE DEMOKRATİK SEÇİMLERDEN BAHSETMEK SAÇMALIK OLUR. ÖNÜMÜZDEKİ YEREL VE GENEL SEÇİMLERDE AKP’ NIN OYLARINDA BÜYÜK ARTIŞLAR BEKLENMEKTEDİR.  MHP’N İN  HATTA CHP’ NIN % 10 LUK BARAJI AŞAMAMALARI SÖZ KONUSUDUR.

 

57.  Demokrasi kültürün gelişmediği ülkelerde demokrasiden demokratik seçimlerinden söz etmek bir o kadar saçmalıktır.

 

58.  Türkiye'de ve diğer gelişmekte olan ülkelerde özellikle Türk Cumhuriyet ülkelerinde ve İslam ülkelerinde laiklik şartı olmak üzere uluslararası  anayasa uzmanlarınca günün ve geleceğin gereksimleri ve ülkelerin olanakları dikkate alınarak yeni anayasaların hazırlanması gerekmektedir.

 

59.  TÜRKİYE BUGÜNKÜ DEVLET YÖNETİMİNİ HAK ETMİYOR, İYİ YÖNETİLMİYOR VE BU YÖNETİMLE TÜRKİYE  ÇOK KÖTÜ BİR GELECEKLE, PARÇALANMA İLE SİYASİ VE EKONOMİ KAOSLARLA KARŞI KARŞIYADIR GÖRÜŞÜNDEYİM. (İNŞALLAH BU GÖRÜŞLERİMDE BEN YANILMIŞ OLAYIM, BİR FELAKET PİSBOĞAZI OLARAK ADLANDIRILMIŞ OLAYIM. ÖNEMLİ OLAN GÜÇLÜ, ZENGİN, GÜVENLİ, REFAH VE HUZUR İÇİNDE BULUNAN BİR TÜRKİYE’DİR) 

 

60.   Türkiye’nin yarını yani geleceği, bugünün icraatları olumsuzlukları, yolsuzlukları v.b. ile şekillenir! Eğer Türkiye’nin yarınını görmek istiyorsanız, günümüzde hükümet icraatlarını tarafsız, ön yargısız hatta farklı kaynaklardan faydalanarak değerlendirin. 

 

61.  Bu gibi konularla yazılarla vatandaşlar pek muhatap olmamalıdır. Muhalefet, sivil toplum örgütleri, medya gözlenen olumsuzlukları gündeme getirmeli, tartışmaya sunmalı, devletin ilgili kurumların gerekeni yapmaları için harekete geçirmelilerdir. Özellikle muhalefet TBMM’ de yeteri etkin olamıyorsa halka sokaklara gitmesini bilmelidir. Mevcut iktidarın olumsuzluklarına karşın çaresiz, etkisiz ve korkak kalan bir muhalefet asla iktidarı hak etmez. Halkın güvenini kazanamayan muhalefet halkın çoğunluğunun oylarını da kazanamaz!

62. Ecel değil, yetkili vapur işletmecilerin ve devlet görevlilerin çok büyük ihmalkârlığından insan ölmüştür, geride yetimler kalmıştır! 1. Tahta sürme iskele ıslak ve salınımlı konumunda kaygan. 2. Sürme iskelenin korkulukları ise içler acısıdır. Genç adam ıslak ve salınımlı sürme iskeleye normal bir vatandaş gibi adımını attığında ayağı kayarak dengesini kaybederek denize düştüğü görülmektedir. Ailesinin yada ilgili sivil örgütün avukat tutup dava açmalıdır

63. Değerli Hocam Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk' e geçmiş olsun diyor, Allahtan  acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin ve İslam Aleminin Prof. Yaşar Nuri Öztürk'e ve onun gibi ilahiyatçılara eskisinden çok daha fazla gereksinimi vardır. 


64.   Can, Mal Güvenliği, Fırsat Eşitliği, Adalet Ve Dinsel İnanç Özgürlüğü İnsanlık Yaşamında Olmazsa Olmazdır!


65. Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç özgürlüğü insanlık yaşamında, devlet yönetimlerinde her şeyden evvel önceliklidir.  Devlete çok büyük zararlar veren ve her kılığa giren silahlı  teröristlere, bebek katillerine karşın  ve onların devlet içinde ve dışındaki sinsi kravatlı  uzantılarına karşın gereği gibi mücadele veremeyip, onların önünde eğilen onların isteklerine göre barış süreci politikasını belirleyen ve akillerle de hayalı ve varsayımlarla, gerekçelerle topluma kabul ettirmeğe giden devlet yönetimi hatlar üstüne hatlar yapmaktadır. Hataların en büyüğü barış süreci adı altında ‘Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç özgürlüğü’ göz ardı edilmesidir.  , devlet yönetimini geçici olarak halkın oyları ile ele geçirenlerin kendi çıkarları, egoları uğruna  Ülkenin Türkiye’nin çıkarlarından tavizleler verilmesi, Türkiye tarihinde en büyük hıyanetlik, maskaralık  en büyük densizlik ve dinsizlik olarak işlenecektir.


Devlet yönetimini üstlenen siyasilerin en azından bu toprakların tapusunu, tarihini araştırmaları, öğrenmeleri gerekiyor.  Ve Allah adını kullanarak devleti yönetmeğe kalkışmadan evvel  kutsal kitabımız Kuranı Kerimi, Müslümanlığı anlamağa çalışsınlar! ‘’Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç özgürlüğü insanlık yaşamında olmazsa olmazdır’’  gerekçesini orada daha iyi görürler.


‘’Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç özgürlüğü insanlık yaşamında olmazsa olmazdır’’ Şimdiki nesil bu gerekçelerin, değerlerin önemini anlamakta güçlük çekmeleri normaldir. Çünkü, bazı acıları yaşamadılar, önceki nesillerden öğretilmediler. Bu vatanın, laik Türkiye cumhuriyetinin kıymetini de tarihîde gereği şekilde bilmiyorlar, onlara okullarda, askerlik görevlerinde de öğretilmedi, motive edilmediler…. 


Bir çoklarımız şimdiki devlet yönetimini kötülemeden ve yerden yere vurmadan evvel birazda geçmişteki devlet yönetimlerindeki görevi suiistimallere, ihmalkârlara hatalara bakmamız gerekiyor.
 
66. Birleşmiş milletler topluluğunda yapılması gereken reformlarla dünya devletlerini denetleme, değerlendirme ve sınırlayıcı önerme ve yönlendirme gibi bazı sorumlulukların, yetkilerinin kazandırılması gerekiyor. Bir dünya federe devleti gibi korucu meclisi, Senato gibi statüler kazandırılması gerekiyor.
Dünyada bir insanın, bir toplumun, bir ülkenin bir devletin sorunları; doğrudan doğruya ve veya dolaylı olarak tüm insanları, toplulukları ve devletleri kısaca tüm insanlığı, Dünyayı etkilemektedir, bu nedenle de ilgilendirmektedir!
İnsanlığı dünyayı ilgilendiren konularda Birleşmiş Milletlerin, bünyesine bağlı uzman heyetlere, kurullara dayalı alınacak kararlara, ilkelere, yönetmeliklere Birleşmiş Milletlere üye olan her ülke uymak zorunda olmalıdır. Üye olmayan devletlerde Birleşmiş milletlerin nimetlerinden, zenginliklerinden koruyuculuğundan yararlanmak istiyorlarsa ve birleşmiş milletlere üye devletlerle münasebetlerini devam ettirmek, geliştirmek istiyorlarsa, insanlığı ilgilendiren Birleşmiş Milletlerin kararlarına uymak zorunluğu getirilmelidir.
Birleşmiş Milletlerin yapması gerekenlerin başında;
- Dünyada her çocuğa, gence iyi bir gelecek için katkı sağlamasına çalışmak olmalıdır. İmkânsız olarak görülen bu soruna iyi bir organizasyonla çocukların karınlarını doyurmakla ve çağdaş bir eğitim ve meslek edindirme şartı ile başlayarak kısmi de olsa çözümler üretebilir. En azından birleşmiş milletleri dünya devletlerine doyurabileceğiniz ve bakabileceğiniz kadar çocuk doğurun diyebilir. Her çocuk çağdaş eğitimi alma hakkına sahiptir, devletler bunu öncelikli olarak sağlama yükümlüğündedir.   
- Dünya devletlerinin çağdaş demokratik devlet yönetimin benimsenmesine katkı sağlamak için arayışlarda bulunmalıdır. Gelişmesi sekteye uğramış toplulukların, gelişmekte olan ülkelerin, diktatörlük, şahlık, krallık ile yönetilen ülkelerin çağdaş demokratik düzene geçmelerinde gerekli alt yapının hazırlanmasında, örneğin anayasaların hazırlanmasında yardımcı olmalıdır.  Dünyada gözlenen birçok sorunlara, huzursuzluklara, güvensizliklere, yolsuzluklara, yoksulluklara, ayaklanmalara vb. karşın da dolaylı da olsa çözümler sağlayabilir.
- Dünyadaki nüfus artışına karşın acil önlemlerin alınması. Sanayisi gelişmiş ve eğitim ve gelir düzeyi yüksek ülkelerde nüfus artışı kontrol altında iken, burada duraklama söz konusu iken, yoksul ülkelerde, eğitim ve gelir düzeyi çok düşük yoksul ve ilkel ve gelişmekte olan ülkelerde, toplumlarda nüfus patlaması gözlenmektedir.  Bu gelişme terör dahil bir çok olumsuzluklarla tüm  insanlığı geleceğini kötü etkilemektedir. Aslına bakılırsa Türkiye’de  terör sorunu da ülkenin belli bölgesindeki aşırı nüfus  artışından kaynaklanmaktadır. Sahipsiz, issiz, güçsüz, vasıfsız, aç, eğitimsiz, mesleksiz, sevgisiz, şefkatsiz çocukların, gençlerin, insanların kandırılmaları, kullanılmaları, dağa çıkmaları, canlı bomba, cinayet işlemeleri, adam öldürmeleri, hırsızlık yapmaları, uyuşturucu kullanmaları, kaçakçılık yapmaları, tüm olumsuzlukları devletten ve veya kendilerinden olmayan başkalarında aramaları, onlara düşman kesilmeleri normaldir. Bu gibiler silaha sarılıp vatanı bölgeyi kurtaracaklarına ilk evvel kendilerini kurtarsınlar diyeceğim fakat onlara haksızlık etmiş olacağım. Neden, kendi kendilerini kurtaracak alt yapıları bile yoktur. Onların tek anladığı dil terördür, öldürmektir, haraç toplamaktır, yakıp yıkmaktır, felaket ve uğursuzluk saçmaktır. Silahsız ve terörsüz yapamazlar adam öldürmek, felaket saçmak bunların meslekleri olmuştur. Türkiye su sıralar terör estiremezlerse, komşu ülkelerde Suriye’de, İran’da bunlar kullanılacaktır.
 


Bu ve diğer makale yazıların daha geniş kitleler tarafından okunması için olası katkılarınız için şimdiden teşekkürler. (DrHusso)

.................

0 yorum: