1.
Sayın Uğur Dündar'ın CHP'den İstanbul Belediye
Başkanlığı adaylığı hayırlı olur görüşündeyim! CHP genel başkanlık adaylığını
da değerlendirmelidir. Halkın güven duyduğu, saygı gösterdiği ve iyi, dürüst
tanınan, tarafsız ve boyu posu ve hitabı yerinde, karizmatik medyatik kişiliği ile
CHP’ ye faydalı olur düşüncesindeyim. Diğer barajı aşamayan partilerin bir
dönem boyunca Dündar başkanlığında CHP de yer alma destek verme olasılığı da
söz konusudur. (DP de böyle bir yapılaşmayı önceleri savunmuştum, fakat
istenilen başarıya ulaşması hayli zor.) Kısaca,
Dündar alternatif bir başkan olarak CHP de CHP ve ülke yararına neden
önümüzdeki seçimlerde değerlendirilmesin ve ona bir şans verilmesin? Tabii aynı
şekilde CHP de diğer başkan adaylarında değerlendirilmelidir. Örneğin Bornova-İzmir CHP Belediye Başkanı Prof. Kamil Oktay Sındır; hileye, hurdaya, harama bulaşmayan kişiliği, boyu posu, karizmatik özelliği ile CHP de yönetimde neden değerlendirilmesin. CHP içinde çok daha etkili faydalı olacak adaylar mevcuttur. Aslında CHP bu gibi adayları kendi içinden ve parti dışından belli kriterlere göre tespit edip parti yönetiminde değerlendirip ilerisi için yetiştirmelidir...
Gerçek olan CHP
deki mevcut başkanın ve yönetimin mevcut hükümete ve hükümet başkanına karşın ne
yerel nede genel seçimlerde hiç şansı yoktur….
2. Sayın
Bahçeli tarafından dile getirilenleri halkın çoğunluğu tarafından yıllardır
biliniyor. MHP lideri olarak Türkiye’de bu olumsuzluklara karşın neler
yapıldığı önemlidir. Evet, Sayın Bahçeli siz ve Partiniz Olanlara karşın neden
yetersiz kalıyorsunuz.
Sn Bahçeli, en son Gezi parkı eylemlerinde
gençlere, vahşice, hunharca katledilen, gözleri çıkartılan, sakat bırakılan gençlere
sahip çıkmaktan, faillerden hesap sorulmasında korkak ve aciz kaldınız. Evet
doğrudur! Türkiye geri dönüşümü olmayan
bir bataklığa, felakete sürükleniyor, Bunda sizin muhalefetin hiç mi hiç
katkısı, sucu yok?
3. Bir
Müslüman, erkek adam, güçlü-cesaretli- akıllı insan, kabadayı insan; elinde
silahı, arkasında üniformalılar, devlet olacak şekilde sürü halinde silahsız,
güçsüz insanlara hele kadınlara ve çocuklara vahşice saldırmaz, saldırtmaz.
Bunu zavallı korkaklar ve satın alınan kandırılan tetikçiler mecburiyetten ve
deliler yapar.
4. DOKTORALAR
VE DİĞER AKADEMİK UNVANLAR KEBAPÇILARDAN, LAHMACUNCULARDAN ÇOK DAHA BELEŞİNE
KISA SÜRELERDE ÜNİVERSİTELERİMİZDEN ALINABİLİYOR. DİPLOMALI KARA CAHİLLERİN
ÜLKEYE YARARDAN ÇOK HAYATİ ZARARLARI BULUNMAKTADIR.
5. Allahsızlar,
cop yetmemiş, demir çubuklarla haklı demokratik destek eylemine katılan vatandaşlara, ülkenin
geleceği olan gençlere vahşet uyguladıkları video görüntüleri ile kaydedilmiş,
hala inkar ediyorlar. Polis görevi, suçlu zarar görmeden yargıya teslim etmek
olduğunu unutmuşlar, iktidarın tetikçileri olmuşlar
6. Halkın
temel isteklerine cevap vermeyen, iş, aş, can-, mal-güvenliği, fırsat eşitliği
olmayan ülkelerde ve dinin siyasete, ticarete alet edildiği ülkelerde
demokrasiden söz edilemez ve sandıktan evvel başka çareler gerekebilir
7. Dinin siyasette,
ticarette pervasızca alet edildiği devletler kaos, yokluk, yoksulluk, huzursuzluk içinde yok
olmağa mahkumdurlar. Geçmişte böyleydi, günümüzde ve gelecekte öyledir. Laik
cumhuriyet devlet yönetimi İslam dininin temelinde vardır. Yobazlar, beyni körler; Mübarek İslam Dinini,
Kutsal Kitabımız Kuranı Kerimi anlayacak kapasitede değillerdir.
8. ………….,
vatandaşlara uyguladıkları, uygulattıkları vahşet için ödül veriyorlar, ödül alıyorlar bir de
destanlar yazdık diye övünüyorlar. İnsanlara kurşun sıkarak öldürenler,
gözlerini çıkartanlar, ömür boyu sakat bırakanlar, sürü halde yobazlarla
birlikte saldıranlar, saldırtanlar, vahşetin failleri, hükümet, TBMM,
Cumhurbaşkanı, v.d. hiçbir şey olmamış gibi hala kamuoyunda boy
gösteriyorlar. Muhalefet liderleri de
hala saçmalıyorlar. Halk gençlerin
direnişine gerekli desteği vermekten aciz kalmıştır. Mısır kadar
olunamadı.
9. Sayın
bakanın açıklamaları birbirine zıt, çelişkilidir. Ve iktidarın sebep olduğu her
olumsuzluğu ve iktidara karşıt görüşleri, demokrattık tepkileri ve
digerlerine; savaş baronlarına,
Ergenekon uzantılarına, ulusalcı ırkçılara, dış şer güçlere, faiz lobilerine,
bizlerin başarısını çekemeyenlere, provokatörlere, v.d. yükleme zihniyetine eskisi inanılmıyor,
ciddiye alınmıyor. Kendi söylediklerine kendileri de inanmıyordur. Bence devlet
yönetimi gerçekleri, hatları, eksiklikleri görüp korkmadan gerekenleri yapması
ülkenin yararınadır. Ülkedeki olumsuz olayları ve karşıt görüşleri hayali şer
güçlere yükleme ve ilişkilendirme paranoyasından kurtulmamız gerekiyor.
10. (Demokratik seçimle işbaşına gelen
devlet büyüklerine, siyasetçilere ağza gelmeyecek küfürler, hakaretler
yağdırmak sağlıklı bir insan kişiliği ile bağdaşmaz. Buradaki yorumlardaki
bakana olan hakaretler hoş değil, yayınlanmasına da izin verilmemelidir,
görüşündeyim)
11. Maalesef, Gezi Parkı Eylemleri
muhalefetin ve ilgili sivil örgütlerin korkaklığı, beceriksizliği nedeniyle ve
tecrübesizlerin elinde ve görünmek ve tanınmak isteyen artistlerle panayır
eğlencelerine dönüştürülüp etkisizleştirilmiştir. Halkın desteği kazanılarak ve
her şeyi, ölümü dahi göze alarak karşı tarafın anladığı dilde ve hedefe
ulaşıncaya kadar adam gibi eylem yapılır.
12. PKK’lıların,
Kürtlerin yoğun olduğu eylemlerde polis müdahale etmekten korkar! Nedeni;
Kürtler birbirlerine bağlıdır, iyi organize edilmişlerdir, arkalarında ve
yanlarında milletvekilleri vardır, kendilerine uygulanan şiddete karşılık
mislisiyle karşılık verirler, polisleri
tararlar, öldüreni, sülalesini yaşatmazlar, canlı bombalarla polislerin içine
dalarlar, dünyayı ayağa kaldırırlar…
Geziparkı gösterilerinde destanlar yazdık diyen polisler, amirler,
müdürler ve siyasetçiler bunu gayet iyi biliyorlardır. Hükümetin destan yazan
polisleri ancak güçsüzlerin karşısında vahşet uygularlar vatandaşların
gözlerini çıkarırlar, Vatandaşların kafalarını sürü halde tekme, yumruk ve
coplarla dağıtırlar, kemiklerini kırarlar, vatandaşların üzerine çoluk çocuk
demeden gaz ve ses bombaları atarlar, parasız eğitim ve fırsat eşitliği ve iş diye bağıran öğrencileri tartaklarlar,
terörist diye tutuklarlar, öğrencilerin
genç insanların hayatlarını karartırlar, haklı isteklerini sokak gösterilerinde
duyurmağa çalışan babaları, dedeleri anneleri ablaları yaşında emekçileri
coplarlar kan içinde bırakırlar,… Polislerin yanında AKP nin eli sopalı
gençleri Kürtlerin karşısına çıkamazlar, kaybolurlar. Bu gibi gerçeklerin de
bilinmesinde ve tartışılmasında yarar vardır
13. İki
yıllık kolay, kafa yormayan ve kayıpsız öğrenim süresinden sonra iş bulma
sorunu olmadan Türkiye genelinde yüksek maaşla artı beleş, avanta, haraçlarla
çalışma hayatına başlamak, polis
okullarının olan ilgiyi artıran gerçek nedenlerdir. .
14. POLİS
OKULLARINA OLAN YÜKSEK İLGİNİN GERÇEK NEDENLERİ; İKİ SENELİK KOLAY VE KAYIPSIZ
BİR EĞİTİM ÖĞRENİM SÜRECİ, İŞ BULMA
PROBLEMLERİ YOK VE İŞSİZ KALMA SORUNLARI YOK. 2 SENELİK EĞİTİMDEN SONRA TÜRKİYE
GENELİNDE YÜKSEK MAAŞ VE AVANTA, HARAÇ GELİRLERİ VE DİĞER BELEŞ GİRDİLERLE MESLEK
HAYATINA ATILMAK.
15. Askeri
okullarda öğrenim hem ağırdır, hem de üst seviyede disiplinlidir. Maaşlarından
başka gelirleri yoktur. DİĞER DEVLET OKULLARINDA EĞİTİM ÖĞRENİM AĞIRDIR VE
NORMAL SÜRELERDEN UZUNDUR. OKULU BİTİRENLERİN İŞ BULMALARI YOK DENECEK KADAR
AZDIR. SÜREKLİ ÖĞRENMELERİ GEREKİYOR, 4 SENELİK LİSANS EĞİTİMİNİ TAMAMLAYAN
MÜHENDİSLER DAHİ İŞ BULAMIYORLAR, BULANLARIN BİRÇOĞU ASGARİ ÜCRETLE
ÇALIŞTIRILIYORLAR. Türkiye’nin gereğinden çok fazla polis kadrosu
bulunmaktadır. Bu insan gücünün ne ülke ekonomisine nede güvenliğine hiçbir
katkısı yoktur, iktidarı kollamaktan ve iktidarı yönlendirmekten başka! Bence
Emniyette aşırı şişirilmiş kadro yüksek öğretime ve uygulamalı ARGE faaliyetlerine
aktarılmalıdır. Polis devleti özentilerine şunu hatırlatmakta yarar vardır;
eski doğu bloku ülkelerinde olduğu gibi, polis devletlerin ekonomisi hep
batmıştır, bilim ve teknolojide geri kalmışlardır, fakirleşmişlerdir. Bazı
gerçekler korkulmadan tartışılmalıdır. Polislerin gazabından korkularak
olumsuzluklarını görmemezlikten gelmek,
onları kamuoyunda övmek ülke çıkarına değildir.
16.
Askerliğimi er olarak yaptığım Amasya
kışlası içinde bir cami bulunuyordu.. Ramazan aylarında ve Cuma günleri
isteyenler oruç ve namaz ibadetlerini rahatlıkla yapabiliyordu. Askerliğim
sırasında orada ibadetimle; ramazanda oruç tutmamla, camisinde namaz kılmamla
hiç bir engelle, sorunla karşılaşmadım. Tam aksine oruç tutanların
eğitimlerinde fazla zorlanmamalarına, yorulmamalarına özen gösterildiğine,
iftar ve sahur yemeklerinde daha toleranslı davranıldığına şahit oldum. TSK’ yı
İslam karşıtı gösterilmesi ibadet edenlere baskı uyguladığı söylentileri doğru
değildir. Belli kesimlerin TSK’ ya
karşın yıpratma ve siyasi çıkar amaçlıdır. Ta ilkokuldan beri ramazan aylarında
düzenli oruç tutuyorum, yurt dışında iken de askerliğim sırasında bu ibadetimi
düzenli sürdürdüm, askerlik görevim sırasında da TSK’ nın hiçbir baskısı ile
karşılaşmadım, tam aksine kolaylık sağlanmıştır, kollandık.
17.
PKK’lıların, Kürtlerin yoğun olduğu
eylemlerde polis müdahale etmekten korkar! Nedeni; Kürtler birbirlerine
bağlıdır, iyi organize edilmişlerdir, arkalarında ve yanlarında milletvekilleri
vardır, kendilerine uygulanan şiddete karşılık mislisiyle karşılık
verirler, polisleri tararlar, öldüreni
yaşatmazlar, canlı bombalarla polislerin içine dalarlar, dünyayı ayağa
kaldırırlar… Geziparkı gösterilerinde
destanlar yazdık diyen polisler, amirler, müdürler ve siyasetçiler bunu gayet
iyi biliyorlardır. Hükümetin polisleri ancak
güçsüzlerin karşısında vahşet uygularlar. parasız eğitim diye bağıran
öğrencileri tartaklarlar, öğrencilerin hayatlarını karartırlar. Polislerin yanında AKP nin eli sopalı
gençleri Kürtlerin karşısında kaybolurlar.
Bu gibi gerçeklerin de bilinmesinde ve tartışılmasında yarar vardır
18.
GEZİ PARKI GÖSTERİ VE PROTESTOLARIN
NEDENİ; İKİ ÜÇ AĞACIN KESİLMESİ, RANTA AÇILMASI KADAR, 10 YILDAN FAZLA
TEK BAŞINA İKTİDARDA BULUNAN VE HER GECEN GÜN TÜRKİYE’Yİ İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR
FELAKETE SÜRÜKLEYEN DESPOT DİKTATÖR GÖRÜNÜMLÜ BİR İKTİDARA KARŞIN VATANDAŞ
MEMNUNİYETSİZLİĞİNDEN GELİŞEN HAKLI BİR EYLEMDİR. MAALESEF, BU EYLEMDE
MUHALEFETİN PASİFLİĞİ, KORKAKLIĞI, BECERİKSİZLİĞİ NEDENİYLE TECRÜBESİZLERİN
ELİNDE PANAYIR EĞLENCELERİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜP ETKİSİZLEŞTİRİLMİŞTİR. BEN TAM AKSİNİ
SAVUNUYORUM TAYYİP BU GÖSTERİLERDEN DAHA DA
BÖBÜRLENECEKTİR, NEMALANACAKTIR...
19. TÜRKİYE’Yİ
İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR FELAKETE SÜRÜKLEYEN DESPOT DİKTATÖR GÖRÜNÜMLÜ BİR İKTİDARA
KARŞIN VATANDAŞ MEMNUNİYETSİZLİĞİNDEN spontan yani aniden kendiliğinden,
polisin çok sert tutumundan vahşetlerinden ortaya çıkan GELİŞEN HAKLI BİR
EYLEMDİR. Bu eylemi marjinalleştirmek, yabancılara dış şer güçlere yada
muahlefete yüklemeğe çalışarak gerçekleri saptırmakla ilgililer sadece
kendilerini kandırırlar.
20. 10
YILDIR TÜRKİYE ÇOK İYİ YÖNETİLİYOR, İMF BORÇLARI ÖDENDİ, KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLİ
GELİR KİMİNE GÖRE ON BİN DOLAR, KİMİNE GÖRE YİRMİ BİN DOLAR HİKAYELERİNE
DE ARTIK VATANDAŞ ESKİSİ KADAR İNANMIYORDUR!
21. Bu gelir artışı birilerin cebine mi iniyor?
Çoğunluk vatandaşın bu artıştan haberi yok. Örneğin, bunca yıldır
üniversite de öğretim üyesi olarak çalışıyorum, ayın sonu getiremiyorum, hala
cepten takviye yapıyorum. AKP yönetiminden evvel elimde daha fazla para
kalıyordu. AKP ile telefon, elektrik, su, yakıt, kira gibi gelirler enorm artı.
diğer masraflar maaş artışından çok daha fazla artı. Açıklanana enflasyon
rakamları gerçeği yansıtmıyordur. Hükümet lehine kâğıt üzerinde çarpıtılmış
rakamlardır. işsizlik ile ilgili rakamlarda hükümet lehine sonuçlar
açıklanıyor. TBMM’de ki siyasetçiler kendi gelirlerini bol kepçeden alelacele
artırırlarken vatandaşın sıkıntılarını bilmez oldular, unutmuşlar. Efendim
seçmeni ağırlama masraflarımız artı gerekçesi yersizdir, milletvekilleri kendi
seçmenlerinin masraflarını karşılama mecburiyetinde deyilerdir.
22. AKP
seçim meydanlarında ve ekranlarda; AKP mazlumun ve mağdurun tarafındadır diye
durdu, başörtüsü mağdurlarını kastetmiş olabilir. Örneğin, Ben AKP
döneminde daha da mağdur oldum! - Mağduriyetim nedeniyle YÖK’e açtığım dava
aleyhimde sonuçlandı. , - Ayvalık CHP Belediyenin keyfi
kamulaştırmasına ve sebep olduğu mağduriyetleri keyfi tutumlara karşın acılan
davalar hala 5 senedir devam ediyor. Böyle adalet mi, böyle devlet yönetimi
anlayışı olur mu? Avrupa insan hakları mahkemesinde hak aramayı dahi
zorlaştırarak engellediler. Böylelikle devlet kurumlarında makam sahiplerinin
memurların daha rahat kendi çıkar ve keyiflerine göre uygulamalarıma olanak
sağlanmış olundu. Daha evvel kolaylıkla ve süre uzatılmadan AHİM, Avrupa İnsan
hakları mahkemelerine yapılan müracaatlar, acılan davalar nedeniyle daha
temkinli davranılıyordu. Bakın Ayvalık Belediyesine ve Turizm Bakanlığına
acılan dava Yargıtay’da 3 seneye yakındır bekliyor. Bu süreçten sonra tekrar
bir bekleme engelli bulunuyor ancak ondan sonra AİHM’de hak arayabiliyorsunuz.
Bu mudur vatandaşa değer vermek, bu mudur mağdur vatandaşın yanında yer almak….
23. Cundadaki
eski taş evin çatısı yağmurlarda akıyor, toprak duvara işleyen su, duvarı
şişirdi ve eğdirdi. Bugün yarın duvar yıkılacak. Belediyeden tamir izni
isteniliyor, Bazılarına hemen kendisi izin verirken bizleri açıtımız dava
nedeniyle bizleri Bursa'ya, anıtlar kuruluna gönderiyor. Ikı sene olmasına
rağmen hala olumlu veya olumsuz cevap yok. Başkalarına bir hemen gerekli
izinler veriliyor. ...
24. ... Devletin
kurumlarında çaycısından tutun müdürüne kadar el altından haraç verilmediği
takdirde hiç bir iş uygulanmıyor..... Bu mu dur ileri demokrasi, devlet
yönetimi, Bu mudur vatandaşa değer vermek, bu mudur mağdur vatandaşın yanında
yer almak….
25. Mübarekler
dar gelirlileri kıra öder gibi ev sahibi edeceğiz dediler! Konut politikaları
ile kendi çevrelerini dolar milyarderi yaptılar. Bankalar ve müteahhitler
yararına çalıştılar.
26. AKP
döneminde bırakın ev sahibi olmağı, normal fiyatta kiralık ev bulunmaz oldu.
Halkın konut ihtiyacını karşılama yerine, devlet tarafından sağlanan
teşviklerle normal vatandaşın alamayacağı konutlar, lüks villalar, oteller
rezidanslar yapılıp yabancılara satmakla övünmeğe başladılar Allahsızlar kendi
vatandaşlarına başını sokacak konut sağlayamazken, tutup parası bol olan
yabancılara, petrol zengini Araplara arsaları, yapılan evleri, rezidansları,
otelleri, alışveriş merkezlerini satıp hava atıyorlar.
27. Diğer
bir tescilli geri zekâlılık ise ülkede üretime dayalı iş yeri açacaklarına
neredeyse her semte bir alışveriş merkezi acıyorlar. İşin kötüsü bu alışveriş
merkezlerinde bulunan dükkân, mağaza, gazino, v.b. mekanların çoğu yabancı
kökenli, yabancı sermayeli, ülkenin haracını kesiyorlar. Vatandaşların kredi
kartları ve tüketici kredileri ile köleleştiriyorlar. …
28. Üniversitelerde
personel açığı varken, Emniyete yüzbinlerce polis kadrosu veriyorlar. Devletin
masrafları ve savurgan harcamaları nedeniyle Türkiye yakın gelecekte çok büyük
ekonomik sorunlara karşı karşıya kalacaktır, ağır vergiler ve harçlar
kaçınılmaz olacaktır. Devlet yönetimini ele geçirenler kah Allah adını
kullanarak kah terör estirerek ağır vergi, harçlarla vatandaşını köle gibi
sömüreceğini malına mülküne birikimlerine ortak olacağı günler çok yakındır
29. Özel
sektördeki imalat ve üretim yapan bir firmanın 2 kişilik mühendis arayışı için
yayınlamış olduğu ilana 102 mühendis başvuruyor. 50 tanesi görüşmeye
çağrılıyor. Ve kademeli olarak görüşme yani mülakat yapılıyor. Zor şartlarda
yapılan bu mülakat sonucunda işletmeye alınan 2 mühendiste 850 TL ile işe
başlıyor. (İntern Haber) İzmir’ de yeni mezun genç makine
mühendislerin 1200 TL ile işe başladıklarını Ve mezunların iş bulma
sıkıntılarının olduğunu mezun olan öğrencilerimden biliyorum.
30. Türkiye’de
işsizlik oranının % 10 olduğuna ben inanmıyorum. Bu rakamlarda eflasyonda
olduğu gibi kâğıt üzerinde devlet yönetimi lehinde çarpıtılıyor.
31. AKP
birikimleri geliştireceği değerlendireceği yerde miras yedi gibi sattı yedi
bitirdi. En son ülkeyi parselleyip yabancılara satmağa başlanmıştır.
Güney Doğuda devletin otoritesi yok, PKK yol kesip kimlik kontrolü
yapıyor, bugün değilse yarın Türkiye üzerinde Kürdistan devletini ilan
edecekler…..
32. 21.
YÜZYILDA TÜRKİYE ULUSLARARASI UZMANLARDAN OLUŞAN VE ÖNYARGISIZ, BAĞIMSIZ BİLİM ADAMLARINDAN
OLUŞAN GENİŞ BİR ÇALIŞMA GURUBU İLE MEVCUT ANAYASANIN DEĞERLENDİRİLEREK AKSAK
KEYFİYETE İMKÂN VERMEYEN VE KENDİ KENDİNİ KONTROL EDEN, OLASI SUİİSTİMALLERİ
DEVRE DIŞI BIRAKAN, GÜÇ VE YETKİLERİ VE SORUMLULUKLARI BELİRLEYEN ACIK VE SEÇİK
BİR ANAYASANIN ORTAYA KONULMASI GEREKİYOR. Hükümetin kendince hazırlattığı
ve halka kabul ettireceği anayasa; Türkiye’nin Anayasası olmamalıdır, kabul
edilmemelidir. Keşke Tayyip Erdoğan Başkanlığında hükümet Türkiye için gerekli
Anayasa düzenlemesini Önyargısız, bağımsız uluslararası bir ekipten oluşan
uzman bilim adamlarına anayasa taslağını hazırlatsaydı daha sonra üzerinde
çalışılsaydı. Bu diğer İslam ülkeleri içinde faydalı bir örnek olabilirdi.
33. AKP
ve Tayyip başkanlığında Türkiye’de bundan sonra sonra demokratik seçimlerden
bahsedilemez, Nedenleri:
-
DEVLETİN NİMETLERİNDEN İHYA OLANLAR, KOLAY KOLAY
İKTİDARI BIRAKMAZLAR, HER KILIĞA GİREREK, HER İMKÂNI KULLANARAK, YASA DIŞI,
AHLAK DIŞI ÇARELERE SARILARAK, ÇIKARLARINA UYGUN MEVCUT DÜZENİN DEVAM ETMESİ
İÇİN ÖLESİYE ÇALIŞACAKLARDIR.
-
İktidarları boyunca yüz bin olan polis gücünü üç yüz
binlere çıkartanlar, eğitim sistemini, üniversiteleri ele geçirenler, devletin
diğer kurumlarına kendi yandaşlarını aşırı doldurtanlar oy potansiyelini
sağlama almışlardır.
-
Adaleti ele geçiren, kendine bağlı hâkim, savcı ve
avukatlarla istediği hükmü verdiren bir hükümetin her türlü secim hilelerine
sahiptir!
-
Diyaneti ve bölge imamlarını cami hocalarını, imam
hatiplileri secim zamanı devreye sokarak Allah adını kullanarak özellikler taşrada
yüksek oy potansiyeli garantilemiş sayılır.
-
Seçim arifesinde bulgur, makarna, buzdolabı v.b.
dağıtan Devlet kapısında iş vaat eden bir hükümetin oy toplama şansı çok daha
yüksektir.
-
AKP diğer becerileri ile kolay kolay Türkiye’de
iktidardan gitmez, tam aksine her dönem oy potansiyelini artırır,
-
Arkasındaki işveren baronlar medyası ve cemaatler
medyaları ve tetikçi yazar çizer yorumcuları ile de seçim korkusu yoktur,
tam aksine oylarını % 60 kadar rahatlıkla artırır.
-
Gezi parkı direnişi, tencere tava, hepsi hava eylemleri
ona vız gelir.
-
Türkiye’ de çoğunluk iş, ekmek derdinden başka
düşüncesi olmayan bir halkla ve pasif, bilgisiz, korkak, eylemsiz bir muhalefet
partileri ile Türkiye de bir şeylerin olumlu değişmesini beklemek saflık olur.
34. Demokrasi,
zengin bir kültürdür; kara yobazları, beyni körleri aşar.
35. Hala, 10
gündür MUHALEFET LİDERLERİ NE DİYORLAR;
a.
…..Gençler bizim gençlerimiz, bizim çocuklarımız
bizim geleceğimiz. Onların haklı eylemlerinin yanında kapı gibi CHP duracaktır….
CHP Kılıçdaroglu
b.
…Türk gençliğini sana çiğnetmeyiz, ezdirmeyiz Ve son
günlerin modasıyla yedirtmeyiz sayın Başbakan" dedi. MHP, Bahçeli
c. Mübarekler, haberleri izlemiyorlar mı ?
36. Tayyip'in
polisi gayrı resmi muhafızları; masum iyi niyetli saf gençleri
ezdiler, analarını kan ağlattılar!
a.
Gençlerden dayaktan işkenceden çivili sopa ve
coplardan kemikleri kırılanlar, etleri morartınlar oldu,
b.
Atılan gaz bombalarından beyinleri dağılanlar, gözleri
çıkanlar oldu
c.
Polisin ve ayibin özel muhafızlarından, gurur duyduğu
gençlerin, diğer yaşıtlarına Allah adına uyguladıkları dayaktan,
işkenceden Türkiye genelinde binlerce vatandaş kadın erkek çocuk,
genç, yaşlı revirlik oldu, onlarca genç yoğun bakıma kaldırıldı ve ölenler
sayısı artıyorken, hükümetin ve diğer yetkililerin hiçbir şey olmamış gibi
davranması bitmişliğinin belirtisidir. Gezi
parkı eylemlerinin hükümet çevrelerince ve yandaş basın ve her devrin yalakları
tarafından; birkaç çapulcunun eylemi daha sonraları faiz lobisi, gelişmemizi
istemeyen dış güçler ve içte uzantıları, en son ise hükümeti devirmek için
darbe teşebbüsü, CHP nin fırsatçılığı v.b. diye yorumlanması bir sorumsuzluktur
ve görevi suiistimaldir, ülkeye ve devlete de bir şekilde ihanettir.
d.
Twitter atanlar dahi tutuklanıp terörist, ergenekoncular,
28 Şubat darbecileri diye damgalatılanlar oldu, …
e.
Bu vahşet olayları olurken muhalefet ve liderleri
neredeydiler, bu gençleri neden savunmadılar, gençlere vahşet uygulayanlardan
neden hesap sorma becerisini ve cesaretini sormadılar neden meydanlarda onların
yanında dokunulmazlık hakkını kullanarak bulunmadılar
f.
Bence muhalefet liderlerinin de ülke yararına
yapabilecekleri, faydalı eylem istifa etmelerdir
37. İleri
demokrasiyi getirdik diye övünenler, demokratik gösteri haklarını kullananlara
uyguladıkları vahşet nedeniyle neden yargı gerekeni yapmıyordur. bu mudur
demokrasi kültürü ve ahlakı ve insan sevgisi....
38. İktidara,
büyük çapa sarf edilerek, riske girerek, vatandaşa sahip çıkılarak, hak
edilerek kazanılır. Askerleri kullanıp, medya patronlarına imtiyazlar
tanıyıp iktidara gelme devirleri artık geride kalmıştır! CHP' nın
bunu anlaması gerekiyor.
39. Sadece
muhalefet değil devletin ilgili kurumları, üniversiteler, sivil toplum
örgütleri de sessiz korkak ve beceriksiz kalmamalıydılar… Üniversitemden,
meslektaşlarımdan en az bir bildiri ile olayları tarafsız kınamasını arzu
ederdim. (Bazı meslektaşlarım beni bir şekilde tenkit edeceklerdir;
üniversiteler eğitim ve arge faaliyetlerine odaklanmalıdırlar, siyasette
burunlarını sokmamalıdırlar diye v.b.. Bırakın bir hoca olarak normal bir insan
olarak bu üzücü olaylar sizleri etkiliyor, üzüyor, dikkatleri dağıtıyor,
etkisizliğinizle kendi kendinizi sorguluyorsunuz, ayıplıyorsununuz.
Kendinizi çalışmalarınıza veremiyorsunuz. Ülkede yoksulluk, sefalet, vahşet
sürerken kaliteli eğiteme ve gelecekten ben şaşarım! Olaylar öğrencileri,
gençleri daha fazla etkilemiştir. Evimde üniversiteye yeni başlayan 18 yaşında
bir delikanlı olaylardan o kadar etkilendi ki haberleri izlemekten Moralı
bozuldu, bazı sorularına cevap vermekte zorlandım. Pazartesi sınavı vardı ,
olaylar nedeniyle çalışamadan sınava girdi, haliyle düşük not aldı. Bu acıdan
baktığımda bazı üniversitelerde sınavların iptalini doğru karşıladım. Bu karar
eylemlere katılmaya teşvikle hiçbir ilgisi yoktur, başbakan bu konuda da
danışmanları tarafından yanlış bilgilendirilmiştir.
Son söz;
DEVLET
YÖNETİMİ GÖSTERİCİLERE EYLEMCİLERE VERYANSIN ETMEDEN EVVEL, SUCU DİŞ GÜÇLERE
YÜKLEMEDEN EVVEL KENDİLERİ MEVCUT YASA VE YÖNETMELİKLERE SAYGILI OLMASINI
BİLMELİDİRLER. HALKIN TEPKİSİNİ DEĞERLENDİRMELİDİRLER.
VAHŞET
UYGULAYARAK KORKU YAYARAK HİÇBİR YERE VARILMAZ.
40. EYLEMCİLER SUÇLANMADAN EVVEL DEVLET DEVLETLİĞİNİ
BİLMELİDİR. TEK ADAM, DİKTATÖR REJİMLERİNDE, DİKTATÖR ve DEVLET EN BÜYÜK TERÖRİSTTİR.
41.
‘‘Acıma gereğini yap, yada acınırsın’’
derler. Kuvvet Komutanlığı ve Genel
Kurmay Başkanlığı zamanında TSK mensupları, rektörler ve diğerleri düzmece ve
çarpıtılmış suçlarla iktidar yanlısı polisler, savcı ve hâkimler tarafından tutuklanırken
gereken yapılsaydı, onlara sahip çıkılsaydı, en azından adil ve hukuk
kurallarına göre davranılmasını isteseydi; bu komik bir o kadar trajik olaylar yaşanmazdı.
Yobazlara ve PKK ya sivil darbe yapma imkânı verilmezdi, mevcut iktidarla
Türkiye bölünme ve iç savaş felaket aşamasına gelinmezdi. Yurt dışında ve karargâhlarda görevlerde
bulunmak, dil bilmek askeriyede sökmez, dağlarda erlerin basında çarpışmak ve
cesaret, yürek ister. Bence o rütbeleri hak etmedi, TSK ya ve ülkeye zarar
vermiştir.
42. TSK
nın başkomutanı Cumhurbaşkanıdır, Kuvvet komutanları ve Genel Kurmay
Başkanlığı Hükümet Başbakanına bağlı
olduğuna göre bunlarda görevi ihmal ve
suiistimalden bu davalarda hesap vermeleri gerekmekteydi. Aynı şekilde eski
genel kurmay başkanları Büyükanıt ve Özkök paşalarda aynı suçlara iştirakten
tutuklanmalıydılar! ‘‘BAŞKANLARIN, YÖNETICILERIN, MAKAM SAHIPLERININ, ÜSTLERIN
EN ÖNEMLI GÖREVLERINDEN BIRI; KENDISINE BAĞLI, SORUMLULUK ALANI IÇERISINDE
ÇALIŞAN BIRIMLERIN, ŞAHISLARIN YASALARA VE KURALLARA UYGUN ÇALIŞMALARINI
SAĞLAMAK VE GÖZETMEKTIR. BILEREK VEYA BILMEYEREK YASALARA KURALLARA AYKIRI,
SORUMSUZ, KEYFI HAREKET EDENLERI TESPIT ETMEK, YARGIYA SUNMAKTIR. BIR DIĞERI
ISE; BULUNDUĞU KURUMUN, IŞYERININ, BIRIMIN ÇIKARLARINI GÖZETMEKTIR, ZARARA
SOKMAMAKTIR. BAŞKANLARIN , AMIRLERIN;
HABERIM YOKTU, İNISIYATIFIMIN DIŞINDA VB MAZERETLER DIKKATE ALINMAMALIDIR‘‘.
43. Türkiye´de
yargı bağımsızdır sözüne kargalar dahil, meydanı boş bulan sıçanlar dahi
gülerler. Başbakan ben devletin savcıyım diye kamuoyunda herkese meydan
okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta adalet bakanlığı, hükümet güdümlü
cumhuriyet savcılarını ve hakimleri belirliyor, atıyorsa; o ülkede adil
hukuktan ve bağımsız yargıdan, demokrasiden bahsetmek saçmalıktır.
44. Ömür boyu devlete hizmet etmiş, kuvvet komutanlığı ve ordu komutanlığı gibi önemli ve en üst makamlarda
sorumluluk alarak görevlerini başarı ile
üstlenmiş insanların devlete ihanet etmesini nasıl akla sığdıranların sağlık
kontrolüne gitmeleri önerilir.
45. DEVLETİN, KURUMLARIN MAKAMLARI KİŞİLERİN EGOLARININ, KİŞİSEL ÇIKARLARININ
TATMİN EDİLDİĞİ, YASAMA YÜRÜTME ORGANLARI DEĞİLLERDİR
46. Duyarlı
genç vatandaşlarımızın yönetime karşın ülkenin farklı şehirlerinde demokrattık
eylemleri sırasında 4 değerli gencimiz polisler ve yardımcıları tarafından ve
diğer polislerin gözleri önünde vahşice hunharca öldürülüyor. Öldüren ve
öldürtenlerden bu güne kadar hesap sorulamazken, şiddet vahşet uygulayan
polisiye birimleri halkla alay edilircesine ödüllendiriliyor.
47. Hükümet başkanı kalkıp ta ölen gençlerin polise mukavemet ederken, polise
şiddet uygularken öldüğünü söylemesi de bir o kadar da utanç verici gelişmedir.
Hem de ramazan ayında Müslümanlığı ile övünülen bir kişinin oruçlu haliyle
yalan söylemesi, uydurulan yalanları ısrarla yayması bir o kadar da günahtır!
48. Bakın,
bir gencimiz üzerine sürülen bir aracın altında kalarak öldürülmüştür. İki
gencimiz polisin ateşli silahları ile kasten öldürülmüştür. Bir gencimiz ise
polislerin içinde bulunduğu 4-5 kişi tarafından linç edilerek katledilmiştir.
Uydurmuyorum, video görüntüleri ve tanıklar bu gerçekleri ortaya çıkarıyorlar.
(Benim defalarca farklı video görüntülerden elde ettiğim sonuç bu şekilde, yani
kasti adam öldürme şeklindedir) öldürülen linç
edilerek katledilen 4 genç insanın yanında, gözleri çıkartılmış sakat bırakılan
11 insan ve gelişi güzel atılan gaz ses bombaları, sıkılan sularla ve polisin
ve yardımcılarının copları ve sopları ile tekme yumrukları ile yaralan ve
dövülen ve hakaret edilen on binlerce insan…. Sonrada kalkıp utanmadan
sıkılmadan Çanakkale’den sonra desten yazdık diye naraları atanlar ödüllendiriliyor. Böyle hukuk devlet mi olur, bu devletin yurt
içinde ve yurt dışında ciddiyeti mi, saygınlığı mı kalır?
49.
Türkiye’ de hükümet, hükümet olsa, TBMM,
TBMM olsa, muhalefet, muhalefet olsa ve yargı, yargı olsa; her karşıt
görüşleri, karşıt eylemleri kendisine karşın, demokrasiye karşın, İslam dinine
karşın yasa dışı bir eylem, hükümete karşın darbe teşebbüsü ve benzeri olarak
değerlendireceğine, biraz kendisine güvenerek vatandaşlara şiddet, vahşet uygulayanları ve uygulatanlara hesap
sorsun. Halkın gerçek desteğini almayan hiç bir iktidar kalıcı olamaz. Bu güne
kadar dünyadaki despot rejimlerin sonu felaketlerle sonlanmıştır.
50. Mısırda namaz kılarken insanların 53 kişinin öldürülmesi haberleri de,
farklı kanallarda ve tanıklara göre de gerçekle ilgisi olmadığı ileri
sürülmektedir. Bazı iddialara göre Mısırda Selefeliler bir binada
sıkıştırdıkları karşıt gruplardan insanları acımasızca pencerelerden dışarı
atarak, kafalarını keserek vahşice öldürüyorlar, askerlere ateş açıp saldırıya
geçiyorlar ve çıkan çatışmalar sonucunda ölenler, Dünyaya Mursi karşıtı darbeci
askerler tarafından namaz sırasında öldürüldü diye duyuruluyormuş. Türkiye’nin
Mısır politikası Suriye politikası kadar yanlıştır, ülke çıkarlarına ters
düşmektedir. Ülkelerin özellikle dost ülkelerin, İslam ülkelerinin iç işlerine
karışılmamalıdır, bu ülkelerin iç işlerine fiili karışan ülkelere karşın tavır
alınması ve onlara gıda, ilaç gibi hayati ihtiyaçlarının karşılanmasında elden
geldiği yardımları esirgememesi görüşündeyim. Türkiye dış politikasını tek
kaynaklara, istihbaratlara göre belirlememelidir. (Bakın, baba sülalesinin bir
kısmı Osmanlı döneminden sonra da Türkiye’ ye dönmeyip, Bingazi-Libya ve
İskenderiye ve Kahire – Mısır da halen yaşıyorlar. Kaddafi ve Mübarek
zamanlarındaki can mal güvenliğini, huzuru, iş aş imkânlarını mumla arar hale
gelmişlerdir, Büyük sıkıntılar içeresinde, yaşanılması güç Libya ve
Mısırdaki akrabaların bir kısmı ABD bulunan yakınlarının yanlarına geçici
göç etmek mecburiyetine kalmışlardır.) ….
Can mal güvenliğinin olmadığı, iş aş bulunmadığı fırsat eşitliğinin gözetilmediği, ağır vergi
ve haraçların alındığı, yüksek devlet israflarının ve yolsuzlukların
yapıldığı ülkelerde olumlu hiç bir
gelişme söz konusu değildir.
51. ÜLKE YALAN, KORKU, İFTİRA, TEHDİT,
ŞİDDET DAYALI HÜKÜMET BAĞLI SADIK POLİSİYE BİRİMLERİ İLE TEK ADAM DİKTATÖRLÜKLE
DESPOTÇA YÖNETİLMEĞE ÇALIŞILIYOR. (SONRADA BİRİLERİ KALKIP TÜRKİYE’DE İLERİ
DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN SAÇMALIYORLAR!)
52. TÜRKİYE’DE, mevcut iktidara, YÖNETİME KARŞIT SÖYLEM VE
EYLEMLER; DARBE TEŞEBBÜSÜ DİYE DİPLOMALI HUKUKSUZLAR TARAFINDAN
Değerlendiriliyor. Yönetim karşıtları düzmece suçlarla çakma delillerle
TUTUKLANIP YARGILANIYOR, KİMSE DE, demokrat, iyi akil insan, Müslüman diye
geçinen ekranlarda ona buna akıl verenler, ahkam kesenler SES ÇIKARAMIYORLAR,
SONRADA BÜYÜK TÜRKİYE’DEN SAÇMALIYORLAR, ASKERİ DARBELERİ SUÇLUYORLAR!
53. TÜRKİYE COĞRAFİ ACIDAN RİSKLİ BİR BÖLGEDE BULUNMASINA RAĞMEN, ÇOK YÜKSEK
GELİŞME POTANSİYELİNE SAHİP ENDER ÜLKELERDEN BİRİDİR. TÜRKİYE’DEKİ GELİŞME SÜRECİ; HÜKÜMETİN DIŞINDA BİRİKİMLİ, TECRÜBELİ VE
MÜTEŞEBBİS SANAYİCİLERİN VE ÜNİVERSİTELERİN DESTEĞİ VE ÖZVERİLİ ÇALIŞANLARIN
SAYESİNDE GELİŞMESİNE DEVAM ETTİĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM. HÜKÜMET AĞIR VERGİ, HARÇLARLA VE YANLIŞ İKTİSADİ
SİYASİ KARARLARIYLA BU GELİŞME SÜRECİNİ İVMEYİ ENGELLEYEMEMİŞTİR, SADECE
SEYRİNİ VE HIZINI KISITLAYABİLMİŞTİR.
54.
İKTİDARIN
BÜYÜK NİMETLERİNDEN BİR ŞEKİLDE YARARLANAN VE KISA SÜREDE ZENGİNLEŞEN
SÜSLÜMANLARIN VE YALAKALARIN KOLAY, KOLAY BU İKTİDARDAN VAZGEÇMEK
İSTEMEYECEKLERDİR. BU NEDENLE YASA DIŞI
HUKUK DIŞI AHLAK DIŞI HER TÜRLÜ OLANAĞI, İMKÂNI, HİLEYİ, ŞİDDETİ, VAHŞETİ,
DEĞERLENDİREREK, SEÇİMLERİ DAHİ ÇARPITARAK İKTİDARDAN GİTMEYECEKLERDİR.
55. HALKI, VATANDAŞI, ÜLKEYİ, DEVLETİ DÜŞÜNDÜKLERİNİ VE HALKIN, DEVLETİN,
ÜLKENİN HİZMETÇİSİYİZ DİYE SÖYLEYEN SİYASETÇİLERİN ÇOĞU, KENDİ ŞAHSİ
ÇIKARLARINI, EGOLARINI DÜŞÜNÜRLER VE BUNUN İÇİNDE MÜCADELE EDERLER. AMAÇ;
DEVLETİN KAYNAKLARINDAN ZENGİNLİKLERİNDEN VE GÜCÜNDEN DAHA FAZLA
YARARLANMAKTIR. GEÇMİŞTEKİ VE ŞİMDİKİ SİYASETÇİLERE BAKIN, HEMEN HEMEN HEPSİ
KENDİLERİNİ VE YEDİ SÜLALELERİNİ ZENGİN ETMİŞLERDİR, DEVLETİN ÖNEMLİ
KURUMLARINI YÜKSEK ÜCRETLERLE ELE GEÇİRMİŞLERDİR, DEVLETİN İHALE VE
TEŞVİKLERİNDEN KENDİLERİ YAKINLARI KISA SÜREDE İHYA OLMUŞLARDIR. (DOĞRULUĞUNU
SİZDE ARAŞTIRIN)
56. BU SAATTEN SONRA TÜRKİYE DE DEMOKRATİK
SEÇİMLERDEN BAHSETMEK SAÇMALIK OLUR. ÖNÜMÜZDEKİ YEREL VE GENEL SEÇİMLERDE AKP’
NIN OYLARINDA BÜYÜK ARTIŞLAR BEKLENMEKTEDİR.
MHP’N İN HATTA CHP’ NIN % 10 LUK
BARAJI AŞAMAMALARI SÖZ KONUSUDUR.
57. Demokrasi kültürün gelişmediği ülkelerde
demokrasiden demokratik seçimlerinden söz etmek bir o kadar saçmalıktır.
58. Türkiye'de ve diğer gelişmekte olan ülkelerde özellikle Türk Cumhuriyet
ülkelerinde ve İslam ülkelerinde laiklik şartı olmak üzere uluslararası
anayasa uzmanlarınca günün ve geleceğin gereksimleri ve ülkelerin olanakları
dikkate alınarak yeni anayasaların hazırlanması gerekmektedir.
59. TÜRKİYE BUGÜNKÜ DEVLET YÖNETİMİNİ HAK
ETMİYOR, İYİ YÖNETİLMİYOR VE BU YÖNETİMLE TÜRKİYE ÇOK KÖTÜ BİR GELECEKLE, PARÇALANMA İLE SİYASİ
VE EKONOMİ KAOSLARLA KARŞI KARŞIYADIR GÖRÜŞÜNDEYİM. (İNŞALLAH BU GÖRÜŞLERİMDE
BEN YANILMIŞ OLAYIM, BİR FELAKET PİSBOĞAZI OLARAK ADLANDIRILMIŞ OLAYIM. ÖNEMLİ
OLAN GÜÇLÜ, ZENGİN, GÜVENLİ, REFAH VE HUZUR İÇİNDE BULUNAN BİR
TÜRKİYE’DİR)
60.
Türkiye’nin yarını yani geleceği,
bugünün icraatları olumsuzlukları, yolsuzlukları v.b. ile şekillenir! Eğer
Türkiye’nin yarınını görmek istiyorsanız, günümüzde hükümet icraatlarını
tarafsız, ön yargısız hatta farklı kaynaklardan faydalanarak
değerlendirin.
61.
Bu
gibi konularla yazılarla vatandaşlar pek muhatap olmamalıdır. Muhalefet, sivil
toplum örgütleri, medya gözlenen olumsuzlukları gündeme getirmeli, tartışmaya
sunmalı, devletin ilgili kurumların gerekeni yapmaları için harekete
geçirmelilerdir. Özellikle muhalefet TBMM’ de yeteri etkin olamıyorsa halka
sokaklara gitmesini bilmelidir. Mevcut iktidarın olumsuzluklarına karşın
çaresiz, etkisiz ve korkak kalan bir muhalefet asla iktidarı hak etmez. Halkın
güvenini kazanamayan muhalefet halkın çoğunluğunun oylarını da kazanamaz!
62. Ecel değil, yetkili vapur işletmecilerin ve devlet görevlilerin çok büyük ihmalkârlığından insan ölmüştür, geride yetimler kalmıştır! 1. Tahta sürme iskele ıslak ve salınımlı konumunda kaygan. 2. Sürme iskelenin korkulukları ise içler acısıdır. Genç adam ıslak ve salınımlı sürme iskeleye normal bir vatandaş gibi adımını attığında ayağı kayarak dengesini kaybederek denize düştüğü görülmektedir. Ailesinin yada ilgili sivil örgütün avukat tutup dava açmalıdır
63. Değerli Hocam Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk' e geçmiş olsun diyor, Allahtan acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin ve İslam Aleminin Prof. Yaşar Nuri Öztürk'e ve onun gibi ilahiyatçılara eskisinden çok daha fazla gereksinimi vardır.
64. Can, Mal Güvenliği, Fırsat Eşitliği, Adalet Ve Dinsel İnanç Özgürlüğü İnsanlık Yaşamında Olmazsa Olmazdır!
62. Ecel değil, yetkili vapur işletmecilerin ve devlet görevlilerin çok büyük ihmalkârlığından insan ölmüştür, geride yetimler kalmıştır! 1. Tahta sürme iskele ıslak ve salınımlı konumunda kaygan. 2. Sürme iskelenin korkulukları ise içler acısıdır. Genç adam ıslak ve salınımlı sürme iskeleye normal bir vatandaş gibi adımını attığında ayağı kayarak dengesini kaybederek denize düştüğü görülmektedir. Ailesinin yada ilgili sivil örgütün avukat tutup dava açmalıdır
63. Değerli Hocam Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk' e geçmiş olsun diyor, Allahtan acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin ve İslam Aleminin Prof. Yaşar Nuri Öztürk'e ve onun gibi ilahiyatçılara eskisinden çok daha fazla gereksinimi vardır.
64. Can, Mal Güvenliği, Fırsat Eşitliği, Adalet Ve Dinsel İnanç Özgürlüğü İnsanlık Yaşamında Olmazsa Olmazdır!
65. Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç
özgürlüğü insanlık yaşamında, devlet yönetimlerinde her şeyden evvel
önceliklidir. Devlete çok büyük zararlar
veren ve her kılığa giren silahlı
teröristlere, bebek katillerine karşın
ve onların devlet içinde ve dışındaki sinsi kravatlı uzantılarına karşın gereği gibi mücadele veremeyip,
onların önünde eğilen onların isteklerine göre barış süreci politikasını
belirleyen ve akillerle de hayalı ve varsayımlarla, gerekçelerle topluma kabul
ettirmeğe giden devlet yönetimi hatlar üstüne hatlar yapmaktadır. Hataların en
büyüğü barış süreci adı altında ‘Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve
dinsel inanç özgürlüğü’ göz ardı edilmesidir.
, devlet yönetimini geçici olarak halkın oyları ile ele geçirenlerin
kendi çıkarları, egoları uğruna Ülkenin
Türkiye’nin çıkarlarından tavizleler verilmesi, Türkiye tarihinde en büyük
hıyanetlik, maskaralık en büyük
densizlik ve dinsizlik olarak işlenecektir.
Devlet yönetimini üstlenen siyasilerin en azından bu toprakların
tapusunu, tarihini araştırmaları, öğrenmeleri gerekiyor. Ve Allah adını kullanarak devleti yönetmeğe
kalkışmadan evvel kutsal kitabımız
Kuranı Kerimi, Müslümanlığı anlamağa çalışsınlar! ‘’Can, mal güvenliği, fırsat
eşitliği, adalet ve dinsel inanç özgürlüğü insanlık yaşamında olmazsa
olmazdır’’ gerekçesini orada daha iyi
görürler.
‘’Can, mal güvenliği, fırsat eşitliği, adalet ve dinsel inanç
özgürlüğü insanlık yaşamında olmazsa olmazdır’’ Şimdiki nesil bu gerekçelerin,
değerlerin önemini anlamakta güçlük çekmeleri normaldir. Çünkü, bazı acıları
yaşamadılar, önceki nesillerden öğretilmediler. Bu vatanın, laik Türkiye
cumhuriyetinin kıymetini de tarihîde gereği şekilde bilmiyorlar, onlara
okullarda, askerlik görevlerinde de öğretilmedi, motive edilmediler….
Bir çoklarımız şimdiki devlet yönetimini kötülemeden ve yerden
yere vurmadan evvel birazda geçmişteki devlet yönetimlerindeki görevi
suiistimallere, ihmalkârlara hatalara bakmamız gerekiyor.
66. Birleşmiş milletler
topluluğunda yapılması gereken reformlarla dünya devletlerini denetleme,
değerlendirme ve sınırlayıcı önerme ve yönlendirme gibi bazı sorumlulukların,
yetkilerinin kazandırılması gerekiyor. Bir dünya federe devleti gibi korucu
meclisi, Senato gibi statüler kazandırılması gerekiyor.
Dünyada bir insanın, bir
toplumun, bir ülkenin bir devletin sorunları; doğrudan doğruya ve veya dolaylı
olarak tüm insanları, toplulukları ve devletleri kısaca tüm insanlığı, Dünyayı
etkilemektedir, bu nedenle de ilgilendirmektedir!
İnsanlığı dünyayı
ilgilendiren konularda Birleşmiş Milletlerin, bünyesine bağlı uzman heyetlere, kurullara
dayalı alınacak kararlara, ilkelere, yönetmeliklere Birleşmiş Milletlere üye
olan her ülke uymak zorunda olmalıdır. Üye olmayan devletlerde Birleşmiş
milletlerin nimetlerinden, zenginliklerinden koruyuculuğundan yararlanmak
istiyorlarsa ve birleşmiş milletlere üye devletlerle münasebetlerini devam
ettirmek, geliştirmek istiyorlarsa, insanlığı ilgilendiren Birleşmiş
Milletlerin kararlarına uymak zorunluğu getirilmelidir.
Birleşmiş Milletlerin
yapması gerekenlerin başında;
- Dünyada her çocuğa, gence
iyi bir gelecek için katkı sağlamasına çalışmak olmalıdır. İmkânsız olarak
görülen bu soruna iyi bir organizasyonla çocukların karınlarını doyurmakla ve
çağdaş bir eğitim ve meslek edindirme şartı ile başlayarak kısmi de olsa
çözümler üretebilir. En azından birleşmiş milletleri dünya devletlerine
doyurabileceğiniz ve bakabileceğiniz kadar çocuk doğurun diyebilir. Her çocuk
çağdaş eğitimi alma hakkına sahiptir, devletler bunu öncelikli olarak sağlama
yükümlüğündedir.
- Dünya devletlerinin çağdaş
demokratik devlet yönetimin benimsenmesine katkı sağlamak için arayışlarda
bulunmalıdır. Gelişmesi sekteye uğramış toplulukların, gelişmekte olan ülkelerin,
diktatörlük, şahlık, krallık ile yönetilen ülkelerin çağdaş demokratik düzene
geçmelerinde gerekli alt yapının hazırlanmasında, örneğin anayasaların
hazırlanmasında yardımcı olmalıdır.
Dünyada gözlenen birçok sorunlara, huzursuzluklara, güvensizliklere,
yolsuzluklara, yoksulluklara, ayaklanmalara vb. karşın da dolaylı da olsa
çözümler sağlayabilir.
- Dünyadaki nüfus artışına
karşın acil önlemlerin alınması. Sanayisi gelişmiş ve eğitim ve gelir düzeyi
yüksek ülkelerde nüfus artışı kontrol altında iken, burada duraklama söz konusu
iken, yoksul ülkelerde, eğitim ve gelir düzeyi çok düşük yoksul ve ilkel ve
gelişmekte olan ülkelerde, toplumlarda nüfus patlaması gözlenmektedir. Bu gelişme terör dahil bir çok
olumsuzluklarla tüm insanlığı geleceğini
kötü etkilemektedir. Aslına bakılırsa Türkiye’de terör sorunu da ülkenin belli bölgesindeki
aşırı nüfus artışından
kaynaklanmaktadır. Sahipsiz, issiz, güçsüz, vasıfsız, aç, eğitimsiz, mesleksiz,
sevgisiz, şefkatsiz çocukların, gençlerin, insanların kandırılmaları,
kullanılmaları, dağa çıkmaları, canlı bomba, cinayet işlemeleri, adam
öldürmeleri, hırsızlık yapmaları, uyuşturucu kullanmaları, kaçakçılık
yapmaları, tüm olumsuzlukları devletten ve veya kendilerinden olmayan
başkalarında aramaları, onlara düşman kesilmeleri normaldir. Bu gibiler silaha
sarılıp vatanı bölgeyi kurtaracaklarına ilk evvel kendilerini kurtarsınlar
diyeceğim fakat onlara haksızlık etmiş olacağım. Neden, kendi kendilerini
kurtaracak alt yapıları bile yoktur. Onların tek anladığı dil terördür,
öldürmektir, haraç toplamaktır, yakıp yıkmaktır, felaket ve uğursuzluk
saçmaktır. Silahsız ve terörsüz yapamazlar adam öldürmek, felaket saçmak
bunların meslekleri olmuştur. Türkiye su sıralar terör estiremezlerse, komşu
ülkelerde Suriye’de, İran’da bunlar kullanılacaktır.
Bu ve diğer makale yazıların daha geniş kitleler tarafından
okunması için olası katkılarınız için şimdiden teşekkürler. (DrHusso)
.................
0 yorum: