21. YÜZYILDA TÜRKIYEYI BEKLEYEN TERÖR OLAYLARI,
PKK-TERÖRÜN BIR DEGERLENDIRILMESI.
Dr.
Ing. H. Özden
Geçmişte farklı
tarihlerde yerlerde yayınlanmış taslak yazılardır, 'Gara Katliamı' ile
ilgili olarak hatırlatmak istedim! Tarih gizlenmez, yazıları söylemleri,
görüntüleri belgeleri geçmişi hatırlatır!
I.
KÜRT DEVLETİNİN
ULUSLARARASI CAMİADA TANINMA AŞAMASINDA, TÜRKİYE`NİN TAVRI-POLİTİKASI
Günümüzün Hükümet Başkanı ve yeni Dışişleri Bakanının
Kuzey Irak´taki gelişmelerle ilgili, çelişkili demeçleri dışarıda pek ciddiye
alınmıyor. Zavallılık göstergesi ile yetkililer alay konusu da
olmaktadırlar. Berzani bile Türkiye'yi aşağılayıcı ifadeler
kullanmaya ve tehdit etmeğe cüret bulmuştur.
“Kuzey Irak'ta
Kürt devletine müsaade edilmeyecekmiş, mış mış,... Sınırları aşarlarsa gereken
yapılacakmış mış mış, ....” Kuzey Irak'ta fiili bir Kürt Devleti
terroteriyal toprakları, bayrağı, parabirimleri, başşehri, meclisi, devlet
organları, başkanları v.b. zaten yaklaşık 10 seneden beri mevcut
ve her geçen yılda geliştirilmektedir. Sıra bu devletin uluslararası
camiada yeterli destek bulması ve tanınmasına gelmektedir.
Faaliyetler yurtdışında bu yönde yoğunlaşmaktadır. Daha sonraki aşama ise, her
kesin tahmin ettiği gibi; Avrupa Birliğindeki belli ülkelerin baskısı
altında Birleşmiş Milletler devreye sokularak olası bir halk
oylaması ile Doğu-Anadolu topraklarının büyük bir kısmının Kuzey
Irak Kürt devletine bırakılarak Kürt devletinin gerçekleştirilmesi
beklenilmektedir. Türkiye belirsiz bir kaosun içine sürüklenmek, Yugoslavya
gibi bitirilmek istenilmektedir. Dünya ve Türkiye´deki siyasi ve
ekonomik durum bu ve benzeri senaryoları ümitlendirmektedir,
cesaretlendirmektedir. 1974 yılında Kıbrıs çıkartması, Irak-Iran
savaşı, Irak-Kuveyt krizi ve sonuçları Kürtleri daima
umutlandırmıştır. Bu gelişmelerdende yararlanmasını bilmişlerdir.
Kuzey Irakta Kürt Devleti, Türkiye´ye her fırsatta
zarar verecektir. Bölgeye istikrar sağlamayacaktır.
Bu gelişmelerden Türkiye'nin tutumuna gelince;
Türkiye'nin Irak'ta ve Kuzey-Irak'ta hüküm süren ve beklenen olaylardan
endişelenmesine hiç bir ciddi neden yoktur. Tam aksine Türkiye lehine ve
bölgenin istikrarı ve refahı için pek çok fırsatlar ve yaptırımlar
bulunmaktadır.
Türkiye uzun
vadeli güvenliği ve çıkarları doğrultusunda uluslararası antlaşmaları dikkate
alarak hareket etmelidir.
§ Ta burnunun dibinde cereyan
eden olaylarda aktiv, korkusuz, yönlerdirici,
belirleyici politika izlemelidir.
§ Irak Devletinin toprak
bütünlüğü ve varlığı korunmalı doğrultusunda tavır koymalıdır, israrlı
olmalıdır. Irak'ta halkın yararına olacak, gerçekleşmesı çok zor
değerlendirilen demokratikleşme hamlesine katkıda bulunabilir, Bu
şartla ABD´lerin yanında yer alamalıdır, ve ABD´lerine destek vermelidir.
§ Irak Devletinin federatif
demokratik varlığı ve toprak bütünlüğü Irak ve Türkiye halklarının yararına
olduğu gibi, bölgenin istikrarı ve dünya barışı için de çok önemlidir.
§ Irak zenginliklerin
Batılıların çıkarları doğrultusunda kullanılmasına, sınırların değiştirilme
senaryolarına tepkisiz kalmamalıdır. Sınırların değiştirilmesi
ve olası Kuzey Kürt Devletinin tanınma teşebbüsünde Türkiye bu bölgede devam
eden tarihsel haklarını ve soydaşlarının can ve mal güvenliği gündeme
getirerek, savaş hali ilan etmesi ve bölgeye girmesi çıkarınadır.
§ Irak'ta yaşayan Türkmenlerin
hayatı çıkar ve hakları gündeme getirilerek, kağıt üzerinde de olsa
onaylanmalıdır. Türkiye buradaki Türkmenlerin varlıklarının, yaşam haklarının,
garantörü ve takipçisi rölünü antlaşmalarla üstlenmelidir.
TÜRKİYE BİR DÜNYA
SAVAŞINDAN YENİK ÇIKMIŞ, YIKILMIŞ GÜCÜ DAĞITILMIŞ, YOKLUKLARLA BOĞUŞAN
BİR HALDE DEĞİLDİR. BÖYLE BİR DURUMDA BİLE YAKIN TARİHTE TÜRKİYE'NİN
LEŞKARGALARINA VERDİĞİ DERS TARİHE GEÇMİŞTİR.
Evet
Türkiye'nin ekonomisi borçlar altında çok kötü olabilir, siyasi bir istıkrarsızlık,.
düzensizlik de söz konusu olabilir. Bunlara rağmen Türkiye Dünyadaki hiç bir
süper güç, hatta ABD ve Müttefikleri tarafından da uzun süre işgal edilemez.
Kısa sürede Türkiye'ye çok büyük zararlara ve
kayıplara sebeb olacakları muhakkak, fakat zamanla Türkiye'ye
verdikleri zararın çok daha fazlası üzerlerine geri tepeçeğinden de kimsenin
kuşkusu olmamalıdır.
Türkler, ancak yine Türkler tarafından kendi kendilerini bitirerek
kendileine zarar vererek ayrışarak mağlup edilebilirler.
EĞER BİZ TÜRKLER ŞUNUN
BUNUN MASKARASI OLARAK, BOYUNDURUĞU ALTINDA DÜNYA ÜZERİNDE VAR
OLACAKSAK; HİÇ VAR OLMAYALIM ÇOK DAHA İYİDİR.
VE BİZ TÜRKLER AVRUPA BİRLİĞİNE DAHİL OLARAK ONLARIN
SIRTINDAN HAK ETMEDEN ZENGİN VE GÜVENLİ OLACAKSAK, BÖYLE GÜVENLİK, ZENGİNLİK, REFAH,
HAKLARDA YOK OLSUN.
Bu
ülkeyi, bu halkın iyi niyetini suistimal ederek hak etmediği duruma
sokanlara yuhlar ve lanetler olsun. Borçlar altında gelecek nesillerinde
geleceğini körletenler, ipotek altına alan siyasiler, gelecek nesiller
tarafındanda lanetlenecektirler. Batılıların kıçları yalaklanacağına, her
şeyden evvel bizler kendimize çeki düzen vermesini, dürüst çalışmasını,
üretmesini, insan saygısını bilelim ve uygulayalım, her şeyden evvel
kendimize güvenelim.
(Türkiye'nin Avrupa
Birliğine katılması taraftarıyım, Türkiye'nin ve Avrupanın yararına olduğu
olacağı inancındayım.
Ve, Avrupa Birliğine katılım
Türkiye'nin toprak bütünlüğü, kimliği aleyhi pahasına asla gerçekleşmemelidir!
Batı
parlamentlerinin bir kısmı başta Başkanları Herr …… kaypak
ve iki yüzlü davranmaktadırlar, Türkiye'deki demokratikleşme ve insan
haklarının geliştirilmesi sürecinde samimi değillerdir. Kürt örgütlerinin
baskısı altında Türkiye'nin toprak bütünlüğüne karşın Kürtlerin
çıkarlarına göre hareket etmektedirler, bu yönde kararlar aldırtmaktadırlar.
Türkiye´ye bir nevi baskı siyasi ve ekonomik
uygulamaktadırlar.)
Kısaca; Türkiye burnunun
dibinde ceyran eden olaylarda acizane, onursuz bir politika sürdürmekten
vazgeçmelidir.
TÜRKİYENİN HAYATİ
ÇIKARLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, SAVAŞMAKTAN, KAN DÖKMEKTEN KAÇINMAYACAĞINI
DÜNYA KAMUOYUNA GÖSTERMELİDİR.
Batılıları fazla ciddiye alıp
neredeyse onlara taparcasına büyütmekteyiz. Ve barış bazen silahlarla da sağlanır, gerektiginde kanla
ağır pahası ödenir.
I. GİRİŞ,
FARKLI BİR DEĞERLENDİRME;
2002
yılının son aylarında hala Türk devletinin yönetiminde esas söz sahibi olan
siyasilerin çoğunluğu, Türkiyenin içte ve dışta ileriye dönük çıkarlarını,
güvenligini ekonomik ve siyasi istikrarıni görebilen,
savunabilen, koruyabilen bilgi ve sorumluluk seviyesinde
olmadıkları, izlenimlerini veriyorlar, kamu oyuna
verdikleri demeçlerle aldıkları, uyguladıkları kararlarla.
Her
şeyi en iyi bildikleri ve yaptıkları inanç ve hayalleri ile çevrelerini saran
beleşcilerden, dalkavuklardan sıyrılıp bilhassa
üniversitelerimizdeki konularında uzman bilim adamlarından faydalanma,
danışma ihtiyacınıda hissetmezler. Belli bir süreden
sonrada seçildikleri makamlara, başkanlıklara kendilerinden
başkalarına layık görmedikleri ve veya doyamadıkları içinde olsa
layık olmadıkları koltuklara kene gibi yapışırlar. Ağır sağlık sorunları,
hafıza kaybı, bunaklık, yürüme, konuşma, hatırlama özürlüğü, kontrolsüzlük v.b.
ihtiyari rahatsızlıklar da bile zarar verdikleri makamlardan başkanlıklardan
ayıramamaktadırlar. Seçim sonuçlarından; kötü icraatlardan, kamuoyuna yansıyan
suistimallerden, rezaletlerinden; ülkeye , halka verdikleri zararlardan,
çektirdiklerinden ; sebeb oldukları iflaslardan,
işsizlikten, iç ve dış borçlardan hiç ders almazlar, sonuç çıkarmazlar.
Tekrar tekrar seçim meydanlarında, ekranlarda, yazılı basında
verdikleri ilanlarda halka hitap ederek, boş,
gerçekleşmesi imkansız vaatlerle, halkın inanç ve
duygularıni kullanarak, suçlarını ve pisliklerini birbirlerine ve
başkalarına mal ederek seçilmek istemektedirler Çıkartıkları yasa ve
yönetmeliklerle ülkeye hizmet etmek. İsteyen pek çok kişinin önünüde
tıkamaktadırlar.
Her
şeye Amen-Allah, tamam da bu siyasileri hala dinlemek için
meydanları hala dolduranlara, alkışlayanlara, vatan sizle gurur duyuyor
tezaharütlerine, bunlardan hala umut beleyip tekrar
tekrar oy verenlere ne demeli?
Türkiye´de
milletin gülmesini unutturanlar, hala halkın beynini sağlıklı düşünmesini
önlemek için körletenler, hala vatandaşların konuşmasını, düşünce-ifadelerini
yasaklayanlar, hala açlık ve yokluk içinde borç ve faizler için sefalet içinde
yaşamağa mahkum ettirenler hala hangi yüzle, vicdanla vatandaşların
önüne çıkabilmektedirler, hala oy istemektedirler? Ve bu millet hangi yüzle, vicdanla
bu asiyasileri dinleyerek onlara tekrar oy verecektir?
Bence
bu millet her şeye, yokluk ve bokluk içinde yaşamağa müstehaktır, cevabı doğru
değildir. Halk böyle eğitilmiş, yetiştirilmiş, beyni körletilmiş,
şartlandırılmış; başka alternatifi yok ki! İyi niyetlidir,
duygusaldır, affedicidir, çok sabredecidir.
Bizler bilim adamları, akademisyen olarak
diğer bir görevimiz; tarafsız korkusuz önyargısız görüslerimizle halkın
aydınlatılmasına, doğru kararlar vermesine yardımcı olmalıyır.
Kaosun,
iflasların, görevi suistimallerinin, yokluğun, yoksulluğun, hukuksuzlugun,
açlığın, boşaltılmış kasaların hüküm sürdügü bir ülkede bilim ve bilimsel
çalışmalardan bahsetmek saçmalıktır, Gerçek bilimsel çalışmaların yürütülmesi
için gerekli alt yapı sağlanamaz, okullarda kaliteli, çağın
gereksimlerine uygun eğitim ve öğretim verilemez. Insanların yaşam ve çalışma
istekleri, üretkenlikleri giderek kaybolur.
II.
IRAK´A ABD´LERİNİN OLASI ASKERİ MÜDAHALESİNİN NEDENLERİ
Kendinizi
karşın tarafın yerine koyarak, çıkarlarınızı ön plana çıkararak hayal gücünüzün
yettiği kadar neden sıralaybilirsiniz. Hele Dünyada süper bir güç iseniz
sebeplerinizin ve haklılığınızın sınırı yoktur. Bu konu
üzerinde tezler bile hazırlanabilir. Ben burada sokaktaki normal bir vatandaşın
düşüncelerini, bildiklerini kısaca özetleyerek sıralalamak ve hatırlatmak
istiyorum:
1.ABD´lerinin
Irak petrol zenginliklerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak,
sömürmek, kontrol altında bulundurmak. Başta İngiltere olmak üzere Batılı
Ülkelerininde buradan pay alma arayışları.
2.
Yıkık ve yıllarca ambargo altında alt yapısı çökmüş bir petrol zengini Irak;
ABD ve Batılılar (firmaları) için iştah kabartan sağlam, büyük bir pazardır.
Yeniden onarım petrol gelirleri ile finansman edilecek, Petrol , enerji ve
petrol dolarlarına her ülkenin ihtiyaçı vardır. Bilhassa gün geçtikçe Batıda da
her geçen gün su yüzüne çıkan ekonomik sıkıntılar, kriz, iflaslar,
işsizlik, ödeme güçlükleri, boş kasalar, ... Irak pazarı ile
umutlanmaktadırlar...
3.
1991 yılındaki istenildiği gibi sonuçlanmayan askeri müdahalenin öçünü almak,
Saddam engelini aşmaktır. Kuveyt,
Suudi Arabistan Şeyhlik Saltanatları gibi kukla bir
yönetimi Irak´ta çıkarları için kurmak.
4.
Bölgede Israilin güvenliğine katkıda bulunmak,
5.
Dünya barışını, insanlığın varlığını tehdit eden nükleer silahların
yayılmasını, önlemek, Teröristlerin eline geçmesini engellemek.
5.
Kendi Ülkelerinde ve veya ülkesinde ekonomik, siyasi basarısızlıgı Irak
gündemiyle kamufle etmek, dikatleri baska yöne, Iraka cevirmek, Bosalan kasaları,
acık hesapları, masraf ve ısrafları Dünyanın ikinci petrol-zengini, Irak
Petrol-dolarları ile doldurma, kapatma arayısı:
6.
Bölge haklarının refahına katkı sağlayacak demokratikleşme sürecini
başlatmak!!! (Bu nedene kargalar bile gülerler. Bölge halklarının cahil
kalmaları ve birbirleri ile aptalca uğraşmaları, savaşmaları, fakir kalmaları
esasında Batılı devletlerinin çıkarına olmaktadır. Hatta aşırı kökten
dincileri el altından indirek yönlendiren de onların büyük firmaları
ve gizli servisleridir.
Saddamın Kuveyti işgaline cesaretlendiren yine onlardır. Pek çok kökten dinci, katı
cahil şeriatcı örgütlerinin ana merkezleri, üsleri Avrupadadır, Avrupanın pek
çok şehrinde palazlanmaktadırlar. Batılı devletler insan hakları savunucuları
görünmelerine rağmen pek çok konuda egoist, çıkarlarına göre katı hareket
ederler.)
Kendinize
göre bu nedenlerin önem sırasını ve ağırlıgını tespit edebilirsiniz, ilaveler
yapabilirsiniz. Yorum okuyana aittir.
III. TÜRKİYENİN TAVIR POLİTİKASI
ABD´lerinin
olası Irak askeri müdahalesinde ve Kuzey Irak Kürt Devletinin
tanınması gelişmelerinde Türkiye'nin tavrı ne olmalıdır sorusuna gelince;
Her insanın sağlıklı mantığı ile cevablandırmak gerekir.
“Türkiye
ileriye dönük uzun vadeli kendi güvenliği ve çıkarları doğrultusunda Birleşmiş
Milletler yasaları dikkate alınarak hareket etmekten
çekinmemelidir.”
Bakın,
ABD´leri hiç bir ülkenin yardımı olmaksızın Irak´a başarılı askeri bir
operasyonu düzenleyecek ekonomik ve askeri güce sahiptir.Irakin
isgali ABD icin yarım günlük bir askeri manevradir, Iraklıların hıc bir direnme
gücleri, sansları yoktur, Saddamin ülkesi ve halkı ve kendi canı icin yapacagi
tek sey ülkeden bir an evvel gitmek olacaktır. Kısaca Türkiye
istesede istemesede, yanında yer alsada almasada ABD´leri çıkarları gereği
böyle bir operayonu silahlı veya silahsız gerçekleştirecek bir
güçtür. Türkiye'nin sessiz ABD´lerine yanında yer alması
halinde müdahalede kendi çıkarlarını gündeme getirebilir.
§ Bölgenin uzun vaadeli
istikrarı Türkiye´nin, hem bölgenin, hem de Dünya barışı
lehinedir ve gereklidir.
§ Irak´ın Saddamsız,
diktatörsüz varlığının ve toprak bütülüğünün korunmasını esas alan
senaryolar ancak bölgeye ve Irak halkına istikrar getirebilir.
§ Irak´ta federatif sisteme dayalı
demokratik bir idarenin, yönetimin ilk adamları çok zor olsada
yes"> Birleşmiş Milletlerinin süreli desteği, gözetimi altında
atılabilir, gerçekleştirilebilir. Bu çevredeki ülkeler içinde bir örnek teşkil
edebilir.
§ Türkiye oradaki
Türkmenlerin hayati çıkarlarını, varlıklarını, yasal haklarını gündeme
getirerek, antlaşmalarla belirler, garantörlük görevini onaylatır.
§ Türkiye ve Irak Halkları
arasındakı bağlar, işbirbirliği kuvvetlendirilir.
§ Irakın inşaasında, yapılanmasında
önemli görevleri, ihaleleri üstlenebilir.
§ İleride kendisine sürekli
sorun olacak Kuzey Irak´taki Kürt devletinin tanınmasını önler.
§ ABD ´leri Türkiyenin pek
konuda yanında yer almıştır , destek ve yardımda bulunmuştur. Dost ve Müttefik
bir ülke olduğu dikkate alınmalıdır.
§ Diktatörlükler Dünya barışı,
insanlık için bir tehdittir, saatli bomba gibidirler. Saddam eskiden
Türkiye içinde bir tehditti ve kendi halkına, çok yazık, milyonlarca
insanin hayatını zehir etmistir. Ve bu Irak halkı Saddamı tekrar büyük bir
çoğunlukla seçmek, desteklemek mecburiyetindedir!!!
Irak'ta
mevcut sınırları gözardı eden, yeni devletlerin kurulmasına imkan veren
senaryoların hiç biri bölgeye istikrar getirmeyecektir, Bölgeyi kaosa boğacaktır
Türkiyenin basına bela olacaktır. Türkiye bu benzeri senaryolarda tepkisiz,
sessiz kalmamalıdır.
Kuzey
Irak'ta Kürt Devletinin tanınması halinda Türkiye, Birleşmiş Milletleri ve
taraf devletlerini uyarmalı, Türkiye için bölgede savaş nedeni
sayılacağını önceden açıklamalıdır. Türkmenlerin can ve mal
güvenliğini yerinde, Irakta sağlamak üzere, tarihi hak ve varlıkları güvence
altına alınıncaya kadar bölgeyi askeri denetimi altına alması kaçınılmaz
olacaktır. Karşı taraf devletler mevcut antlaşmaları hiçe sayarlarsa Türkiye de
bölge üzerindeki elinden zoraki alınan tarihsel haklarını geri ister, almak
içinde harekte geçmesine vesile olur. Bazı gerçeklerin de hatırlanmasinda yarar
vardır. Örneğin Dünya Kamuoyunda da haklar verilmez, istenir, savunulur, alınır
hatta almak için savaşılır, bedeli ağır da ödenebilir.
Türkiye Kuzey
Irak a olası bir askeri harekattan korkmamalıdır. Böyle bir
harekatınn az kayıpla, külfetle başarılması için hazır olmalıdır. Başarılı,
planlı bir askeri ve siyasi harekat Türkiye'nin hayati çıkarı için gerekli
olabilecektır.
Esasında hazırlıklı
bir Türkiye'nin Irak´taki gelişmelerden fazla endişelenmesine gerek yoktur.
Türkiye zorluklar içerisinde bulunabilir, fakat hayati çıkarları,
güvenliği söz konusu olunca gerekeni yapmaktan, hatta savaşmaktan
da kaçınmamalıdır. Türkiye'nin hiç bir ülkeden korkusu, endişesi
olmamalıdır. Kısaca Türkiye'de birlik, beraberlik hüküm sürdüğü
müddetçe, Türkiye hiç bir güç tarafından mağlup edilmez, uzun süre işgal edilemez..
Bu benzeri ifadeleri milli duygularımı ön plana çıkararak kullanmıyorum.
Tarihimiz belli, Türkiye'nin coğrafi yapısı, dağlık ve denizlerle çevrili
olması, konumu, komşuları, ambargolardan etkilenmeyen, kendi kendine yeten
üreten kırsal kesim, dünyanın her bir köşesinde bulunan
vatandaşlarımız, bagısıklı kırsal kesim halkın mentalitesi,
deli dolu vatanı, bagımsızlıgı ugruna ölen ödüren genc nufus, her türlü
güclüklere, zorluklara alıskın ...
Bakın
Türkiye Irak değildir, ilk silah sesi ile lağım çukurlarına gizlenen yaygaraçılara
karşın; çoğunun, hatta içimizden bazı yazar çizerlerin görünüşüne bakarak
horladığı Mehmetler, Ayşe-Fatma bacılar silah sesine doğru koşarlar,
Gavur itleri, kafir pislikleri burada işiniz ne diye söylenerek karşı tarafı,
silah çekenleri geldiklerine bin pişman ederler.
IV. SONUÇ.
Türkiye
burnunun dibinde ceyran eden hadiselerde acizane, korkak bir politika
gütmemelidir. Hayati çıkarlarndan asla taviz vermemelidir. Bu çıkarları Dünya
kamuoyunda ister ciddiye alınsın ister alınmasın gündeme getirmesini, haklarıni
savunmasını ve korumasını bilmelidir. Ülkenin hayati çıkarları söz konusu
olduğunda Türkiye'nin savaşmaktan, kan dökmekten kaçınmayacağını karşı
taraflara ve Dünya Kamuoyuna göstermelidir. Türkiye Batılıları aşırı
büyütmemeldir, onları ilahlaştırmamalıdır.
Eğer
biz Türkler şunun bunun maskarası olarak, boyunduruğu altında Dünya
üzerinde var olacaksak; hiç var olmayalım çok daha iyidir. Mücaadele ederek,
gereğinde de savaşarak hayata veda etmek daha onurludur. (TU-Berlin,
09.2002)
***
Irak´taki gelişmelerle ilgili olduğu gibi, Kıbrısta
da Türkiye bilhassa Kıbrıslı Türklerin hayati çıkarlarından hiç bir
şekilde taviz verilmemelidir. Türkiye Kıbrıs
Rum kesiminin Avrupa Birliğine tek taraflı kabul
edilmesine karşı çıkmalıdır, onay vermemelidir. Her iki
kesimin esit sartlarda ve haklarda Avrupa Birliğine dahil olmasi üzerinde
durulmalıdır. Bunun dışında hiç bir öneri kabul edilmemelidir. Avrupa Birliği
şemsiyesi altında Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar adayı tamamen zamanla ele geçirmek
için çalışacaklardır, her fırsattı değerlendireceklerdir. Ve Kıbrıs'taki
dengeler Rum kesimin lehine gelişecektir. Avrupa Birligi Ülkelerinin tek
tarafli, Rum kesimi lehine, Türkleri yok sayarak menfaatleri dogrultusunda
sürdürdükleri faaliyetler Insan hakları ile basgdasmamaktadır. Kıbrıslı
Türkleri rencide etmektedir. Burunlarin dibindeki Istanbulu, Edirneyi, Izmiri
Avrupa-Ülkesi görmezlerken, Cok daha uzaktaki Kıbrıs Rum_kesimini Avrupa
sınırlari icerisinde göstermeleri; Insan hakları ve demokrasi savunucuları
kesilen Avrupalıların gercek yüzünü ortaya göstermektedir.
Kıbrıs, Kıbrıslı Türkelerin bir sorunu
oldugu gibi Türkiyenin de bir sorunudur; hayati cıkarlarını, güvenligini de
dogrudan ilgilendirmektedir. Hic bir sekilde taviz verilmemelidir. Avrupa Birligine
girme pahasına dahi Kıbrıs feda edilmemelidir, hic bir suretle ödün
verilmemelidir. Girit ve 12 Adalarla Türkiye yeteri kadar yanmıstır ve hala yanmaktadır.
Izmirden Istanbula vapurla giderken neredeyse Yunanlılardan izin almamız
istenecektir!!
Kıbrıs Rum Kesimin tek taraflı Avrupa Birligine girmesiyle Türkiyenin Avrupa
birligine katılımı daha da zorlaşacaktır!!!
‘TERÖRE KARŞIN TERÖR’
dr husso
Yukarıdaki terörle ilgili üç kelimelik
sözcük anlayanlar ve anlamak istemeyenler için çok şey ifade etmektedir. Terör
gerçeğin, yaşamın ta kendisidir! Terör dün vardı. Bugün de vardır, yarın da var
olacaktır….
Terör gibi sorunlar devlet yönetimi
zafiyetinden, devlet yönetimi üstlenen hükümetlerin, siyasilerin
kötü icraatlarından, kaynaklanır.
Terör gibi şiddet olayları, genelde
karşı tarifin güçsüzlüğünden, zaafından, kötü icraattan ortaya çıkma
cesaretini gösterirler. Toplumsal bir hastalık gibi
görülebilir, Toplumlarda ülkelerde hastalık saçan insani parazitler,
mikroplar, virüsler, pislikler her zaman vardır. Toplumsal vücut, ülke bedeni
çeşitli nedenlerden, bilhassa ekonomik, siyasi zayıflığında, hukuksuzluklarda
görevi suitimallerde v.b. kötü devlet yönetimi ile ilgisizlikte Kürt terörü
gibi sorunlar ortaya çıkarlar ve gelişerek tehlikeli bir hal alır. .
Ülkede toplumsal hastalığın üstesinden
gelebilmek içinde çoğu kez vakit geçirmeden acı reçetelerin
uygulanması, gerektiğinde kanlı operasyonlarla müdahale edilmesi,
tedavisi gerektirmektedir. İyi teşhis konulması kadar
gerekli ilaç ve dozunu verecek ve operasyonu
uygulayacak ekibin ehliyeti de hayati değerdir.
Yoksa Türkiye bir Lübnan´na, Irak´a
veya Yugoslavya´ya dönüşebilir.
TANIM, KAVRAMLAR, SINIFLANDIRMA:
Hukukçulara göre terör hukuk dışı,
siyasetçilere göre ise insanlık dışı bir eylemdir. Kimilerine göre terör
eylemi, can ve mal kaybına neden olan şiddettir eylemdir
……
Peki devlet yönetimindeki ve devlet kurumlarındaki hukuk
dışı keyfi uygulamalar, ve insanlık dışı kötü icraatlar, partizanlık,
soygunlar, talanlar, hortumlamalar, gelir dağılımındaki
adaletsizlik, ağır vergiler, pahalılık, işsizlik, parasızlık, açlık, keyfi
yasaklar, eğitimsizlik, ilgisizlik, fırsat eşitsizliği v.b. terör, siyasi terör
değilse nedir? - Terörün ta kendisidir. Ferdi, ekipsel,
toplumsal terörlerin ortak özelliği baskıdır, kısıtlayıcıdır,
zorlamadır. . Araçları da çok farklı olabilir, kaba kuvvet, silah veya
söz, amacı karsı tarafa zarar maddi ve manevi zarar vermektir, karsı
tarafı yok etmektir.veya rahatsız verici uygulamadır. Terörün amacı
karşı tarafa zarar vermektir. Peki; sanayisi, silah teknolojisi
gelişmiş zengin Bati ülkelerin bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri;
sömürme, baskı altında tutma, zenginliklerinden haksız pay alma, borç batağına
itip onları kullanma eylemeleri terör değilse nedir?
Bu konular üzerinde sizde biraz düşündünüz
mü? Düşündüyseniz sorunun cevabini rahatlıkla verebilirsiniz. Ben
yinede hatırlamayanlar için sorunun cevabini yazıyorum:
“Terörün ta kendisidir”.
Terör terörü körükler.
Terör bireysel, ekipsel,
toplumsal, ulusal ve uluslararası bir hastalıktır diye de bir geniş
bir sınıflandırma yapılarak incelenebilir. Ulusal
toplumsal terör, aynı insan hastalığı gibi ihmal edildikçe, zayıfladıkça ortaya
çıkar. Zamanında ve yerinde iyi müdahale yapılmadıkça yasam veren vücut,
toplum, ulus terör illetiyle göçer gider.
Ulusal ve uluslararası toplum içinde olup
bitenler her toplumu, her toplum bireyini, hepimizi
ilgilendirir. Bana, bize dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz, o
yılan bir gün güçlenerek sizi de rahatsız eder, yaşamınızı berbat,
zehir eder. Terör dalgası size ulaştığında benim sucum neydi demeden evvel, bu
teröre karşın ben niye boş bulundum demelisiniz.
Esasında benim yazmak istediğim terörle
ilgili farklı konulardı; Örneğin, kapkaçtı terörü,
canlı bomba terörü, ulusal çıkarlar
terörü, kökten dinci terörü, 21 yüzyılda Birleşmiş milletler
onaylı Irak´ta uluslararası vahşeti, soykırımı ve Türkiye´de dış
destekli Kürdistan terörü.
Kapkaçtı terörü:
* Kapkaçtı terörü: bilhassa büyük
şehirlerde kimsesiz, eğitimsiz, ezilen hırpalanan çocuklar, gençler ve bunları
kullanan beleşçiler. Veya maceracı soysuzlar, sapsızlar gözlerine
kestirdiklerinin bilhassa zayıf bayanların değerli eşyalarını kapmak için hiç
çekinmeden saldırıyorlar. Yakalanan kapkaçılar ise linç edilircesine
tartaklanıyorlar. Peki bu toplum, bu devlet, bu bireyler daha evvel
neredeydiler, kapkaççılara verdikleri tepkinin neden birazını bu devleti
yönetmeye kalkışan ehliyetsizlere karşın göstermediler, göstermekten aciz
kaldılar! (Bu konuda düşünce ve gözlemlerimi içeren daha detaylı bir makaleyi
ileriki bir tarihe bırakıyorum)
Siyasi terör, Batılı Irak Terörü!
* Sanayisi, silah teknolojisi gelişmiş
zengin Batı ülkeleri bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri
sömürmek, baskı altında tutmak, toprak altı zenginliklerinden haksiz pay almak
için kullanıyorlar. Bunu yaparlarken çok ustaca davranıyorlar, ekselans şekilde
gerçekleştiriyorlar, insan hakları, demokrasi maskesi altında, veya dünya
barışını korumak, daha fazla özgürlük adına yapıyorlarmış. Ve bunlara kargalar
dahi gülermiş! İste Batılıların Irak-vahşeti, soykırımı. Eskiden Benzeri
eylemleri papazları arkalarına alarak Hıristiyanlığı yüceltmek
ve Tanrı adına da yapıyorlardı.
Irakta vahşete karsın sağduyulu halkın ve
Müslüman kardeşlerimizin bu amansız Batı-Terörüne karşın yapabilecekleri tek
şey, canlarını hiçe sayarak, karşı tarafa savaştır, mücadeledir. Canlı
bombalarla post modern işgalcilere, hırsızlara zayiat vermek tek
alternatifleridir. Türkiye Saddama karşın operasyona fiilen katılmış olsa idi,
Irak-Vahşeti bu denli boyutlara ulaşmazdı, bu kadar uzamazdı, kontrolden
çıkmazdı. Oradaki din kardeşlerimiz, soydaşlarımız bunca açılara, zulümlere
katlanmazlardı. Türkiye bu denli tehdit altında kalmazdı. Iraktaki Kürtler
Batılıları yanlarına alıp Türkmenleri boğazlayıp susturulmazlardı, yurtlarından
koparılmazlardı. Musul ve Kerkük Kürtler tarafından Batılıların desteği altında
talan edilip işgal edilmezdi, orada Kürdistan devletini dünyaya ilan
edemezlerdi…….
Batılıların bu terörüne karşın mazlum
halkların, Müslümanların yapacağı tek şey; her imkanı değerlendirerek, her
kılığa girerek terörle karşılık vermek olacaktır. Bu terörü Irak dışında da
sömürücü Batili devletlerin topraklarında sürdürmeleri daha etkin sonuçlar
verecektir. Mazlum halkların kaybedecekleri ne kaldı ki. Toprakları işgal
edilmiş, zenginlikleri oradaki köpekler kullanılarak talan edilmektedir.
Aşağılanmaktadırlar. Batılıların post modern sömürünün engelleyecek,
onları caydıracak tek bir silah vardır oda terördür, nükleer silahlı terördür.
Esasında Batılıların Leşkargalarının Irak işgali biz Türkler için kaçınılmaz
bir fırsattır. Birinci dünya savasında bizlere Türklere verdikleri acının,
zararın, katliamların, lokal-soykırımların, talanların, parçalanmanın öcünü
almak için bir kaçınılmaz bir fırsattır.
Batili Kürt terörü
Bugün hala Leşkargaları Türkiye için büyük
bir tehdit teşkil ediyorlar. Çıkarları, ihtirasları, pislikleri, hastalıkları
uğruna Kürtleri kullanarak Türkiye´yi bir Yugoslavya, veya Çekoslovakya gibi
parçalamak istedikleri aşikardır. Bakın son zamanlarda Türkiye’de Türk
ve Kürt federatif devlet yönetim sistemi bir plan dahilinde tartışmaya
konulmuştur. Ve ileride hastalık uğursuzluk saçan leşkargaları bu sistem için
baskı uygulayacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. Federatif sisteme
gecildikten hemen sonra da; hileli bir halk oylaması ile bağımsız
bir Kürdistan sorunu da Türkiye´nin önüne gelecektir!
Acı fakat gerçek; ´Hükümetlerin belli
hataları nedeniyle Türkiye´yi yakın gelecekte çok zor, sancılı,
karanlık günler bekliyor. Allah biz
Türklerin yardımcısı olsun, amin. Bu günleri Türkiye´de Yugoslavya, Lübnan gibi
birlikte yaşayacağız! Geleceği görmek için insanın ne müneccim neden uzman
olmasına gerek yoktur. Leşkargalarını ve köpeklerini durduracak terk silah
terördür, nükleer silahlardır.
* PKK terörüne, karşın alınacak tek tedbir
uyguladıkları terörü kendilerine çevirmek olacaktır. Bu ülkenin birlik
beraberliğini, huzur ve güvenliğini, toprak bütünlüğünü tehlikeye sokacak hiç
bir eylem, hiç bir destek hoş karşılanmamalıdır. İngiltere de bir iki Bomba
terörüne karsın İngiliz güvenlik güçlerinin ve devletinin davranışını,
uygulamalarını sizlerde izlemişsinizdir! PKK terörü ile on binlerde kişi
öldürülmüştür, yüz binlerce kişi yaralanmıştır, yüz milyar dolara varan maddi
zarara sebep olmuştur. Buna karşın Türkiye´de Terörün çıban başları yanlarında
gezdirdikleri, önlerine aldıkları ecnebilerle ellerini kollarını sallayarak,
bazen devlete kafa tutarak, tehdit ederek cirit atıyorlar. Parti kurup
kapatıyorlar, PKK-posterlerini, Kürdistan bayrağını Ankara´nin göbeğinde
sallıyorlar, Bici Kurdistan, bici Apo diye nara atıp devlete meydan okuyorlar.
Devleti yönetmek, hükümet etmek, bilgi,
tecrübe, cesaret, hakkaniyet, dürüstlük ister.
(Liderlik sonradan kazanılan ve sürekli
geliştirilen bir özelliktir. Farklı
verileri değerlendirerek bugün ve yarin içinde yerinde ve
sağlıklı kararlar verebilmektir, öngörüsü gelişmiş. ……..
Ele verilen yazılı metinleri kürsüde
okumak, salına ve alına yürümek, karşı tarafa hiddetlenmek,
azarlamak liderlik özellikleri ile bağdaşmaz. Buda benim kendi görüşüm
paylaşılır veya paylaşılmaz o ayrı bir konudur. Liderlik konusunu ,
menajerlik konusu ile ayrı bir makalede etraflıca değerlendirmek istiyorum.).
Türkiye´de PKK terörüne karşın
alınabilecek bazı önlemler:
PKK terörüne, Kürt sorununa uygulanacak
reçete bu safhadan sonra acıdır, kanlı müdahalelerdir, farklı
operasyonlardır!!! Yoksa o sizi çökertecektir.
Amansız teröre karşın çok çok daha amansız
terör uygulanmaktan baksa alternatif yoktur. Bu acılı reçeteyi uygulamasını
bilmeyenlerin acıları ve kaybı daima büyüktür
Terör eylemine katılanlara içte ve dışta
destekleyenlere amansız terörler karşılık verilmelidir.
Kullanan ve kullanılanlara hoş görü ile
bakılmamalıdır.
Güvenlik güçlerine,
bilhassa Türk Silahlı Kuvvetlere bas kaldıranlara, ateş açanlara ve bunları
destekleyenlerin gözünün yaşına bakılmamalıdır.
Canilere destek veren yerleşim
birimleri ülkenin muhtelif bölgelerine dağıtılmalıdır, zorunlu
iskana tabi tutulmalıdır.
(Ülkenin huzur ve güvenliği,
varlığı her şeyden evvel önceliklidir. Demokrasinin temel
ilkelerinden biri olduğu ve devlet demokrasi yönetimi bu temel ilke,
yani can ve mal güvenliği üzerine kurulduğu unutulmamalıdır. )
Bir iş yapılırsa ya tam yapılır yada hiç
yapılmaz ve sözü de edilmez!
Halkın birlik ve beraberliği adil, bilgili,
cesur bir devlet, hükümet yönetimiyle sağlanmalıdır.
Ulusal ekonomik politikaları ve Avrupa
birliğine katılım süreci gözden geçirilmelidir. Karşı tarafın her isteğine
amenalllah denilmemelidir. Avrupa Birliği üyeliğine
katilim çabalarından
vazgeçilmemelidir. Avrupa Birliği üyeliği Türkiye’nin parçalanma
süreci olarak görülmemelidir. Yanlış ve bilgisiz istikrarsız politikalar
nedeniyle bu süreç terör örgütlerince bir baskı, ödün alma aracı olarak
basarili bir şekilde kullanılıyor!!
Dış borçların ödenmesi durdurulmalıdır.
Dünyadaki tepkilerden, izolasyonlardan korkulmamalıdır. Batılıların artıkları
ile ve onlara uşaklık ederek bu dünyada rezil ve maskara olarak var olacaksak,
teröre karşın terörle mücadele ederek bu dünyadan göç etmek, daha şereflidir.
Allah katında şerefli, bağımsızlığı uğruna şehit düşenler daha makbuldür.
Güvenlik güçleri dünyadaki
farklı terör eylemlerine karşın daha etkin eğitilmelidir. Meydan
muharebelerine karşın eğitilen ve silahlandırılan silahlı güçler
artık tarihe karışmaktadır. Batılıların nükleer, akonvansiynonel üstün
silahlarına karşın, iki şans vardır. Biri, onların silahlarına sahip
olarak karşılık vermek, yada yok olmaktır. Son bir ihtimal ise onların içine
dalarak terör eylemleri ile yaşamlarını berbat etmektir.
…………..
Doğudaki PKK terörüne karşın yapılacak çok
şey vardır; onların yöntemini, onlardan daha iyi onlara karşın uygulanmaktır.
Güvenlik güçlerine silah sıkanlara, onları pasif ve veya aktif destekleyenlere
karşın pardon, merhamet, af tanınmamalıdır.
Bu günkü şartlarda Türk ordusunun PKK
teröristleri Irak içlerine kadar kovalamasına gerek yoktur. Bunun yerine;
1. Irak ve Birleşmiş milletler Iraktan
gelen Kürt terörü hakkında dikkatleri resmi olarak çekilmelidir.
2. Bu görevler için yetiştirilmiş özel
terörist avcı kuvvetleri ekipler halinde içte ve dışta, terör bölgelerine ve
gereğinde Irak içlerine, belli hedef ve görevler için gönderilmelidir.
3. İyi bir istihbarat sağlanmalıdır. Bunun
içinde günümüzün teknolojileri bilgi toplamak, gözetlemek, takip etmek için
kullanılmalıdır. Örneğin çok basit bir elektronik sistemlerle mayın
döşeyici, ve kalleşnikov teröristleri saptanabilir, takip edilebilir. Yollara
ve mezralara, köylere, şehirlere, mahalleler, sokaklara, dağlara, ovalara,
sınırlara hakim yerlere gizli bir şekilde uzaktan kumandalı bilgisayar destekli
bu sistemler çok ucuza ve efektif kurulabilir.
4. Iraktan destekli PKK terörü ısrarla
sürdürüldüğünde el altından Iraktaki direnişe destek verilmelidir. Hatta kura
ile çekilecek ve veya gönüllülerden oluşacak intihar komandoları Iraktaki
direnişlere; tuzağa düşür, vur kaç, iz bırakma yöntemi ile katılmalıdırlar.
5. Türk
silahlı kuvvetlerin eğitimi daha ciddi ve günün değişen koşularına göre yerine
getirilmelidir. Salon kokteyli hantal, uyuşuk
generali ve orduevi subayı anlayışı ile Türk-Ordusu bu ülkenin güvenliğini
sağlayamaz. Bunlar kamuoyunda ipe sapa gelmez demeçlerle poz vereceklerine,
kışlalarında Mehmetçiklerin eğitimi ile ilgilensinler, artan teröre karşın
çareler üretsinler, gerekli önlemleri alsınlar. Erinden generaline kadar yakın
dövüş sporlardan , örneğin ATK, (Antiterör Kampf) öğrenip devamlı
uygulamaları, farklı silahları kullanmaları öğretilmelidir. Askere
alınan gençlerin bu değerli zamanları kışlalarda ot yoldurtarak ile yürüyüş
talimleri ile bos yere harcatılacağına onlara yakın dövüş sporlarından ATK,
(Anti Terör Kampf) öğretilmesi daha faydalı olur. Talimhanelerde er ve erbaşlar
saatlerce günesin altında oturtularak belden aşağı fıkralar anlatılarak, ve
kışla sınamalarında, Televizyon salonlarında geceleri ipe sapa gelmez porno
filmleri izlettirilerek ahlakları sabote edileceğine, Seminerlerle,
Video filmleri ile Atatürkçülük, Vatan sevgisi, milliyetçilik, Milli Tarihimiz
öğretilmesi gerekir. Kokteyl generalleri ve orduevi subayları sağda solda çene
çalacaklarına kışlada olup bitenlerle ilgilensinler. TV- Askere alınan gençlerin askerlik süreleri her yönüyle, her saati ile her
günü ile çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Gençlerin ipe sapa gelmez
uğraşlarla, hizmetçilik, uşakçılık işleriyle askerliklerin geçiştirmelerine
müsaade edilmemelidir. Askere alınan
gençlerin; subaylara ve bunların karılarının, ve çocuklarının ve tüm
sülalenin hizmetinde bulundurulmamalıdır, Askere çağrılan er ve erbaşlar
askerlik dışı hizmetlerde çalıştırılmamalıdırlar. Ordu evlerinde de askere
alınan gençlerin hizmetçi, uşak hamal gibi işlerde
bulundurulmamalıdır, Burada ücreti subayların aidatlarından
karşılanmak üzere sivil personel.çalıştırılmalıdır. Gençlere askerlik
öğretilmelidir, uşaklık değil. Eğitim süreleri eğitim alanlarında
belden aşağı fıkralarla veya gazinolarda, kafeteryalarda kafa
bularak harcanmamalıdır. …..
(Konuyla ilgili üzücü bulduğum bir iki
olayı hatırlatmak istiyorum, bu haberi sizlerde gazete ve TV-den haberdar
olmuşsunuzdur:
Geçenlerde İzmir´de şehrin tam merkezinde
bulunan bir otobüs durağında bekleyen 4 sivil giyimli hava astsubayı, yasları
16 ile 22 değişen 3 kapkaçtı tarafından saldırıya uğruyorlar ve dayak yiyorlar,
imdatlarına orada bulunan halk yetişmiş. Daha sonrada bu astsubaylar polis
karakolunda bu kapkaççılardan davacı olduklarını açıklıyorlar. Bu habere Üzülür
veya güler misiniz? Bu basit olay bile Türk ordusunun eğitimsizliğini,
zayıflığını ele veriyor. Dün de, (Gazete haberlerine göre) Türk ordusunun evli
bir binbaşısı travesti evinde soyulduğunu iddia edip travestinin evini her
kesin korkulu bakışları altında kurşun yağmuruna tutuyor!!!! (Çok Yazık) )
Türk silahlı kuvvetleri, ülkenin hayati
çıkarları gereği personelini en iyi şekilde günün koşullarına göre eğitmek,
yetiştirmek ve hazır bulundurmak mükellefiyetindedir.
Türk silahlı kuvvetleri mensubu olmak
Türkiye´de bir ayrıcalıktır. Düne kadar en çok güven ve saygı duyulan devletin
bir kurumudur, halkın bir parçasıdır. Bu gelenek taviz verilmeden
sürdürülmelidir. Subay örgencileri,
subaylar günümüzün ve geleceğin koşullarına göre mükemmel, gözü pek, güçlü,
bilgili, milliyetçi bir savaşçı olarak yetiştirilmelidirler. Resim, müzik, dans gibi kurslarda vakit
öldüreceklerine, TV- Talk Showlarda boy göstereceklerine yakın dövüş
sporları, ekipsel savaş oyunları ile kendi özgüvenlerini ve savaşçı
kimliklerini geliştirsinler. PKK ve benzeri teröre karşın nasıl
mücadele edebilirim, kapımın dibinde Kürtler tarafından boğazlanan Türkmenlere,
nasıl yardim edebilirim, Iraktaki Müslüman kardeşlerimin katledilmelerine
karşın neler yapabilirim vs. arayışında olmalıdırlar.
Konuyla farklı başka bir olayı burada dile
getirmek istiyorum:
Iran´da Şahın devrilmesi sırasında
Irandaki ve Yurtdışındaki Kürtler Batili bazı kuruluşların desteği altında
Kuzey Bati Iranda federatif, daha sonra bağımsız bir Kürdistan´ín temellerini
atmak için harekete geçtiler. Toplantılar ve mitinglerle kendilerine
taraftar ve daha fazla destek
toplamağa başlamışlardı. Mollalar devlet yönetimini
ele geçirince çok kısa sürede Kürtlerin hakkından geldiler. Nasıl geldiler
biliyormuşsunuz, amansız terör uygulayarak tabi. Elebaşlarını pasifisize
ettiler, bazılarını kaçırdılar, toplantılarını ve mitinglerini bastılar,
yurtdışında da sokak ortalarında onların üzerine yürüdüler, bir çoklarını
tartaklayarak hastanelik ettiler.
Yurt dışına farklı kimliklerle
sızdırdıkları özel istihbarat birimleri ile kısa sürede gerçekleştirdiler. Bu
birimler yurtdışındaki İranlıları ve İranlı Azerileri kendi safhalarına çekerek
ve yönlendirerek o zamanki ayrılıkçıların hakkından
gelmişlerdir. Batılılar, bilhassa Alman´lar Iranla olan Ticaret
gelirlerin kaybolmaması için bu gizli operasyona ses çıkartılmamıştır. Ulusal
çıkarlar gereği kamuoyunda bu operasyonlara fazla yer verilmemiştir. Örneğin Frankfurt´aki
gibi şiddetli kavgalar, tartaklanmalar çok kısa polisiye, sokak
çatışmaları olarak giciştirilmiştir.
Türkiye de ise bu gibi durumlarda çok
tecrübesiz, bilgisiz hareket ediliyor!.
Örnek: Epey zaman oluyor, bir
mitingde güvenlik güçleri, polis herkesin gözü önünde, böyle bir
olayı yaratıp fırsatı değerlendirmek isteyen PKK´nin ekmeğine kaymaklı bal
vermiştir. Hatırlayacaksınız Polisler gözleri dönmüşçesine oradaki kadınların
üzerine yürüyerek cop, tekme, yumrukla girişmişler. Bu görüntüler aylarca Yabancı
TV-lerin ekranlarında yansıtılmıştır. Bu polisin bir nevi görevi
suiistimali, yani beceriksizliği devleti, hükümeti zora sokmuştur. Mübarekler,
bunların üzerine coplarla, tekme yumrukla saldıracağınıza;
- en basiti bunları neden pek çok
olanaklardan faydalanarak tespit etmiyorsunuz ve, veya elebaşlarını tutuklayıp
arabalara alıp merkeze getirmiyorsunuz…
- kendi rakip sivil bayan, erkek
timlerinizi onların içine sızdırmayı ve onlara kontrollü saldırtmayı
düşünmüyorsunuz.
Benzeri yöntem PKK´nin Türkiye aleyhine
gerçekleştirdiği yurt içi ve yurt dışı her toplantılarda, mitinglerde,
yürüyüşlerde uygulanabilir. Bakin PKK´nin düzenlediği yurt içi ve
yurt dışı her toplantıda, yürüyüşlerde, mitinglerde ülkenin her yerinden örgüt
üyelerini, yandaşlarını taşıyarak büyük yankılar çıkarmağa, izler bırakmağa
özen göstermektedir. Ayni şekilde istemediği bir yürüyüşü, toplantıyı,
etkinliği özel eğittiği timleri ile sabote edebilmektedir. Karşıt görüşlere
tahammül göstermeyip, kişi ve kişileri tehdit edip saf dışı, eks
ediyorlar,…. Türk güvenlik güçleri de ayni yöntemi daha iyi ve
etkileyici olarak tereddütsüz onlara karşın uygulamalıdır. Bu tür
eylemler için eğitilmiş özel timler, gereğinde sivil giyimli güvenlik
görevlilerinin, propaganda birimlerinin, polis ve askerlerin hatta halkın ve
belli sivil örgütlerin, emeklilerin desteği altında karşıt eylemlerde
bulunmalıdırlar.
(Rütbelerle poz verileceğine, o
rütbelerin hak edilmesi esastır)
Başka bir olay;
Yurtdışından PKK ´nin her kimlikte ecnebi
yandaşları gelmektedir. Diyarbakır´a gidip onlarla poz vermektedirler. Onlara
kızacağımıza biraz kendimize, beceriksizliğimize kızsak daha yerinde olmaz mı
sizce! Bunların üstesinden farklı bir biçimde gelebilirsiniz. Örneğin bunlara
karşın yumruklu, kanlı silahlı protest yürüyüşleri, eylemler organize
edilebilir. O kargaşada bu satılmış ecnebilerin ve kansızların suratlarına kim
tarafından vurulduğu belli olmayan bir kaç yumrukla Türkiye´ye geldiklerine, bu
işe kalkıştıklarına pişman edilebilir. Onların bu küstahlıkları sineye
çekilmemeli, hoş ve tepkisiz karşılanmamalıdır.
Bakin bu antiterör sistemi, yöntemi
yurtdışında bir çok Batılı ülke tarafından başarı ile uygulanmaktadır.
Birbirlerine karşıt guruplar yaratılarak denge tutulmaktadır. Örneğin Nazilere
karşın Yeşiller, Sosyalistler. Veya aşırı yabancılara karşın Naziler
Batılıların başarı ile uyguladıkları diğer
bir yöntem bölmek, karşıt guruplara ayırıma. Örneğin,
Almanya’daki çok sayıdaki Türk grupların mevcudiyeti bu yöntemin,
uygulamanın bir sonucudur.)
Kısaca,
* teröre karşın terörle mücadele etmekten
başka efektif seçenek yoktur.
* Türkiye´de güvenlik güçlerine polise,
askere ateş açanlara merhamet edilmemelidir. Ve bu durumlarda hesap
istenilmemelidir, verilmemelidir!
* Ne
olacak canim…. Diye diye; vere vere Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün
dil, kültürel haklar denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik
istenilmektedir. Türkiye parçalanma bölünme kaos aşamasına
getirilmiştir. Hayır kardeşim, 80 sene boyunca baskı altında
tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır. Bu sorun 20 sene öncesine dayanan
ihmaller PKK terörü gibi sorunlar, Bağımsız
Kürdistan sorunu devletin zafiyetinden, veya dıştan destekli güçlenerek,
kullanılarak belli amaçlarla, genelde taşeronlukla ortaya çıkarlar. ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez boyutlara varmıştır.
Dede ve babalar “Ne mutlu
Türküm” derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm
demekten korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın
dağda şehirde savaşır hale gelmiştir. Bakin yaşanmış benzeri bir çok
olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına
çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli. politikalarının sonuçlarından
biri de budur. Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile
temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon
seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor,
onları Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor)
* Savaşmasını unutanların, mücadele
etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin; insan gibi,
erdemli yaşam hakları yoktur.
* Vatan, ona gereğinde canları, kanları
pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.
* Güvenlik güçleri, Türk Silahlı Kuvvetleri
günümüzün ve geleceğin koşullarına göre eğitilmelidir, görevler üstlenmelidir.
(Askeri meydan muharebeleri artık tarihe karışmıştır.)
* Ülkenin
birlik ve bütünlüğü sürdüğü müddetçe, Allah İzniyle, hiç bir kuvvet Türkiye`yi
yok edemez.
Her Türlü ambargo, baskılara karşın ayakta
durabilecek ender ülkelerden biri Türkiye´dir
(Ülkenin birlik ve bütünlüğü ancak adil
ve dürüst bir devlet yönetimi ile sağlanabilir. PKK-Terörün ülke bütünlüğünü tehdit eder hale gelmesinin en büyük
nedenlerinden biri burada aranmalıdır: - Toplumda devlete karşın
memnuniyetsizlik, güvensizlik artmaktadır. - Devlet vatandaş arasındaki
kopukluk ilerlemektedir. Bu fenomenler kendisini bilhassa Güneydoğu
Anadolu’da farklı biçimde, gelecek umudu PKK bünyesinde Kürdistan´da
görmektedir. Diğer bölgelerde ise ilgisizlik, küskünlük, güvensizlik,
uyuşturucu bağımlılığı, olarak görülmektedir.)
* Güçlü, bütün bir
Türkiye Türkiye’nin çıkarına olduğu kadar da; Avrupa´nin ve Tüm
Dünyanın , tüm insanlığın çıkarınadır. Esasında Kürtlerin çıkarınadır.
* Bir gurup iktidarsızların, zavallıların,
kader kurbanlarının, işgüzarların, pisliklerin, sapsızların soysuzların,
kansızların çıkarları ve ihtirasları nedeniyle bu ülkenin kaosa
sürüklenmesine, bu ülkeye zarar verilenmesine asla izin verilmemelidir. Buna
karşın Devletin kurumları kadar her vatandaşında katkıda bulunması gerektirir.
Ve birlikte hareket etmesi gerekir. Bu devlet gemisi kazaya uğrarsa
bu gemideki her kez zarara uğrayacaktır, bu devlet gemisi batarsa bu gemi
içindeki her kez batacaktır. Örnek mi istiyorsunuz! iste bir zamanların zengin
ve muhteşem Lübnan devlet gemisi.
· Ne Anadolu’da, Kuzey Irakta nede Dünyanın herhangi bir yerinde Dünya var
olduğundan beri bir Kürdistan Devleti var olmamıştır. Bin asırlardan
beri Anadolu’da, Kuzey Irakta Türkler yaşamışlardır, bir çok
devletler, imparatorluklar kurmuşlardır, halklarla
kaynaşmışlardır. Anadolu, Musul, Kerkük
nereden Kürdistan´in oluyor ki. Kültürel haklar, anadil,
kimlik, anatomi, hoşgörü, kardeşlik, insanlık, din, iman, sevgi v.b. deniliyor
acaba bunlar, PKK ve yandaşları, kendilerinden başkalarına bu hakları tanıyorlar
mi ki! İnsanlık gibi bu meziyetleri taşıyorlar mı ki? İşte Musul,
Kerkük gibi Kuzey Irakta yaşayan Türkmenlere yapılan Kürt zulmü! Saddam´in
Kuzey Irakta Türkmenlere karşın yapmaya cesaret edemediği zulmü, soykırımı
bugün Kürtler Batılıları arkalarına alıp gerçekleştiriyorlar. Bulundukları
bölgelerden estirdikleri terör nedeniyle Süryanileri de
kaçırtmışlardır. (Saddam devrildikten sonra ilk kaos anlarında
Barzani ve Talabani Kürtlerin ilk önemli icraatları ne olmuştur
biliyormuşsunuz, hatırlayın bakalım! Kuzey Irakta Devletin bazı kurumlarını
basarak, işgal ederek Türkmenlerle ilgili evrakları yok etmek
olmuştur! Bu haberleri farklı kanallardan sizlerde izlemişsindir.
Acaba nedeni hakkında sizlerde biraz düşündünüz mü! ) Barzani ve
Talabani Kürtleri kendi çıkarları uğruna Irak ulusunu her gecen gün yok
ediyorlar. Her gün onlarca Iraklının, Arabi’n, Türkmen´nin ve Batılı Askerlerin
ölümlerin gerçek sebeplerinden biri onlardır. Irak ulusunun acılar içinde
kıvranmalarının esas nedenlerinden biride Barzani ve Talabani Kürtlerinin içten
pazarlığıdır. Bu içten pazarlılıkları Irak ulusunu yok ederken
Batılılarında oradaki sonlarını hazırlayacaktır. İrak´ta demokrasiyi
getirme müdahalesi, Kuzey Irakta Kürdistan Devleti kurma ve orada
Türkmenleri, Arapları yok etme, kaçırtma operasyonuna dönüştürülmüştür.
· PKK´nin, Yandaşların tek hedefi Türkiye’nin dörtte bir Toprakları üzerinde
Bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktadır. Bunu gerçekleştirmek
içinde Türkiye’yi ekonomik, siyasisi zayıflatmak, halkları ayırtmak,
birbirine düşürmek, Türkiye’ye zarar vermek için ellerinden geleni
yapmaktadırlar. Mafya,, uyuşturucu ticareti, kadın tacirliği,
kaçakçılık, soygun, vurgun, haraç, maganda, kabalık, kabadayılık, kapkaç,
hırsızlık, işgüzarlık, terör gibi yasa dışı aktiviteler bunların tekelindedir.
Kıyı bölgelerimizde bulunan turistik tesislerinin bir çokları onların elinde.
Sahipsiz devlet arazileri onların işgalinde,… Bir araya gelip kalleşçe
saldırıya gecenler onlar, …..
(Düşündüren ve korkulan bir olay; Gecen haftalarda iki kişi arasında gecen
küçük kavga üzerine, Ayvalık´taki Kürtlerden 50 yakın
kişi kazma-kürek-sapları, bıçak ve ateşli silahları ile Cunda
adasına (bazı kişilerin direktifi) ile terör estirmeye gelmişlerdi. Yerli halka
saldırıları üzerine yerli halktan hiç beklenmedik bir karşı tepkiyle
karşılaştılar. Cundalı gençler bunların üzerine yürüyerek
tartaklamaya başladılar, olay kontrol dışına çıkıp, güvenlik güçleri olayları
bastırmakta etkisiz kalınca, canlarını takviye polis ve jandarma güçleri
sayesine zor kurtardılar. Hincini alamayan Cundalı gençler bunları yol boyunca
da takip ederek taşıyan arabaları içinde tartaklamaya da devam
etmişlerdi. Daha sonra öfkelerini Kürt çalıştıran iş yerlerini yerle
bir ederek, Kürt çalıştıran iş sahiplerinden yakaladıklarını, iki kişiyi
tartaklayarak komalık hale getirerek almaya kalkıştılar. CHP´li
Belediye başkanı bir kaç oy daha fazla uğruna Kürtleri kayırma politikası
nedeniyle o gecede lanetlendi! O gece belediye başkanı Cunda´da yakalansa idi
veya bulunsa idi linç edilmekten kurtulamazdı! Gece yarılarına
kadar süren olaylar sonucunda Cunda adası, sahil boyu bir harabeye
dönüştürüldü,.. Tatilciler Cunda´dan apar topar ayrıldılar.. Her
nedense bu olaylar ( Trabzon ve Seferihisar olaylarından çok daha büyük)
kamuoyuna duyurulmadı, gizlendi. İleride Ayvalıkta çok daha büyük
olayların patlak vermesinden korkuluyor. Kürtlerin bir araya gelip Ayvalıkta
savunmasız bir yerliyi daha önceden dövmeleri, ve estirdikleri terör ve
işgüzarlık nedeniyle, sonradan oluşan Kürt mahallelerin basılmasından
endişeleniyor. Gerilim o kadar artı ki, yerli halk Kürt çalıştırmak istemiyor,
onlarla alışveriş yapmak istemiyor. Ayni kahvede oturmuyor! Kürtlerin
çalıştırdıkları kahvelere, işyerlerine gitmiyorlar!
İşte ‘Türkiye´deki bu süreç endişe vericidir, zaten karşı
tarafın istediği de budur )
Ve Bizim belli entellerimiz, kendilerini aydın ilan edenlerimiz hala
TV-ekranlarında boş laf ediyorlar.
* “Demokratikleşme ile Türkiye’deki PKK
terörü ve Kürdistan bağımsız devletini kurma sorunu çözülecekmiş” Ateşkes ilan
etmekle, af üstüne af çıkarmakla, taviz üstüne taviz verilmekle, PKK-Terörü
bitirilecekmiş!!!!
Daha neler, neler…..
· Her ne hikmetse bu sihirli çözüm önerileri bir çok kişinin dilinde,
kaleminde!
· Ve yine ne hikmetse bu yöntem hakkında kamu oyu bilgilendirmekten aciz
kalınıyor!
Yani demokratikleşme ile Türkiye’ye zarar
veren PKK- terörünü nasıl bitireceklerini halka anlatamıyorlar.
Bence, bu safsatayı halka yutturamazlar,
Bu ve benzeri safsatalarla sadece PKK terörünü
azdırırlar, teröristleri onurlandırırlar. Bu laf kalpazanlığı ile
toplumun bir kesimin kafalarının karışmasına, ortalığın
bulanmasına neden olurlar.
Bence, bu sözleri,
hazırlayan ilgililer, bu demeçleri ezbere okuyan yetkililer ilk
evvel demokrasi devlet
yönetimini çalışsınlar, demokrasinin ana ilkelerini
örgensinler…….
Neymiş efendim 80 seneden beri Kurdistan
sorunu bastırıldığı için, 80 seneden beri TBMM´sinde Kürt kimliği yasaklandığı
için v.b. Türkiye’de PKK terörü patlak vermiş, bu nedenlerle PKK terörü meşru
imiş, …..
Geçenlerde Farklı iki TV-kanalında bu
konular üzerine tesadüfen iki tartışmayı izledim: (TV Kanalları bu tip
tartışmalarda farklı görüşleri paylasan uzman kişileri ve bu konuda çalışmaları
bulunan bilim adamlarını davet etmeleri ve sunucuların konuya iyice
hazırlanmaları gerekir.)
Hükümet başbakanın bu demeçlerinden cesaret
alan iki farklı yorumcu, biri prof. Unvanlı öğretim
üyesi, diğeri ise PKK´nine siyasi parti
başkanı ;
· Adamlar resmen Türkiye’de PKK terörünü ve canileri, eşkıyaları özgürlük
savaşçıları olarak meşrulaştırmaktalar.
· TBMM´ sinde Kürt kimliğini, daha açıkçası ; Türk, Kürt federe devletini
PKK-terörüne karsın şart koşuyorlar.
· Güney doğuda şimdilik özerklik talep ediyorlar. Ve bu yönde olumlu
adımların atılması içinde PKK ile ateşkesi kabul edilmesini üstü örtülü
savunuyorlar.
· Cok yakinda ve bu gidilse , bu ilgisizlikle, bu sorumsuzlukla, bu
beceriksizlikle, bu korkaklıkla; canilerin başı İmralı´ dan resmi
törenlerle çıkartılıp Kürdistanin başına geçirilirse ve Dünyadaki Nobel barış
ödülüne layık görülürse kimse şaşırmasın.
Demokrasi devlet yönetiminin olmasa olmaz
ilkelerinden biride; demokrasi ile yönetilen toplumlarda bireylerin Devlet ve hükümet yönetimlerine sahip çıkması, olup bitenlerle ilgilenmesi,
birlik içinde gerekli eylem ve tepkileri gerekli
zamanda vermesidir, seslerini duyurmasıdır. Bu tür tepkilerde sivil örgütlerce,
bilhassa partilerce koordine edilmesi gerekiyor, …
TV-de izlediğim prof. Unvanlı siyaset
bilimciye bir iki konuyu hatırlatmak isterdim,
1. Demokratikleşme, insan hakları konularında Bulgaristan
ve Yunanistan´i örnek gösteren bu zat Yunanistan’daki Türk
azınlığından, hangi koşullarda var olmağa çalıştıklarından haberi
var mi. Hangi mantıkla Bulgaristan’daki ve Yunanistan’daki Türkler,
Türkiye’deki Kürtlerle bir tutulmaktadır.
2. ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde, örneğin ABD´lerinde Kızılderililer,
İspanyol, Portekiz, Alman, Fransız, Rus, Polonya, Cin, Hindistan,
Afrika asıllılar kendi kimlikleri, kökenleri ile mi parlamentoya
seçilmektedirler, Beyaz sarayda kendi kökenlerinin dilleri ile bağlılık yemini
ediyorlar? Benim kökenim Alman, Fransız, İspanyol, Slav. Afrikalı deyip özel
kültürel haklar, kendi dillerini konuşma talebindeki bulunuyorlar,
çoğunlukta oldukları bölgelerde özerlik mi istiyorlar.
3. 80 sene sürdürülen politikalar sayesinde, Türkiye´de Kürtler Kürdüm
diyebilmektedirler ve hala Kürtçe konuşabilmektedirler. Bir çok irk
gibi Kürtlerde Irklarının devamını Türklere borçlu olduklarını
unutmasınlar. Bu 80 sene teröre taviz verilmeyen
politikalar sayesinde Türkiye huzur ve güven olmuştur. Bu 80 sene ayrımcılık
gütmeyen politikalar sayesinde Bırakın Ankara´nin veya
Diyarbakır´in göbeğinde, merkezinde; yurt dışında dahi cani başının
posterini taşıyarak bici Kurdistan, bağımsız Kürdistan lehine
sloganlar atıp gösteri yapma cesaretini gösterememiştir.
4. Tavizler verile, verile, ülke parçalanma, bir kaos aşamasına
getirilmiştir. Geleceği karartılmıştır.
5. Prof. Unvanlı bu zat, Doğu Anadolu’da yasayan insanlara,
Kürtlere Dağ-Türkleri kimliğini yakıştıranları bir nevi ekranda
aşağıladı. Bin asırlardır bu bölgelerde yerleşen, ilklerde hayvancılıkla
geçinen göçebe Türk kavimlerine Dağ Türkleri
denilmesini neden suç olarak görüyor, neden Kürtlere karşın bir
hakaret olarak sayıyor. Bakin bu zatin örnek verdiği Yunanistan ve Bulgaristan
bugün bile hala orada yasayan Türklere Dağ Rumları veya Dağ
Bulgari demiyorlar; Müslüman Rumlar veya Müslüman
Bulgarlar diyorlar ve bir asimilasyon uyguluyorlar.,
6. Prof. Unvanlı bu zat neden biraz Kuzey Iranda yasayan
30 milyona yakın Türk kökenli Azerilere ve diğer Türk boylarına sahip çıkma cesaretini
gösteremiyor, onların kültürel ve kimlik haklarınım sorunlarını araştırmıyor
Kuzey ıraktaki Türkmenlere Kürtler tarafından yapılan zulüm, terör, soykırım
neden araştırılmıyor, dünya kamuoyuna duyurulmuyor.
7. Yahu etmeyin eylemeyin! Kuldan utanmıyor ve korkmuyorsanız Allatan Korkun!
Türkiye, Bu devlet bu halk size ne kötülük yap tiki. Bu devleti zayıflatıp
parçalarsanız yaratacağınız kaosun içinde en fazla zararı, acıyı sizler
çekeceksiniz. Batıya Kaçsanız dahi soyunuz sofunuz Hıristiyanlığın sefil,
kişiliksiz itleri, maskara uşakları olmaktan baksa gelecek sizler
için yoktur.
8. .Demokrasilerde alt kimlik ve üst kimlik gibi ırkçılık yoktur,
farklı irk, dil, din kültürlerden kaynasan bütün bir ulus
vardır. Ve halk çoğunluğunun kabul
ettiği yasa ve yönetmeliklere uyma ve uygulama zorunluluğu vardır.
Devlet dilini her vatandasın öğrenmesi ,
kullanması menfaati icabıdır.
9. PKK-Terörü, Kürt kimligi, alt üst kimlik,
azinliklar kavramalri altinda yatan Bagimsiz Kürdistan
evletidir, her nedense bizim geleneksel diplomali ve diplomasiz
sivri zekalilar bu gercegi görmemenizlikten geliyorlar.
Ne olacak canim…. Diye, diye; vere,
vere; Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün dil, kültürel haklar
denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik istenilmektedir. Türkiye
parçalanma bölünme kaos aşamasına getirilmiştir. Hayır kardeşim, 80
sene boyunca baskı altında tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır. Bu
sorun 20 sene öncesine dayanan ihmaller ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez
boyutlara varmıştır. Dede ve babalar “Ne mutlu
Türküm” derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm
demekten korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın
dağda şehirde savaşır hale gelmiştir. Bakin yaşanmış benzeri bir çok
olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına
çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli. politikalarının sonuçlarından
biri de budur. Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile
temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon
seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor,
onları Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor Bu da prof
unvanlı zata hatırlatılır!)
* Savaşmasını unutanların, mücadele
etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin; insan gibi,
erdemli yaşam hakları yoktur.
* Vatan, ona gereğinde canları, kanları
pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.
* Bu Vatanin huzur, güvenliği, bütünlüğü
içerisinde ancak sizler ve gelecek
nesilleriniz için iyi bir gelecek söz konusudur. Bu
vatanin birlik. bütünlüğü, huzuru iyi bir geleceği, zenginliği ise ancak
birliktelikle, çalışarak mücadele ederek temin edilebilir.
*** Gecen hükümet dönemlerinde, rahmetli
Özal zamanında PKK-terörünün ilk yıllarında artan terör olayları önemsenmemiş ,
küçümsenmiş ve ipe sapa gelemez demeçlerle gecistirilmege, çalışılmıştı.
Kandırılmış bir iki baldırı çıplağın, üç dört çapulcunun, kendini
bilmezin, hayalcinin eylemleri, şiddet olayları olarak degerlendirilmisti..
Ve devlet bunlarin üstesinden gelir teraneleri ile kendi kendilerini aldatmağa
başlanılmıştı. Zamanla bu olaylar kontrol edilemez hale gelince,
çaresizlikleri ve beceriksizlikleri su yüzüne çıkınca da taviz üzerine taviz
verilmeğe başlanılmıştı.
Üç beş çapulcunun… diye başta küçümsenen
terör olayları ile Türkiye 30 binin üzerinde şehit vermiştir, onbinlerce gazi
sakat kalmıştır, yüz bin milyar dolar maddi kaynakların harcanmasına neden
olmuştur. Ve bu günlere; tam bağımsız müstakil Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da
Kürdistan sorunu hortlamıştır. Pamukoğlu gibi idealist genç ve
dinamik ve gözü pek bir generalin göreve gelmesi ile olayların seyri kısa
zamanda değişmişti. Yoksa Türkiye bugün çok daha farklı bir yapıda, konum da
olabilirdi.
Bu gecen olaylardan yetkililer
bilhassa siyasiler, günün hükümeti hiç ders almamışa benziyorlar.
Esasında Terör olayları, yani bağımsız Kurdistan sorunu çok daha farklı;
tehlikeli bir safhaya girmiştir: Ulusal ve uluslararası bir siyasi terör uygulamasına
girilmiştir. Dağda canilerle Türk güvenlik güçleri rahatlıkla bas edebilir,
onları etkisiz hale getirebilir. Her gecen gün artan ve farklı biçimlerde
kamuoyunu meşgul eden bir nevi ayaklanma,, boy gösterisi, meydan okuma,
şehir içi terör eylemleri karsısında hükümetin, yetkililerin tavrı,
bu olayları değerlendirmeleri endişe vericidir, kaygı vericidir.
Son bir haftadır farklı
biçimlerde ortaya çıkan ayaklanmaları hala 3 Ekim’de Türkiye ile üyelik
müzakerelerinin başlaması görüşmelerini baltalamak, sabote
etmek için yapılan provokasyonlar olarak değerlendirmek,
bence çok yanlıştır, saçmalıktır, sivri zekalılıktır! Yine kendi kendilerini
aldatmaya başlıyorlar. Can ve mal güvenliği, devletin, ulusun
gelecek güvenliği, huzuru her sedyen evvel önceliklidir, Bu kural demokrasinin
en temel prensiplerinden biridir! Güvenlik için demokrasi kuralları
kısıtlanamaz sözü bence ya bilgisizliğin yada beceriksizliğin,
acizliğin yansımasıdır. Esasında PKK ve yandaşları Türkiye’nin
Avrupa Birliğine katilimin cani gönülden isterler. Bu Avrupa Birliği sayesinde
bazı emellerine kavuşabileceklerini düşünüyorlar.
Bu olaylar radikal önlemler alınmadığı
takdirde çok daha şiddetli ve bütün yurtta yayılarak süreceğinden Türkiye kaosa
sürükleneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Türkiye’nin kötü
ekonomik durumu, gelir dağılımındaki uçurum, fakir
çoğunluk, partizanlık, bilhassa işsizlik ve devlete karşın
memnuniyetsizlik, güvensizlik bu olayların destek bularak gelişmesine, çiğ gibi
büyümesine müsaittir.
Ve benim kendi değerlendirme ve
görüşlerime göre; bu meclisin ve bu hükümetin gelişen siyasi
terör olayların üstesinden gelmesi çok zor, (bu görüşümde
yanılmam benim dileğimdir). Askeri bir darbe ise çok daha büyük
ekonomik ve siyasi krizlere neden olma ihtimali yüksektir, Türkiye’nin
sonunu getirir! Demokrasilerde çare umut tükenmez, secimle daha iyisini
yapabilene hükümet görevi devredilir. Allah Türkiye’nin yardımcısı
olsun.
Not: kişi
, kişilere, kurum, kurumlara hakaret etme, akil verme v.b.
bu yazımın amacı değildir. Gözlemlerimi, yaşadıklarımı,
düşüncelerimi kaleme alıp, Internet aracılığı , web
sitemde bu toplumun bireyleri ile paylaşmaktır, tartışmaktır. Yazma
aktivitesi müzik, resim, spor gibi benim için farklı , dinlendirici,
ayda bir 4-5 saatimi alan bir uğraştır, hobidir. Terör eylemine
dönüştürülmediği sürece karşıt fikirlerden, düşüncelerden korkulmamalıdır.
Bir bilim adamı, öğretim üyesi,
akademiler mesleki uzmanlık alanları yanında, her vatandaş gibi
çevresi, ülkesi, devleti ile de ilgili sorunlara; çalışmalarında da yer vermesi
gerekir, olup bitenlerden duyarsız kalmamalıdır diye düşünüyorum. Tabii ki
kendi görüş ve düşüncelerini kürsü önünde, dersleri sırasında örgencileri
ve meslektaşları ile paylaşmadığı sürece doğal karşılanmalıdır.
dr. Husso
…………………………………………….
Güneydoğu´daki terör ve siyasi eylemleri
ile ilgili, Bana da ulaşan bir E-Mail hakkında
görüşlerimi sizlerle paylaşmak ve tartışmak istiyorum!
(Alıntı, sosyal medyadan)
> *>Sorunun sebebi nedir acaba?*
>>Arkadaşlar yazıya bilerek hiç yorum yapmadım ki sizlerin
yorumlarını
>>öğrenebileyim diye. Benim bu yazıya yorumum Ertuğrul Özkök gibi hiç
bu
>>konulara girmeyen, sağı solu belli olmayan bir kişinin böyle bir
yazı
>>kaleme alması; milletimizdeki yüzyıllardır süren ihanete karşı
nefretin
> nasılarttığının göstergesidir.
>>Belki şu tablo bir çağrışım yapar da bu işin sadece fakirlikten,
>>kalkınmamışlıktan kaynaklanmadığını anlarsınız:
>>Alıntı:
>>Büyüklü küçüklü yüzlerce kürt isyanı arasında en önemlileri
bunlardır:
>>
>>1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa İsyanı
>>1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı
>>1855, Yazhan Şer İsyanı
>>1878-1881, Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı
>>1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı
>>11 Mayıs 1919, Ali Batı İsyanı
>>21 Mayıs 1919, Mahmut Berzenci İsyanı
>>6 Mart 1921, Koçgiri İsyanı
>>4 Eylül 1924, Beytüşşebab İsyanı
>>13 Şubat 1925, Şeyh Sait İsyanı
>>10 Haziran 1925, Nehri İsyanı
>>7 Ağustos 1925, Reşkotan-Raman İsyanı
>>Kasım 1925, 1. Sason İsyanı
>>16 Mayıs 1926, 1. Ağrı İsyanı
>>21 Ocak 1926, Hazro İsyanı
>>7 Ekim 1926, Koçuşağı İsyanı
>>26 Mayıs 1927, Mutki İsyanı
>>13 Eylül 1927, 2. Ağrı İsyanı
>>7 Ekim 1927, Bıcar İsyanı
>>6 Temmuz 1929, İt Resul İsyanı
>>20 Eylül 1929, Tendürek İsyanı
>>26 Mayıs 1930, Savur İsyanı
>>20 Haziran 1930, Zilan İsyanı
>>21 Temmuz 1930, Oramar İsyanı
>>7 Eylül 1930, 3. Ağrı İsyanı
>>24 Ekim 1930, Pülümür İsyanı
>>Eylül 1930, 2. Mahmut Berzenci İsyanı
>>Kasım 1931, Şeyh Ahmed Barzani İsyanı
>>Ocak 1937, 2. Sason İsyanı
>>21 Mart 1937, Dersim İsyanı
>>1950, Kürt siyasal hereketi yönünde ilk girişimler başlar.
>>1961, Silopi'de "Kürdistan Demokrat Partisi" siyasi
birimi oluşturulur.
>>1964, Kürt Devrimci Demokratik Kültür Derneği (KDDKD) kurulur.
>>1974, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi (TKSP) kurulur.
>>1974-1976; Kawa, Denge Kawa, KUK, Rizgari, Ala Rizgari, Tekoşin
adlı
> kürt örgütleri kurulur.
>>1978, Lice'nin Fis köyünde PKK kurulur.
> *>Arkadaşlar Gümüşhane ilini duyanınız var mı bilmem... Gümüşhane,
*
>>Hakkari'den sonra Türkiye'nin en fakir ilidir. İşsizlik, fakirlik
had safhadadır.
>>Kastomonu bilmem duyanınız var mı... Türkiye'nin en fakir 5 ilinden
>>biridir. Bazı köylerinde elektriğin, suyun olmadığını bile duydum.
Şimdi biraz oranlara bakalım:
>>Ücretsiz muayene için yeşil kart kullananların oranı:
>>Hakkari: %53
>>Gümüşhane: %21
>>Kastamonu: %16
>>Kaçak Elektrik Kullanımı:
>>Hakkari: %70-80
>>Gümüşhane: %20-30
>>Kastamonu: %5-10
>>
>>Milli Savunma Bakanlığının 1998 yılında resmi belgelere dayanarak
> açıkladığı
>>Kurtuluş Savaşı'nda kayıtlı şehit olanların sayısı:
>>Hakkari: 21
>>Gümüşhane: 329
>>Kastamonu: 5160
>>Hakkari'nin günümüzde toplam nüfusu: 219345
>>Gümüşhane'nin günümüzde toplam nüfusu: 153990
>>Kastamonu'nun günümüzde toplam nüfusu: 363700
>>Şu anda nüfus artış oranlarını, bir kişinin kaç çocuğu
olabildiğiniyse
>>yazmak bile istemiyorum, yalnızca şu habere bir bakın nüfus artışı
>>eğitimsizlikten mi oluyormuş üzerine düşünün:
*http://www.milliyet.com.tr/2005/12/23/guncel/gun06.html*
*>Benim köyümdeki ilkokul bile görmemiş akrabalarımın niye 2 çocuğu var,
> niye*
>>3 çocuğu var da 15 çocuğu yok diye bir düşünün...
>>Bu İllerimizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı:
>>Hakkari: %95
>>Gümüşhane: %2
>>Kastamonu: %1
>>*Sonucu görmek için kahin olmaya gerek yok sanırım... Sorun bugün başlamadı,
*
>>bugün bitmeyecektir. Sorunun kaynağı fakirlik, yoksulluk, sosyal
sorunlar
>>değil bambaşka sorunlardır. *Ben hiç Gümüşhane'de, Kastamonu'da
öğretmen*
>>vuran, doktor yakan, Atatürk büstü asan, PKK'ya yardımda bulunan
insan
>>duymadım. Ben hiç Gümüşhane'nin, Kastamonu'nun biz fakiriz, biz
açız diye
>>gösteriler yapıp bu gösterilerinde doğrudan devletin kurumlarına,
>>binalarına, vatandaşların araçlarına saldırdıklarını, polise taş
>>attıklarını, ateş açtıklarını duymadım.* Bu işin sebebinin
eğitimsizlik*
>>olduğunu söyleyenler Abdullah Öcalan Mülkiyelidir yani Ankara
Siyasal
>>Bilimler bölümünde okumuştur. Bugün gelin ODTÜ'ye bir bakın,
etraftaki
>>afişleri bir okuyun. Üniversitede okuyan eğitimli Kürt
vatandaşlarımız
>>acaba neler diyor? Gelin, okuyun mideniz kaldırıyorsa. İşgalci,
sömürgeci T.C.
>>ibarelerini görmek sizi rahatsız etmeyecekse... İsterseniz Kürt
kökenli
>>vatandaşlarımızı ODTÜ'de yurtlarında da ziyaret edin, Sözde
Kürdistan
>>bayrakları içinizi acıtmayacaksa... Bu sorunun nedenleri fakirlik,
>>işsizlik, eğitimsizlik değil peki ne o zaman bir düşünün. Bir de bu
>> sorunun yüzyıllardır sürdüğünü düşünün. Sorunu çıkaranın kim
olduğunu düşünün.
……………………………………………………
Sorunun Cevabı!
Başlıca neden bence; kötğ devlet
yönetimindeki otorite zayıflığıdır, ehilsizliktir. Yani Kötü Devlet Yönetimidir
Bunun yanında birçok farklı ağırlıkta ki
faktörler eklenebilir ve sayfalar dolusu tez kitapları ile de açıklanabilinir,
yorumlanabilir.
Bağımsız
Mega Kürdistan Devletini Kurmak Hayalini Gerçekleştirmek gönülde yatandır.
Eylemlerin de esas nedeni budur.
“Ben
Güney Doğulu bir vatandaş olsaydım, nasıl davranırdım”
sorusunu kendime sordum!
Her türlü çirkefliğin, yolsuzluğun,
hırsızlığın, görevi suiistimallerin, vuku bulduğu, FIRSAT EŞİTLİĞİNİN TANINMADIĞI, ADALETSİZLİĞİN ve ilgisizliğin hüküm sürdüğü ve iç ve dış borç yükü
altında inleyen ülkelerde ulusal birlik, beraberlik sağlanamaz, vatanın
bütünlüğü korunamaz. Ve o ülkelerin saygınlığı, huzuru, refahı, güvenliği v.b.
zedelenir.
En kötüsü devletin otoritesi zayıflar.
Devlet otoritesi için de her şeyden evvel halk çoğunluğunun devleti
yönetenlerin arkasında bulunması gerekir.
Yukarıdaki satırları okuyanlardan bazıları;
neden İstanbul, Diyarbakır, Urfa, Batman, Viranşehir v.b. şehirlerde devlete
karşın ayaklanma, terör eylemleri olayları olurken, Balıkesir, Kastamonu,
Gümüşhane, Rize, Corum, Bannaz gibi diğer şehirlerde, yörelerde gerçekleşmiyor
diye düşünmeden söyleneceklerdir….
……
İnsanlardan oluşan toplumlar, uluslar da
bir insan vücudu gibi dışarıdan yıpratılarak, zayıflatılarak hastalanırlar.
Hastalık belirtileri, ortaya çıkış yerleri insandan insana ve ulustan ulusa
farklılıklar gösterirler. Genelde hastalık en zayıf mahallerden ortaya
çıktığını ve önlem alınmadığı takdirde her yere yayıldığını, bulaştığını
bilmeyen yoktur. Esasında Tabiatın doğasında bu fenomen vardır, yani hastalık,
hasar, isyan daima kırılmağa karşın fen zayıf, en kritik noktalardan, yerlerden
başlar. Ve derinlere tek veya bir çok koldan ilerlerler.
Güneydoğu ilgisizlikten, bilgisizlikten bir
asır boyu zayıf bırakılmıştır. Bırakın bir entegrasyonu, yani ulusla bir
bütünleştirme politikasini oradaki insanlara devletin dili dahi öğretilmekten
aciz kalınmıştır. Oradaki insanların, Türklerin dahi Kürtleştirilmelerine
karşın hiç bir önlem alınamamıştır. Bazen bir sürgün yeri olarak
hatırlanmıştır.
( Bakın, Avrupa-Birliği Ülkelerinde, hatta
bize insan hakları ve demokrasi dersi vermeğe kalkışan bazı densiz, küstah
ülkelerde dahi planlı ve sinsi entegrasyon politikaları yıllardır sürdürülüyor.
İşyerlerinde, okullarda, resmi dairelerde ana dillerinde konuşmaları ve
evlerinde anadillerindeki televizyonları izlemeleri dahi
yasaklanıyor. Bulundukları ülkenin ana dilini bilmeyenlere bazı haklar
tanınmıyor, ülkeyi terk etmeleri isteniliyor…. En ufak suçlarda dahi
yabancıları ülkelerinden sınır dışı ediyorlar, çok ağır cezalara çarptırılıyorlar.... Ülkelerindeki
en ufak terör olaylarında, eylemlerinde onların güvenlik güçleri hiç sınır,
kural tanımadan, kimseye hesap verme ihtiyacı duymadan terörün üstesinden
geliyorlar…..
Peki neden, sizde hiç düşündünüz mü ?)
Aslında biraz tarih bilgisi olan, biraz
mantıklı, bağımsız, önyargısız düşünebilen Güneydoğunun ve burada yasayanların
çoğunlukla Türk ırkından geldiklerini kavrarlar. Bin asırdır burada Türkler
hâkim olmuştur ve buraların Türklerin ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu da
unutulmamalıdır.
Farklı unsurlar!! Buralara sahip çıkınca,
onları kullanmağa devlete karşın yönlendirmeğe başlayınca iş işten gediyor
tabii. 1980 yıllından beri gelişi güzel verilen tavizler, ödünler Güneydoğunun
Türkiye’den kopma amaçlı terör ve siyasi eylemlerini cesaretlendirmiştir.
Irak´takı vahim durum; Batılı leş kargaları
ve itleri tarafından işgali, terör faaliyetleri ve Devletin hatalı bilhassa
Irak ve Avrupa-Birliği politikaları nedeniylede Türkiye’deki bu boy gösterme,
baş kaldırma ayrışım eylemleri hızlanmıştır, daha da gelişmiştir. ( son
Şemdinli, Batman, Diyarbakır olayları….!). Gün geçtikçe Türkiye bir kaosa,
(karışıklığa) hazırlanılıyor.
Öne sürülen bazı çözüm senaryoları: -
Federal yapı, (Çekoslovakya modeli); - Irak, Filistin, Lübnan Kaos modeli;
-Yugoslavya Modeli; - Bağımsız Kürdistan Model
( Genelde gönülde yatan, nihai model bu Mega Kürdistan modelidir.)
Bence en sağlıklı ve her kesin, Avrupa-Birliğinin ve
Dünyanın da, Tüm insanlığın yararına olan Türkiye Cumhuriyetinin, Türkiye’nin
bölünmez bütünlüğüdür. Bunu sağlamak içinde bazı radikal önlemler alınmaktan
kaçınmamalıdır. İnsan hakları, demokrasi maskeleri altında taviz üzerine taviz
verileceğine, bu ülkenin mevcut yasa ve yönetmeliklerine her kesin, her kesimin
uyması istenilmelidir ve bu sağlanmalıdır.
Bu vatan toprakları içinde kalıcı veya
geçici bulunan her birey, gelen misafirlerde bu devletin yasa, yönetmeliklerine
uymak mecburiyetindedirler. Bu kural demokrasi yönetiminin taşıyıcı
temellerinden biridir.
Kısaca devlet gücünü, otoritesini adil
hissettirmelidir, çok geç kalınmadan!!!
Ülkede gözden kaçan diğer bir iki sorun;
·
Toplumdaki farklı özürlü, hastalıklı,
yetersiz ve sağlıksız beslenmeli insan sayısının yüksekliğidir. Ülkelerin
performansı, refah düzeyi, gelecekleri bu sayı ile de orantılı olduğu gözden
kaçmamalıdır!
·
Yeni yetişen Test-Tost-Gençliği. Önünün
altını tutmayı, kıcını öne çıkarıp sağa sola sallamayı, kıvırmayı, göbek atmayı
marifet sanan, uyuşturucuya meyilli, sağlıksız beslenen ve yetiştirilen, ülkede
olup bitenlerle ilgilenmeyen, aşk-meşkle can can eden, devlet başkanının adını
dahi bilemeyen, başı boş bir gençlik yetiştiriliyor ve
çoğalıyor!!!!!. (Orta ve yüksek eğitim-öğretimde de reformlara
gidilmesi gerekiyor)
dr. husso
İzmir, 19 Mayıs 2006
MIT,
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI;
Torpilli
vasıfsız kadrosu ve görev anlayışı ile ülkeye yarardan çok zararı
olan bir kurum haline getirilmiştir. Belli çevrelerin istihdamı için kullanılan bir kuruma dönüştürülmüştür.
Belli kişisel çıkarlar için bu kurum kullanılmaktadır. Tek
becerdikleri ise: 4 duvar arasında belli kişi ve kişilerin direktifleri
üzerine, ciddi bir istihbarat yapmadan vatandaşları karalamak ve yaşamlarını
karartmaktır. Türkiye Cumhuriyetinin temellerini bozup yıkmağa kalkışanlardan, devlete
her türlü kazık atan kravatlı, koyu takım elbiseli diplomalı çirkeflerden
haberdar olmazlar. Askere pusu kuran bebek katili teröristlerin elebaşlarını
bırakın yok etmeyi, izlerini dahi bilmezler, ellerini kollarını sallaya,
sallaya yurt içinde ve yurt dışında gezmelerine, Türkiye Cumhuriyetine,
hükümetine tehditler savurmalarına, Türkiye aleyhine çalışmalarına, her türlü
zarar vermelerine seyirci kalırlar. Onlardan
sağır sultanlar bile haberdar olurken, MIT hiç bir şey duymaz. Sadece orada, burada hava atmayı, hele
içkiyi kaçırınca, etrafı dağıtarak tehditler savurmayı bilirler,…..
(Bana
inanmıyorsanız, sizlere ispat olarak PKK-Terörünü, Güney Doğudaki kaygı verici
olayları, oradaki istihbarat birimlerinin acizliğini
hatırlatırım!!!! Orada yaşanan süreç MIT`in çok zayıf karnesini
gösteriyor. Bu Tipteki olaylar günümüzde istihbarat birimleri ile kontrol
altına tutulabiliyor. Binlerce kişi ile dağda terörist avına çıkmadan evvel
şehirdeki elebaşları her risk göz önüne alınarak yok edilmelidir.
Irak`a on binlerce askeri
birlikler gönderip büyük bir risk ve külfet altına girmektense, iyi
yetiştirilmiş, motive edilmiş istihbarat birimleri; bir
nevi intikam-gerilla komandoları, ajanları göndererek kısa sürede çok daha iyi
neticeler alınabilir.
Bu ülkenin huzur, güvenliği, bütünlüğü ve
hayati çıkarları aleyhine faaliyet gösterenlere karşın acımasız, korkusuz fakat
akıllıca bir mücadele verilmelidir. Bakin Türkiye isterse tüm Irak`ta Kuzeyi
Güneyi gözetmeden oradaki işgalci kafirlere ve itlerine cehennemi daha da
azdırır. Nasıl mi; en basiti , Müslüman kardeş topraklarında işgalci
kafirlere karşın mücadele edenlere el altından ve dolaylı destek vermekle, bu
kafirlere soytarılara karşın savaşmağa öldürmeğe ve ölmeğe hazır olanlara silah
eğitimi vererek onları yönlendirmeleri ile….
Bazılarımız Batılıları,
Amerikalıları, İngilizleri fazla abartıyorlar, korkuyorlar,
çekiniyorlar…. Onursuz bir yaşamı, onurlu ölümlü bir mücadeleye,
savaşı tercih eden bir ulus olduğumuz unutulmamalıdır!)
Günümüzde ve gelecekte MIT` e çok daha
fazla önem verilmelidir; Partiler üstü bir özerklik, güven kazandırılmalıdır.
Ve
sınırlı belli operasyonlar ifa edebilme sorumluluğu verilmelidir. Bunun içinde
çekirdek kadrosunun iyi seçilmesi, çok iyi eğitilmesi ve motive edilmesi
zaruret haline gelmiştir. MIT görev sınırları, ifa yetkileri, acık
ve seçik yasa ve yönetmeliklerle yeniden geliştirilerek belirlenmelidir,
Vatandaşların güvenini, saygısını kazanması yanında günün istihbarat teknolojisinde
hakim olmalıdır. Yurt içinde ve yurt dışında ekip halinde operasyonlar
sürdürebilmelidir. Her sedyen evvel en önemlisi devlet ve Vatandaş
bu kuruma sahip çıkmalı, her zaman arkasında durmalıdır. Türkiye`in
bütünlüğü, huzuru, güvenliği, refahı için MIT ihtiyaç vardır. Türkiye coğrafi
konumu, komşuları, iç yapısı itibari ile caydırıcı askeri gücü kadar gerçek
anlamda bir MIT de ihtiyacı vardır.
VATANDAŞ
OLARAK BİZLERİNDE GÜVENLİK GÜÇLERİNE VE İSTİHBARAT BİRİMLERİNE KARŞIN BİR GÖREVİMİZİN
OLDUĞUNU UNUTMAMALIYIZ: HER ŞEYE RAĞMEN ONLARA GÜVEN DUYARAK ŞÜPHELİ GÖRDÜKLERİMİZİ,
TANIK OLDUĞUMUZ YASA DİŞİ FAALİYETLERİ ONLARA BİLDİRMEKTEN ÇEKİNMEMELİYİZ,
KORKMAMALIYIZ. ÜLKEMİZİN, DEVLETİMİZİN ÇIKARLARI GEREĞİ BİRER İSTİHBARAT
ELEMANI GİBİ ONLARA YARDIMCI OLMAMIZ GEREKMEKTEDİR.
Bu tutumumuz, başkalarını ferdi
çıkarlarımız, kıskançlık duygularımızdan kaynaklanan bir ispiyonculuk
değildir; erdemli bir Vatandaşlık insanlık
görevimizdir, İslam Dinimiz de bu görev her müminden
yerine getirilmesi istenmektedir. (İnanın yurt dışında
Almanya`da, akli selim her vatandaş en ufak şüphede dahi güvenlik
güçlerini hemen anında haberdar ediyor.)
Teröristleri, kalpazanları,
haraççı-kapkaçtı-asalaklarını, hırsızları, uyuşturucu ve kadın
tacirlerini, vergi kaçıranları, hortumcuları, vatan hainlerini,
rüşvetçileri, v-b. güvenlik güçlerine bildirmekle vatana ve
geleceğinize hizmet etmiş olursunuz. Bilhassa çocuk yasta gençlerimizi
uyuşturucu müptelası yaparak Türk milletini çökertmek isteyen, içimizde
beslediğimiz ve aramızda kanser gibi üreyen vatan hainlerine, ayrılıkçılara
karşın her birey daha duyarlı olmak mecburiyetindedir, bu konuda en ufak
şüphede güvenlik güçlerine haber verilmelidir.
Ayrılıkçıların hedeflerine ulaşmak için
her türlü çareye başvurdukları bir gerçek. Dağdaki PKK
terörü kadar şehirdeki uyuşturucu terörü korkunç boyutlarda. Kürdistan
separatisleri yani ayrılıkçılar uyuşturucu ile gençlerimizi zehirlerken,
bağımsız Kürdistan devleti mücadelesi içinde maddi kaynak elde
ediyorlar. Türkiye içersinde daha da ekonomik güçleniyorlar, bir çok yerde
kendi monopollerini kuruyorlar.. Bir elden ve el
altından yönlendirildikleri içinde toplumda birlik içinde, birbirlerine bağlı
olarak hareket edip rakiplerini ezip daha da büyüyorlar.
(Kendilerini, başkalarını düşünmeyenleri,
sevmeyenleri, korumayanları başkaları ne diye düşünsün, sevsin,
korusun!).
dr. husso
05.01.2007
21. Yüzyıl Türkiye’ sinde bu görüntüleri yaşatanlara yazıklar olsun
Bu
olaylar karşısında devletin, tepkisizliğini, otorite boşluğunu, acizliğini
kınıyorum.
(TBMM,
Hükümet, Muhalefet, Siyasiler; Türban yasası ve vekillerin 6000 TL emekli maaşı
yönetmeliği ile meşguller)
…………………………………………….
YASA DIŞI GELİŞMELERE KARŞIN VE BU
TÜR YASA DIŞI GÖSTERİLERE KARŞIN TÜRKİYE’DE NELER YAPILABİLİR?
Neler, neler, neler yapılmaz
ki! Örneğin ilk akla gelenleri önem sırası gözetmeden sıralanması;
A. Olay öncesi
1. Olası yasa dışı gösterileri ve veya
yasadışı gösteri olaylarını önlemek için gerekli istihbaratın alınması, istihbarat
bilgilerine ve tecrübe ve mesleki bilgiler ışığında önceden çıkabilecek
olayları yer, zaman ve boyut olarak tespit etmek.
2. Daha sonra neler yapılabileceğini
tartışmak, gerekli hareket, olay-önleme planı çıkartmak. Gerekli hazırlıkları
yapmak, yeterli güvenlik önlemlerini almak, yedek güvenlik güçlerini hazır
vaziyette bulundurmak,
3. Takviye kuvvet olarak yakın çevrede ve
bölgedeki jandarma ve diğer askeri birliklerden faydalanma, onların hareket
sahalarının belirlenmesi. İlgili koordinasyon kurmak
4. Yasa dışı örgüt faaliyetlerini kışkırtan,
yönlendiren, lojistik destek ve bilgi verenleri tespit edip onları suçüstü
yakalamak.
5. Çıkan, oluşturulan çatışma ortamında belli
örgüt elebaşlarını, liderlerini, etkili destekçileri etkisiz hale getirmek,
meçhule göndermek. (terörle
mücadelede çareler tükenmez! Vatanin, ulusun, laik cumhuriyet devlet
yönetimin hayati çıkarları tartışmasız önceliklidir,)
6. Olası olayların patlak vereceği kritik
yerler, mekânlar, meydanlar, mahalleler, sokaklar, kavşaklar, caddeler önemli
giriş çıkış yolları, garajlar, metrolar, binalar, kalkış duraklar
bilgisayar destekli uzaktan kumandalı gizli güvenlik kemereleri ile
donatılmalıdır, tüm görüntüler bir merkezden izlenmelidir ve değerlenmelidir.
B. Olay sırasında
1. Hazırlanan plana göre etrafı yeterli
güvenlik güçleri ile sarmak, kıskaç operasyonla yasa dışı, azılı göstericileri
yakalamak için takviye güçlerini hazır hale getirmek
2. Yasa dışı gösterilere katılanların tüm
dağılacakları, kaçacakları, saklanacakları yolları, binaları, mahalleleri,
taşıtları yeterli takviye güvenlik güçleri ile kapatmak.
3. Tahmin üstü gelişen, kontrol dışı
olaylarda; paniğe kapılmadan takviye güçlerin gelmelerini ve yerlerini almaları
için göstericileri oyalamak.
4. İlk aşamada karşı tarafa çaresiz, güçsüz
olduğunuzu göstererek yasa dışı göstericilerin esas niyetlerinin ve belli
kişilerin ortaya çıkmasına olanak verin. Ağır suç teşkil edecek bazı
taşkınlıklara izin verin. Olaylar belli bir kıvama geldikten sonra kıskacı
hızlı bir şekilde daraltarak ve kimseyi kaçırmayarak onları kısa sürede dar
çember içinde hapsedin.
5. Hiç ara vermeden çember altına alınan yasa
dışı göstericileri üzerlerine şiddetle gidilerek kadın, erkek, yaslı genç,
çocuk demeden hepsinin tutuklanmalarını sağlamak, kimliklerin ve ifadeleri
almak için yasal süre içinde karakolda tutmak, daha sonra savcılığa sevk etmek
6. Bu gösteriye katılanlardan ortaya çıkan tüm
zararın, güvenlik önlemlerin maliyetinin de yassa dişi göstericilerden
sağlanmalıdır
7. Polislerin yerli ve yabancı kameralar
önünde yasa dışı göstericilere coplarla, tekmelerle saldırmalarını ben çok
yanlış bir uygulama olarak görüyorum.
8. Olayların
patlak verdiği, yâda büyük olayların ortaya çıkma ihtimalinde o mahalde, semte,
olay yerinde yazılı ve görsel basın ekiplerinin güvenliğini öne sürerek onları
olay yerinden uzak tutmak. (Vatanin,
ulusun bütünlüğü, huzur güvenliği, laik cumhuriyet devlet yönetimi,
vatandaşların can mal güvenliği demokrasinin, özgürlüğün temel ilkeleridir. Bu
konuda değil Bati Hıristiyan alemin ikiyüzlü, çıkar demokrasi anlayışı,
siyaseti, tüm dünya ülkeleri Türkiyecin başına yığılsa dahi asla
taviz verilmemelidir.
C. Yasa dışı gösterilerde
çocukların ve kadınların ön saflara çıkarılması durumunda yapılması gerekenler.
1. Yasa
dışı gösterilere katılanların, çocuklar ve kadınlar da dahil tespiti, güvenlik
kameralarla kaydedilmeleri. Daha sonra haklarında gerekli suç duyurusunda
bulunulması
2. Tekrarı
yasa dışı gösterilere katılıp çevreye zarar veren, polislere taş attan
çocukların ailelerinden alınıp devletin himayesinde yetiştirilmelerine
gidilmesi.
3. Çocukların
verdiği zararın ailelerinden karşılanmasına gidilmelidir. Ailelerin çocuklarına
sahip çıkılması istenilmelidir.
4. Gösterilere
katılan ve polisi askeri taslayan çocuk ve genlere muz, top, giysi v.b.
hediyelerle onları kazanmak yerine onları ödüllendirmiş ve daha sonraki
gösterilere tevsik etmiş olursunuz. Bence onları ikaz etmeli,
tekrarı suçlarda gereğinde kulakları çekilmelidir! Devamı suçlarda
ise ailelerinden alınıp devletin kurumlarında eğitilmelidirler. Bu Avrupa
Birliği ülkelerinde, Alman yada uygulanmaktadır!....
5. Vatanin
birlik ve bütünlüğüne, laik cumhuriyet, demokrasi devlet yönetime yada Türkiye
içinde Türk bayrağına hakaret edenlere karşın yasa dışı olaylara ailece
katılanların ülkenin farklı bölgelerine dağıtılmaları, belli bir süre göz
hapsinde tutulmaları, azılıların ailece sınır dışı edilmeleri, eğilimli
oldukları ülkelere gönderilmeleri
……………………………………………………………………………..
Türkiye’ de işsizlik,
yoksulluk, fukaralık, borçlanma, cari acık, Güneydoğudaki ayaklanma, Türkiye’yi
parçalama, batırma, kaosa boğma, Avrupa Birliği Üyeliği, Kıbrıs, Türk Dünyası,
İklimsel sorunlar, susuzluk, enerji v.b. bu gibi önemli sorunlar tartışılmıyor.
Bakın üniversitelerden mezun olan gençlerin neredeyse tamamı iş bulamıyor, iş
bulabilen şanslı kişiler ise neredeyse asgari ücretle çalıştırılıyor,
kullandırılıyorlar!! Tüm bu sorunlar Türkiye’ de tartışılmıyor, yıllardan beri
varsa yoksa Türban zavallılığı,....
21. yüzyılda Türkiye`nin yeni anayasalara,
yeni devlet yönetim-rejimlerine, ikinci üçüncü Cumhuriyetlere, şeriat devlet
yönetimine, dini devlet yönetimine v.b. ihtiyacı yoktur. Türkiye`de eski, geri,
bağnaz kafaların; cağ dışı, zavallı, kara zihniyetlerin değişimine ve sağlıklı
kişiliklere ihtiyacı vardır!!
Her gelen hükümet oy oranlarına bakarak
kendi zihniyetlerine uygun yeni anayasa hazırlar ve yürürlüğe sokarsa, ülkenin,
devlet yönetimin stabilitesi, yani kararlılığı zedelenir. Ülkeye haddi hesabi
olmayan zararlar verilir. Milli eğitim bakanlığındaki yaz-boz
tahtasına benzetilir! Türkiye’deki geri kalmışlılığın esas sebebini;
yasalarda yada laik cumhuriyet devlet yönetiminde aramak bence ahmaklığın
daniskasıdır. Sorun devleti yönetmeğe kalkışanların, siyasilerin
kişiliklerinde, zihniyetlerinde, bilgilerinde, tecrübelerinde, öngörülerinde,
kültürlerinde gelişmişlik oranlarında aramak gerekiyor, gerisi safsata. Batıda
da demokratik yollarla seçilmiş siyasiler ve görevlendirilmiş bürokratlar,
danışmanlar vardır; Türkiye’de demokratik yollarla seçilmiş siyasiler ve
görevlendirilmiş bürokratlar, danışmanlar vardır. Aralarındaki fark sizce ne
olabilir, sizde düşünün! (Düşünmekle zihin körlenmez, tamamen aksine gelişir,
ışıldar. Önemli farkı buradan hareket ederek arayabilirisiniz. Diğer bir ipucu
size; Batıda da Profesörler ve mühendisler vardır, bizde de profesörler ve
mühendisler vardır, fakat teknoloji üretiminde çok geri kalıyoruz, neden?)
Secimle is başına gelen (vekil)
Hükümetler, belli ve geçici sürelerle ülkenin mevcut temel yasalar
çerçevesinde ülkenin içte ve dışta çıkarlarını savunmak, korumak, geliştirmek,
vatandaşa hizmet etmek, refah ve huzurunu artırmak için var olduklarını bu
göreve geçici süreli seçildiklerini unutmamaları gerekiyor.
Türbanla insanlar bilhassa gençler İslam
dininden soğutuluyor, uzaklaştırılıyor, birbirlerine düşman
ediliyor. Türbanla İslam dinine zarar veriliyor, buna yasalarca izin
verilmemelidir. İslam dinini çıkarları gereği araç olarak kullananlara, zavallılara
yargı gereğini yapmalıdır.
Hükümet etmek, mevcut temel
yasa ve yönetmelikler ve parlamento çatısı altında devleti yönetmektir.
Ülkenin içte ve dışta
çıkarlarını savunmak, korumaktır. Bakın Güneydoğuda, Cizre’de devlet
binasındaki gönderdeki varılmamızın sembolü, uğruna kanlar
dökülen, canla, şehitler verilen Al yıldızlı kutsal bayrağımız
gönderle birlikte yere indirilip Türk Devletin Güvenlik Görevlileri önünde
ayaklar altına alınıp çiğneniyor. Ne Devlet, ne Hükümet, ne Basın, ne TÜSİAT,
ne Üniversiteler, ne Rektörler, ne prof. Unvanlı akademisyenler, ne
bürokratlardan ne savcılardan, ne sivil toplum örgütlerden, ne aydın diye
geçinenlerden, demokrasi havarilerden, vatan kurtaran şabanlardan da hiç çıt
yok.
Bunlar genelde birileri
düğmeye basınca tepkileri ile görüş ve uyarıları ile ortaya çıkıyorlar.
………………………………………………………………………………….
Bu Gelişme karşısında onurlu bir hükümetin,
bir parlamentonun toptan istifa etmeleri gerekirdi. Batıda hükümeti ve
parlamentoyu istifaya zorlarlardı. Bizde hiçbir şey olmamış gibi
Türban konusunda tartışmalar devam ediyor.
Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden ve
yıllardan beri zarar veren Kürdistan akımı, düzeni; türban akımı, düzeni den de
daha vahimdir! Ona rağmen hiç tepki yok, neden?
………………………………………………………………..
“Bir
gün içerisinde 15 askerin içimizde barındırdığımız teröristlerce pusuya
düşürülerek kalleşçe şehit edilmesi ve canilerin ellerini kollarını sallayarak
kacmaları”
Bir gün
içerisinde 15 askerin içimizde barındırdığımız teröristlerce kalleşçe şehit
edilmesi bizler için çok üzücü ve vahim bir vukuattır. Bayram arifesinde şehitlerimize Allah’tan rahmet, ana
babalarına, ailelerine yakınlarına sabırlar diliyorum.
Çok daha üzücü
bulduğum, olayın çok duygusal değerlendirilmesi ve tepki verilmesidir. Bence Askeri ve siyasi
sorumlulardan bu vukuatın, 12 şehit erin hesabi aranmalıdır.
1. Askeri acıdan nasıl böyle bir pusuya düşülmektedir?
Neden gerekli uyarı ve önlemler yapılmamıştır?
2. Bu tehlikeli bölge ise neden teröristlerden
arındırılmıyor?
3. Bu caniler Türk Askeri birliklere karşın çatışma
cesaretini nasıl buluyorlar?
4. Bu caniler Türk Askeri birliklerini nasıl pusuya
düşürebiliyorlar?
5. Bu pusudan ve çatışmadan teröristler, caniler
zayiat vermeden ellerini kollarını sallayarak nasıl kaçabiliyorlar ve yok
olabiliyorlar?
6. Çatışma anında neden takviye birlikler anında
çatışma bölgesine sevk edilmemiştir? Olay yeri ablukaya alınıp caniler orada
çatışma mahallinde neden öldürülmüyor?
7. Canilerin izleri ve saklandıkları, karıştıkları
inleri neden bulunamıyor?
8. Bu canilerden ve destekçilerinden şehitlerin
intikamı neden alınamıyor?
9. Caniler kaçıp saklandıktan sonra gelişi güzel
dağlar taşlar ne diye boş yere bombalanıyor ve gereksiz yere mühimmat
harcanıyor?
10. Canilere bölgede yataklık yapanlar, lojistik destek
sağlayan pislikler uzman istihbarat birimlerince neden tespit edilip haklarında
gereken yapılamıyor?
Gibi
pek çok sorunun cevabı yetkililerden, sorumlulardan bizim medyatik
generallerden, orduevi-salon subaylarından istenilmelidir. Bence o
komutanların rütbeleri sökülüp ordudan atılmalıdır. Fidan gibi gençleri ölüme
sürdüler, ölüme terk ettirdiler.
Geçmişteki askeri ve siyasi hatalar nedeniyle Türkiye
çok daha vahim şehit olaylarına, bombalı vukuatlara hazırlıklı olmalıdır! Mangalda kül bırakmayan, atıp tutan, kıran boş
laflarla efelenenler, yetimlerin haklarını çalarak boy gösterenler, bu
boylarının ölçüsünü her gecen gün almaktalar.
(Siyasi
hataların başında; verilen tavizler, çıkartılan aflardır. Ve devlet yönetiminde,
otoritesinde süregelen zafiyettir, öngörüsüzlük, bilgisizliktir,
tecrübesizliktir)
Ekim 2007, dr husso
21.
Yüzyıl Türkiye`sinde,
AKTÜTÜN
KARAKOL SALDIRISI, 17 ŞEHİT 21 YARALI ASKER
-
Şehitlerimizden Allah razı olsun -
- Türkiye’nin başı sağ olsun, –
“Şehitlerimizin,
gazilerimizin kanlari ve canlari sayesinde bizler bu vatan üzerinde huzur ve
güven içinde yaşıyoruz”
(Er
ya da geç, öylede yada böylede bütün şehitlerin intikamı, bu terörü yurt içinde
ve yurt dışında yürütenlerden ve destekleyenlerden alınmalıdır.
Türkiye
kurtuluş savasında yokluklar ve zorluklar içerisinde Batili leşkargalarına,
sömürgecilere, vatan hırsızlarına ve vatan içindeki hainlere, cahillere gereken
dersi vermiştir. 21. Yüzyılda da zamanı ve yeri geldiğinde sömürgecilere
ve onların itlerine, vatan hainlerine gereken dersi verecek ve hatırlatacak
güçtedir, Türkiye. dr. husso
Aktütün
Sinir Karakoluna ağır silahlarla donatılmış kalabalık hain, cani gurubu
saldırmışlardır. Gün boyu süren silahlı çatışma sonrası 17 Türk askerini şehit
etmişlerdir ve 20 Türk askerini de yaralamışlardır. Her zaman olduğu gibi; dış
destekli ve takviye kuvvetli hainler ellerini kollarını sallayarak izlerini
burnumuzun dibinde tekrar kaybettirmeyi başarmışlardır. Türk Silahlı
Kuvvetleri de hainler kaçıp kaybolduktan sonra dağlara, taşlara bombalar
yağdırarak boşu boşuna cephane tüketmişlerdir…
(İnsan şehitler için kahrolurken, TSK`nin
saatler ve günler sonra bos dağlara kayalıklara bombalar
yağdırmasına da, hainlerin ve Batılıların yayın organlarında TSK ìn bu
bombardımanın alaya almalarına da üzülüyor tabii ki!
Gariban
şehitlerimize, bu ülkenin asil evlatlarına Allahtan rahmet, ana babalarına
yakınlarına başsağlığı, Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizden ve
gazilerimizden Allah razı olsun diyorum... Onların sayesinde, bu vatan üzerinde
huzur, güven içinde ve onurlu bir yasam sürdürmeğe devam ediyoruz.
(Milliyet
Arşiv, 2008)
Ben
şahsen içimizde barındırdığımız vatan hainlerini lanetledigim kadar hainlere
askeri karakollara saldırma cesaretini veren bu devlet yönetiminde sorumlu
kişileri de lanetliyorum.
Üstlendikleri
bu görevlerden istifa etmelerini yâda görevden hemen uzaklaştırılmalarını talep
ediyorum. Başta ordu evi subaylarının, salon kurmaylarının, medyatik, sosyetik
generallerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayıklanmalarını diliyorum!
Bakin, Aktütün
karakolu baskını ile bir erin kamuoyuna yansıyan açıklamaları, Türk Ordusu için
çok üzücü, vahim buluyorum...
Genelkurmay
başkanı Ankara’da, İstanbul`da Yurtdışında ona buna laf yetiştireceğine, ona
buna şirin gözükme yerine, vatanin güvenliği konusunda kendilerine düşen
görevleri yerine getirmek için biraz zaman ayırsınlar, kafa yorsunlar. Her
sedyen evvel Askeri eğitimin ve donanımların kalitesini artırsınlar,
(er, erbaşların, subayların). Terörist-canilerin anlayacağı dille, güçle yurt
içinde ve yurt dışında hareket edebilecek özel askeri ajan
timlerini, intikam timlerini TSK kazandırsınlar!!!
Türk
Silahlı Kuvvetleri salon kurmayları sayesinde şehit er cenazelerinde gözyaşı
döken, ağlasan, çaresiz, merasimlerde cicili bicili elbiselere bürünüp,
araçlara binip boy gösteren, uyuşuk, aciz, korkak bir ordu haline
dönüştürülmüştür. Askerlik
mesleğini seçenlerin; bu kutsal vatanin varlığı, çıkarları uğruna her yerde,
her zaman, her koşulda, tüm dünya alemi başlarına yığılsa dahi, gözlerini
kırpmadan bir an bile tereddütte düşmeden ölmeğe öldürmeğe hazır olmaları
gerektiğini biliyorlardır.
TSK, hatalarından ders çıkaramayan, kendi
içlerindeki geleneksel-çeliksel otoriteyi, bağlantıyı, dayanışmayı berbat eder
hale getirilmistir.
Aktütün
ve daha evvelki karakol baskınlarındaki (Dağlıca) güvenlik rezilliğine hele bir
bakin; ( Bakin bir çok kişinin gözünden, kaçan
büyük yankı uyandıran karakol baskınları genelde bayram tatilleri
gibi özel günlere denk getiriyorlar. Neden? )
Çatışmalar
bir gün evvelinden başlıyor ve zaman, zaman devam ediyor, Cevrede tehlikeli bir
hareketlilik saptanıyor, nedense gereken önlem alınmıyor. Ertesi gün karakola
olan silahlı saldırı şiddetleniyor ve erlerin deyimiyle gece yarılarına kadar
devam ediyormuş. Ve yakındaki taburdan dahi yârdim, destek korkudan
gelemiyormuş… (Türkiyede ne diye yarim milyonun
üzerindeki ordu besleniyor) Hainler planlı saldırıyı sona
erdirdikten ve kaçtıktan sonra takviye güçleri şehitleri ve yaralıları
toplamağa geliyormuş. Bu acizlik, rezillik karşısında salon
paşalarından, mazeret üstüne mazeret beyanlarını dinleyerek dehada kötü
oluyorsunuz, sinirleniyorsunuz! Nenin
mazereti …; - o dağlık alandaki çok
zor insani koşullar senin kadar, hainler içinde geçerlidir, PKK-canileri 300
-350 kişilik grupla, ağır silahlarla nasıl olurda sınırı geçip ta senin
karakolların önüne yığılıyorlar ve karakollarina saldırıyorlar, - Bu saldırı
cesaretini nasıl buluyorlar? - Aktütün
karakolunda silahlı çatışma iki gün boyunca ve saatlerce sürüyor, (Cuma günkü
saldırı çatışması 10 saat kadar sürmüş. Senin hava kuvetleri komutanının haberi olmuyormuş, 9 adet
golf sahasinda subaylarla çeneleşerek oynuyormuş!!! ), sen oraya 500 000 kişilik bir ordu
ile gün boyu süren çatışmaya takviye kuvvetlerini gönderemiyorsun, bu ne
sorumsuzluk ve rezilliktir! Hainleri
sararak, kıskaç altına alıp bertaraf edemiyorsun. Hainler Teröristler kaçıp
saklandıktan, yani saatler, günler geçtikten sonra uçaklarınla oraya buraya
rastgele bombardımanlarla mühimmat harcıyorsun, yazık değil mi? 25 senedir PKK
terörü ile mücadele ediyorsun, bunca zaman neden gerekli önlemleri,
alamıyorsun, Her koşulda, her yerde mücadele edebilen, hızlı hareket edebilen
özel birlikler eğitmiyorsun. Sen onları pusuya düşürüp gafil avlayacağına,
onlar seni pusuya düşürüyorlar. Aktütün
karakolunda yüzlerce er erbaş bulunurken saldırı gününde başlarında
tek bir subayın dahi bulunmadığı söyleniliyor.. Görevi
suiistimalleri, ihmalleri saymağa siz devam edebilirsiniz.
…
Yazık
çok yazık Atatürk’ün Cumhuriyet ordusu 21 yüzyılda bu hallere düşmemeliydi!
TSK`da reformlara gidilmelidir. TSK orduevi, salon subay ve
generallerinden temizlenmelidir.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN GELENEKSEL SAYGINLIĞI, GÜVENİRLİLİĞİ
İPE SAPA GELMEZ MAZERETLERLE, KARA KILIFLARLA, (YANİ HOŞ OLMAYAN OLAYLARI, GÖREVİ
SUİİSTİMAL VE İHMALLERİ ÖRTBAS EDEREK, YADA SUSTURULARAK) SAĞLANAMAZ.
(Milliyet
Arşiv) İstanbul'da olaylı gece...
Ümraniye'de yolları ateşe verdikleri barikatlarla kapatan
göstericiler, korku ve dehşet saçtı
Resimli
haberlere bakin; 1. Hava paşanın iki gün boyunca süren çatışmalardan haberdar
olmadığı söyleniliyor.
Kim
bilir! Kendince haklı nedenlerden ötürü haberdar da olmak istememiştir..
Mensubu olduğu TSK`nin, kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış, Atatürkçü
ve Vatanın iyi geleceği için canlarını feda etmekten zerre kadar tereddüt
etmeyen, ülke yönetimindeki gelişmelerden kaygı duyan, endişelen emekli ve
sağlık sorunları bulunan iki generalinin hukuk dışı tutuklanarak ceza evlerinde
adi terörist muamelesi ile bulundurulmalarını ne mensubu bulunduğu TSK neden
halk ve sivil örgütler sahip çıkmayışını bu şekilde protest te etmiş olabilir.
2.
Sağdaki resimli haber de ise AKP`li vekilin çocuğunu sünnet düğününe devlet
seferber olurken bir iki gün evvel Aktütün karakol saldırısına bu devlet
seferber olamamıştır. 17 şehit erin katliamına seyirci ve sessiz kalınmıştır,.
Devleti yönetenler, siyasiler sucu dış güçlere yüklerken, kendilerini yağ gibi
su üstünde tutmayı yeğlemişlerdir. Daha vahimi neydi biliyormuşsunuz
17 şehidin verildiği günün gecesinde ve daha sonraki gecelerde Izmirin
birahaneleri ve eğlence salonları dopdoluydu, bu manzara da beni üzmüştü!
Hepimizi
ilgilendiren toplumsal olaylarda ne adar duyarlı olduğumuzun diğer bir kanıtı,
aşağıda haberlerde ve tablodan da belli oluyor:
|
· Bir iğne bile vermedi ... (Magazin
dedikodu haberi en cok konunan) · Piyasalar güne sakin
başladı ... · Denizli&Sergen el ele
... · Meral Zeren'in dramı ... · Yarım tonluk adamın ölümü
... · Diyarbakır’da polise hain saldırı: 5 şeh ... (En az okunan ilgi ceken haber!) Vah
türkiye vah vah |
AKP,
bazı konulardaki tecrübesizliği, bilgisizliği, dini istismarı nedeniyle bir çok
kuruma da zarar vermiştir. Bunlardan TSK de nasibini almıştır. Allah
Türkiye’nin yardımcısı olsun, amin.
Üçüncü
fotoğrafta, İstanbul`da PKK- Terörüne karşın TBMM`de teskerenin kabul
edilmesini etrafı yakarak, etrafa zarar vererek protest edenler!
HAKKARİ’NİN Şemdinli İlçesi Aktütün
Karakolu’na geçen hafta saldıran teröristlerin otopsi için Şemdinli'ye
getirilen cenazeleri sorun oldu. Bazı teröristler için savcının yeniden otopsi
istemesi nedeniyle cenazelerin ailelerine teslimi gecikince, ilçe merkezinde
esnaf kepenk kapattı.
(Güvenlik
güçleri, Kuzey Irak ta, Güney Doğu Anadolu’daki dağlarda mağaralarda
teröristleri yok etmeğe çalışırken, PKK-canilerine yataklık edenlerin, destek
verenlerin, arka plandaki vatan hainlerin de hakkından gelinmelidir. Devlet
güçleri ve siyasi otorite eğer, terör bataklığını kalıcı,
efektif kurutmak istiyorsa, teröristlere her türlü konuda
yataklık edenleri,
onları maddi, manevi destekleyenleri acımadan korkmadan yok etmelidir!)
BİR İNSAN İÇİN BİR DEVLET YÖNETİMİ İÇİN EN BÜYÜK
YANILGI, EN BÜYÜK AHMAKLIK, EN BÜYÜK ZAVALLILIK; KENDİSİNİN ACİLEN YAPMASI
GEREKİNİ, BAŞKASI TARAFINDAN YAPILMASINI BEKLEMEKTİR, KENDİ GÜVENLİĞİNİ
BAŞKALARIN KEYFİNE TERK ETMEKTİR.
Türk
devleti, Türk silahlı Kuvvetleri, Türk İstihbaratı bu yanılgıya düşmemelidir.
Amerikalılardan
gerekli istihbarat alınmıyor diye veryansın ediliyor, 17 erin şehit olmasının
tüm sucu Amerikalılara, Pesmergelere, Talabani’ye, Berzaniye, İsrail`e
yükleniyor. El insaf, sen ilk evvel kendi istihbaratına ve kendi ekonomik ve
askeri ve siyasi gücüne bak sonra da konuş! Katırlarla PKK-teröristleri burnunun dibinde güpe
gündüz hazırlık yapıyor, sınırı geçiyorlar, saldırıyorlar ve ellerini kollarını
sallayarak inlerine geri dönüyorlar. Sen hiç bir şey yapamıyorsun . Sadece
dağları taşları uçaklarla bombalıyorsun sonrada ağlaşıyorsun, tutarsız
bahaneler, mazeretler sıralıyorsun.
Bazı
gerçekleri sıradan bir Vatandaşın görmesi için insanin o konunun uzmanı
olmasına gerek yok, sağlıklı bir mantık dahi yeterlidir. Burada en önemli olan hatalardan ders
çıkarmaktır, eksiklikleri gidermektir. Bunu bir vatandaş olarak istemek vatan
hainliği, TSK-Düşmanlığı değildir, TSK yi Devleti yıpratmak değildir, küçük
düşürmek değildir.
Tabiatıyla
Amerikalılar, Peşmergeler, Batılılar kendi hayati çıkarları için PKK
yi kullanacaklardır.
Dünya
alemi yaşamı, güvenliği; kaos içinde huzursuzluk içinde bir mücadeledir. İnsan,
huzura öldükten sonra belki kavuşabilir. Dünya üzerinde var olmak
için biz Türkler mücadele etmekten yılmamalıyız, korkmamalıyız,
Çok vahim!!
Yaralı
kurtulan asker
şehit
düşen arkadaşını anlattı
(Ciddi
bir Internet WEB-Sitesinden alinma bir haber)
"Yanına
düşen iki el bombasını teröristlere attı ve ölene kadar savaştı".. Bu
sözler şehit Ramazan Yeşil'in yanında bulunan yaralı asker Mehmet Tokmak'a
ait..
Sabah'tan
Recep Aktepe'nin haberine göre saldırıdan
yaralı kurtulan asker, çatışma anının anlatırken söyledikleri bölgedeki
güvenlik zafiyetini ortaya çıkardı. Teröristler meğer Perşembe gecesi saldırıya
başlamış. Cuma öğlen saatlerinde yeniden saldırıya geçen hainlere karşı direnen
Bayraktepe mevzisine yardım askerler şehit olduktan sonra gelmiş.
Antalyalı
er Ramazan Yeşil'in kanının son damlasına kadar savaştığı ortaya çıktı. Şehit
er Ramazan ile aynı mevzide bulunan ve çatışmadan yaralı olarak kurtulan
arkadaşı Mehmet Tokmak'ın kendisini aradığını söyleyen anne Havvana Yeşil,
"Beni aradı, 'Ramazan'ı kurtaramadık, o şehit oldu, kabul edersen bende
bir oğlun olarak gelip elini öpeceğim' dedi. Kabul ettim. Onu oğlum gibi
bağrıma basarım, belki oğlumu onda görürüm" dedi.
PERŞEMBE
GECESİ SALDIRMIŞLAR
Mehmet
Tokmak'ın şunları söylediği öğrenildi: "İlk
çatışma perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 24.00 sıralarında çıktı. Jandarma
harekât ekipleri termalle yaptıkları gece avında iki kişinin görüntüsünü almış.
Bizler de mevzilerimizdeydik. Bize ateş emri verildi. Çatışma çıktı sabaha kadar sürdü. Sabah çatışma durdu. Öğle
saatlerinde teröristler yeniden saldırıya geçti.
AYAĞI
PARÇALANDI
Bu kez daha kalabalıklardı ve her yerden ateş
ediyorlardı. Kanas ve roketatarlarla saldırıyorlardı. Biz de ateş ediyorduk."
El bombaları atmaya başladılar, biz aynı tepede 6
arkadaştık. Kardeşim gibi sevdiğim Ramazan da yanımızdaydı. Ramazan'ın yakınına
el bombası düştü ve patlama oldu. O anda Ramazan'ın ayağı parçalandı. Vücuduna
şarapnel parçaları saplanmıştı. Mevzideki diğer 4 arkadaş o anda şehit oldu.
SÜREKLİ
SU İSTİYORDU
Ramazan'la
konuşuyorduk yanına iki tane daha el bombası düştü. Ramazan, onları patlamadan
alıp teröristlerin üzerine attı. Başımızı kaldıramıyorduk, destek de geç
kalmıştı. Ramazan yaralıydı ve çok kan kaybediyordu. Sürekli su vermem için
yalvarıyordu. Fakat su vermemek için ona, 'Tamam, sabret, yardım geliyor'
diyordum. Yanımda su vardı. Ancak daha önce bize 'su vermeyin' dendiği için ona
su vermedim. Daha sonra Ramazan'ın yalvarmalarına dayanamadım, durumu da iyice
kötüleşmişti. Ve birkaç yudum su verdim. Ramazan orada şehit oldu. Yarası çok
ağırdı. Ben de o arada yaralandım. Kâbus gibiydi, gözümüzü açamıyorduk. Yardım
geldiğinde yanımdaki tüm arkadaşlarım ölmüştü."
YARALI
KOMUTANINI SİPERE ÇEKMEYE ÇALIŞIRKEN ŞEHİT OLDU
Sonuc: "İlk çatışma
perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 24.00 sıralarında çıktı, sabaha kadar sürdü.
Sabah çatışma durdu. Öğle saatlerinde teröristler
yeniden saldırıya geçti.
Bu kez daha kalabalıklardı ve her yerden ateş
ediyorlardı. Kanas ve roketatarlarla saldırıyorlardı. Biz de ateş
ediyorduk." El bombaları atmaya başladılar,
Bakın
yukarıdaki anlatılanlardan, TSK için çok vahim bir durumda olduğunu
çıkarıyorum. TSK bu acizliğe düşürülmemeliydi. Genelkurmay başkanı basta olmak
üzer tüm sorumlular hesap vermek mecburiyetindedirler. Üstlendikleri görevleri
mevkileri daha fazla işgal etmemeleri gerekiyor. En azından 17 erin ölümü için
ailelere hesap vermeleri, 17 şehidin ve gazinin kanlarının izahını yapmaları
gerekiyor. Askeri
görevi ihmalleri görevi suiistimalleri ortaya çıkaranlara, haber edenlere
kızılacağına, kendi acizliklerine, eğitimsizliklerine,
eksikliklerine, korkaklıklarına kızsınlar!
Açıklama: AKTÜTÜN
sinir karakoluna düzenlen saldırı ile kamuoyuna yansıyan haberler üzerine ben
burada bir vatandaş olarak kendi düşüncelerimi fikirlerimi, v.b. yazarak
internet aracılığı ile paylaşma ve tartışmak istedim. Yazımdaki bazı görüşleri
kendim de benimsememe rağmen alternatif fikirler olarak tartışmaya sunuyorum.
Yazılarım,
ne kişi nede kurumlara saygısızlık ve hakaret etme, akil verme, yıpratma, zarar
verme gibi bir niyetle kaleme alınmamıştır. Ülkesini devletini
ulusunu seven normal bir vatandaş gibi kendi görüş ve düşüncelerimi farklı bir
üslupla yazıyorum!
Toplumumuzda,
kamuoyunda hindisel görüşler hakim olmaktadır. Yani esen rüzgâra göre, yada
hakim siyasi zihniyete göre, birilerinin görüşleri hemen diğerleri tarafından
benzeri şekilde beyan ediliyor, düşünülmeden benimseniyor. Çoğu kez kişisel
menfaatler ağır basarak ortaya çıkıyor! Hindi sürüsünde hindinin biri durup
dururken gluk, gluk etmeğe başlayınca arkadan tüm hindiler gluck, gluck ile
etrafı yaygaraya ve kuru gürültüye boğuyorlar. Bu görüngü toplum için tehlike
arz etmektedir. Toplum olarak farklı fikirler üreterek birbirimizle belli
kurallar çerçevesinde tartışmaktan korkmamalıyız.
Türkiye’de
korkusuzca çıkarsızca yazılması gereken çok şey var, her nedense ilgiller
bunlara değinmiyor. Topluma tek renkli belli menfaatler doğrultusunda fikirler
aşılanmağa, kabul ettirilmeğe uğraşılıyor.
En
basiti: son 10 yıldır PKK-terörü ile ilgili belli siyasilerin. Yazarların
yazarçizerlerin, prof. unvanlı ekran danışmanlarının uzmanlarının demeçlerini
ve görüş ve fikirlerini araştırın. Sizlerde hayrete düşersiniz Dün
siyah dediğine, bugün beyaz yada kırmızı diyenleri keşfedersiniz. Bunların çoğu zaten ne vatandaşı, ne toplumu, ne
devleti, nede vatani, düşündükleri yok. Tek yaptıkları menfaat elde etmek,
kendi ve kurumlarının çıkarlarını korumaktır, büyütmektir, reytinglerini,
ünlerine ün katmaya çalışmaktır. Ekranlardaki, gazetelerdeki köse yazarlarının
birçoğu da Vatandaşın sorunlarından, ülkenin refahından ziyade kendi
reytinglerini, kendi ceplerine girecek parayı düşünürler. İçlerindeki en ünlüsü
de ayni en ünsüzü de ayni. Çoğu zaten normal değil, bu şekilde kazandıkları ne
zenginliklerin nede ünlerinden kendilerine hayırları yoktur:
Bakın
daha iki gün evvel ünlü bir siyasi (ismi burada önemli değil) PKK-Terörünün
bitirilmesi askeri mücadeleyle değil siyasi çözümlerle mümkün olabileceğini
söylüyor. Kürtlere daha fazla haklar verilmesini savunuyor. Bu
görüşler yeni değil, PKK`nin ve yandaşlarının yıllardan beri içte ve
dışta sürdürdüğü basarıli propagandanın sonucudur. Ve benzeri laflar kamuoyunda
hakim olmağa başlamıştır.
Biri
kalkıp da bunlara siyasi çözümle ne anladıklarını sormuyor, açık seçik bu
siyasi çözümleri sıralamalarını isteyemiyor. Zaten sorsalardı bu siyasi
konjuktür içinde açıklayamazlar, sadece laf kalpazanlığı ile soruyu konuyu
geçiştireceklerdir.
…………………………..
SİYASİ
ÇÖZÜM:
- PKK-TERÖRÜNÜ HAKLİ ÇIKARMAK MIDIR?
- PKK`Lİ CANİLERİ ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI OLARAK KABULLENMEK MİDİR?
- PKK NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`İN CEZA EVİNDEN ÇIKARTILARAK REHABİLİTASYONU
MUDUR?
- PKK`Lİ KANDIRILMIŞ VATAN HAİNLERİNİ, CANİLERİNİ TOPLUMDA KUTSAMAK MIDIR?
- TÜRKİYE VATANİN ¼ ÜZERİNDE ÖNCELERİ KÜRDİSTAN EYALETİNİN
KURULMASINI BENİMSEMEK DAHA SONRA KUZEYDEKİ PESMERGELERLE BİRLEŞEREK BÜYÜK
BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASINA ONAY VERMEK VE DESTEKLEMEK MİDİR?
- …..
- ….
- YAHU BU SİYASİ,
YAZARÇİZERLERDE VE PROF. UNVANLI ERKEN BUNAK DANIŞMANLARDA BU KADAR SAFLIK
AHMAKLIK OLUR MU?
- YADA TOPLUMDAKİ BİZ
BİREYLER, BU KADAR AHMAK SAF VE KORKAK YERİNE Mİ KONULUYORUZ?
- GÜNEY DOĞU NE ZAMANDAN
BERİ KÜRDİSTAN OLUYOR?
- BU TOPRAKLARDA HANGİ
DEVİRDE HANGİ ZAMANDA KÜRDİSTAN DEVLETİ KURULMUŞTUR.
- BU TOPRAKLARDA
ASIRLARDIR TÜRK DEVLETLERİ HÂKİMİYET KURMUŞLARDIR
- BU TOPRAKLARDA
ASIRLARDIR TÜRKLER YAŞAMIŞLARDIR
- GÜNEY DOĞUDAKİ
KÜRTLERİN BÜYÜK KISMI ÖZ BE ÖZ TÜRK IRKINDADIRLAR.
- …
- …..
BAKİN
DEVLETİN YAPMAKTAN ACİZ OLDUĞUNU PKK YAPIYOR!
GÜNEY
DOĞUYU KÜRTLEŞTİRİYOR. KÜRTLÜĞÜ KABUL ETMEYENLERİ YOK EDİYOR, KAÇIRTIYOR.
TÜRKİYE’NİN
HER YERİNDE DOĞU KÖKENLİ GENÇLERİ KENDİ SAFLARINA ÇEKİYOR. ONLARIN BEYİNLERİNİ
YIKAYARAK BİRER ÖLÜM, TERÖR MAKİNESİ HALİNE UYUŞTURUCU TACİRİNE ÇEVİRİYORLAR!
TÜM
BUNLAR OLURKEN AYNASIZLAR DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN, SİYASİ ÇÖZÜMLERDEN BAHSEDİYORLAR.
PKK
terörü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında farklı olanakları kullanarak
Bağımsız Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için parasal kaynak, silah ve
siyasi destek arayışını basarî ile sürdürüyorlar. Yöntemlerinin biri de ölüm
tehditleri ile haraç toplamak, görsel ve yazılı destek bulmaktır. Bazı
yazarların ve siyasilerin ve prof. unvanlı danışmanların PKK lehine siyasi
çözüm görüşlerini toplumu alıştıra, alıştıra savunmalarını ben buna bağlıyorum.
dr. husso
İzmir, 07 Ekim 2008
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
“PKK TERÖRÜNE KARŞIN MÜCADELEDE DEVLETİN ZAFİYETİ”
I. Genel bir değerlendirme
- 1980- yıllarından beri PKK terörüne
karşın alınan önlemlerde hatalar yapılmaktadır. Bu hataların başında; karşı
tarafı küçümsemektir! Rahmetli Turgut Özal hükümet
dönemlerinde PKK terör baskınlarını, katliamlarını baldırı çıplak 3-5
çapulcunun... eylemleri olarak görüldü. PKK terör örgütü can çekişiyor, son
çırpınışları denildiğini ve diyenleri sizlerde hatırlıyorsunuzdur! Daha
sonraki, ilerleyen yıllarda devletin bu bölgedeki hâkimiyetini bir
süre kaybetmek aşamasına geldiğini de hatırlıyorsunuzdur. Ve Osman Pamukoglu Paşanın özverili askeri mücadelesi
ile devlet bir kaosun eşiğinden döndüğünü ve devletin bu bölgede tekrar söz
sahibi olduğunu çok az kişi biliyordur.
- Ekim
2007 yılı itibarı ile sayın Tayyib Erdoğan hükümeti döneminde de benzeri
hatalar yapılmaktadır. Yine Artan PKK –terör-eylemleri karşısında devletin
askeri güvenlik güçleri zafiyet göstermektedirler. Yine PKK’ son
direnişleri; dağılmayı önlemek için yapılan eylemler olarak kamuoyunda
değerlendirilmektedir, Maalesef PKK’ nın bu bölgedeki gücü, hâkimiyeti hala
küçümsenmektedir. Dünün
çocukları, gençleri bugün PKK’nın dağda, şehirde, ovada korku, ölüm, terör
saçan militanları haline getirilmişlerdir.
(PKK bölgede Kürtleştirme politikasını sürdürürken, çocukların gençlerin
beyinlerini yıkarken onları kazanırken; bizim ileri zekâlılar ise devleti,
cumhuriyeti yıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar, türban
anayasası ile Cumhurbaşkanlığı referandumu ile zaman ve enerjilerini
harcıyorlar.) PKK dünya kamuoyunda da destek bulmaktadır. PKK -
canileri ve elebaşını özgürlük savaşçıları olarak ta yurt içinde ve dışında
kutsanmaktadırlar. Başta ABD’leri ve Bazı Batılı devletler PKK’yı, peşmergeleri
kendi çıkarları gereği de kullanmaktadırlar. Gözden kaçan diğer bir gelişme
ise; PKK ve peşmergelerin daha güçlü modern silahlara sahip olduklarıdır ve iyi
bir askeri eğitme tabi tutulmaktadırlar. Türkiye’de PKK’lara karışarak gönüllü,
paralı eylem yürüten yabancıların sayısında bir artış bekleniyor. İleride
gönüllü peşmergeler PKK saflarında sayıca daha fazla yer alarak Türkiye’de mega
Kürdistan uğruna eylemlerinden geri kalmayacaklardır. Ermeni aşırı milliyetçileri de PKK’nın safhalarında yer alarak Türkiye’ye
zarar verme fırsatını değerlendireceklerdir.
- Bizim geleneksel ileri
zekâlıların değerlendirme ve görüşlerinin tam aksine PKK bitmemiştir, son
çırpınışları da değildir. PKK devlete meydan okumaktan, devletin
askeri güçlerini pusuya düşürüp katletmekten çekinmeyen, devletin güçleri ile
çatışmaya girmekten de korkmayan, onlara zayiat verip rahatlıkla sıvışabilen
bir güç olduğunu kabullenmek istemeyenlerimizde var maalesef.
- PKK daha da ileri giderek siyasi kanadının
ve uzantılarının demokratik yolları ve bölgede tehdit ve korku savurarak
kullanarak milletvekili olmalarını sağlamıştır, TBMM’ne
sokmuştur. Bu gelişme karşısında siz Irak’a ve veya dağda
operasyonlar düzenleseniz ne yazar! Dağdakilerden evvel TBMM’sindekilere;
PKK terörünü kınamayan, onları terörist değil de özgürlük savaşçıları olarak
niteleyen, onlar bizim kardeşlerimiz diyenlere bir bakın.
- Bu akıl almaz Türkiye’ye has
demokrasi soytarılığı ile erlerin teröre karşın mücadelesindeki motivasyonları
zedeleniyor. Bence Teröre karşın en etkin mücadelenin adını koyarak
ilk evvel TBMM’den başlanılmalıdır, daha sonra da şehir ve dağdakilerle devam
ettirilmelidir.
Türkiye’deki şu rezilliğe ve kepazeliğe
bir bakın; Türkiye’nin kuyusunu kazmağa çalışan, ülkeye zarar veren
teröristlere karşın yurt içinde ve dişinde silahlı mücadele verilirken,
gencecik hayat dolu delikanlılar şehit ve gazi olurken; sağlar, tabiat şartları
ve ölümle boğuşurken;
TBMM’ne taşınan bazı PKK nın milletvekilleri
ve bazı belediye başkanları ve bazı kamu çalışanları, teröre destek ve
teröristlere yataklık yapıyorlar, Canileri, Hainleri uyuşturucu, kadın insan
tacirlerini mililer, özgürlük savaşçıları olarak aklamağa calışıyorlar
......
..............
II. PKK- TERÖRÜNE KARŞIN DEVLETİN MÜCADELESİ
CANİLERE, TERÖRİSTLERE KARŞIN TEK BİR MÜCADELE VARDIR; CANİLER,
TERÖRİSTLER SENİ YOK ETMEDEN EVVEL SEN ONLARI ACIMADAN, AFFETMEDEN, MÜSAMAHA GÖSTERMEDEN,
KARARSIZLIĞA DÜŞMEDEN YOK EDECEKSİN, İMHA EDECEKSİN. (ATALARIMIZIN TERÖR
KONUSUNDA GÜZEL BİR SÖZÜ VARDIR, “CANİYE ACIMA, YOKSA SEN ACINIR DURUMA DÜŞERSİN”)
III. PKK-Terörüne karşın askeri mücadelenin
gerekliliği
Devletin
varlığını, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden PKK-terörüne karşın askeri mücadele
siyasi mücadeleden önceliklidir. Güneydoğudaki
PKK-terörünü sadece ekonomik, işsizlik, fakirlik ya da insan, kültürel,
demokrasi haklarına, dil din özgürlüğüne, sorunlarına indekslemek en büyük
hatadır.
Burada ki sorun; dış destekli Mega Kürdistan
bağımsız devletini kurma arayışı, hayali PKK –sorunun temelini teşkil
etmektedir. Onların istediği; Türkiye’nin üçte bir topraklarında
bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulması için onaydır. Kültürel
haklar, demokrasi hakları v.b. boş laflardır, bahanelerdir.
İster PKK-Terör yanlısı olsun isterse
PKK-Terör yanlısı olmayan ileri zekâlıların anlamak istemedikleri bazı
gerçekler vardır. Aşağıdaki bir iki örnekle de;
Türkiye 24 senedir PKK-Terörüne
karşın askeri yöntemlerle mücadele etmiştir, Türk askeri birçok kez Irak a
girmiştir, sınır içi ve dışında bir çok askeri operasyon, harekât
düzenlemiştir, ...
Ne olmuş yani? Gelinen nokta
malummuş! PKK-terörünü askeri çözüm yolları bitirememiştir, askeri
yöntemler yerine, siyasi çözüm, diyalog gerekliymiş gibi sözlere de açıklık
getirmek istiyorum.
(Aslında PKK ve yanlılarının meclisteki uzantılarının gerçek niyetlerinin
ne olduğunu malum; PKK ile masaya oturulsun, Anadolu’nun bir kısmında bağımsız
Kürdistan devletinin kurulmasına onay verilsin, Türkiyenin Üniter yapısı terk
edilsin. Tabi bunu yaparken alıştıra, alıştıra yapılacakmış, bunun içinde ilk
evvel bölgesel özerklik, daha sonra iç ve diş işlerinde serbest olabilen
eyaletlere Türkiye bölünsün, daha sonrada halk oylaması ile bağımsız Kürdistani
hayata geçirmek v.b. )
Şimdiye
kadar PKK-terörüne karşın yürütülen özverili askeri mücadele
sayesinde Türkiye ekonomik, siyasi bir kaostan uzak kalmıştır,
Türkiyenin birliği, bütünlüğü ve diriliği sağlanmıştır.
Sürdürülen askeri operasyonlarla PKK zaman, zaman bitme dağılma aşamasına
gelmiştir. Siyasilerin hataları nedeniyle PKK-Terörü yurt içinde ve dışında
destek bularak güçlenmiştir.
PKK karşın dağda, bayırda içte ve
dışta yürütülen askeri operasyonlarla, canilere indirilen darbeler sayesinde
Türkiye dimdik ayakta yoluna devam ediyordur.
Bu uğurda şehit olan Mehmetçiklerin, bu uğurda gazi askerlerin, bu
uğurda canla başla yılmadan, canilerin ve yandaşların ve uzantılarının
propagandalarına aldırmadan gece gündüz, karda soğukta, güneşin altında, kahpe
kurşunların altında, mayınların arasında mücadeleye devam eden askerler
sayesinde bizler hepimiz normal yaşamlarımızı güven huzur içinde sürdürebiliyoruz.
Allah TSK razı olsun, güçlü TSK başımızdan eksik etmesin, Âmin.
TSK’nin canla başla sürdürdükleri
mücadeleyi gereksiz görüp, siyasi çözüm arayışları diyen beyni körlerin
Lübnan’a, Yugoslavya’ ya ve Irak’a bir baksınlar.
1980
öncesinde de Güneydoğu ile hatalar yapılmıştır. Oradaki vatandaşa
sahip çıkılmamıştır. Devletin resmi dili olan Türkçe dili dahi öğretilmesi
ihmal edilmiştir, Entegrasyona gidilmemiştir, gettolaşmalar karşın hiç önlem
alınmamıştır. Buna rağmen sürdürülen tavizsiz otoriter devlet yönetimi
sayesinde devlete karşın kayda değer olaylar çıkmamıştır. O bölgenin
insanı kendini Türk vatandaşı olarak görmüş ve gurur duymuştur.
1980 yıllarından sonra demokrasi maskesi
ve insan hakları maskesi altında, bilhassa Batılıların çıkarları gereği dolaylı
baskısı altında verilen tavizler tanınan bazı haklar, PKK-Terörünü
azdırmıştır, güçlendirmiştir, Güneydoğuyu uluslar arası bir platforma
taşımıştır.
Verilen tavizler çıkarılan aflar ve
tanınan haklarla bu bölgede yaşayan çocuklar, gençler artık Kürt kimlikleri ve
PKK-terörü ile gurur duymağa başlamışlardır. Güneydoğulu gençler arasında Türk
kelimesi hakaret, aşağılayıcı kelime olarak görülmektedir ve kullanılmaktadır.
Kendi tembelliklerinin,
bilgisizliklerinin, geri kalmışlılıklarının, kendi yoksulluklarının,
işsizliklerinin nedenlerini kendilerinden çok Türk devletinde mal etmeğe
başlamışlar. Türkiye’den koparlarsa zenginleşeceklermiş refah düzeyleri çok
yükselecekmiş, Türkiye onları sömürüyormuş diye de kendi kendilerini kandırmağa
da başlamışlar. Türkiye bir bataklığa, kaosa sürülürse, oradaki
hâkimiyetini kaybederse, en çok zarar görecek, perişan olacakların başında
oranın sıradan vatandaşları olacaktır, bunu nedense unutuyorlar.
IV. Sonuçlar
*
Güneydoğudaki PKK-terörünü sadece ekonomik, işsizlik, fakirlik ya da insan,
kültürel demokrasi haklarına, dil din özgürlüğüne, sorunlarına indekslemek en
büyük hatadır.
* DEVLETİN VARLIĞINI, ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ,
ÜNİTER (BİRLİK) YAPISINI TEHDİT EDEN PKK-TERÖRÜNE KARŞIN ASKERİ MÜCADELE SİYASİ
MÜCADELEDEN ÖNCELİKLİDİR.
* GÜNEYDOĞUDAKİ
PKK-TERÖRÜNÜ SADECE EKONOMİK, İŞSİZLİK, FAKİRLİK SORUNUNA İNDEKSLEMEK EN BÜYÜK
HATADIR. BURADA Kİ SORUN; DIŞ DESTEKLİ MEGA KÜRDİSTAN BAĞIMSIZ DEVLETİNİ KURMA
ARAYIŞI, HAYALİ PKK –SORUNUN TEMELİNİ TEŞKİL ETMEKTEDİR. ONLARIN İSTEDİĞİ;
TÜRKİYE’NİN ÜÇTE BİR TOPRAKLARINDA BAĞIMSIZ BİR KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASI İÇİN
ONAYDIR. KÜLTÜREL HAKLAR, DEMOKRASİ HAKLARI DİL DİN ÖZGÜRLÜĞÜ V.B.
BOŞ LAFLARDIR, BAHANELERDİR.
* PKK KARŞIN DAĞDA, BAYIRDA İÇTE VE DIŞTA YÜRÜTÜLEN ASKERİ
OPERASYONLARLA, CANİLERE İNDİRİLEN DARBELER SAYESİNDE TÜRKİYE DİMDİK AYAKTA
YOLUNA DEVAM EDİYORDUR. BU
UĞURDA ŞEHİT OLAN MEHMETÇİKLERİN, BU UĞURDA GAZİ ASKERLERİN, BU UĞURDA
CANLA BAŞLA YILMADAN, CANİLERİN VE YANDAŞLARIN VE UZANTILARININ
PROPAGANDALARINA ALDIRMADAN GECE GÜNDÜZ, KARDA SOĞUKTA, GÜNEŞİN ALTINDA, KAHPE
KURŞUNLARIN ALTINDA, MAYINLARIN ARASINDA MÜCADELEYE DEVAM EDEN ASKERLER SAYESİNDE
BİZLER HEPİMİZ NORMAL YAŞAMLARIMIZI GÜVEN HUZUR İÇİNDE SÜRDÜREBİLİYORUZ
* ALLAH TSK’DEN RAZI
OLSUN, GÜÇLÜ TSK’LERİNİ BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN, ÂMİN.
* PKK-TERÖRÜNE KARŞIN MÜCADELEDE
DAHA ETKİN, SERT ASKERİ VE SİYASİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR. EN BASİT VE ETKİLİ
OLAN ÖNLEM; MEVCUT YASALARIN UYGULATILMASIDIR!!! AKSAKSIZ SÜREKLİ DEVLET OTORİTESİDİR. (TERÖRİSTLERİ BEBEKLERİ DAHİ KATLETDEN GÖZÜ DÖNMÜŞ BEYİNLERİ
YIKANIP HAYVANLAŞTIRILAN CANİLERİ ÖVEN, ONLARA HER TÜRLÜ DESTEĞİ
VEREN;
- MİLLETVEKİLİ OLURMU?, - PARTİ
OLURMU? , - BELEDİYE BAŞKANI OLURMU?, - DEVLET MEMURU OLURMU,- YAŞADIKLARI
ÜLKENİN VE CUMHURİYETİN DEVAMLILIĞI GÜVENLİĞİ UĞRUNA NAMUS VE ŞEREF SÖZÜ VERDİĞİ
HALDE BUNU YERİNE GETİRMEYEN VATANDAŞLIK OLURMU.. TÜRKİYE’DEN
BAŞKA HANGİ DEMOKRATİK ÜLKE BUNLARA MÜSAADE EDEBİLİR?)
* BÖLGEDE PKK’NIN
YÜRÜTTÜĞÜ KÜRTLEŞTİRME POLİTİKASINA KARŞIN DEVLET ACİL ÖNLEMLER ALINMALIDIR. BİLHASSA
ÇOCUK VE GENÇLERİN TÜRKÇE EĞİTİMİNE ÖNCELİK VERİLMELİDİR, TÜRK KİMLİĞİ İLE EĞİTİLMELİDİRLER!
* TÜRKİYE DE KENDİ
VE ÇOCUKLARININ TORUNLARININ GELECEĞİNİ GÖRENLER, BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞAMAK
İSTEYENLER, BU DEVLETİN KANUN VE NİZAMLARINA UYMAK MECBURİYETİNDEDİRLER. TERÖRLE
MÜCADELE KONUSUNDA DA BU DEVLETİN YANINDA YER ALMALIDIRLAR.
* ORİJİNİMİZE BAKILMADAN HEPİMİZ BU VATAN ÜZERİNDE BU
ULUS İÇERİNDE BU BAYRAK ALTINDA AYRILIKSIZ AYNI HAKLARA SAHİP BİRİNCİ SINIF
VATANDAŞIZ, KARDAŞIZ, KANDAŞIZ... DEMOKRASİ AYRIŞTIRICI DEĞİL, BÜTÜNLEŞTİRİCİ BİR
DEVLET YASAMA YÖNETİMİDİR. VE HALK TEMSİLİ ÇOĞUNLUĞUN ALDIĞI, ONAYLADIĞI
YASALARA SAYGI GÖSTERİLMESİDİR VE UYULMASIDIR VE DE AYRILIKSIZ
UYGULATILMASIDIR.
* [PKK’NIN TBMM’SİNDEKİ UZANTILARINA BİR
SORUN BAKALIM;
- NEYMİŞ İSTEDİKLERİ SİYASİ KİMLİK?
- ASKERİ ÇÖZÜM DEĞİL DE, SİYASİ ÇÖZÜMDEN
VE DİYALOGDAN YANA NEYİ KAST-ETTİKLERİNİ DE VE BENZERLERİNİ DE SORUN. VE
ONLARIN KEM KÜM ETMEDEN ACIK SEÇİK CEVAPLANDIRMALARINI DA RİCA EDİN!
- VE TÜRK VATANDAŞI OLARAK TÜRKİYE’DE NE GİBİ
BİR AYRIMCILIĞA TABİ TUTULDUKLARINI DA SÖYLETİN.
- VAKTİNİZ VARSA, ONLARIN YANİ KÜRT
KARDEŞLERİMİZİN KÜRT KİMLİKLERİNİ NEREDEN ALDIKLARINI VE NEREDEN GELDİKLERİNİ
DE BİR ÖĞRENİN. HERHALDE GÖKTEN BURAYA ZEMBİLLE İNDİRİLMEMİŞLERDİR!
-, BU BÖLGELERİN YANİ GÜNEYDOĞU-ANADOLU’NUN
VE KUZEY IRAK’ TAKİ TÜRKMENELİ’ NİN TAPUSUNU DA GÖSTERMELERİNİ İSTEYİN.
- BU BÖLGELERDE DE HANGİ
ZAMANDA, TARİHLERDE HANGİ DEVLETİ KURABİLMİŞLERDİR. (BAŞKA ULUSLARIN KÜLTÜRÜNÜ, DİLİNİ, TA TÜRKÜLERİNE, ŞARKILARINA, ÇALGILARINA,
ÖYKÜLERİNE VARINCAYA KADAR KENDİ KENDİLERİNE MAL ETTİKLER GİBİ BAŞKA
ULUSLARIN TARİHLERİNİ KENDİLERİNE MAL ETMESİNLER, YANİ BİR NEVİ ÇALMASINLAR,
GASP ETMESİNLER).
- YİNE KEM KÜM ETMEĞE BAŞLARLARSA
KÜRTLERİN BÜYÜK BİR KISMININ ÖZ BE ÖZ TÜRK ASILLI OLDUKLARINI HATIRLATIN. (ZATEN BİR ÇOK KÜRT KARDEŞİMİZ, YAŞINI BAŞINI ALMIŞ
OLANLARIN ÇOĞUNLUĞU BİR ÇOKLARIMIZDAN DAHA TÜRK TÜR VE TÜRK DEVLETİNE, BU
VATANA DAHA BAĞLIDIRLAR. BENİM, (SİZLERİNDE) AYNI OKUL SIRALARINI PAYLAŞTIĞIM,
AYNİ MAHALLEDE TOP KOŞTURDUĞUMUZ, AYNİ İŞYERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZ, AYNİ KAHVEDE KAĞIT
OYNADIĞIMIZ, AYNİ MAHALLEDE, AYNİ KATTA KOMŞUMUZ, AYNI SİTEDE YAZLIK KOMŞUMUZ
AYNI DÖNEMDE AYNİ KIŞLADA AYNI TABURDA AYNI TAKIMDA ASKERLİK HİZMETİ YAPTIĞIMIZ,
AYNI KAPIDA SİLAHLI NÖBET TUTUĞUMUZ KÜRTLERLE ŞİMDİYE KADAR HİÇ
PROBLEMİM OLMAMIŞTIR. DİLEĞİM BUNDAN SONRADA TÜM TAHRİKLERLE RAĞMEN
OLMAMASIDIR.)
- DAHA DA İNANMAK İSTEMİYORLARSA,
TARİHÇİ BİLİM ADAMLARINDAN DA TÜRK ASILLI OLDUKLARINI TEYİT EDEBİLİRLER,
- TÜRK TARİHÇİLERİ ONLAR İÇİN
YETERSİZ VE TARAFSIZ DEĞİLLERSE BATILI TARİHÇİLERİN KAPISINI ÇALSINLAR, ONLARIN
KİTAPLARINI İNCELESİNLER.
- BU YETMEZ DERLERSE, EMİN OLMAK İSTERLERSE
ONLARA DNA-TESTİ DE YAPMALARINI ÖNERİN.. DÜNYADA HER ULUS VATANDAŞI
GİBİ ÇOĞUNLUĞUNUN KARMA OLDUKLARINI ÖĞRENEBİLİRLER. –
— ÇOK AZININ AĞIRLIKLI HİNDU KÖKENLİ GENLERİ
BARINDIRDIKLARI ORTAYA ÇIKAR, DIŞ GÖRÜNÜŞLERİ DAHİ BU KÖKENİN, ORİJİNİN İSPATI İÇİN
YETERLİDİR.
- BİR KISMINDA ACEM, ARAP KÖKENLİ GENLERİ
TAŞIDIKLARI DA ŞÜPHESİZ GÖRÜLECEKTİR.
- KÜRT KARDEŞLERİMİZİN ÇOĞUNLUĞUNUN
İSE AĞIRLIKLI TÜRK KÖKENLİ, ORTAK GENLERİ TAŞIDIKLARI MEYDANA ÇIKACAKTIR. (ONLAR
YİNEDE BU DEĞERLERİ SAKLAYACAKLARDIR, BU DEĞERLERİ ÇARPITIP DÜNYAYA YAYMAĞA VE
KENDİLERİNİ ACINDIRARAK DÜNYAYI KANDIRMAĞA DEVAM EDECEKLERDİR.
(IRAK’IN
İŞGALİNDE KUZEY IRAKLI KÜRTLERİN İLK İŞLERİNDEN BİRİ NE OLMUŞTUR?
HATIRLAYIN; -TARİHİ
BİLGİLERİ VE KİMLİKLERİ, TAPULARI VB. BELGELERİ YOK ETMEK OLMUŞTUR. NEDENİNİ SİZDE
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?)
- PKK-TERÖRÜNÜN TBMM’DEKİ
VE DİĞER UZANTILARINA SORMAYA BELGELERLE DEVAM EDİN; DİLLERİNDE PAPAĞAN GİBİ HİÇ EKSİK
ETMEDİKLERİ İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ, SİYASİ KİMLİK, DİYALOG, SİVİL PROJELER, KÜLTÜREL
HAKLAR, KÜRTÇE EĞİTİM, DİL DİN ÖZGÜRLÜĞÜ V.B. İLE İLGİLİ OLARAK BAŞTAN ÇIKARTILAN,
BEYİNLERİ YIKANAN KÜRT KARDEŞLERİMİZ ACABA GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA VE KUZEY IRAKTA
KENDİLERİNDEN BAŞKALARINA NASIL DAVRANDIKLARINI HATIRLATIN VE BELGELEYİN. GÜNEYDOĞU-ANADOLU’DA,
ALMANYA’DA TÜRKLERİ KÜRTLEŞTİRME ÇABALARINDAN, BEYİN YIKAMA PROJELERİNDEN BİRAZ
BAHSEDİN, KUZEY IRAK’TA KÜRTLERİN, PEŞMERGELERİN BAŞLATTIKLARI ETNİK TEMİZLİĞİNİ
DE DİLE GETİRİN. KENDİLERİNDEN OLMAYANLARA YAŞAM HAKKI TANIMADIKLARINI
ANLADIKLARI DİLLE HATIRLATIN. GÜNEYDOĞUDA, KUZEY IRAKTA SÜRYANİLERE, ARAPLARA
ZULMEDEREK, CANLARINDAN BEZDİREREK NASIL KOVALADIKLARINI KAÇIRDIKLARINI
DA HATIRLATIN.
** SORU SORDUKÇA SORULARIN VE AÇIKLAMALARIN
ARKASI GELMİYOR. BU SON SORUNUNDA LÜTFEN PKK’NIN TBMM İÇİNDEKİ VE
DIŞINDAKİ UZANTILARININ, VE SEMPATİZANLARININ YANIT VERMESİNİ LÜTFEDİN.
PUSU KURARAK VE VEYA BASKIN DÜZENLEYEREK KENDİLERİNDEN OLMAYAN, KENDİLERİNE
KATILMAYAN KENDİLERİNE YARDIM ETMEYEN SİLAHSIZ SİVİLLERİ TA BEBEKLERE, ÇOCUKLARA
KADAR VARAN KATLİAMLARINI KINAMAYANLARILAR, BAĞLI BULUNDUKLARI ÖRGÜTTEN
KORKARAK KARŞIT SES ÇIKARAMAYANLAR HANGİ HAK VE YÜZLE, KİŞİLİKLE VİCDANLA; İNSAN
HAKLARINDAN, DEMOKRASİDEN, KARDEŞLİKTEN, DİYALOGDAN, SİVİL ÇÖZÜMDEN,
KARDEŞLİKTEN BAHSEDEBİLİRLER. HANGİ HAKLA VE YÜZLE TBMM’DE, BAZI KURUMLARIN BAŞINDA,
BELEDİYE BAŞKANLIKLARINDA BULUNUYORLAR, KENDİLERİNİ SEÇTİRTİYORLAR.
. (TERÖRİSTLERİ BEBEKLERİ DAHİ KATLEDEN GÖZÜ DÖNMÜŞ BEYİNLERİ
YIKANIP HAYVANLAŞTIRILAN CANİLERİ ÖVEN, ONLARA HER TÜRLÜ DESTEĞİ
VEREN;
- MİLLETVEKİLİ OLURMU?, - PARTİ
OLURMU? , - BELEDİYE BAŞKANI OLURMU?, - DEVLET MEMURU OLURMU,- YAŞADIKLARI
ÜLKENİN VE CUMHURİYETİN DEVAMLILIĞI GÜVENLİĞİ UĞRUNA NAMUS VE ŞEREF SÖZÜ VERDİĞİ
HALDE BUNU YERİNE GETİRMEYEN VATANDAŞLIK OLURMU.. TÜRKİYE’DEN
BAŞKA HANGİ DEMOKRATİK ÜLKE BUNLARA MÜSAADE EDEBİLİR?)
BUNLAR BATIDA OLSALAR, ONLARI YA
KODESE YADA TIMARHANEYE TIKARLAR, TÜRKİYE DE İSE BUNLARI TBMM’ SİNE BELEDİYE BAŞKANLIKLARINA
LAYIK GÖRÜRLER).
******* PKK, TÜRKİYE’DE
HER YERDE ÇOĞALARAK HEDEFLERİ OLAN BAĞIMSIZ KURDİSTAN DEVLETİNE ULAŞMAK İSTEMEKTEDİRLER.
ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ KAZANMAK ONLARI YETİŞTİRMEK AMAÇLARINDAN BİRİDİR. DİĞER
AMAÇLARDAN BİRİDE; DEVLETİN KİLİT KURUMLARINA FARKLI İSİM VE KİŞİLİKLER ADI
ALTINDA SIZMAK, ORADA ÇOĞALMAK VE ÖNEMLİ GÖREVLERE GELEREK KENDİ DAVALARINA
DESTEK VERMEKTİR.
Devleti yönetmek, hükümet etmek bilgi ve
tecrübe yanında cesaret, yürek ister. Devleti yönetenler aman Batı böyle
düşünür, bize ambargo uygular, Avrupa Birliğine girişimiz askıya
alınır, ticari ilişkilerimiz zarar görür, borsa fırlar, dış sömürü borsa
yatırımcıları kaçar diye ve PKK ve uzantıları bana, aileme,
çocuklarıma torunlarıma yakınlarıma zarar verir, gelen tehditlere boyun
eğerseniz, ses çıkarmasınız gerekeni zamanında yapmasanız, ulaşacağınız
sonuçlar bellidir...)
SÖZÜN KISASI:
*** BATILI ZENGİN DEVLETLER, ULUSLAR
VARLIKLARINI VE YAŞAM STANDARDINI DEVAM ETTİREBİLMEK İÇİN GELECEKLERİNİ GARANTİ
ALTINA ALMAK İÇİN BİRLEŞEREK, KAYNAŞARAK BÜTÜNLEŞMEKTEDİRLER.
***** SANAYİSİ VE EĞİTİMLERİ
GERİ KALMIŞ, İLKEL ULUSLAR, DEVLETLER İSE TAM AKSİNE; PARÇALANARAK AYRIŞARAK
KAOS İÇİNDE YOKLUKLAR İÇERİSİNDE DİLENEREK BİR SÜRE DAHA VAR OLMAĞA, DAHA SONRA
DA TARİHTEN TAMAMEN SİLİNMEYİ TERCİH EDİYORLAR.
dr. huso, ekim 2007
ILAVE: 18 EKIM2008
BAKİN
DAHA İKİ GÜN EVVEL ÜNLÜ BİR SİYASİ (İSMİ BURADA ÖNEMLİ DEĞİL) PKK-TERÖRÜNÜN BİTİRİLMESİ
ASKERİ MÜCADELEYLE DEĞİL SİYASİ ÇÖZÜMLERLE MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ SÖYLÜYOR. KÜRTLERE
DAHA FAZLA HAKLAR VERİLMESİNİ SAVUNUYOR. BU GÖRÜŞLER YENİ DEĞİL,
PKK`NİN VE YANDAŞLARININ YILLARDAN BERİ İÇTE VE DIŞTA SÜRDÜRDÜĞÜ
BASARÎLİ PROPAGANDANIN SONUCUDUR. VE BENZERİ LAFLAR KAMUOYUNDA HAKİM OLMAĞA BAŞLAMIŞTIR.
BİRİ
KALKIP DA BUNLARA SİYASİ ÇÖZÜMLE NE ANLADIKLARINI SORMUYOR, AÇIK SEÇİK BU SİYASİ
ÇÖZÜMLERİ SIRALAMALARINI İSTEYEMİYOR. ZATEN SORSALARDI BU SİYASİ KONJUKTÜR İÇİNDE
AÇIKLAYAMAZLAR, SADECE LAF KALPAZANLIĞI İLE SORUYU KONUYU GEÇİŞTİRECEKLERDİR.
SİYASİ
ÇÖZÜM:
- PKK-TERÖRÜNÜ HAKLİ ÇIKARMAK MIDIR?
- PKK`Lİ CANİLERİ ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI OLARAK
KABULLENMEK MİDİR?
- PKK NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`İN CEZA EVİNDEN ÇIKARTILARAK
REHABİLİTASYONU MUDUR?
- PKK`NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`I, CEZA EVİNDEN ALARAK, BÜYÜK
KURDİSTAN`İN LİDERİ OLARAK ONU DÜNYAYA TANİTMAK VE NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERMEK
MİDİR?
- PKK`Lİ KANDIRILMIŞ VATAN HAİNLERİNİ, CANİLERİNİ
TOPLUMDA KUTSAMAK MIDIR?
- TÜRKİYE VATANİN 1/4 - 1/3 ÜZERİNDE ÖNCELERİ KÜRDİSTAN
EYALETİNİN KURULMASINI BENİMSEMEK DAHA SONRA KUZEYDEKİ PESMERGELERLE BİRLEŞEREK
BÜYÜK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASINA ONAY VERMEK VE DESTEKLEMEK MİDİR?
- ATA ATA AT VATANİMİZ DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’YU VE TÜRKMENELİNİ
PKK VE PESMERGELERE TERK ETMEK MIDIR?
- …..
- ….
- YAHU BU SİYASİ, YAZARÇİZERLERDE VE PROF. UNVANLI ERKEN
BUNAK DANIŞMANLARDA BU KADAR SAFLIK VE AHMAKLIK OLUR MU?
- YADA TOPLUMDAKİ BİZ BİREYLER, VATANDAŞLAR BU KADAR
AHMAK SAF VE KORKAK YERİNE Mİ KONULUYORUZ?
- GÜNEY DOĞU NE ZAMANDAN BERİ KÜRDİSTAN OLUYOR?
- BU TOPRAKLARDA HANGİ DEVİRDE HANGİ ZAMANDA KÜRDİSTAN
DEVLETİ KURULMUŞTUR?
- BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRK DEVLETLERİ HÂKİMİYET
KURMUŞLARDIR
- BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRKLER YAŞAMIŞLARDIR
- GÜNEY DOĞUDAKİ KÜRTLERİN BÜYÜK KISMI ÖZ BE ÖZ TÜRK
IRKINDADIRLAR
- GÜNEY DOĞULU VATANDAŞLARIMIZ ÖZ BE ÖZ KARDEŞLERİMİZDİR,
AKRABALARIMIZDIR.
BAKİN
DEVLETİN YAPMAKTAN ACİZ OLDUĞUNU PKK YAPIYOR! GÜNEY DOĞUYU KÜRTLEŞTİRİYOR. KÜRTLÜĞÜ
KABUL ETMEYENLERİ YOK EDİYOR, KAÇIRTIYOR, TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE DOĞU KÖKENLİ
GENÇLERİ KENDİ SAFLARINA ÇEKİYOR. ONLARIN BEYİNLERİNİ YIKAYARAK BİRER ÖLÜM, TERÖR
MAKİNESİ HALİNE UYUŞTURUCU TACİRİNE ÇEVİRİYORLAR!
TÜM
BUNLAR OLURKEN AYNASIZLAR DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN, SİYASİ ÇÖZÜMLERDEN BAHSEDİYORLAR.
PKK
terörü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında farklı olanakları kullanarak
Bağımsız Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için parasal kaynak, silah ve
siyasi destek arayışını basarî ile sürdürüyorlar. Yöntemlerinin biri de ölüm
tehditleri ile haraç toplamak, görsel ve yazılı destek bulmaktır. Bazı
yazarların ve siyasilerin ve prof. unvanlı danışmanların PKK lehine siyasi
çözüm görüşlerini toplumu alıştıra, alıştıra savunmalarını ben buna bağlıyorum.
Güney
Doğudaki Vatandaşlarımız, Kuzeydeki Akrabalarımız,
Pesmergeler, Batılılar tarafından kendi çıkarları gereği, bilhassa
petrol yataklarını daha iyi sömürmek, Buradaki petrol rezervlerini Araplara
karşın bir koz olarak kullanmak için de harcanmak istenmektedir. Bu bölgenin
uzun bir süre Kürdistan Kaosu içinde bulunması aslında Sömürgecilerin
çıkarınadır, daha fazla kalmalarını Dünya gözü önünde meşru kılıyor. …
Medya
Terörü konusu: PKK-Terörünün bu denli artması ve
uzun süre var olmasında Türkiye’deki medyaninda çok büyük katkısı vardır.
Türkiye’de en büyük ve azilli Donkişotları Türk medyasında bulabilirisiniz.
Mübarekler her konuda ahkam kesilirler, her şeyi bildiklerini zannederler, Dün
kara dediklerine, bugün çıkarları gereği ak derler de! Türk Medayasida kendi
kendine ceki düzen vermesi gerekir. Her konuda farklı düşüncelere sahip
olunabilir, fakat ülke çıkarlarından, güvenliğinden, geleceğinden, demokrasiden
asla taviz verilmemelidir. Türk medyasında da konusunda uzman-yazar,
uzman yorumcu, uzman-analist kriteri öne çıkmalıdır. Ekranda halkın önüne
çıkan, köse yazıları çıkan kişiler daha hazırlıklı ve yazdıkları konularda daha
bilgi olmaları gerekiyor, keyfi kafadan, belli maksatlarla uydurulan
senaryolara göre, belli bir siyasi görüşe göre, yada medya patronun ticari
çıkarlarına göre haber yaymak ve veya yorum yapmak yerine belgelere dayanarak
açıklamalarda bulunmaları herkesin çıkarınadır. Türkiye`nin maalesef kendine
has bir medya patronluğu vardır! Belli kişiler, kısa sürede zengin olmak,
tanınmak, bürokrasi engellerini rahatlıkla geçmek, devlettin nimetlerinden daha
fazla yararlanabilmek için, ihaleleri kapmak için, rakiplerini yok etmek, zarar
vermek yada geçmek için medya patronluğuna soyunuyorlar, medyanin gücünü
suiistimal ediyorlar. İsin daha korkunç boyutu son günlerde
Türkiye’de yaşanıyor: Hükümet yanlısı olarak gözüken bir medya gurubu, Aktütün
PKK saldırısındaki askeri zafiyeti bahane göstererek TSK`lerine pervasızca, saldırması,
bazı köse yazarların Genel Kurmay Başkanına alaycı hitabı, köse yazarlığına hiç
yakışmayan üslup kullanmaları doğru değildir. Bilerek yada bilmeyerek ülkemize
zarar verilmektedir. PKK ve Şeriat yanlısı örgütler Türk silahlı Kuvvetlerinin
yıpratılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk medyası buna alet
olmamalıdır. TSK`ni görevi ihmal ve hatalarından dolayı belli bir düzeyde
tenkit edilmekten, hesap sorulmasından çekinilmemelidir. Ayni hatta daha ağır
tenkitler siyasilerin görevi suiistimallerinde, keyfiyetlerinde,
yolsuzluklarında da gösterilmelidir.
Türkiye’deki
Kürt Nüfusu konusu: Türkiye`in bos meydanları, otoriter boşluğu fırsat
sayılarak Kürt nüfusu konusun da 2000 yıllarından itibaren çok fazla atıp
tutulmağa başlanıldı. İsin kötüsü ne biliyormuşsunuz! Bu sayılara bazılarımızı
ikna etmeğe başladılar, hatta kendi yalanlarına, atıp-tutmalarına kendileri de
inanmağa başladılar ve içte ve dışta mazlumları oynamağa başladılar. 1970
yılların sonlarında Kürdistan yanlılarının Batıdaki faaliyetlerinde, örgüt
toplantılarında Türkiye’deki Kürt Nüfusu 1 ile 2 Milyon olarak veriliyordu. En
fazla Kürdün Irakta daha sonra Iranda ve Suriye’de yasadığını
savunuyorlardı. !990 yıllarında birden bu nüfus artışı 5 ile 10
Milyona çıkarıldı. Karsı taraftan ses seda çıkmayınca ve Büyük Kürdistan
devletinin dünyada yankı ve kabul görmesi için de birden Türkiye’deki Kürt
Nüfusunu yaklaşık 40 Milyona diye yaymağa başladılar. Türkiye’deki ekranlarda
PKK-Terörü ile ilgili oturumlarda belli köse yazarların, ekran profesörlerin bu
sayılara yakin değerler vermeleri bence çok büyük sorumsuzluktur.
GÜNEY
DOĞU, EKONOMİK YATIRIMLAR İÇİN DİPSİZ BİR FIÇIMI?
h.ozden
Fiili ve silahlı PKK-Terörünün hüküm
sürdüğü Güney Doğu Anadolu Ekonomik yatırımlar için dipsiz bir fıçıya benzemektedir.
Güney Doğudaki terör olayını bol keseden ekonomik paketlerde, secim yatırımları
ile de bitiremezsiniz, azaltamazsınız da! Tamamen aksine PKK- terörünü daha da
azdırırsınız, gençleri hepten kaybedebilirsinizde. Devlete olan güven de
zedelenir. Ve bu ekonomik paketler PKK propagandası için büyük koz olur.
PKK demez mi; bakin, Devlet sizi şimdiye
kadar hiç düşünmedi, buraya sizin yasam standartinizi yükseltmek için
yatırımlar yapmadı,… Bizim silahlı, kanlı mücadelemizle, baskınlarımızla devlet
sizi hatırlar oldu ve simdi sizleri yârdim paketleri ile kandırmak, uyutmak
istiyor. Daha fazla para icin daha fazla daha şiddetli, kanli eylemler için
bize katilin bize destek verin diye PKK Türkiye genelinde bağırmaz mi ,…
Batıdaki birçok yerleşim birimi Güney
doğudan işsizlik açısından çok daha berbat. Buradakilerde örgütlenip terör
estirip ekonomik paketler mi beklesinler! Ne kadar saçma değil mi?
Nedense diğer bir konudan bahsedilmiyor: Maalesef
Güney Doğu Anadolulu bazı Vatandaşlarımızın, oradaki çalışma ve dostluk
zihniyetleri biraz farklıdır. Onlar
hep beklemeğe, yârdim almağa yada haraç toplamağa, bağırıp, çağırmağa, yıkmağa
alıştırılmıştır. Beyinlerinden ziyade ağızları çok çalışır. Erkekleri ya
kahvede oturup uyuklarlarken yada biri birlerine masal hikâye anlatırlarken
kadınları kızları ağır işler altında ezilirler, Ocağın geçim yükünü kadınlar
taşırlar. Bunu ben, Doğu kökenli vatandaşlarımızın uzun bir süre zeytin
tarlalarımızda çalışmalarını gözlemlerimden çıkarmıyorum. Abdullah Öcalan’da, Bazı
Kürt Aydınları da yeri geldiğinde benzerlerini söylemekten kaçınmıyorlar. Güçlüye saygı duyarlar ve itaat ederler,
zayıflığınızı gördüklerinde sizden ya kaçarlar yada size saldırırlar. Sizden
para koparmak için sürü halinde üzerinize gelirler, tehditler savururlar.
Güvenilmezdirler, sizi gafil avlarlar ve satarlar!!.
Bu görüşlerimi arkadaşlarımızı,
akrabalarımızı kötülemek yada aşağılamak yada kızdırmak için yazmıyorum.
Benzerleri de kendi aralarında konuşuluyor ve tartışılıyor, kendileri de bu
kötü alışkanlıktan biri birlerinden şikâyetçidirler. Diğer taraftan bazı
gerçeklerin, diğer bir yönlerin bilinmesinde de her kez için yarar vardır.
(Beli bir usul içerisinde, kötü bir niyetle açığa vurulmadığı sürece, karşı
tarafa herhangi bir zarar vermeyecek şekilde birbirimizin eksik, hatalı, zayıf
yönlerimizi hatırlatıp, gösterip düzeltme isteminde alıngan davranılmamalıdır.)
Bu suretle ancak kendimizi düzeltmek için çalışabiliriz. Uzun bir
süre Doğu kökenli tayfalarla çalıştık biz onlardan bazı şeyler örgendik onlar
bizden bilhassa çalışmayı çalışarak para kazanmasını, hayat standartlarını
yükseltmesini öğrendiler!
Buradan suna varmak istiyorum, doğu
kökenli vatandaşlarımız terör estirerek, hep devlet yardımı bekleyerek
hayatlarını idame ettiremezler. Yoksulluklarının, geri kalmışlıklarının tek
sebebi devlet olamaz, biraz da kendilerinde aramaları gerekir. Birde
bakabilecekleri kadar çocuk doğursalar, kendileri de daha huzurlu ve mutlu
olacaklardır. Devletin ekonomik paketlerini ben boşuna görüyorum……..
…….
Ekonomik paketler ancak terör belası
bastırıldıktan sonra açılmalıdır. Aslında Güney doğu Anadolulu
Vatandaşlarımızın çok büyük is potansiyelleri bulunmaktadır.
Siyasilerin ikide bir Türk Kürt
kimliğinden gelişi güzel bahsetmeleri ve Kürt vatandaşlarımız sözcüğü ayrışmağa
yöneliktir!!!! Türkiye’de Türk ulusu
vardır, Türkiye’de Türk vatandaşı vardır. Türkiye’de yaşayan Laz,
Ermeni, Kürt, Arap, Süryani, Boşnak, Bulgar, Giritli v.d. hepsi Türkiye’de
birinci sınıf Türk vatandaşıdır, Bu ülkenin gelişmesinde, huzur ve güvenliğin
sağlanmasında ayni haklara ayni sorumluklara sahiptirler. Kimse kimsenin
ırkını, kimliğini, geçmişini sorgulama hakkına da sahip değildir.
Türkiye Toprakları üzerinde yasayan, kendi
ve gelecek nesillerinin geleceğini bu topraklar üzerinde gören, ay yıldızlı
bayrak altında, Türk ulusu çatısında birlesen her insan Türkiye cumhuriyeti
Vatandaşıdır. Her Türk vatandaşı bu ülkenin kanunların, yasalarına, nizamlarına
uymak zorundadır. Uymayanlar yada uymak istemeyenler
ayırım olmaksızın hak ettikleri cezayı de kabullenmeleri gerekiyor. Birlik ve
dirilikli bir güçlü Türkiye hepimizin ve her kesimin yararınadır…..
………….
Sözün Kisasi:
1. Batıda Doğuda Güneyde Kuzeyde, ülkenin her bir yanında
yurt dışında da birbirimizle iyi geçinmemiz hepimizin yararınadır. Bu vatan
hepimizin tapulu malidir,
2. Batıda hangi sebeple olursa olsun bir gurup diğer bir
gurubu dışlamamalıdır. Birbirimizi dışlayacağımız yerde birbirimizi
kazanmalıyız
3. Batıda ailece sülalece huzur ve güven için gelen Güney
doğulu vatandaşlarımıza sahip çıkmalıyız, daha hös görülü
davranmalıyız. Çocuklar ve gençler arasındaki münferit tartışmalar, kavgalar
büyütülmemelidir. Altınova`da ki olay bu boyutlara varmamalıydı. Gençlerin
Delikanlılığı arbedeye, Doğu Bati meselesine dönüştürülmemeli dir
4. Doğudaki vatandaşlarımızı tamamen
kaybetmemek için Batıya göç eden doğulu vatandaşlarımızı kazanmamız gerekiyor.
Onlara karşın önyargılı olmamalıyız.
5. Devlet Doğudaki insanları, gençleri ipe sapa gelmez
ekonomik paket programları ile kazanamaz, Gelişi güzel yapılan yatırımlarda
işsizliği azaltamaz. Sadece belli kişiler göstermelik yatırımlarla bundan
yararlanacaktır, daha evvelden birçok kez olduğu gibi.
6. Terörün önlenemediği, devletin söz
sahibi olamadığı bölgelerde büyük sanayi yatırımlara girişmek büyük bir risk
teşkil etmektedir;
A.
Yatırımlar için zaten gerekli alt yapı yoktur,
B.
Tesisin kurulması ve isletilmesinde güvenlik diğer bir sorun,
C.
Kalifiye, tecrübeli elemanı oraya çekemezsiniz,
D.
Girdi ve cıktı sürümleri için ulaşım problemi hem masraflı hem de güvensiz,
riskli.
E.
Bu şartlar altında endüstriyel ürünün pazar rekabet şansı yok denecek kadar az
olur
EKONOMİK PAKETLERLE NE YAPILABİLİR SORUSUNA
GELİNCE SU AN AKLA GELENLER:
a. Güney doğudaki üniversiteler acil
geliştirilsin, bilhassa teknik dallar, (makine, inşaat, teknik-prosez,
optik-lazer, gıda, tekstil v.b. ) ve hayvancılık ağırlıklı Ziraat ve
gıda fakültelerin bölümlerin açılmaları, Orada yöre sanayisi ile ortak kalkınma
projeleri üretebilecek teknik üniversiteler ve merkezi bilim araştırma
merkezleri açılmalıdır. Üniversiteler genelde bacasız fabrikalardır, kısa
sürede bölgenin kalkınmasına, kültürel gelişmesine, farklı zihniyetlerin
kaynaşmasına katkı sağlamaktadır.
b. Bunların yanında Polis ve subay turizm meslek okulları
buraya da kazandırılmalıdır.
c. Doğudaki üniversitelere güney doğulu öğrencilerimize
özel kontenjan ayrılması Liseyi ve dengi okulları en iyi notla bitirenlere ve
ilk 10 na girenlerin bu üniversitelere başvurdukları takdirde alınmaları.
d. Güney doğudaki bu teknik üniversitelerin doğudaki
kalkınma için alternatif projeler hazırlamalarını teşvik etmek, ve bu projeleri
hayata geçirmek.
e. Teknik üniversiteler, bilim araştırma
merkezleri oraya canlılık getirecektir, kaynaşmaya katkı sağlayacaktır,
f. Bu bölgede huzura güvenliğe kavuşunca zaten ic diş
yatırımcı buraya gelecektir
g. Bu üniversitelerde çalışacak idealist öğretim
elemanlarının bulunmasında sıkıntı çekilmeyecektir.
Ekonomik paket uygulaması için daha farklı alternatif
uygulamalar aşağıdaki gibi olabilir.
I. Yatırımların Güney doğuya yakin ve veya Güney doğu
içinde PKK etkinliğinin az olduğu bölgelere yapılması. Güney doğudaki belli
bölgelerdeki vatandaşlarımız bu is yerlerinde çalışmak üzere yerleştirilmeleri.
II. Güney doğuda PKK ya destek vermeyen Devlet yanında
olan vatandaşların eğitilerek is as sahibi yapılmaları, Farklı projeler
dahilinde bu Gerçekleştirilmeleridir. Vatandaşa iş aş projeleri kontrolü, beli
aşamalar altında verilmelidir. En basiti Bir Köyde insanların geçimi
hayvancılıkla ise, orada hayvancılığın geliştirilmesi projeleri ağırlık
kazanmalıdır bunun içinde yapılması gerekenler, örneğin, - Belli sayıdaki
vatandaşa canlı hayvan dağıtılmadan evvel hayvan bakicili hakkında
bilgilendirilmelidir, egitilmelidirler. - Oranın iklim şartlarına ve yasam
koşullarına uygun modern ahırlar inşa edilmelidir. – Belli bir vatandaş
gurubuna Sütü isleme, için yatırım desteği vermelidir. – Diğer bir
vatandaş gurubuna bölgesel ürünlerin içte ve dışta pazarlama olanağının kazandırılması
için belli süreli gerekli devlet desteği verilmelidir. Örneğin oradaki askeri
birliklerin okulların ihtiyacı bu yörenin üretimlerinden karşılanmalıdır –
Başka bir guruba yem sanayisinin geliştirilmesi, diğer bir guruba et mamullerin
islenmesi. –oradaki inşaat sektörü burada geliştirilecek is yeri projeleri ile
de gelisecektir. – bu haliyle de isa sürede turizm sektörü hotel v.b. bu
gelişmelerden nasibini alabilecektir. O bölgede komsu
ülkelerde, Ortadoğu ülkelerine, Arab ülkelerine lazım olabilecek sanayi ve
ziraatsal ürünlere de ağırlık verilebilir. Yurt dişi taşeron imalatı söz konusu
olabilir tabi ayrıntılar birden fazla uzman kişilerin bir araya gelerek
belirlenmesi gerekir.
III. Acil olarak yörenin ağaçlandırılması orada kolaylıkla
yetişebilen meyve agaclarin dikilmesi projesinde devlete bagli issiz
ailelerden en az fazla ikiser kisi olmak üzere asgari ücretle
çalıştırılmalıdır.
IV. Toplu konut idaresince hibe niteliğinde insan
sağlığına uygun tek katli konutların yapımı, bu konutlar daha sonra üç-dört
katına çıkılacak şekilde tasarlanarak temelleri atılmalıdır. ( Bu proje daha
sonra diğer bölge köylerine devem edilmelidir. Aslinda Türkiyeyi
ayakta tutun asil köylülerimiz cok daha iyi yasam kosullarina kavusmalari hepimizin
borcudur. Bu güne kadar onlar hep ucuz isci amele olarak calistirilmistir,
kimse bunların hakkini hatirlamak istememistir. …
…………
……………………
________________________________
dr. husso
Konu ile ilgili bir olayı kısa anlatayım!
Bundan yaklaşık 10 sene evvel Uşak`tan İzmir`e otobüsle gelirken, Salihliye
yakin yoldan birileri otobüse biniyor bunlardan biride yanımdaki boş koltuğa
oturuyor. Kısa bir tanışma sohbetinden sonra benim Balıkesirli olduğumu
öğrenince, kendiside Balıkesir Ayvalıkta 4-5 sene kaldığını cundada kişin
zeytinde, yazın ise midye toplamada, gazinolarda çalıştığını söyledi. Cunda da
kimde çalıştığını söyleyince kendi deyimiyle Emin Ağada (yani agbimin yanında)
çalıştığını söyledi. Beni tanımadığı, hatırlamadığı için ona; Nasıl Emin ağadan
memnun muydunuz diye sorduğumda, bana bizi iyi ve çok çalıştırdığını, paramızı
aksatmadan, zamanında eksiksiz ödediğini, bizimle ilgilendiğini, bizle beraber
bizden fazla çok çalıştığını, birçok işi koşturduğunu, çok çalışkan ve zengin
olduğunu,.. söyledi. En önemlisi, benim daha da hoşuma giden biz çalışmayı
ondan örgendik. Bize denizi, midye toplamağı öğretti, kısa sürede çok para
kazanmamızı sağladı. Ondan cesaret alarak ben buralarda ailemle yerleşip tarla
icarlayarak kendi işimde çalışıyorum.,…
Sonuç:
Her insan emeğinin, çabalarının karşılığını aldığı
sürece kendini iyileştirir, motivasyonu yükselir, kendini yenileyebilir, uyum
içinde çalışır, üretir.
__________________________
TÜRK SİLAHLARI KUVVETLERİ DAHA DA GÜÇLÜDÜR!
Son beş yıldır süre gelen ve son yıllarda Ergenekon la
gerekse de PKK-Terörü ve Kürdistan sorunu ile zaman, zaman doruğa çıkan olumsuz
üzücü gelişmeler, olaylar karşısında
Türk silahlı Kuvvetleri, TSK çok üstün bir performans göstermiştir.
Yıpranmamıştır, tamamen aksine daha da güçlenmiştir ve dimdik, dipdiri ve
disiplinli karmaşık, zor görevlerinin başındadır.
Ne AKP hükümetinin şeriat yanlısı kurumsal kadrolaşması gibi endişe verici
bazı icraatları, nede muhalefetin ve belli bir çıkar grubun askeri darbe
beklentileri Silahlı Kuvvetlerini geleneksel doğru çizgisinden saptırmamıştır
gelecekte de saptırmayacaktır. Bazı siyasilerin, hükümetin kötü endişe verici
icraatlarının faturasını, TSK´ya ödetme, yükleme girişimleri dahi; hatta
hükümeti sessiz şeriat darbe girişimlerine zorlayan beynikörler bile Türk
Silahlı Kuvvetlerini çileden çıkartamamıştır!
Partiler ve ihtiraslar üstü güçlü, disiplinli TSK; her kesin, can, mal güvenliği ve huzuru yararınadır. Şeriat yanlısı
kadrolaşma ile despotlaştırılarak güçlendirilen polisiye güçlerini, istihbarat
birimlerini, orta ve yüksek öğretim kurumlarını, parti güdümlü yargıyı, savcı
ve hâkimleri TSK´ya karşın kullanılmasını akli selim çoğunluk Türk Vatandaşı
gibi bende endişe verici olarak görüyorum.
Partinin
ve şeriat piyonlarının kamuoyunda kıs, kıs gülerek, alay edercesine yargı bağımsızdır, yargı doğru kararı verir, hukuk devleti gibi sloganları çok saçma buluyorum. Türkiye’de Hukuk devleti aksaksız, Adalet sistemi adil
hiç bir zaman çalışmadı, Türkiye’de yargı; savcılar ve hâkimler hep güçlünün, paralının
lehine, hükümet partisinin güdümünde kararlar vermiştir...
TÜRKİYE’DEKİ ADALET, YARGI SİSTEMİ; PİSLİKLERİ,
CANİLERİ KAMUOYUNDA AKLAMAK VE ÜNLERİNE VE ŞANLARINA ÜN VE ŞAN KATMAKTAN BAŞKA
BİR İŞE YARAMIYOR.
Türkiye´de yargı bağımsızdır sözüne kargalar dahil, meydani bos bulan
sıçanlar dahi gülerler. (Başbakan ben devletin savcıyım diye kamuoyunda herkese
meydan okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta Adalet bakanlığı, hükümet
güdümlü cumhuriyet savcılarını ve hakimleri belirliyor, atıyorsa; o ülkede adil hukuktan ve bağımsız yargıdan,
demokrasiden bahsetmek saçmalıktır.
Türk silahlı kuvvetleri, tüm endişe verici ve üzücü olaylar karşısında
yıpranmamıştır, tamamen aksine Türk
Silahlı Kuvvetleri daha da kuvvetlenmiştir.
Çok daha iyi bir görüş alanına sahip olmuştur! Çoğunluk halkın gözü önünde en saygın ve güvenilen
kurumudur.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN,
ULUSUNUN, ÜLKESİNİN MENFAATLERİ, HAYATİ ÇIKARLARI GEREĞİ; KİMSENİN, HİÇ BİR
KURUMUN HİÇ BİR DEVLETİNİN DİREKTİFLERİNE, BASKILARINA, TEHDİTLERİNE
BAKMAKSIZIN, YAPILMASI GEREKENİ EN İYİ ŞEKİLDE, ERİNDEN TA GENERALİNE KADAR
YAPMIŞTIR, GELECEKTE DE YAPACAKTIR.
Benim bundan hiç bir zaman en ufak kuşkum olmamıştır.
Bir vatandaş olarak benim değerlendirmelerim,
görüşlerim bu yöndedir. Kamu
oyunda TSK ile ilgili art niyetli, yıpratma maksatlı ve bazı saftiriklerin
olumsuz yorum ve görüşlerine ben katılmıyorum. (İzmir, Ocak 2009 dr
husso)
·
DEMİREL’İN çok güzel bir sözü vardır;
“TÜRKİYE’DE EN ÖNEMLİ KURUM, TSK’DIR. ALLAH
KORUSUN, TSK BİR ZAAFA UĞRAR, BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE BÖLÜNÜR.”
Bu çok doğru bir sözdür. Başta PKK, Şeriatçılar,
Radikal Dinciler, Ermeni-Sporası, Rumlar şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar,
Ergenekonu da kullanıyorlar, savcıları da etkiliyorlar. Demokrasi, adalet,
hukuk devleti, yargı bağımsızlığı safsataları ile ve içimizdeki dinci
kincilerle, prof. Unvanlı satiriklerle, uçuklarla, hindi kafalı, tımarhane
kaçkını yazar çizer yorumcuların, satılmış zavallıların katkıları ile de TSK’yı
bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar.
·
Yazmaktan korkmadığım
fakat felaket tellallığı diye çekindiğim bir iki önyargısız, tarafsız
düşüncemi, fikrimi burada belirtmek istiyorum, tartışmaya sunmak istiyorum (
bazı olayların farklı acılardan görülmesinde ve değerlendirilmesinde yarar
vardır.
- AKP Türkiye için bir şansızlık, … Daha berbat olanı ise; AKP´nin alternatifinin
olmamasıdır, muhalefetin zayıflığıdır,..
- AKP ile Türkiye, iyileştirme dönüşümü olmayan bir
siyasi felakete, kurtarılması güç bir siyasi bataklığa, siyasi kaosa, iç savaşa
doğru, iki adim ileri bir adım geri, “Mehter-Taktiği” ile yol almaktadır!
- Camiler, İmamlar AKP´nin lehine, şeriat düzenine
çalışıyorlar. Türkiye’deki
Camiler, Ortadoguda görülen bir yapılaşmaya girmiştir. Şeriat
düzenin yuvası haline getirildiler, Orada artik hükümet yanlısı siyaset
yapılıyor, Tebberu yardımları altında halk soyulmağa, belli bir miktarlarda
şeriat yanlıların eğitime, yardımına harcanıyor, yurt dışındaki şeriat
yanlıları destekleniyor. ( Camilerde
hangi nedenle olursa olsun para toplanması yasaklanmalıdır, Diyanet
başkanlığının 10 bakanlığının üzerinde bir bütçesi vardır, gerekli para buradan
istenmelidir.)
Cuma namazı sonrası çıkışlarında Türkiye genelinde
sık, sık yapılan eylemler, protestolar ve dini konuların tartışılması adi
altında yapılan toplantılara davetler camilerdeki siyasi örgütlenmenin en büyük
ispatidir. Ta TRT ´ye kadar bulasan dini konularda ileri geri tartışma,
bilgilendirme programları, Arap masalları, hikâyeleri anlatımları da AKP ´nin
rejim değişikliğinin belirtileridir! O kadar dini TV-kanalları çoğaldı ki,
bunlar nerden finans edildiği ve ne ise yaradıkları sorularını akla
getirtiyorlar. Mübarekler Türkiye’de dini konulara ve hikâye ve masallarına
ayrılan zaman ve paranın çok azını dünyadaki teknolojik gelişmelere ayırsalar,
Müslüman kardeşlerimize çok daha yararlı olacaklardır. Bu kanallarda Bilim
konusunda uzman bilim adamlarına hiç yer vermezler, Ağızlarından kin, tehdit,
nefret, korku salan radikal imamları konuştururlar…..
Bu olumsuzlukları görmek için sadece AKP hükümetinin
yürüttüğü kadrolaşma faaliyetlerini, belli kritik görevlere atadığı kişilerin
özgeçmişlerini ve insanların İslam dini inançları üzerine yapılan siyaseti ve
iç dış borç yükünü ve AKP karşıtı kişilerin başlarına gelenleri incelemeniz
yeterli olacaktır…
Kişilikleri, önyargıları, hedefleri, amaçları hiç
değişmemiştir, sadece taktikleri, hedefe ulaşma yöntemlerini
değiştirmişlerdir.
(21. Yüzyılda Türkiye´nin kaderi bu
olmamalıdır… Türkiye´deki gereksiz siyasi çekişmeler, ihtiraslar
ülkeyi daha da yoksullaştırıyor.)
Ergenekon davası bu boyutta olmamalıydı;
adil, hızlı, gizlilik içinde çok daha profesyonelce ve partiler üstü
bu dava sürdürülmeliydi.
Gösteriye, şova ve şeriat düzeni, dincilerin tehdit ve
yıldırma kozuna dönüşmemeliydi. Ergenekon davasını bu hale çevirenlerden,
bilgisizlikleri, taraflı tutumları ve bir çok insanin hatta bir ömür boyu
devlete hizmet etmiş önemli görevlerin sorumluğunu başarı ile yürütmüş
insanların manen ve bedenen mağdur olmalarına sebep olan basta Hükümetin ilgili
bakanlığın ve ilgili cumhuriyet savcılarından hesap vermeleri istenmelidir.
Mağdurların direnç göstererek polis karakollarında ve savcıların önünde susma
hakkini kullanarak onların davadaki ciddiyetsiz tutumlarını protest etmeleri
gerekirdi ve insan hakları mahkemesine grup halinde başvurmaları gerekirdi,
Mağduriyetlerini, AKP güdümlü yargının keyfi tutumunu Avrupa Birliğinin
kamuoyuna duyurmaları Avrupa birliği parlamenterlerin bilgilendirmeleri
gerekirdi. Muhalefetin ve sivil örgütlerin bu rezillik karşısında
daha fazla pasif kalmamaları gerekirdi, çünkü sıra onlarada daha feci şekilde
gelecektir. Türkiye’nin bunca ekonomik ve siyasi problemi dururken bu rezilliğe
odaklanmasının hesabi ileride faillerinden mutlaka sorulmalıdır. İlgili
savcıların, hakimlerin bu davanın hakkından gelemeyecekleri, taraflı tutumları
açıkça ortaya çıkmıştır, bu görevden alınmaları gerekirdi
Görevi suiistimaller, suca iştirak edenler kim
olursa olsunlar, ister bey olsun, ister general, isterse başkanda olsun ve kaç
kişi olursa olsunlar adil yargılanmaları ve cezalandırılmaları taraftarıyımdır!
Bu haliyle şova, dincilerin intikamına çevrilmemeliydi.
SİVRİ ZEKALILAR HİÇ DÜŞÜNMEZLER Mİ ;?
- ÖMÜR BOYU DEVLETE HİZMET ETMİŞ, KUVVET KOMUTANLIĞI VE ORDU
KOMUTANLIĞI GİBİ ÖNEMLİ VE EN ÜST MAKAMLARDA SORUMLULUK ALARAK GÖREVLERİNİ
BAŞARİ İLE ÜSTLENMİŞ İNSANLARIN, EMEKLİLERİN DEVLETE İHANET ETMESİNİ NASIL AKLA
SIĞDIRIYORLAR.
- EĞER BAZI KİŞİLER AKP´YE KARŞIN ÖRGÜTLENME İHTİYACINI DUYMUŞLARSA, BUNDA
AKP´NİN ENDİŞE VERİCİ İCRAATLARINDA HİÇ Mİ HİÇ SUCU YOK, YARGI HUKUK SİSTEMİNİN
HİÇ Mİ HİÇ SUCU YOK
– HANGİ NEDENLE ONLARI YAKA PAÇA, GECE YARILARI YATAKLARINDAN
UYANDIRIP NEZARETHANEYE ALIYORLAR VE ONLARIN ÖZELLERİNİ DİNCİ BASINA, TARİKATLARA
BİLDİRİYORLAR?
- ADAMİ İPE SAPMAZ İSTİHBARATLARLA ERGENEKON ÖRGÜTÜN FİNANSMANI
DİYE SAĞLIKLI NEZARETE ALIYORLAR, YASAL BİR SÜRE İÇİNDE MAHKEME ÖNÜNE ÇIKARMIYORLAR,
ADAMI MADDİ VE MANEVİ SIKINTI VE STRESTEN HASTA OLMASINA SEBEBİYET VERİYORLAR,
TOPLUMDA HAYALİ SUÇLARLA ONU SIFIRLIYORLAR, DAHA SONRA ONUN CENAZESİNİ AİLESİNE
VERİYORLAR. DAHA SONRA ADAMIN CENAZESİNİ KALDIRACAK BEŞ KURUŞLARI OLMADIĞI
KAMUOYUNDA DOĞRULANIYOR.
BU REZİLLİĞİN, VİCDANSIZLIĞIN, ALLAHSIZLIĞIN GÖREVİ SUİİSTİMALİN HESABİNİ
VERMELERİ GEREKİRKEN, ECELİ BÖYLE İMİŞ DEMEKLE OLAYI ÖRTBAS EDİYORLAR. İPE
SAPMA GELMEZ, HAYALİ, SENARYOLU HABER VE İSTİHBARATLARLA KUVVET KOMUTANLIĞI YAPMIŞ
EMEKLİ HASTA PAŞAYI APAR TOPAR TUTUKLAYARAK NEZARETHANEDE YATALAK OLMASINA,
HAFIZASININ KAYBOLMASINA NEDEN OLMUŞLAR, PAŞAYI BERBAT ETMİŞLER.. BÖYLE
ADALET Mİ OLUR, BÖYLE HAK VE HUKUK DEMOKRATİK DEVLETİ Mİ OLUR, BÖYLE HÜKÜMET Mİ
OLUR? BU VİCDANSIZLIĞIN, SORUMSUZLUĞUN, REZİLLİĞİN HESABİ BU DÜNYADA DA, ÖBÜR DÜNYADA
DA MUTLAKA İSTENECEKTİR,
TÜRKİYE´DEKİ, YURT DIŞINDAKİ SİVİL ÖRGÜTLER,
SENDİKALAR, DEMOKRATLAR, TÜSİAT, İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI, YAZARÇİZERLER,
NEDEN SUSKUN, KORKAK, PISIRIK KALIYORLAR, EYLEMSİZLER!
(Bakin, bir paşanın tutuklanmadan çok daha evvel bu
paşanın genç subaylara AKP hükümeti aleyhine mektuplar gönderdiğini, genç
subayları darbeye tevsik ettiğini, bu paşa hakkında çok kötü sözler
söylenildiğini bir tarikatçıdan öğrenmiştim. Bu paşanın tutuklanması benim için
hiç sürpriz olmamıştı. Bazı emekli subayların, paşaların AKP hükümetinin
icraatından rahatsızlık duydukları, Türkiye´yi karanlık günler beklediğini bu
nedenle de darbe beklentisi içine girdiklerini ben gibi sokaktaki adamda
biliyor, fakat bunları ciddiye almıyordu. İsim vermeden örnek mi istiyorsunuz;
Turistik bir kıyı ilçesinde eski belediye başkanı tanıdık bir iki pasa ile yaz
tatillerinde lokalde bir araya gelip, etrafındakilerle darbe girimleri hakkında
sohbet şeklinde ciddi, ciddi yüksek sesle konuşuyorlardı ve darbeden sonra
tekrar belediye başkanı olacağı beklentisine de girmiş… bunu bilmeyen çok az
kişi vardır, hatta bunlarla dalga geçenlerde vardı!)
- Ergenekon
konusu ile diğer bir bakış acısı:
- AKP hükümetinin şeriat yanlısı kadrolaşma
ve benzeri vukuatlardan bende dâhil birçok kişi basta emekli askerler, tedirgin
olmaktadırlar, endişe duymaktadırlar, üzüntü
duymaktadırlar. Türkiye’deki parti, secim ve aday olma yasaları,
kültürü, çoğunluk seçmenlerde gözlen demokratik bilinçsizlik, ciddiyetsizlik
v.b. Bazı kesimlerde laik demokratik cumhuriyet rejimi konusunda mevcut
kaygıları daha da artırmaktadır.
- Bazı kesimlerde bu nedenlerden dolayı AKP`den
kurtulmanın tek çözüm olarak darbe fikri ortaya çıkması ve az da olsa destek
görmesini ben normal görüyorum. AKP hükümetinin icraatlarında, vukuatlarında
hiç mi hiç suç yok. Bazı duyarlı insanların bu gidişattan üzüntü duymaları,
kaygı duymaları, bu gidişata karşın bir şeyler yapma, örgütlenme girişimleri
çok doğaldır ve bu tür girişimler aslında ulus olmanın, olmasa
olmazlarındandır.
ÜLKEDEKİ OLUMSUZ SİYASİ ORTAMDAN VE ÇEVRELERİNDEKİ
YALAKLARDAN CESARET ALAN TAYYİP ERDOĞAN BAŞKANLIĞINDAKİ AKP HÜKÜMETİ BEN İSTEDİĞİMİ
YAPARIM, DEĞİŞTİRİRİM, DİNE DAYALI İRANSI DEVLET SİSTEMİNİ TÜRKİYE´YE GETİRİRİM
DİYE HAREKET EDERSE, TABİİ Kİ BUNA BİR KISIM İNSANLAR KARŞI GELECEKLERDİR, HER
TÜRLÜ OLANAĞI YASA DIŞI UYGULAMALARI DA KULLANACAKLARDIR.
(HUKUK DEVLETİ, YARGI ÇALIŞMADIĞI SÜRECE DARBE GİRİŞİMLERİ DARBE BEKLENTİLERİ
HEP GÜNDEME GELECEKTİR, 21. YÜZYIL TÜRKİYE´ SİNDE 400 KİŞİLİK BİR MECLİS
YANINDA 150 KİŞİLİK BİR SENATONUN BULUNMASINDA YARAR VARDIR).
BURADA HATIRLATMAKTA YARAR VARDIR.
MİLYONLARCA İNSANİN TELEF OLMASINA NEDEN OLAN HİTTLER DE DEMOKRATİK SEÇİMLERLE
MECLİSE GİRMİŞ, KENDİ DESPOT REJİMİ KURMUŞTUR. IRANDA DA BENZERİ ŞEKİLDE, SAH
REJİMİ DEVRİLEREK, DEMOKRATİK SEÇİMLERLE MUALLALAR MECLİSE GİRMİŞLERDİR.
(İRAN’DAKİ MUALLALAR
REJİMİ TÜRKİYE’DE UYGULANMASI İMKANSIZDIR. BUNUN EN BÜYÜK
NEDENİ İSE; TÜRKİYE, NİN İRAN’DAKİ GİBİ ÇOK ZENGİN PETROL VE DOĞAL GAZ
REZERVLERİNDEN BÜYÜK GELİRİ OLMAYIŞIDIR. MULLALAR REJİMİ BU GELİRLERLE
AYAKTA DURABİLMEKTEDİR, BU GELİRLERLE DEVLET VE KAMU HARCAMALARI KARŞILANMAKTADIR
VE İNSANLARIN İHTİYAÇLARI TEDARİK EDİLMEKTEDİR. Türkiye’de ise devlet ve kamu
harcamaları toplanan vergilerden karşılanmaktadır. Laik Türkiye cumhuriyeti çok
büyük sıkıntılar, yokluklar, güçlükler altından kalkarak, Petrol zengini şah
rejimlerinden ve molla rejimlerinden Arap diktatörlük rejimlerinden kat, kat
ileri yol almıştır, kendi ayakları üzerinde durur ve yurt dışına teknoloji
satar, fabrika kurar hale gelmiştir…. )
DİĞER BİR GERÇEK TE HERKES TARAFINDAN BİLİNMEKTEDİR; HÜKÜMET
DEĞİŞİKLİĞİ İLE ÇIKARLARI BOZULAN BELLİ KESİMLER, HALK DESTEK GÜCÜ ZAYIF SİYASİLER, MAFYA,
BAZI ÖRGÜTLER DE ASKERİ DARBEYE ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN HER TÜRLÜ OLANAĞI DEĞERLENDİRİRLER. ASKERİ ORDUYU KENDİ TARAFLARINA ÇEKMEK İÇİN DE EMEKLİ
PAŞALARI, SUBAYLARI KULLANMAK İSTERLER. EMEKLİ PAŞALARIN, SUBAYLARIN KIŞLA DIŞI
TECRÜBESİZLİKLERİNDEN VE İYİ NİYETLERİNDEN, DERİN VATAN AŞKINDAN YARARLANMAK İSTERLER…..
Tüm bunlar devlet olmanın ortaya çıkardığı gerçeklerdir. 21 yüzyıl
Türkiye’sinde bu tür sorunların üstesinden askeri darbelerden evvel birlik
içinde olmakla ve mevcut anayasal düzeni içerisinde bağımsız, tecrübeli,
bilgili yargı mekanizmalarının devreye sokulması ile halledilirler.
Türkiye’nin iç dinamikleri bu tür sorunların üstesinden geleceğin konusunda
benim hiç şüphem yoktur.
(İzmir, Ocak 2009 dr husso)
ERGENEKONUN OLUMLU YÖNLERİ!
dr. husso
Ergenekonun olumlu yönlerinin önem sırası
gözetilmeden sıralanması:
- Kendilerini dokunulmaz sayan, kendilerini toplumda
sıradışı gören, sanan havalı siyasilerin, bürokratların, paşaların, kuvvet
komutanlarının, yazar, çizerlerin, medyatik kahramanların, parti başkanlarının,
mafya babalarının, istihbaratçıların v.d. dokunulmasıdır, havalarının ne kadar
boş olduğunun anlaşılmasıdır!
- Kendilerini dokunulmaz sayan, kendilerini toplumda
sıradışı gören, sanan havalı siyasilerin, bürokratların, paşaların, kuvvet
komutanlarının, yazar, çizerlerin, medyatik kahramanların, parti başkanlarının,
mafya babalarının, istihbaratçıların v.d. dokunulmasıdır ve boylarının
foslarının ölçüsünü almalarıdır. Acaba neden?
- Tutuklandıklarında kimseler; ne
şakşakçıları, ne yakınları arkadaşları, ne kurumları, başta ne silahlı
kuvvetleri, ne Genel Kurmay ne Silah arkadaşları ne mesai arkadaşları; nede
bekledikleri, güvendikleri halk kitleleri, sivil örgütleri, İnsan hakları
savunucuları, örgütleri, Avrupa parlamentosu, ABD, nede medyatik
dostları, patronları, v.d. kıllarını dahi kıpırdatmışlardır. Acaba neden?
- Aylardır tutuklu bulunmalarına ve sorgulanmalarına ve
suçlanmalarına rağmen, neredeyse hapishanede unutuldular, çürümeğe
bırakıldılar. Acaba neden?
- Meydanlarda, ekranlarda kükreyenlerin, atıp
tutanların, hadi gelin sıkıysa tutuklayın da görelim diye meydan okuyanların
ismi lazım değil malumların başta Tuncay Özkan’ ın şimdilerde içerideki
hallerine hallerine bakın. Acaba neden?
- Meydanlarda, ekranlarda kükreyenlerin, atıp
tutanların, hadi gelin tutuklayın da görelim diye meydan okuyanların başta ismi
lazım değil malumların biz kaç kışıyız oldukları, gerçek sıfır sayıları ortaya
çıkmıştır. Acaba neden?
- O Ergenekon tutukluları içerisinde Türkiye ye zarar
veren ve parçalanması için her türlü silahlı ve sıyası faaliyette bulunan, bir
çok insanın ölümüne, sakat kalmasına sebep olan bir iki PKK yanlısı
veya ismi lazım değil parti siyasetçileri bulunsaydı, yada ismi lazım değil
sanatçılar, edebiyatçılar olsaydı, Türkiye de yer yerinden oynardı. Malum Avrupa
Parlamenterleri demeçler üzerine demeçler verirlerdi Türkiye ye gelip
mahkemelerde gözlemci olarak bulunurlardı, Türkiye’yi tehdit ederlerdi, ambargo
uygulanmasını isterlerdi, Avrupa birliğine giriş müzakerelerini askıya
alırlardı. Türkiye’nin adaylığını iptal ederlerdi… Türkiye’de ve Avrupa
ülkelerinde her hafta sonu gösteriler düzenlenirdi. Hâkimler, savcılar adalet
bakanlığı, hükümet üyeleri ve yakınları tehdit edilirlerdi, kazaya kurban
getirirlerdi, …
Ordu,
medya ve medya patronları, TÜSİAD, ileri gelen patronlar, Amnesty intertional ABD v.d.
Hükümete baskı uygularlardı. Aceba neden? Bu çifte standart mı?
Acaba neden?
Acaba nedenlerinin yanıtlarını bulmağa
çalışsın. Aşağıdaki ipuçlarını dikkate alabilirisiniz:
- Düşenin dostu olmaz yada bulunmaz derler.
- Güçlünün, iktidarın, iyi organize edilmiş örgütlerin
arkasında destek, halk kitleleri bulunur.
- Gelişmişlik düzeyi sekteye uğramış kişi ve toplumlar
tehlikelidir, güvenilmezdir.
- KENDİNİ VE BAŞKALARINI DÜŞÜNMEYENLERİ, KENDİNDEN VE ÇEVRESİNDEN
BAŞKALARINI HOR GÖRENLERİ, KİBİRLİLERİ, ARİSTOKRAT, BURJUVAZİ KAFALILARI, KİŞİSEL
ÇIKARLARI UĞRUNA BAŞKALARINI SATANLARI, TOLUMUN VE ÜLKENİN GERÇEK SORUNLARINI
UNUTANLARI, TOPLUMUN HALKIN DESTEĞİNİ, DAYANIŞMASINI, GÜVENİNİ SUİİSTİMAL
EDENLERİ, GÖREVLENDİRİLDİĞİ MEVKİDE MAKAMDA KENDİNDEN GEÇENLERİ VE BENZERLERİNİ; BAŞKALARI,
BU TOPLUM, BU HALK NE DİYE DÜŞÜNSÜN, DAYANIŞMA GÖSTERSİN, DESTEK VERSİN,
ARKALARINDA BULUNSUN…..
BİR ULUS NASIL YOK EDİLİR? YADA SÖMÜRÜLÜR?
BİR DEVLET NASIL SABOTE EDİLİR? BİR ÜLKE
NASIL PARCALANIR?
HAYIR, TANKA, ASKERE DE GEREK YOKTUR! ÇOK
ÇOK BASİT;
A) DEVLET MEKANİZMASININ İÇİNE GİR,
VE ÇOGALARAK, BİRLİKTELİGİ SAGLAYARAK KUVVETLEN
B) DEVLET MEKANİZMASININ ÖNEMLİ MEVKİLERİNE
SIZ, ELE GECİR, ALINAN KARARLARDA, CIKARILAN YASALARDA SÖZ SAHİBİ VE
ETKİLİ OL,..
ıslevı uygulamayı, prosedürü hızlandırmak
ıcınde:
- Basta medya patronlarını ve yazar ve yorumcularını
kazan yada satın al yada korkut zada devre dısı bırak
- Ilerıde tepkı verecek, sorun cıkaracak
önemlı sahsıyetlerı kendı hukuk kurallarına göre yargılayarak zarara sokarak
sındırerek baskı altında ve hasta ederek bunalıma düsürerek devre dısı bırak
- Ülkenın ekonomısını sabote et, zarara sok, borclandır,
bagımlı hale sok,
- Ulusu yoksullastır, fakırlestır,
- Ulusal degerlerını yozlastır
- Yeni kımlıkler ortaya cıkar
Bu yöntemi ‘Sız, böl, parcala, sömür, yok et yada kullan’ asırlardır, Batılılar başta İngilizler büyük bir
başarı ile uyguluyorlardır. Geri kalmış ülkeleri kendi çıkarları ugruna
kullanıyorlardır, sömürüyorlardır
...................
Aynı yöntemle devletin ülkenin
kurumlarıda, kuruluşlarıda, dernekleride, partileride belli çıkarlar için ele
geçirilirler, berbat edilirler.....
Farklı basıt bır örnek: 80 Yıllarına kadar
Almanyada sosyal amaclı uyum ıcınde ve cok faydalı calısan dernekler vardı. Bu
Türk sosyal derneklerden bırı de Frankfurta ıdı! 12 Eylül darbesınden Almanya
kacanlar, daha sonra ekonomık agırlıklı Kürt kökenlı ilticacilar ve
yobazlar teker teker bu derneklerı kendı kışısel ve örgütsel emellerı ıcın ele
gecirdiler. (Türk ıscılerı ve Türkıyeye baglı güclü az
sayıdakı Türk derneklerı yerıne, Zayıf cok sayıdakı ve bırıbırıne
zıt, ayrılıkcı derneklerın olusması Almayanın ve ıstıhbaratının arzusu ıdı,
tabıatıyla. Ve bu derneklerın Almanyaya, Almanlara zarar vermedıgı sürece
faaliyetlerıne göz yumuluyordu. Alman iç ıstıhbaratı o denlı güclü
ki, bırakın sınırdan ıcrı gıren her yabancının ne ettıgını kaydetmelerini,
kendı vatandaslarının hareket sahalarını dahı takıp edebılıyorlar. Ilk basta
her bınaya, ıs yerıne, konuta kımın gırıp cıktıgından, hausmeısterler ve
bekcıler ve merkızı kameralar vasıtasıyla ve dördünçü muhbırlerı
vasıtasıyla anında haberdar oluyorlar, an ve an takıp edebılıyorlar!)
.............................
21. Yüzyılda, Türkiye yaratılan Kürt
sorunu ile parcalanarak bir kargaşaya, bataklıga sürüklenmektedir;
Gözgöre; demokrasi, insan hakları
adına, Avrupa birliği ugruna yapılmaktadır.
Ve bizler, bir çoklarımız bu prosedüre
seyirci bicare kalmaktayız!.
Halk mı?
- Halkın bır kısmı işsizlik ve bogaz derdınde,
- Bir kısmı kredi kartların borcu altında
perısan,...
- Cok az bır kısmıda karı, oglan yeme derdınde
- Cok cok az bır kısmıda devlete kazık atma derdınde
- Cok cok az bır kısmıda cennet ve cehennem derdınde
.............................
Kale distan degil, kale icten kolaylıkla
cokertilir ve ele gecirilir.
Türkiyedeki bu olumsuz gelişmelere,
Türkiyenin adim adim bölünme ve parcalanma sürecine daha fazla seyirci ve
suskun kalmak, emanete büyük hiyanetliktir,.......
Türkiyede Medya, Medya Olmaktan Çıkmıştır.
Türkiyede medya, medya olmaktan çıkmıştır. Ülkenin
çıkarlarından ziyade,
patronların, örgütlerin, partilerin çıkarlarını
savunan,
tetikçiliğini yapan etkili bir araç haline
getirilmiştir.
Türkiyedeki sayılı ismi cismi lazım degiller; medyatik
halk kahramanları, halkın vatandaşın sorunlarından
haklarından, çıkarlarından ziyade; tetikçilikle,
yagçılıkla servetlerine servetler, ünlerine ün ve reytinglerine
reyting katmışlardır......
Inanmıyorsanız haberlerini, yazılarını,
programlarnı yorumlarını inceleyin, müthiş servetlerini
araştırın!!
Daha dün ismi cismi lazim degil ileri
zekalının biri;.
Daha içerigi, ayrıntıları bilinmeden, kamu oyunda
tartışılmadan bir umudu nasıl da körü körüne savunuyor.
Türkiye öylesine önemli bir
fırsatı yakalamış ki onu görmemezlikten gelemezmiş!!!
Neymiş bu firsatlar ? Bunları
açıkça yazamızor ve yorumlayamıyor. Zaten kendisi de ne olduklarını bilmez.
Köse yazısında ve haber
ekranındakı yayınında teröristleri, canileri bebek
katıllerını aklamak ve geçiçi bagımsız Kurdistan eyaletinin
kurulmasını üstün körü savunuyor. Buna sıcak bakmayanları,
karşıt düşünenleri ise aşagılama cüretine kapılıyor.
Türkiye 25 yıldan beri PKK terörü ile mücadele
ediyor ve on binlerce şehit verdiyse, ve PKK şehirlerde hala destek
buluyorsa, ...
Bunların tek sorumluları ödün üstüne ödün veren
siyasilerdir.
Alıştıra alıştıra Türkiye’nin üçte bir topraklarında Kurdistan
devletini kuruyorlar.
Buna karşın
çıkanları basaşarılı bir şekilde; sanaryolu, hayali
suclamlarlarla, hukuk dışı iddialarla, dıştan kumandalı
yöntemlerle; birer, birer yakalayıp yargılıyorlar,
sindiriyorlar, toplumda hiçe sayiyorlar yani etkisiz hale
getiriyorlar…
….. Ömürlerini devlete adamıs, basarılı hızmetler
vermıs ınsanları, adi terrorist, canı muamelesı ıle sabahın erken saatlerınde
yataklarından kaldırıp arama adı altında onları asagılamaga calısıyorlar.
Aylarca hatta ıclerınden bazılarını yıllarca hayalı, sanaryolu ıddıalarla ıpe
sapa gelmez hukuk dısı ıhbarlarla halkım önüne cıkarmadan yargılıyorlar,
cezalandırıyorlar……
Sucları, mevcut hükümetı devırmek ıcın
darbe hazırlamak ve örgüt kurmak mıs… Mevcut hükümete karsın darbe hazırlamak yerıne
mevcut devlete düzenını yıkmak ıcın darbe hazırlamak ve örgüt kurmaktan
bahsediliyor. Bellı bır kısım ıse; hukuk dısı tutuklamaları, hayalı delıllere
dayandırarak yerınde buluyor, Ülkenın gelecegı ıcın olumlu
degerlendırıyorlar….
Hazretler, her seyı cok bılmısler konunun dıger bir
yüzünden bakamıyorlar, tarafsız ve önyargısız aklı selım degerlendımege
gıdemıyorlar….
Yahu! Ülkeye, devlete hızmetle ömrünü vemıs, ödüller
almıs, çok önemli mevkılere gelmiş kısıler ve mılyonlarca kışı mevcut hükümetın
içraatlarından, şerıat yanlısı düzeni uygulamlarından endıse duyuyorlarsa, bunu
acıkca söylüyorlarsa, bundan devletın ve mevcut hükümetin hıc mı hıc
sorumlugu yoktur? Kendılerını ve hükümetin endişe veriçi bulunan
icraatları neden tartısılmıyor degerlendırılmıyor…
Türkiyede Silahlı kuvetler dısında basarılı bir darbe
yapabıleck hıc bır kurum yoktur. Türk sılahlı kuvvetlerı de hıc bır zaman darbe
yanlısı olmamıstır. Anayasanın ve tarıhsel görevı, sorumlulugu geregı ülkenın
huzur ve güveni gelecegı ıcın halkın destegı ıle askerı müdahalelerde
bulunmustur…
Bu güne dek gerceklestırdıgı askerı darbeler aslında
sıyasılerın zaafıyetınden kaynaklanmıstır, zemını onlar hazırlamıstır,
sıyasılerin kötü içraatları neden olmustur.
21. yüzyıl Türkiyesınde askerı müdahaller daha da
zorlasmıstır! Hükümet yanlısı sivıl darbeler demokrası ve ınsan hakları din,
ınanc maskesı altında kolaylaşmıştır. Nasıl mı anayasayı muglak yasalarla yenı
bastan düzenleyın. Ve devletı ve krumlarını kendı partı örgüt
yandaslarıyla doldurarak ele gecırın…
…………………….
Ü------------------------------------------------------------------------------------------/
Ben size burada
o büyük umudun ne oldugunu anlayacaginiz dille kisaca acıklamak
istiyorum;
a. Teröristleri canileri
bebek katillerini aklamaktır
b. Türkiye ikinci
Cekoslavakya yapılmalıdır. Yani içte tam bagımsız, dışta ise
kısmi bagımlı özerk Kurdistan eyaletin kurulmasıdır
c. Kuzey irak Kurdistan
devleti ile bir araya gelib ileride mega Kurdistan devletini kurmaktır.
Sayin Pasam, „Elinizi
TSK´nin üzerinden cekiniz“ ifadesi acizligin bir göstergesidir.
Benim bildigim ve arzu
ettigim TSK, üzerine uzanan kirli elleri kirar, koparir, …
kirli ellere bu
cesareti vermez, bu kirli elleri bizzat kendisi bulur, kirli ellerin anladigi
dille karsilik verir, …
Kirli ellerin kirli
emmellerinin karşisinda TSK dimdik ayakta bulundugu icin, TSK her türlü yolla,
her türlü kalleşlikle, soytarilikla, yipratilmak istendigi cogunlugun
malumudur, yeni degildir. Burada önemli olan; TSK´nin buna karşin somut neler
yaptigidir. Basin toplantilari yapmakla, bildiri
dagitmakla, demeclerle hic bir yere varilmayacagi bilinmeldir. Salon kurmaylari TSK´nin başina gecerse TSK asil o
zaman yipranmaga başlar…
PKK´ da, Yobaz- Seriatinda, Ülkenin
gelişmesini istemeyenlerinde, Türkiyenin parcalanarak cökmesini, zayiflamasini
isteyenlerinde karşisinda TSK direnc göstermektedir. Bu direnc zamanla
zayilatilarak kirilmak istenmektedir. Biribirinden farkli kirli emellerle
demokrasi, insan haklari, hak hukuk ve cagdaslik maskesi v.b.
altinda faaliyet gösteren kirli eller, TSK yi yipratmaga calişirken, bir
taraftan da ülkenin ekonomisini cökertmek icin ellerinden geleni yapmaktan, her
firsati degerlendirmekten de geri kalmiyorlar. Ve kirli emelleri icin icte
kullandiklari tasaronlarinida maddi ve manevi yönden ihya etmeyi de ihmal
etmiyorlar…
Tüm bunlari sokaktaki adamda biliyordur,
yeni degildir. Sokaktaki adam, normal vatandaş ilgili
yetkililerden, görevlilerden buna karsin önlemlerin alinmasini bekler ve ister.
Sorumlularin, dert yanmalarina muhattap degildir, muhattapta olmamalidir. Eger
ilgili kurumlarin, sivil örgütlerin basinda bulunan makam sahipleri,
görevliler, sorumlular gerekeni hangi sepebten olusa olsun yapamiyorlarsa,
beklemeden istifa etmeleri gerekir!
TSK
Türkiye´nin ordusudur, Türkiyenin bölgesel sartlarina göre, gereksede tarihsel
geleneklerden kaynaklanan farkli bir yapisi ve devlet, Vatan sorumlugu vardir….
Türkiye´de
TSK bir Batili ordu gibi hareket ettigi ve davrandigi zaman, onu kimse ciddiye
almaz, kirli ellerin maskarasi haline gelir ve üzerine cullanilir!
TSK´de Genel Kurmay
Baskani, basin araciligi ile halka dert yanmak icin görevlendirilmemistir.
TSK´nin üzerinde kirli eller uzaniyor demeden evvel; o kirli elleri bir milyona
varan silahli gücüyle bulmalisini ve yok etmesini bilmelidir. Böyle
yapildigi takdirde halkin demokrasinin cumhuriyetin güveni saglanmis olur. Hic
degilse, bu kirli elleri, delilleri ile saptayacak ve kamuoyunun bilgisine
sunacak uzman bir ekipi bünyesinde bulundurmalidir. (Türkiye´de belli
cevrelerin demokrasi, cumhurriyet, insan haklari, hak hukuk, yargi
bagimsizligi, cagdaslik gibi anlayislari bir coklarimizca malumdur! Bunlarin
kamuoyundaki yaygarlarina ilgililer, anladiklari dille korkmadan cevap
vermelidir.)
Bazi
siyasilerin ve aydinlarin Türkiyede artik askeri darbeler olmaz yada olamaz
sözlerine ben katilmiyorum!
Türkiyede Askeri
darbeler tarafsiz bilimsel incelendiginde, darbelerin esas sorumlularin hep
siyasilerin oldugu ortaya cikar.
TSK
gerektiginde, ülkenin hayrina anayasada belirtilen görevini yerine getirmistir,
gelecektede
hic cekinmeden kanlari ve canlari pahasina getireceginden kimsenin kuskusu
olmasin.
Bu görevi yerine
getirirkende disaridan hic bir kurumun, siyasilerin, devletin de onayina yada
destegine ihtiyac duymaz,
TSK
nin tek destegi Türk halki olmustur. TSK bu görevinde kendine güvenmistir.
TSK, Demokrasiye
halk cumhuriyetine asla karsi cikmamistir, tam aksine demokrasinin cumhuriyetin
gercek koruyucularidir vede öyle kalacaklarindan benim ve büyük cogunlugun
zerre kadar süphesi olmamistir. (Nereden nereye; Hükümet
baskanina göre: „ Polis demokrasinin
koruyuculariymis“!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Bence Irandaki gibi,
cag disi seriat devlet yönetimin koruyuculari fonksiyonu ile ileride
görevlendiririlmek istenirse, sakin kimse sasirmasin.
(- Vakit buldugunda
iran seriat rejimin yapisi ile ilgili bir taslak bir makalemi kaleme almak
istiyorum. Iran seriat devlet yönetimin; demokrasiye, insan haklarina, hak ve
hukuka, yargi bagimsizliga ve cagdasliga ne kadar saygili
olduguna bu makale ile siz karar vereceksiniz. Ve Türkiyede belli
bir kesimin ve bazi medayatik aydinlarin TSK´nin devlet yönetiminde tarihsel ve
bölgesel sartlarindan kaynaklanan sorumluklarini tenkit etmelerindeki samimiyetlerini
daha iyi anlamaniza katki saglayacaktir. )
(Aslinda; Bir saga,
bir sola sonra da iki adim ileri, bir adim geri mehter taktigi ile
yobaz-seriatcilarin sinsi darbesi degerledirilsin…)
TSK da rejim ile
ilgili endiseler, kaygilar vede buna
karsin egilimler; bastan yani yüksek rütbelilerce
bastirilmaga uzun süre devam edilirse, genc alt rütbelilerin sabri üst
rütbelilerin baskisindan tasar ve patlar. Böyle bir patlama TSK icin
de ve ülke icin de cok daha vahim olur. Politikacilar bu olsisiligida dikkate
almalidirlar diye düsünüyorum. AKP dahil hic bir siyasi parti yada kurum Türkiyeyi
bilerek yada bilmeyerek kaosa, (kargasaya), karanliga, maceraya, ucu acik bir
gelecege, yönetimsel yapiya sürüklemege cesareti olmamalidir. Devletin bagimsiz
ve ehil ve mevcut temal anayasaya bagli yargi kurumlari buna asla, ta ilk
belirtilerde müsaade etmemelidir.
TSK batarsa, cökerse;
Türkiyede batar, cöker. Türkiye batarsa, cökerse; bizleerde batar
cökeriz ve ulus olarak ta sadece okunmayan kitaplarda yer aliriz. (Dünya tarihi benzeri örneklerle
doludur!, Koskoca 3 kitaya yayilan Osmanli Imparatorlugunun gercek cöküsü,
yasanilan katliamlar, iskenceler, zorluklar, sürgünler v.d. onutulmamalidir!)
Türkiye Cumhuriyeti
cok saglam ve derin temeller üzerinde kurulu ve cok büyük bir potansiyele sahip
bir devlettir bunuda her kez bilmektedir. Hatta bu potansiyelden
cekinilmektedir! Türkiye cumhuriyeti devlet hakimiyeti ve
topraklari üzerinde gelecegini kuran her vatandas birinci sinif vatandasidir. Kendilerinin ve gelecek
nesillerinin (cocuklarinin, torunlarinin) en iyi,saglam ve garantili gelecegini
bu devlet ve bu topraklar üzerinde saglayabilirler. Bunun icinde huzur icinde el
birligi calismalari, olanaklari cercevesinde kendilerini en iyi egitmeleri,
atilgan, mütesebbis olmalari, hep devletten,
baskalarindan beklememeleri, isbirliginde dürüst ve güvenirli
olmalari, yapilan sözlemelere sadik kalmalari, bireysel yerine, ekipsel hareket
etmeleri, birlikte ve bir birliktelikle calismalari herkesin yarinadir. … Bu
basit, sacma gibi görülen baslica kriterler ülkenin refah ve huzuru
icin olmassa olmazlardandir!
Cagdas demokrasi
isteniliyorsa, Insan haklari Ihlallerinden kacinilmak isteniliyorsa,
Askeri darbelere gerek duyulmak istenilmiyorsa, v.d., yapilmasi gereken;
Türkiyedeki keyfiyete, firsat esitligine ters düsen, yanlis anlamalara ve
farkli uygulamalara acik yasa ve yönetmeliklerin düzeltilmesi
olacaktir ve en kücük teferruatina kadar yeni bastan yazilmasi gerekecektir.
Adaletin, yarginin bagimsizligi partiler üstü saglanmalidir Ve TSK ´nin
nicelikten ziyade nitelik gücü, motivasyonu artirilmaldir. .
EK
YAZI: TÜRKİYE’DE HAK HUKUK
ADALET SİSTEMİ NİÇİN VARDIR, NEYE YARAR?
SORULAR
1. Türkiye’de hak hukuk adalet
sistemi niçin vardır, neye yarar?
Cevap 1. (20 puan)
A ) Adalet dağıtmak , B) Haklıyı haksızı
ayırt etmek , C) Toplumsal huzur ve barışa katkı sağlamak,
D ) Toplumdaki her türlü pisliği
aklamak, onurlandırmak, meşhur etmek, E ) Güçlünün, iktidarın,
paralı pisliklerin lehine karar vermek, maşası olmak.
2. Türkiye’de hükümet parti güdümlü adalet, yargı sistemi
(başta hâkimler, savcılar bunların mahkemeleri) bağımsız, adil olur
mu?
Cevap 2 (10 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
3. Türk adaletine güveniyor musunuz?
Türk adaletine güvenilir mi?
Cevap 3 (10 Puan)
A ) Evet, B ) Hayır
4. Türk
adalet sisteminde hâkimlerin, savcıların bilgili, iyi yetiştirildiklerine ve
önyargısız, cesur olduklarına ve doğru kararlar verebileceklerine yada
verdiklerine İnanıyor musunuz?
Cevap 4 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
5. Türk adalet sistemi aksaksız işlevini
yerine getirseydi, askeri darbelere gerek kalmazdı, doğru mu?
Cevap 5 (10 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
6. Türk adalet
sistemi aksaksız işlevini yerine getirseydi, hapishaneler dopdolu olmazdı,
doğru mu?
Cevap 6 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
7. Türk adalet sistemi
aksaksız işlevini yerine getirseydi, adil olsaydı mağdurlar bu denli insan
hakları mahkemelerine hak arma taleplerinde bulunmazlardı, doğru mu?
Cevap 7 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
8. Türk adalet sisteminde
güçlü, zengin, hükümet yanlısı olanlar, pislikler ve zorbalar, devlet
kurumları, kamu kuruluşları, daima normal vatandaşa nazaran haklıdırlar, onlar
dokunulmazdır, doğru mu?
Cevap 8 (10 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
9. Türk adalet sisteminde Batı Standartlarında
revizyona, reformlara gidilmelidir, doğru mu?
Cevap 9 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
10. Hâkimler savcılar
yanlış, eksik, geciken kararları ile vatandaşa hesap vermek mecburiyetinde
olmalıdır ve vatandaşa görevi suiistimalleri nedeniyle yol açtıkları maddi ve
manevi mağduriyetin ceremesini ödemleri gerekiyor, doğru mu?
Cevap 10 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
11. Türk adalet sisteminde yaslar, kanunlar,
yönetmelikler acık ve secik ve en uc teferruatına kadar, yanlış anlamlara ve
keyfiyetlere meydan veremeyecek şekilde yeni baştan değerlendirilmelidir,
düzeltilerek vatandaşın bilgisine sunulmalıdır, doğru mu?
Cevap 11 (10 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
12. Türk adalet sisteminde
geliri düşük vatandaşın hak arama şansı, yüksek başvuru ücret ve
harçları ve yüksek avukat ücretleri v.b. masrafları, zaman kaybı
v.d. nedeniyle yok denecek kadar azdır, doğru mu ?
Cevap 12 (5 Puan)
A ) Evet, B )
Hayır
Doğru Cevapları işaretleyin:
(Bir veya birden fazla doğru cevap
olabilir, evet yada hayır diye seçenekleri yanıtlayınız!)
Toplum içinde var olan her birey en az
100 puan üzerinden 85 puan almalıdır ve 1, 3, 5, 11 soruları doğru
cevaplandırılmalıdır. Doğru yanıtlar gelecek malesinde yer
alacaktır. (dr. husso)
(dr.
husso, berlin 26.06.09)
AKP´NİN,
HÜKÜMETİNİN VE SAVUNUCULARİNİN
DEMOKRATİK
ACİLİM ANLAYİSİNİ;
Asagidaki
iki üc fotograf ve kamuoyuna yansiyan haberler
gayet
net bir sekilde acikliyor. Yoruma gerek yok.
NERDEN, NEREDEN NEREYE?
Türkiyenin
ne hale getirildigi besbelli,
Hayatlarinda
üc bes koyun güdenlerin
hükümettigi
Türkiyesi, ….
Cuma
namazi vaazlari, bos hos laflarla Türkiye, Devlet yönetilmege
Kalkisilirsa,
cok yakinda Türkiye´nin cenazeside kilinir.
VE
POLİS
ENGELLEMEK İSTEDİ
Türkiye
Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği üyeleri, Şehit yakınları ve
gaziler,
öğle
saatlerinde dernek binası önünde ...
Fotograflar internetten kopyalanmistir)
Posteri
sakıncalı bulundu
İZMİR Atatürk Stadı’nda oynanan Göztepe-Tepecik Belediye Spor karşılaşmasında
pankart krizi yaşandı. Üzerinde Türk bayrağı
ve Atatürk posterinin bulunduğu pankart, siyasi simge olduğu gerekçesiyle stada
sokulmadı. Üniversiteli gençler, polisi
protesto etti.
…………………………………..
Bunlar
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Polisi olamazlar,
Olsalar,
olsalar AKP´nin, seriatin Gestapo tipi polisidirler,
(On
binlerce parti, seriat yanlisini polis diye emniyete doldurulmasinin sonucu)
Irandaki
Seriat muhafizlari benzeri bir Emniyet ….
PKK
li teröristlerin, katillerin, vatan hainlerin, bölücülerin
Provakasyonlarina,
eylemlerine gik bile demekten aciz, pisirik polis,
Gelismelerden
kaygi duyan, tedirgin olan normal vatandaslarin tepkisine
Aslan
kesilen Polis, vatandaslara saldirmaktan zevk aliyor!
Vatandasin
can mal güvenligini koruyacagina,
kendileri
devletin gücünü suistimal ederek,
vatandaslari
haraca bagliyorlar,
görevi
keyfiyetlerine karsi cikan vatandaslari ya polis karakolunda
yada
tenha sokaklarda, parklarda öldüresiye tartakliyorlar,
iskence
altinda öldürüyorlar.
Her
nedense kamuoyunda her gecen gün artarak yansiyan
Polis
vukuatlarina tepki göstermekten korkuluyor.
,…………..
Nereden
Nereye!
Bruksel
Zirvesi Sonuc Bildirisinden tek bir madde;
okuduğunu
anlayabilenlere ve AB hayranlarının dikkatine.
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nden.....
YORUMSUZ: BRÜKSEL ZIRVESI SONUÇ
BILDIRISI'NIN "TÜRKIYE" BAŞLIKLI
BÖLÜMÜNDEN; "PRESIDENCY
CONCLUSIONS"
MADDE: 23.."..MÜZAKERELERIN YALNIZ TÜRKIYE'YLE
DEĞIL, DIĞER DEVLETLERLE DE YAPILABILECEĞINI... MÜZAKERELER SIRASINDA TÜRKIYE
BIRKAÇ DEVLETE BÖLÜNÜRSE VEYA GÜNEYDOĞU BÖLGESINDE BIR KÜRT DEVLETI KURULURSA,
YENI BIR KARARA GEREK OLMAKSIZIN ONLARLA DA MÜZAKERE YAPILACAĞINA...
………………
Nerden nereye ?
……………….
PKK'lının cenazesi gösteriye
dönüştü Bingöl kırsalında girdikleri silahlı
çatışmada ölü olarak ele geçirilen 5 PKKlıdan biri olan 22 yaşındaki ……. ilçesinde toprağa verildi.
Perşembe gecesi Muş'un Bulanık ilçesine Yemişem Belde Belediyesi'ne ait
ambulansla getirilen töröristin cenazesi, yaklaşık 200 kişi tarafından
karşılandı. ….. cenazesi bugün öğlen saatlerinde Bingöldek Köyü'ne
götürülmek üzere DTP İlçe binası önüne getirildi.
Burada toplanan kalabalık, sloganlar
atarak 1 kilometrelik bulvarda yürüyüş yaptılar. Tüm esnafın kepenk kapattığı ilçede cenaze törenine
yaklaşık bin kişi katıldı. Teröristin
cenazesi yapılan törenin ardından uzun bir araç konvoyu ile …..
PKK'lının cenazesini ambulanstan alarak
omuzlarda taşıyanlar, "PKK
halktır halk burada", "Dişe diş, kana kan, seninleyiz Öcalan", "Kurdistan faşiste mezar
olacak", "Katil Erdoğan", "Hükümet istifa" ve Kürtce sloganlar atıldı. Yüzü puşu ile kaplı
olan bazı gençler ise PKK'nın sembolü üç renkli bez parçaları
ile Abdullah Öcalan`ın fotoğrafı bulunan posterleri açtılar.
…………………
EVET,
NERELERDEN NERELERE YADA NEREDEN NEREYE!
Daha ne olabilir ki? Türkiye Bitirilmistir,
Bir coklarimiz bunun hala farkinda degiller!
Bu ve benzeri devlete karsin bir cok
vukuatlar, ayaklanmalar, meydan okumalar, kanunsuzluklar;
Ne Demokrasi, insan haklari maskesi
altinda hos yada hakli karsilanamaz,
nede Büyük Türkiye, Güclü Devlet plavralari ile
gecistirilemez.
Demokrasi caresizlerin
yada pisliklerin sığındığı cikar aracı, bir keyfiyet rejimi degildir.
Demokrasi rejimlerinde yasa,
yönetmelikler, kurallar her kez icindir ve her zaman her yerde gecerlidir.
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; - bu
ve bezeri kanunsuzluklara asla göz yummaz, - teröristlerin ve yandaslarinin
Vatan topraklari icinde Türkiyenin toprak bütünlügüne, üniter ulus yapisina
karsin yasa disi faaliyetlerde bulunmalarina izin vermez.
Büyük
Türkiye, Güclü Devlet; Ülkenin hayati
cikarlarindan, geleceginden, temel yasalarindan asla taviz vermez.
Verilen
taviz üstüne tavizler PKK lilarin ve yandaslarinin kontrol ve bas edilemez güce
ve ic -dis destege sahip olmalarini saglamistir. Siyasetcilerin bu güc karsisinda
caresizlikleri ve korkulari, panikleri; Büyük devlet, Güclü Türkiye plavralari
ile örtbas ediliyor. ….
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; Ülke
genelinde, vatan topraklari üzerinde vatandasin can mal güvenligini
teröristlere, vatan hainlerine karsin korur. Yaptiklarini yanlarina kar koymaz.
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; ekonomide
ve ic ve dis siyasette reel basaridir, yani asil güc ve büyüklüktür.
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; Ülkede
vatandaslarin issizlikten, yokluklardan, acliktan kirilmamasidir
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; Gercek
demokrasinin, hak hukukun üstünlügüdür, firsat eşitliğinin gözetilmesidir, ……
Güclü
devlet, Büyük Türkiye; Batili
les kargalarinin, Türkiye`nin cikarlarina ters düsen her türlü taleplerine
hayir diyebilmektir….( gerisine siz devam edin!)
……………………………………
Sorgulanan
beşi Kandil, 24’ü Mahmur’dan gelen 29 kişi, “Örgüte ne zaman katıldın?”,
“Nerelerde bulundun?”, “Neden geldin?” sorularına karşılık, ortak bir ifade
kullandı ve “Tıkanan barış sürecini açmak için Öcalan’ın çağrısıyla Türkiye’ye
geldik” dedi.
Türkçe bilmeyenlerin
sorgusu sırasında tercüman yardımı
alındığı bildirildi. Sorgulananlara, “Pişmanlıktan yararlanmak isteyip
istemediği” sorulmadı. Üçü Kandil, ikisi Mahmur’dan gelen beş kişi ise,
sorgularında bu 29 kişiden farklı olarak, “Kürt halkının önderi sayın Abdullah
Öcalan’ın çağrısı üzerine, barışa katkı sağlamak üzere Türkiye’ye geldim”
şeklinde ifade verdi.
Önderlik’
gitti
Hâkim önüne çıkan beş kişi, “önderlik” ifadesini kullanmadan, “Sayın Abdullah
Öcalan’ın çağrısı üzerine barışa katkı sağlamak üzere Türkiye’ye geldim” dedi.
Hâkim, sadece “suçluyu övme” suçunu oluşturan “Sayın Öcalan” ifadesini tutanağa
geçmeyeceğini belirtti. Tartışma sonunda, tutanağa “Sayın Öcalan” ifadesi
yazılmadı. Tutanakta, beş kişinin, “Öcalan’ın çağrısı üzerine Türkiye’ye
geldiklerini” söyledikleri açıkça belirtildi.
Aynı
sözlerden tutuklandılar
BUGÜNE kadar, yüzlerce kişi, düzenlenen yasal basın açıklamalarına katıldığı
gerekçesiyle tutuklandı. Buna, bu eylemlere katılım konusunda PKK’nın da çağrı
yapması ve eylemde PKK sloganları atılması gerekçe gösterildi. Açıkça,
“Öcalan’ın talimatıyla Türkiye’ye geldiğini” söyleyen ‘Barış Grubu’
üyesi PKK’lılar ise, demokratik açılım sürecinin
etkisiyle serbest bırakıldı.
Hükümet
ile ana muhalefet baskanlarinin tartıştıkları konulara bakin!
Siyasi
ahlak tartışması ……… : Kamera isteği ahlaksızlık olur...
….. : Ahlaksızlık suçlaması kimseyi ahlaklı yapmaz...
Ben
sahsen bir muhalefet liderinin su siralar halkin en cok oylarini alan bir parti
baskani ve bir hükümet baskani ile kamerali görüsme sartini ve kasimpasali
laflarini sacmalik buluyorum.
TÜRKİYEDE
ÖNCELİKLİ PROBLEMÖLERİN BASİNDA EKONOMİK SORUNLAR GELİYOR; İSSİZLİK, VASİFLİ
VASİFSİZ VE DİPOLAMLİ DİPLOMASİZ GENCLERİN İSSİZLİGİ, MÜZMİN İSSİZLİK, İC VE DİS
BORCLAR, SAKLİ HAYAT PAHALLİLİGİ, SAKLİ ENFLASYON, SİYASİ VE EKONOMİ DİSA BAGİMLİLİK,
DEVLET YÖNETİMİNDE OTORİTE BOSLUGU VE KEYFİLİK, TECRÜBESİZLİK, SERİAT REJİMİ
FAALİYETLERİ….
Güney
Dogudaki terör konusuna, Kürdistan Devleti cikmazina gelince;
Hükümetin yaklasimini Ürpertici, yani; cok tehlikeli boyutlara dönme riskinin
büyük oldugu görüsündeyim.
Hükümetin
Demokrasi acilimina karsin ben Kürdistan acilimi olarak nitelendirdigim bu
girisimin sonu:
1. Lübnan benzeri kaosa dönüsebilir, (Belirtileri; Radikal kökten dincilerin,
ayrilikcilarin kuvetlenmeleri; halka tepeden bakan, devlet
yönetiminde agirligi olan ve devlet olanaklarindan yararlanarak cok zengin olan
aristokrat bozuntusu bir sinifin güclenmesi ve cogunluk fakir halkla aradaki
gelir düzeyinin korkunc boyutlara ulasmasi; En ufak siyasi firtinadan
evvel aristokrat sinifin ülkeyi terketmeleri, (Fransaya); Ulusa
ait gelenek ve göreneklerin, degerlerin, milli egitimin zayiflamasi,
Toplumsal birlikteligin ve dayanismanin sekteye ugratimasi; Askeriyenin
siyasetin güdümünde zayiflatilmasi; Sanal bir zenginlik görüntüsünün hakim
olmasi; Devlet borclarin artmasi, distan devletin yönlendirilmesi,
sömürülmesi!…..) Lübnan kaosa düsmeden evvelki durumunu kisaca
özetlemek istedim! Bu tespitler bügün Türkiye icinde gözlenmektedir!
2. Eski Yogoslavya benzeri parcalanmaga ve fakirlesme ve
geleceksizlikle sonuclanabilir,
3. Irak benzeri kaosa, cehenneme dönüsebilir
4. Cekoslovakya örnegine dönüsebilir, (yani cek ve
slowaklardan olusan , icte tamamen bagimsiz dista sinirli bagimli bir
cumhuriyet…)
Benim
kanaatime göre, Türkiyeyi Lübnan gibi bir son bekliyordur. Bu sonun sorumlulugu
sadece AKP olamaz. Yarim asirdir sürdürülen yanlis politikalarin birikiminin
bir sonucudur.
Bir
Vatandas olarak karamsar degilim! Türkiye PKK, Kürdistan sorununu sinirsiz güc
kullanarak, kisa bir sürede halledebilecek güctedir.
Bakin
demokrasinin uygulandigi her ciddi devletin ilkel bir kurali, yasasi vardir:
- “HÜR IRADEYLE YÖNETILEN BIR CUMHURIYET DEVLETININ HER
VATANDASI, O DEVLETIN YASA VE YÖNETMELIKLERINE BEGENSEDE BEGENMESEDE UYMAK
ZORUNDADIR”.
- “DEVLETIN VARLIGI, VARLIGININ KORUNMASI, hayati
cikarlari HER UYGULAMADAN ÖNCELIKLIDIR“.
- “DEVLET OTORİTESİ DEVLETİN YASA VE YÖNETMELİKLERİNİ
ADİL VE KEYFİYEDE YER VERMEYECEK SEKİLDE VE ZAMAN KAYBİNA MEYDAN VERMEYECEK
BİCİMDE UYGULAMAK MECBURİYETİNDEDİR”.
- DEMOKRASİDE KEYFİYETE,
KURUM VE SAHİSLARA GÖRE YÖNETİM UYGULAMALARİNA YER YOKTUR.
DÜNYA ÜZERİNDE HER CİDDİ DEVLET, VAR OLMAK İCİN BU KURALA SARİLİR. CUMHURİYET
REJİMLERİN SÜRDÜREBİLİRLİGİ BU BASİT DEMOKRASİNİN TEMEL KURALİNA DAYANMAKTADİR.
Devlet
yönetiminde ilk elden söz sahibi olanlarin, basta hükümetin ve üyelerinin,
diger devlet kurumlarinin ve Ilgililerin, ekran yorumcu yalaklarin. sahte
demokrasi havarilerinin, demokrasi acilimdan, Kürt acilimindan evvel
bu gibi demokrasinin kurallarini hatirlamalari ve geregini yapmalari gerekiyor.
Ülkeyi
parcalanmaga ve kaosa sürüklenmesi beklenen Kürt acilimindan Ilgili
devlet kurumlari ve yetkililer ilk evvel;
- Türkiyenin hayati cikarlarini bilmeleri ve savunmalari
gerekir.
- Kendi tarihlerini ögrenmeleri gerekir,
- Güney Dogu Anadolunun bin yildan fazla Türk egemenligi
altinda bulunuldugunu,
- Diyarbakirin hic bir zaman bir Kürdistan Baskenti
olmadigini tamamen aksine Diyarbakirin bir zamanlar bir Türk devletinin
bassehri oldugunu ve daha fazlasini bilmeleri. Örnegin Güney Dogu
Anadoluda her gecen gün artarak basari ile yürütülen Kürt-Asimilasyonun, yani
kürtlestirme politikasini,…. Ve Güney doguda yasiyanlarin büyük cogunlugunun
kandas yani öz be öz Türk oldugunu da bilmlerini. Yada PKK ve yandaslarinin
yurt icinde ve yurtdisinda savunduklari kadar Türkiye, baskici bir politika
izlemis olsaydi bu gün Türkce bilmeyen Kürt Vatandasi bulunmazdi. Demokrasi
acilimlari maskesi altinda, bu güne kadar verilen tavizler, PKK terörünü
azdirmistir, kontrol edilemez hale sokmustur. Son demokrasi acilimi altinda
verilen tavizler, teslimiyet; gelecek nesillere altindan kalkamayacaklari bir
yük birakiliyor. Gelecek nesiller bizleri, bilhassa sorumlu siyasileri bu kötü mirastan
dolayi hep lanatleyeceklerdir. Bu ve bu gibi bilgiler gercekler bilinmeli ve
yeri geldiginde duyurulmalidir. Bilhassa yurtdisi destekcilerine anladiklari
dilde hatirlatilmalidir…
Ve kanlari canlari
pahasina devlete, vatana sahip cikmalari gerekir.
Dr
Husso
· Bu yazimla sadece kendi görüs degerlendirmelerimi web
sayfamdan tartismaya sunmak istiyorum. Kisi kisilere, kurumlara
saygisizlik etme gibi bir art niyet tasimamaktadir. Ülke yönetiminde
önyargisiz, tarafsiz alternatif farkli fikirlerinde, görüslerinde dikkate
alinmasinda, degerlendirilmesinde yarar vardir.
Konu
ile ilgili güzel bir yazi, lütfen okuyun ve cevrenize, siyasilere, basta
Basbakana ve Cumhurbaskanina iletin, ….. sorun
…………………………
Bekir Coşkun yazdı... |
YANİ şimdi siz PKK terör örgütü militanlarını önde
vali, arkada bando mızıka, …………………………………………. 21. YÜZYILDA TÜRKİYE
SİYASETİNDE HER BAŞARISIZLIKTA, HER MUSİBETTE, HER TAŞIN ALTINDA DIŞ GÜÇLERİ
BİLHASSA ABD´Nİ VE VEYA AVRUPA BİRLİĞİNİ GÖRME VE VEYA GÖSTERME ALIŞKANLIĞI,
PARANOYASI, SAÇMALIĞI… Bir siyasetçi, bir köse yazarı, ya da sıradan bir
vatandaş kendince, beşeri yapısı ile, çıkarları gereğince siyasetteki olumsuz
gelişmelerin nedeni dış güçler diye ve özellikle ABD´yi gösterebilir. Fakat
Koskoca Profesör unvanlı öğretim üyelerinin Türkiye’de siyasetteki bazı
olumsuzlukları ve cağın, zamanın baskısı
nedeniyle gerekli değişme, gelişme süreçlerini dış güçlerin,
özellikle ABD´nin komplo teorileri ile açıklamaya çalışmaları, doğru
değildir. Bir bilim adamı, mesleki konularında, uzmanlık alanı ile
ilgili olarak mantıklı, tarafsız, çarpıtılmamış verilere dayanarak
görüşler bildirmesi, doğru bilgiler vermesi gerekiyor. Bir ekran
profesörün, Sayın Deniz Baykal´in istifasını kendince, hayali verilere, bazı
benzersiz gelişmelere dayanarak, günün modasına uyarak ABD´nin bir Komplosu
olarak açıklamasını saçma buluyorum. Dış güçler denmeden, dış güçler suçlanmadan evvel, kendi iç güçlerine,
demokratik yönetim yapılarına, siyaset sistemlerine bakılması,
değerlendirilmesi gerekir. ABD, Bati Avrupa şer güçleri safsatası yapılırken,
birileri belli makamlara sızarak vatandaşların kanlarını kene gibi
emmektedirler, halkı kullanarak soymaktadırlar, ülkeyi batırmaktadırlar,.. BAKIN, AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELERİ VE ABD´LERİ HER ŞEYDEN EVVEL ÜLKELERİNİN
ÇIKARLARINI ÖN PLANDA BULUNDURURLAR, OLMASI GEREKEN DE ZATEN BUDUR. (Türkiye basınında, İtalya başbakanı Libya devlet
başkanının elini öpmesi nedeniyle biraz da alaycı bir dille eleştirilmiştir.
Ben ise tam aksine Berluscunin kendinden emin ve ülkesinin çıkarlarını
düşünen bir başkanın, siyasetçinin yapması gerekeni yaptığı için takdire
şayandır ve bizim siyasetçilerinde, basınında görmesi gerekir demiştim,
Berlescuni bu davranışla ülkesine çok lazım olan on milyarca dolar projeleri
Kaddafinin elinden almıştır). Türkiye’de bir siyasi kaos, ekonomi buhranı ABD´nin ve Bati Avrupa
Birliği üyelerinin, çoğunluk halkın çıkarlarına ters düşer. Dünyada yeteri kadar yoksul, sorunlu devletler varken, yer, yer iç
savaşlar, terör sürdürülürken, Türkiye gibi başka ülkelerin bu kaos-yoksulluk
bataklığa düşmelerini ne ABD´nin nede Bati Avrupa Birliğinin işine gelmez.
Tam aksine ekonomik ve askeri güçlü demokratik bir Türkiye her kesin, insanlığın, dünya
barışının yararına olduğunu çok iyi biliyorlardır. Ayni şekilde PKK terör mücadelesinde, ABD ya
da Bati Avrupa Birliği komplosu v.b. demeden evvel, PKK terörünü içte
palazlayanlara, hatta TBMM´de destekleyenlere ve basında yüceltenlere bakın. PKK Yurtdışından destek alıyorsa, sempati
buluyorsa bunu PKK´nin örgütün büyük başarısı olarak görülmesi
gerekiyor. Bizlerin devletin, hükümetlerin ise
beceriksizliğinden, korkaklığından ve tecrübesizliklerinden kaynaklandığını
bilelim…. Son zamanlarda o hale geldi ki;
Türkiye’de vatandaş Türküm demekten korkar hale gelmiştir. Biji
Apo, Kürdüm demek, PKK ile övünmek, İmam sakalı ve bıyığı bırakmak, türban
takmak, karalarla örtünmek moda haline gelmiştir. 21
yüzyılda devletler birbirlerini kollamak, uyarmak, birbirleri ile ilgilenmek,
işbirliğine gitmek mecburiyetindedirler. Devlet yönetimleri
Birleşmiş Milletlerin kararlarına, sağlanmaya çalışılan bir dünya düzenine
uymak zorundadırlar. Tabi ki askeri ve ekonomik güçlü devletler dünyada belli
sınırlar içersinde jandarma, polisi oynayacaklardır. Kendilerini yönetmekte
aciz kalan, kendi halkını, vatandaşını sömüren, kendi ulusuna, ve
topraklarına sahip çıkamayan devletleri yönetmeğe kalkışacaklardır, çıkar
gurupları sömürmeye kullanmaya çalışacaktır. Dün de öyleydi, bugünde böyledir
yarında çok az değişecektir. Bazı gerçeklerin görülmesi için insanin ne tahsilli
prof unvanlı uzman nede müneccim olmasına gerek dahi yoktur. Zaten çoğunluk Türkiye´deki birçok sorunları,
gelişmeleri biliyordur ve zaman, zaman hatta uzman kişilerce de gündeme de
taşımaktadır. Olumlu yönde beklenilen değişimler, gelişmeler, iyileştirmeler
olmuyorsa sucu kendi ulusal zihniyetimizde, sorumluluk anlayışımızda aramamız
gerekiyor. İşin ilginç yani ise, Türkiye yıllarca dile getirilenlere kulak
asması gerekenler ilgisiz kalırken, benzeri konuları dile getiren yabancıları, ecnebileri
Dünyanın parasını vererek İstanbul’a getirtip dinliyorlar. Daha sonra da bu
ileri zekalılar, yabancılarla (Ecnebi CEO) ile ekranda poz vermek, birlikte
görünmek için birbirleri ile yarışıyorlar. Orada bende vardım, onu bende
dinledim havasına giriyorlar! Bu zavallılık, kişilikleri sekteye uğramış,
gelişmemişlere ait insan ve toplumlara aittir. Kelin ilacı olsa ilk evvel
kendi kel kafalarına sürerler misali, bu ecnebi CEO´ ların öne sürdükleri
bazı fikirlerde deli saçması gibi! Burada tarih, yer, isim belirterek
örnekler vermenin yakışıksız ve gereksiz olacağı kanaatindeyim. Bu konunun
tartışmasını başka bir makalede ele almak istiyorum. Kendilerine saygıları, özgüvenleri
olmayan, yaratıcı çalışmayan, kendini geliştiremeyen, ürettiğinden daha
fazlasını tüketen, devleti ve birbirlerini dolandıran ve yabancı hayranı olan
insanlar, toplumlar, uluslar yabancılar tarafından kullanılmağa,
sömürülmeğe ve yönetilmeğe, it ya da eşek gibi yasamağa mahkumdurlar.
Bunların iyi bir geleceğinden söz dahi edilemez. ABD komplosu, dış şer güçler
sadece safsata ve kandırmaca… …………………………... Kisaca: - 21. yüzyılda Türkiye siyasetinde
sucu, beceriksizliği, kabahati hep dışarıda, bizden başkasında arama,
dışarıya, başkalarına mal etme alışkanlığından vazgeçilmelidir. - Kendilerine saygıları, özgüvenleri olmayan, yaratıcı
çalışmayan, ürettiğinden çok daha fazlasını tüketen ve yabancı hayranı olan
insanlar, toplumlar, uluslar; yabancılar tarafından
kullanılmağa, sömürülmeğe ve yönetilmeğe, it ya da eşek gibi yasamağa
mahkumdurlar. - Dünya barışını tehdit edenler; gelişmeleri sekteye
uğramış, geri kalmış zihniyetlerdir, uluslardır, ülkelerdir, diktatörlerdir,
bilhassa dini siyasette kullananlardır. Dini siyasete bulaştıran devletler,
kurumlar, insanlar; dünya barışı ve insanlığın geleceği için, toplumların
huzur ve güvenliği için en tehlikeli olanlarıdır. İnsanlıga, Ülkeye, Müslümanlıga islama en
fazla zarar verenler beynikör dincilerdir, Dünyada İslam Fobisinin artmasının esas
sorumluları beynikör dincilerdir! Şeytanin ta kendileridir! · Yazılarımın paylaşımlarımın ne şahıslara, nede kurumlara hakaret etme, akıl verme amaçlı degildir, ben kimim ki! sadece farklı düşünce, gözlem ve değerlendirmelerimi tatışmaya sunuyorum, … DrHusso Ek, fotograflar |
YanıtlaSilTarih gizlenmez, yazıları söylemleri, görüntüleri belgeleri ile geçmişi hatırlatır!