2014 TÜRK, ALMAN BİLİM YILI, TÜBİTAK, -Türkiyede Sıçrama yada Sıçılma?

22 Şubat 2014 Cumartesi yazildi.

TÜEKİYEDE SIÇRAMA YADA SIÇILMA;  

SÜRE GELEN KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR, KAPALI ZİHNİYET, TABULAR VE ÖNYARGILAR NEDENİYLE TÜRKİYE DE BİLİM, TEKNOLOJİDE, İNOVASYON DA (ÜRÜNDE YENİLİK)  BEKLENEN, ÖZLENEN, HEDEFLENEN SIÇRAMA GERÇEKLEŞEMEZ, TAM AKSİNE TÜRKİYE DEKİ BEKLENTİLERİN İÇİNE SIÇILIR MAALESEF

....
..................................................


...............

 

Konu: 2014 Türk, Alman Bilim Yılı, Türkiye de ARGE Faaliyetleri, TÜBİTAK

 .........................................................



 
2014 Türk, Alman Bilim Yılı kapsamında Berlin-Almanya da  22-24 Ocak 2014 tarihlerinde düzenlenen etkinliklerde ele alınan konular üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. (Almanya da yükseköğrenimini tamamlamış ve uzun yıllar orada yaşamış ve farklı işlerde çalışmış biri olarak etkinliklere katıldım.  Lise öğreniminden sonra yükseköğrenimi ve doktoramı kendi imkânlarımla,  yaşam ve okul masrafları okul dışı çalışarak çok zor şartlar altında iyi dereceyle tamamladım. GKSS Bilim araştırma merkezi, Hamburg-Almanya gibi birçok farklı yerlerde çalıştım, yaklaşık 17 sene yurt dışı deneyimlerinden sonra idealist biri olarak Türkiye’ ye kesin dönüş yaptım.  Halen Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde öğretim üyeliğine devam ediyorum.)

Bakanlığınızın ocak 2014 te Berlin de düzenlediği etkinliklerine Ege Üniversitesinden 4 kişilik bir heyetle gitmişken, Berlin Teknik Üniversitesi ve Beuth Teknik Yüksekokulu ve Federal Alman Malzeme Muayene, Araştırma merkezini, (BAM)  ziyaret ederek Ege Üniversitesi ile ikili ilişkilerin geliştirilmesi, ortak projeler yürütülmesi ve  öğrenci ve akademisyen değişim konularını görüşme fırsatını da bulduk.  (Hazırlanan Berlin Seyahat Rapor Taslağı ektedir)

Berlin’de düzenlenen toplantılarda, sizleri, Tübitak Başkanını, YÖK başkanını ve diğer konuşmacıların sunumlarını izledim, konuşmalarını dinledim ve notlar aldım.  Toplantılar sırasında paylaşmadığım konuları, özellikle Türkiye deki ARGE teşvik destek gibi konularda, hoşa gitmeyen bazı uygulamaları söz alıp sorularla tartışmaya sunmaktan kaçındım, yeri ve zamanı değildir diye!

24 Ocak 2014, Cuma günü Berlin Türk Evindeki sabahki oturumda sizlerin açılış konuşmasından sonra  verilen arada sizle çok kısa da olsa, bir iki konu hakkında düşüncelerimi aktarma fırsatını bulmakla memnun oldum.  Benden istemiş olduğunuz, tuttuğum notları, okunaksız olduğu için sizlere vermemiştim. Türkiye dönüşümde sizlere bazı konulardaki görüşlerimi yazılı olarak ileteceğimi söylemiştim. Etkinliklerinde dile getirilen konular üzerinde kendi görüşlerimi kısa maddeler halinde ve önem sırası dikkate alınmadan bilgilerinize sunmak istiyorum:

1.      Almanya gibi dış ülkelerde yetişen, çalışan akademisyenlerin, mühendislerin, iş adamlarının Türkiye ye dönmelerini teşviklerle talep etmenin doğru olmadığı görüşündeyim.  Birilerin sağdan soldan duyup ortaya attığı geri dönüşüm fikrinin tartışılmadan uygulamaya konulması da ayrı bir olumsuzluk örneğidir. Tam aksine onların yurtdışında, Almanya da her iki ülke adına çok daha fazla başarılı olmaları için desteklenmelidirler, motive edilmelidirler, Organize edilmelidirler. Oradan da Türkiye ye çok daha yararlı olabilirler düşüncesindeyim. Hatta ben kendi öğrencilerime, Türkiye de tatmin edici iş bulamadıklarında şanslarını genç vasıflı eleman sıkıntısı bulunan Almanya gibi Avrupa Ülkelerinde aramalarını, en azından bir yurt dışı tecrübesi, hayatları için bir kazanım olacağını söylüyorum.

2.      Almanya da yükseköğrenimlerini tamamlayıp Türkiye ye dönenlerin birçoğu perişan halde işsiz sorunlarla ve mağduriyet içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.  (Bu gibi olumsuzluklar her nedense kamuoyunda utanıldığı için dile getirilmiyor. Bu konunun gerçeğinin araştırılması da yapılmıyor)

a)    Örnek mi?  O kadar çok ki,  Almayanda tanıştığım ve Türkiye kesin dönen, işsiz, anasının babasının emekli maaşı veya çalışan karısının maaşı ile zar zor geçinen bazı arkadaşların ismini burada vermem doğru olmayacaktır.  Daha geçenlerde Berlin Teknik Üniversitesinden tanıdığım doktor ünvanlı elektrik-elektronik mühendisi, Ege Üniversitesinde bölümünde alışık olmadığı sorunlarla karşı karşıya kalıp bunalıma sürüklenerek istifa etmeğe mecbur bırakılmıştır. Bu arkadaşa ben ve diğer arkadaşlarım yardımcı olamadığımız için de çok üzülmüştüm. (Türkiye İnsanların kolayca harcanması ve lekelenmesi  ile de meşhurdur!)

b)   Daha örnek, başka örnek te mi istiyorsunuz?  Kendimi gösterebilirim, Yüksek Uçak Mühendisi kendi öz kardeşimi de verebilirim. Almanya da iken, şimdiki gibi bizlere Türkiye’nin sizler gibi iyi yetişmiş mühendislere, akademisyenlere ihtiyacı var. Biraz ülkeniz için de çalışın sözlerini çok duymuştuk. Kimi idealist, kimi Türkiye deki çalışma ve yaşam koşullarını bilmediği için kimi verilen vaatlere kanarak Türkiye ye döndü. Almanya dan Türkiye ye dönenlerin bir çoğunun hayatını başta vaat edenler karartılar, döndüklerine bin pişman ettirdiler. Koskoca profesörler verdikleri sözde vaatlerde durmadılar. Kendi aralarındaki kronik husumetlerini Almanya’dan dönenlere de bulaştırıyorlar….

3.      Türkiye de süre gelen kötü alışkanlıklardan biri; gelişi güzel ve gereksiz çok vaatler verilmesi, uygulamaya gelince verilen sözlerin, bu vaatlerin arkasında durulmamasıdır, bu suretle insanların istemeyerek te olsa büyük sıkıntılara sokulmasıdır, mağdur edilmesidir.   Özellikle Türkiye’deki yaşam ve çalışma koşullarından habersiz olanlar, bu vaatlere kanıp Türkiyeye döndüklerinde büyük hayal kırıklığı ile baş başa kalıyorlar, maalesef.

4.      TÜBİTAK Başkanın slayt sunumunda anlattıklarını ben fazla abartılı, gerçek dışı buldum. Toplantıda Almanya’da bulunup Türkiye’yi tanımayanlar ise anlatılan olanaklar, imkânlar karşısında hayret etmişlerdir!

‘Bilimsel ARGE projeleri için kaynak sorunumuz yoktur, proje başvuru sıkıntımız bulunmaktadır…’/ ‘Türkiye de proje üretilmiyor, proje başvuruları yapılmıyor, kaynaklar değerlendirilmiyor gibi…  sözler gerçeği yansıtmıyor.

a)    Gönderilen projelerle kabul edilen projelere bakılsın!

b)   Kabul edilen projeler ile ret edilen projelerin kalitesi karşılaştırılsın.

c)    Kabul edilip sonuçlanan projelerin katkısı değerlendirilsin.

d)    Kabul edilen projelerin bilimsellikten ziyade ahbap çavuş ilişkilerine dayalı ve ülke ekonomisine hiç bir katkı değeri bulunmayan projelerin çoğunlukta olduğu kanaatine varırsınız.

e)    Çevremde bazı öğretim üyelerinin, araştırmacıların TÜBİTAK proje değerlendirmelerinde karşılattıkları olumsuzluklar nedeniyle Tübitak’ a proje göndermeme kararını alarak protest ediyorlar. (Hayır, kendi kafamdan herhangi bir maksatla da uydurmuyorum, gerçeklerin ta kendisi. Daha geçenlerde bir doktora tez izleme toplantısın da genç bir bayan öğretim üyesi, özenle hazırladığı TÜBİTAK projesinde tüm hakemlerden olumlu övgüler alıyor daha sonra TÜBİTAK tan olumsuz değerlendirilmesi karşısında düş kırıklığını anlatıyordu.  Almanya kökenli öğretim üyesi bir hocam da, öğrencileri ve  kendi imkanları ile projeler yürütüyorlar. kendilerinin geliştirdiği bilgisayar destekli üç boyutlu ve çok amaçlı kullanımlı bir takım tezgahına entegre etmek için benden kullanılmış bir laser cihazı bulmam için yardım istiyor. Böyle bir cihazın rahatlıkla bir TÜBİTAK projesi ile alınabileceğini söyleyince bana bozuldu, daha sonra da TÜBİTAK mı ! Aman, aman,…. Uzak, uzak la başlayarak, onların proje değerlendirmelerine veryansın ediyordu. Doçentlik sınavlarını aratmayacak boyutta, ilişkileriniz bağlantılarınız varsa projelerinizin olumu, yoksa onların keyfine ve insaflrına kalmıştır, proje başvurularınız.

5.      Daha farklı ve yeni bir örnek mi dediniz!  Daha geçenlerde TÜBİTAK’ a gönderdiğim bir etkinlik destek başvurusu…….  (etkinlik duyurusunu www.laser.ege.edu.tr den indirebilirsiniz)

 “2014 Türk-Alman Bilim Yılı” kapsamında bilimsel ve teknolojik işbirliğini geliştirmeyi hedefleyen yurt içinde düzenlenen ulusal ve uluslararası çalıştay, seminer ve toplantılara TÜBİTAK – BİDEB tarafından destek verilen destek programına (2223-D) bir etkinlik projesi (Ek. 2 bakın) ile başvurdum. sonuç mu?  - Bu proje başvurusu için ayırdığım zamana yazık. Mübarekler, neden ret edildiğine dair bilgi istememe rağmen hala cevap verme nezaketinde dahi bulunmadılar. Bu örnekte de TÜBİTAK’ ın bir gerçeği. Sonrada kalkıp toplantılarda broşürlerde bilim ve teknolojiden ARGE den,  destek ve teşvik olanaklarından ve sıçramadan bahsediyorlar, Bu süregelen zihniyetle Türkiyede bilim, teknolojide, eğitim-öğretimde de sıçrama yapılamaz; sadece etrafa sıcılır!

6.        Türkiye de ARGE projelerinin berbat, rezilane değerlendirilmelerine başka bir örnek! 2004 Yılında Ege Üniversitesi bünyesinde Ege Bölgesi sanayisine katkı sağlayacak, eğitim ve ARGE amaçlı bir laser araştırma merkezinin kurulması için girişimlerde bulundum. Laser üretim yöntemleri konulu bir proje hazırlayıp gönderdim. Sonuç mu? Allahsızlar, olumlu yada olumsuz tek bir satırla herhangi bir yanıt dahi bildirmediler. Sonrada kalkıp utanmadan, sıkılmadan bilimden teknolojiden, yeniliklerden ahkam kesiliyorlar………… (2006-2007 de Tübitak Kocaelin de bir laser araştırma laboratuvarını kurdu, doğru dürüst çalıştırmaktan açız kaldılar. İpe sapa gelmez projelerle elde edilen çıktılarla kendilerini kandırdılar. Bunu sadece ben değil, bu konuda ilgilen bazı hocalarda çok daha olumsuz alasını diyorlar)

7.      2014 Türk, Alman Bilim Yılı kapsamında Berlin-Almanya da  22-24 Ocak 2014 tarihinde düzenlenen toplantılarda sıkça dile getirilen; ‘ARGE projeleri için kaynak bulma sorunumuz yoktur, proje başvuru sıkıntımız bulunmaktadır. Sözlerin gerçekle ilgisi yoktur. ARGE de ve diğer X-ler için kaynak bulabilen devlet yönetimi, bakanlık üniversitelerde çalışan araştırma ve öğretim personelinin maaşlarına kaynak ayırmasını da bilmelidir. Ve üniversitelerimizde kaliteli ve katma değeri yüksek ARGE faaliyetleri için de laboratuvar, makine, cihazlar ve araştırma görevlileri içinde kaynak ayırmalıdır. (Bu satırları okuyanlardan bazıları, kendi kendilerine söyleneceklerdir; Be adam, proje yap, para kazan, laboratuvarını üniversiteye kazandır… Buna söylenecek sözüm burada yoktur)

8.      Üniversitelerde bilim adamı, öğretim üyeleri eksikliği var denilip, yurt dışına gelişi güzel, ahbap çavuş ilişkilerine dayalı, öncelikli torpillileri gönderiyorlar.  Yurt dışından Türkiye’ye dönenler ise farklı bir olumsuzlukla karşı karşıya kalıyorlar. Yani Üniversitede çalışma başvuruları dikkate dahi alınmıyor, hatta başvurularına cevap verme ihtiyacı duyulmuyor.  (Devletin diğer kamu kurumlarında da aynı yöntem uygulanıyor.  Özel şirketlerde de benzeri bir durum söz konusudur, çoğu zaten imza yetkisi olan düz mühendisleri tercih ediyorlar. ) Bu konuyla ilgili bir örnek; Hamburg Üniversitesi Gemi İnşa da bilimsel çalışmalarımı sürdürürken , DEÜ den prof. ünvanlı bir anabilim dalı başkanın sözlerine ve vaatlerine kanarak, Almanya dan aldıkları ve uzun yılardır bir depoda ambalajları içinden bulunan Gemi Havuz laboratuvarını  Enstitüde kurmak için Türkiye ‘ye dönmüştüm.  Sonuç mu?  - Vaatlerle bekletildim. Onun adamı bunun adamı diye orta da bırakıldım! (Allahsızlar bir şekilde kendilerinden hayır gelmez şekilde yaşıyorlar. Alma kul ahını, çıkar aheste, aheste boşuna söylenmemiştir)   

9.      Verilen vaatler üzerine Almanya dan Türkiye yee döndükten sonra Üniversitede çalışmam, biraz tesadüf, uzun bir zaman bekledikten sonra en sonunda ahbap, çavuş ilişkilerine dayalı şekilde gerçekleşmiştir.  AKÜ’ne  bağlı yeni acılan Uşak Müh. Fakültesi dekanı ile bir avukat yakınımın yakınının tanıdığı vasıtasıyla tanıştırıldım. Onun vasıtasıyla hemen fakültede çalışmaya başladım! (Tesadüf ya, AKÜ’ sine daha evvelden de bir müracaatım olmuştu, eleman ihtiyaçları olmadığını yazılı bildirmişlerdi.) Aynı şekilde Ege Üniversitesi Müh. Fak., Makine Mühendisliğine de bir başvuruda bulunmuştum. Sonuç mu?  - Cevap bile alamadım! Bu başvuruşumdan 6 sene sonra Hamburg, Almanya da tanıştığım bir arkadaşın inisiyatifi ile EÜ de Makine Mühendisliği Bölümde çalışmaya başladım.  (Hayır, benle şahsımla ilgili bana özgü bir uygulama da değildir. Örneğin, Uşak Müh. Fakültesinde tanıştığım, yurt dışından doktoralı gelen bir meslektaşımda benzerlerini yaşamış; Türkiye de ki eski-yeni üniversitelere olan başvuruları hep ret edilmiştir. Ve uzun bir süre işsiz kaldığını, sıkıntılı günler geçirdiğini, bu sebeple ortaya çıkan aile sorunları nedeniyle eşinden boşandığını kendisinden öğreniyorum. O da, en sonunda Uşakta bulunmuş bir üst bürokrat komşusunun girişimleri ile AKÜ sinde çalışma imkânını bulmuştur. Onun hakkında da Prof. unvanlı bazı meslektaşları tarafından maksatlı olarak olumsuz üzücü dedikodular çıkartılmış ve yayılmıştır.)

10.  Türkiye de bazıları için üniversitelere girmek ne kadar zor ise, akademik kariyerlerine devam etmek, bir üst kadroya atanmak ta bir o kadar zor. Bura da da ahbap çavuş ilişkileri ön plandadır. (En başta; YÖK ün  cağ dışı doçentlik sınavında da Prof. ünvanlı kişilik sorunlu jüri üyelerinin insafına keyiflerine terkediliyorsunuz. (detaylı bilgi için, www.dr-huso.com/makale/makale190.htm‎   İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Teknolojisi Fakültesinden belirlenen jüri üyeleri eserler aşamasında her defasında başvurularımı keyiflerine göre ret ederlerken yaptığım itirazlar sonuçsuz kalıyordu. Aynı doçentlik dosyası, aynı eserler uzun yıllardan sonra farklı üniversitelerden gelen jüri üyelerince bu sefer oy birliği ile kabul ediliyor. Bu uygulama Allahtan Revamı? (Bu prof unvanlı allahsızlardan yargı yoluyla bana verdikleri maddi ve manevi mağduriyetlerin hesabını hala soramıyorum. Böyle bir uygulamayı hala reva görenlere söyleyecek tek söz vardır, oda Allahtan bulsunlar! Nitekim buluyorlar da, genç yaşta hayır etmeden bir, bir geberip gidiyorlar, hastalanıp ayakta duramaz hale dönüşüyorlar. Alma kul ahı, hakı, çıkar aheste, aheste! Benim burada kullandığım yakışıksız sözler, Allahsızların uygulamaları ile bana verdikleri zarar karşısında hiçtir! )

11.  Türkiye de Yüksek öğretim kurumlarında, ARGE ve eğitim Faaliyetlerinde olumsuz uygulamalar kamu oyunun bilgisine sunulmuyor, paylaşılmıyor, tabu gibi görülüyor, korkuluyor…. Ben sizle daha farklı ve güncel bir olumsuz olayı paylaşmak istiyorum:  İzmir de yeni bir devlet üniversitesi, ‘Katip Çelebi Üniversitesi’ kuruldu. Bu üniversitede yer alan gemi İnşa ve deniz teknolojisi fakültesine elaman arandığını ve orasını öneren biri vasıtasıyla orada çalışma olasılığı için rektörlüğe, fakülteye ve personel daire başkanlığına, 2- 3 yıl evvel, gerekli evrakları göndererek görüşme talebinde bulunuyorum,. Sonuç ne mi? - Cevap bile vermediler. Sadece bana değil, yurtdışı deneyimli, Almanya da yüksek lisansını ve doktorasını burslu tamamlayan çok değerli genç öğretim üyelerinin de görüşme talebine, müracaatlarına cevap vermediklerini çok sonradan tesadüfen öğreniyorum. Daha sonra da gemi kökenli İzmirli üç meslektaş olarak İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Gemi İnşa ve Deniz Teknolojisi Fakültesini kurmak içinde müracaat edildi, ondan da ses seda çıkmadı….  O üniversiteyi hükümet yanlısı tarikat mensupları ile doldurdukları konuşuluyor. Bu uygulamada 21. Yüzyıl Türkiye’sine pek yakışmıyor, fırsat eşitliğine, bilime bilim insanı ethigine (ahlakına)  ters düşüyor. Sonrada bu kamu kuruluşlarında görevli prof. ünvanlı makam sahipleri ve ilgili birimleri, kamuoyunda, ekranlara çıkıp bilim ve teknolojiden, mesleki ahlaktan ahkam kesiliyorlar, boy gösteriyorlar.

…………….

 

12.  Konu ile diğer bir sorun, üniversitelerimizde birçok öğretim üyesi ayın sonunu getirebilmek, yaşam masraflarının üstesinden gelmek amacıyla daha garantili olan ek dersler almaktadırlar, bu suretle de proje hazırlama ve yürütme faaliyetlerine yeterli zaman bulamaktadırlar. Veya tam tersi bazı öğretim üyeleri de üniversite dışı projelere ve danışmanlık hizmetlerine ağırlık vererek bu sefer eğitimi ihmal edebiliyorlar. Örneğin, bu sorun bizim bölümümüzde yaşanıyor

13.  Bakanlığın, TÜBİTAK ve vakıfların; TEYDEB, SANTEZ gibi sanayi ARGE proje desteklerinde makine, cihaz, laboratuvarlar üniversitelerde kalmak şartıyla verilmesi taraftarıyımdır. Bu suretle üniversite ARGE olanaklarından ve personelin gelişmiş ARGE tecrübelerinden tüm sanayicilerin yararlanma imkanı sağlanır, paralelinde öğretimin kalitesi de artırılmış olur.

14.  Türkiye de bir çok şirket ARGE teşviklerini firma ve firma üst düzey çalışanları için bir ek gelir kaynağı olarak görüyor ve değerlendiriyor. Göstermelik projelerle ARGE ye ayrılan kaynak carcur ediliyor.  

a)      Türkiye de pek çok sanayici hala yaşam boyu öğrenmenin sürekli gelişmenin, yenilenmenin, ARGE nin önemini kavramış değiller. Devlet desteği, teşviklerle, hibe edilen kaynaklarla, silinen borçlarla ve montaj işleri, kopya taklit ürünleri ile piyasada uzun süre var olacaklarını sanıyorlar.  Üniversiteleri para yardımı talep eden dilenciler olarak görüyorlar, üniversitelerden uzak duruyorlar Yada üniversiteleri, bizleri onlara karşılıksız hizmet etmekle, onlara çalışmakla mecbur olduğumuzu sanıyorlar, sorunlarına bedava çözüm arıyorlar, bedava danışmanlık hizmeti istiyorlar. Bazıları da olumsuz konjonktürü fırsat bilip asgari ücretle mühendis çalıştırdıkları gibi üniversite hocalarından da asgari ücretle danışmanlık hizmeti istiyorlar.

b)      Günümüz Türkiye’sinde yüzbinlerce dolar, milyonlarca dolar cirosu olan şirketler kazançlarının bir kısmını ciddi ARGE çalışmaları, eğitim faaliyetlerine ve üniversitelerle iş birliğine ayırmasını bilmelidirler.

c)      Savunma sanayi proje teşvikleri de üniversiteler bünyesinde yer almalıdır, kontrol edilmelidir! Savunma sanayi projelerinde her kesin iştahını kabartan milyonlarca dolar tutarındaki teşvikler söz konusu olunca, suiistimaller de kaçınılmaz olmaktadır. Aracı şahıslara, bürolara, şirketlere pay ödenmektedir.

15.  TÜBİTAK, Savunma projelerinde gözlediğim diğer bir olumsuzluk, desteklenecek projelerin zamanında ilgililere duyurulmamasıdır. Ve çok kısa sürede proje başvurularının yapılmasını istemekle, teşviklerin belli yerlere kanallize edildiğini akla getirmektedir. Bu kısa sürelerde proje başvurularını ancak destek programlarından önceden bilgisi olanların ve proje büro şirketleri sunabilirler. Ciddi ARGE projelerin hazırlanması zaman almaktadır, 3-6 ay sürebilmektedir. Dünyanın kaynağı, milyonlarca dolar tutarında teşvikler belli bir kesimin ARGE savunma projelerine ödenmektedir. Sonuç mu? Sonuçlanan projelerin çıktılarına siz de bakın ve değerlendirin, ne kadar ciddi yürütüldüğünü öğrenirsiniz! (Cicili biçili süslenmiş ARGE raporlarından çok proje girdilerine ve çıktılarına; bu çıktıların ülke ekonomisine ve savunma sanayine ve güvenliğine olan katkılarına odaklanın

16.  Türkiye de yeni fikirlerin değerlendirilmesinde de olumsuzluklar ve suiistimaller gözlenmektedir. Burada da ahbap çavuş ilişkileri geçerli olmaktadır. Belli bir cevreden gelmiyorsanız; a)  Fikriniz dikkate alınmıyor, ciddi değerlendirilmiyor, b) Başvurduğunuz kurumlarda içerik dikkate alınmayıp bürokratik, kırtasiye ve şekilsel işlerle ile oyalanıyorsunuz, c) Kendiliğinizden bu sevdadan vazgeçmenizi sağlıyorlar, d) Bu fikri ben yapmalıydım, ben geliştirmeliyim diye olumsuz değerlendirip, daha sonra farklı şekilde fikriniz birileri tarafından kullanılıp ortaya çıkıyor ve siz hakta iddia edemiyorsunuz….

Örnek mi! 15 yakın patent önerisi ile gittim; Depreme dayanıklı, güneş enerjisine uyumlu farklı temelli farklı yüksek bina tasarımları /  Güneş enerji ısıtmalı su havuzları /Mobil yüzer nükleer enerji santralleri / yarı batık  yüzer oteller, /Yarı batık yüzer otoparklar / yarı batık yüzer mobil dalga kıranlar / yarı batık yüzer mobil iskele tasarımları / yarı batık yüzer dinlenme tesisleri / yarı batık yüzer çok amaçlı kullanımlı yüzer adalar / Yüzer villalar/ Yüzer beton-celik konutlar /Çok amaçlı kullanımlı basit arıtma havuzları, göletleri / Kısmı evsel atık su tagarları / Deniz alti modüler  oto yol tasarımı / Deniz üstü yarı batık köprü tasarımları /  iç takviyeli çok amaçlı laser bağlantılı hybrid profilleri / iç takviyeli cok amaçlı laser bağlantılı hybrid yapı elamanları / iç takviyeli çok amaçlı laser bağlantılı hybrid direkleri / iç takviyeli cok amaçlı laser bağlantılı hybrid boruları / iç takviyeli cok amaçlı laser bağlantılı hybrid gemi şaftları / iç takviyeli cok amaçlı laser bağlantılı hybrid kamyon şaftları / boyuna iç takviyeli bölmeli ve çok amaçlı kullanımlı laser bağlantılı hybrid borular / laser çakmalı perçin bağlantı yöntemleri / Mobil laser tanksavar silahı, Mobil laser uçaksavar silahı, Laserli suikast silahı (Bu fikirlerin tamamı orijinal ve  1991 yılından beri ortaya çıkanlar bulunmaktadır. Benzeri olumsuzluklar ve suiistimaller  bazı sanatsal resim ve müzik dünyasında da de söz konusudur. Örnegin resim ve müziklerimin, orijinal oldukları söylendiğinde, kimse dikkate almıyor. Başkaları bu eserlerden etkilenerek, esinlenerek ortaya çıkardıkları eserlerden tablolardan dünyanın parasını kazanıyorlar, sana sadece isyan etmek kalıyor ) Ta Almaya da öğrencilik yıllarımdan beri Türkiye’nin bazı sorunları ile ilgi ve görüşlerimi, düşüncelerimi fikirlerimi, önerilerimi dile getirip, bazılarını da mektuplarla ilgililere, hükümet yetkililerine göndererek duyurmağa ve kitap şeklinde derleyerek  (1000 adet) yayınladım, dağıttım. Örneğin; Almanya’da farklı işlerde farklı ulusların insanları çalışırken, oradaki Türk işçilerin, teknisyenlerin, mühendislerin çalışkanlıkları, uyumlulukları, beceriklileri dikkatimi çekmişti. Bunun üzerine  neden biz Almanlar gibi kendi ülkemizde çalışarak üretmiyoruz, diğer ülkelere tesisler kuramıyoruz, eksiğimiz yok fazlalığımız var diye, ve gemi inşaatını, çelik, beton, yol inşaatlarına, örnekler vererek ilgililere mektuplar yazmıştım. / Türkiye’nin  tarıma, ziraata dayalı temel bir sanayi ile endüstrileşmesine dikkatleri çekmek istedim./Türkiye’nin gelişmesinde endüstrileşmesinde olmazsa olmazlarda biri de ekonomik, süratli, raylı taşımacılığa dikkat çekmek istedim! Türkiye gibi ülkelerde umut olan güneş ve rüzgar enerjilerinin mevcut enerjilere entegrasyonunu dile getirdim / Türkiye’den gecen ve Avrupa’yı Asya ve Afrika ülkelerine bağlayacak demiryolu ağı projelerini önerdim / Etrafı denizlerle çevrili Türkiyecin gemi inşaatına ve gemi taşımacılığına ağırlık vermesi gerektiğini /doğuda ki  karlı suların,  Karadeniz’deki  yağmurlu suların su ihtiyacı olan Batı ve Orta Anadolu’ya bunların dışında Kıbrıs’a, Ortadoğu’ya rahatlıkla aktarılabilecek projelerden bahsettim/ …… 

 Türkiye de, diğer İslam ülkelerinde neden bilimde, teknolojide, sanatta varlık gösteremiyorlar gibi benzeri soruların cevaplarına, değer verme, destek, sahip çıkma kavramları da dikkate alınmalıdır.  Bilgiler, fikirler, düşünceler, öneriler, öngörüler bir bitki tohumu gibi; elverişli ortamda gelişirler, yayılırlar ve ürün verirler. Bu gerçekte göz ardı edilmemelidir. Fikirler, projeler bir tohum, fidan gibidirler, ortamını bulurlarsa gelişirler ve meyvelerini verirler, aksi halde yanlış ellerde solup kuruyup giderler. Ve fikirler bir manyetik alanın benzeri dalgaları şeklinde toplumda yayılıp etkinleşebilme potansiyelleri de bulunmaktadır.

17.  Türkiyede ARGE araştırma ve uygulamalarında diğer bir olumsuzluklar: sonradan genlerimize kadar işleyen ulusal özgüvensizlik, birbirimize güvenmememizdir, bizden üstünleri zenginleri kıskanmamız,  bir dayanışma içerisinde hareket etmememizdir, kolaycılığa ve hazırcılık ve arkadan takip etmek ve kopya etmek gibi .!

18.  Yani bizler yapamayız, bizler nasıl yapacağız, yapılabilseydi onlar şimdiye kadar yaparlardı. Bu zihniyet bizim genlerimize işlemiş olacak. - Onlar, başkaları yapıyorsa, ben, bizler daha iyisini yaparız; o veya başkaları yapamıyorsa bizler yaparız, hem de daha iyisini yaparız - şeklinde özellikle çocuklar, gençler, genç bilim adamları, genç mühendislerimiz motive edilmelidir. Hatalar yanlışlar, zorluklar bozgunlar bizleri yıldırmamalıdır, tam aksine bizleri ulusça cesaretlendirmelidir, güçlendirmelidir, Zorluklara, güçlüklere karşın çözümler üretmekten bıkkınlık değil, memnuniyet duyulmalıdır.  Ana, ilk ve orta öğretimden başlamak üzere öğrenciler bu yönde motive edilmelidir……

19.  Türkiye de yüksek öğretimde, ARGE faaliyetlerinde kalite artırılmak isteniliyorsa; siyasilerin üniversite dışında tutulmaları gerekiyor ve üniversiteler hiç bir siyasi partinin maşası, sözcüsü olmadan özerklik tanınmalıdır ve üniversitelere, Bilim araştırma merkezlerine, enstitülerine ülke sorunları ile ilgili alternatif çözümler üretmeleri için görevler verilmelidir, sadece sanayicilerle değil, kamu kurumları ile de sıkı çalışmaları gerekiyor. Başka bir örnek; seçim yatırımı olarak uygulamaya alınan bazı yönetmelikler üniversitelerde öğretim ve ARGE-faaliyetlerine olumsuz etkiliyor. Hatta bazı uygulamalar öğrencileri tembelliğe, ciddiyetsizliğe, zaman kaybına sevk ediyor, görüşündeyim. Öğrenci ailelerine yaradan çok zararları da olabiliyor. Her genç öğrenci mesleği ile ilgili bilgileri, uygulamaları gerekli sürelerde, zaman kaybetmeden öğrenmeye teşvik edileceği yerine, okulda ömür boyu kalma imkanın tanınması ahmaklıktır.

20.  Diger bir konu; ARGE faaliyetleri için ayrılan  ülkenin kaynakları ODTÜ, İTÜ gibi belli klasik  üniversitelere  ve TÜBİTAK araştırma merkezlerine harcanmasına karşıyımdır. Diğer üniversitelerle adil bir şekilde paylaşılmalıdır ve bu proje destekleri ile yeni kurulan üniversitelerin ARGE potansiyeli artırılmış olur. Türkiyede her üniversite, her bilim araştırma merkezi, enstitüsü  ağırlıklı olarak belirli konular üzerinde  ARGE faaliyetlerini çok iyi yapabilecek laboratuvarların kurulması devlet tarafından teşvik edilmelidir. ODTÜ, İTÜ gibi Üniversiteler ve  TÜBİTAK gibi araştırma geliştireme merkezleri çok iyilerse  devlet destekli TÜBİTAK, sanayi ve savunma proje destekleri yerine EU-Projelerine, Yurt dışı ödülü projelere, Nato askeri ARGE projelerine yönelsinler, Türkiyedeki sanayicilere yeni satılabilir ürün geliştirme projelerinden para kazanmasını öğrensinler. 

21.  Türkiye Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığının kurulması ile, YÖK, TÜBİTAK gibi şişirilmiş kadrolarla hantal çalışan kurumların kaldırılması, en azından görev ve yetkileri sınırlandırılarak küçültülmesine gidilmelidir görüşündeyim. Bu kurumların kadrolarına ayrılan kaynak, üniversitelerin, araştırma geliştirme merkezlerine, enstitülerine devredilmelidir. Bakanlık Üniversite içi ARGE Faaliyetleri ve laboratuvarların kazandırılması için üniversitelere daha fazla kaynak aktarmalıdır.

………………………….

2014 Türk, Alman Bilim Yılı kapsamında  Berlin de düzenlenen etkinliklerde Federal Eğitim ve Bilim Bakanı Prof. Dr. Johanna Wanka’ ya da bazı sorularım vardır;

22.  Ortak çalışmalar ve işbirliği görüşmeleri için hatta Berlin deki etkinlikler nedeniyle Almanya ziyaretinizde havalimanında girişte pasaport kontrolünde yeşil pasaportunuza rağmen polisin sevimsiz sorularına muhatap oluyorsunuz. Sınırda istenmeyen misafir, aranan suçlu muamelesi ile Almanya ya geldiğinize pişman ediliyorsunuz. Örneğin, pasaport kontrolünde Almanya ya neden, ne yapmağa geliyorsunuz, ne kadar paranız var, ne kadar kalacaksınız, dönüş biletiniz var mı, gösterin gibi sorularla bekletiliyorsunuz. Bazen arkadakiler sabırsızlanıp, söylenip ya yer değiştiriyorlar yada size yardımcı olmak için araya girip polisle diyaloğa geçiyorlar! Bazen de Turist olarak yakınlarını ziyarete gelen ve Almanca bilmeyen Türk pasaportlu vatandaşlarımıza yapılanlar karşısında üzülür, bazen de siz onlara Tercüman olarak yardımda bulunma ihtiyacını duyuyorsunuz.

23.  2014 Türk, Bilim Yılında, en azından Türk profesörlerin, araştırmacıların Almanya ya vizesiz, rahatlıkla giriş ve çıkışları sağlanmalıdır. ABD lerinden, İngiltere den, Avusturya dan mezun olanlar rahatlıkla ve uzun süreli vizelerle ülkeye girip çıkabilmektedirler, oturma ve çalışma izni alabilmektedir, hatta isteğe bağlı vatandaşlık hakkını da alabiliyorlar. Almanya da ise tamamen aksine, yabancıları kapı dışarı etmek için sabırsızlanıyorlar…...

24.  Alman Üniversiteleri izlenimlerime göre Türklerle ortak çalışmalara ilişkilerin geliştirilmesinde genel olarak pek sıcak bakmıyorlar. Türkiye den yaptığımız bazı müracaatlarımıza çoğu kez karşılık verilmiyor, Türkiyeyi bilim ve teknolojide geri ülkeler kategorisinde görenler var.

25.  Almanyada benim öğrencilik yıllarımda Üniversite hocaların tamamı olmasa da yabancı öğrencileri hoş görü ile karşılayanlar bulunuyordu. Ve yurtdışı deneyimli eski alman üniversite hocaları güvenilir, sözlerinde duran ve alanlarında uzman kişilerdi. Şimdiki yeni nesil üniversite hocaları; verdikleri sözde durmayan, havalı, maddi çıkarları ön plana çıkarmaktadırlar. Yeni genç Alman profesörler eski hocalar kadar uzmanlık alanlarında iyi değiller ve sanki Almanya da öğretim üyesi, uzman elman sıkıntısı varmış gibi, bu genç yeni profesörler birçok görevlere, makamlara talip oluyorlar ve üniversitedeki eğitimi ve ARGE faaliyetlerini ihmal ediyorlar.

26.  Alman yeni genç profesörlerin insan ilişkileri eski profesörlerin aksine çok zayıf ve havalı tavırları nedeniyle, yurt dışında iş döndürme şansları zayıf. Almanya nın 70-80 yıllarındaki özellikle dış ilişiklerindeki liberal politikasından günümüzde eser yok gibi. Türkler, özellikle genç neslin yurt dışındaki insan ilişkileri çok daha iyi ve başarılıdırlar. Alman firmaları yurt dışındaki ilişkilerinde oradaki Türk gençlerinden faydalanmaları yararlarına olur..

27.  Alman Üniversiteleri mezun ettikleri özellikle yabancı öğrencilerle yani akademisyenlerle sağlıklı ilişkileri sürdürememektedirler. Türkiye deki Alman firmaları dahi Almanya dan mezun olan mühendisleri ne hikmetse görmezden geliyorlar, uzak kalıyorlar, acaba Almanya’da hor görülmelerinden dolayı bir suçluluk duygusu mu?. Yabancı öğrenciler için Almanya da öğretimin uzun sürmesi, var olan yabancı düşmanlığı nedeniyle Almanya da öğrenim, çalışma ve Almanca öğrenme cazipliğini kaybediyor.

28.  2014 Türk, Alman Bilim Yılı kapsamında ortak bir kaynak havuzu oluşturularak her ülkenin yararına olacak katma değeri yüksek teknolojik yenilikler ağırlıklı ortak projelerin hazırlanmasına, adil değerlendirilip yürütülmesine gidilmesinde yarar vardır.

29.  Türkiye de Alman üniversiteleri kurulma imkanı kadar Almanya da Türk Okulların, Üniversitelerin kurulması imkanı da sağlanmalıdır.

……………..

 

SÖZÜN KISASI

 

·         SÜRE GELEN KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR, KAPALI ZİHNİYET, TABULAR VE ÖNYARGILAR NEDENİYLE TÜRKİYE DE BİLİM, TEKNOLOJİDE, İNOVASYON DA (ÜRÜNDE YENİLİK)  BEKLENEN, ÖZLENEN, HEDEFLENEN SIÇRAMA GERÇEKLEŞEMEZ, TAM AKSİNE TÜRKİYE DEKİ BEKLENTİLERİN İÇİNE SIÇILIR MAALESEF.

 

·         TÜRKİYE KISA SÜREDE REFAH DÜZENİNİ YÜKSELTMEK, GELECEĞE GÜVENLE BAKMAK İSTİYORSA, ÇAĞDAŞ KALİTELİ EĞİTİM VE ARGE- FAALİYETLERİNE, KALİTESİNE ÖNEM VERMELİDİR. VE ÜLKE EKONOMİSİNE KATMA DEGERİ YÜKSEK, İSTİHDAM YARATAN PROJELERE ÖNCELİK TANINMALIDIR.

 

·         Bilim ve teknolojide ulusça kendimize olan özgüvenimizi ve birbirimize olan güveni artırmalıyız. Onlar yapıyorsa, bizlerde yaparız, hatta daha iyisini ve daha ucuza yaparız Ve onlar yapamıyorsa bizler yaparız anlayışı ön plana çıkmalıdır.

·         Türkiye de ARGE faaliyetlerinde Üniversite, Araştırma merkezlerinde, enstitülerinde bir ihtisaslaşma söz konusu olmalıdır. Ülke genelinde ciddi ARGE çalışma merkezlerinin kurulmasına gidilmelidir.

·         ARGE faaliyetleri için ayrılan  ülkenin kaynakları ODTÜ, İTÜ gibi belli klasik  üniversitelere  ve TÜBİTAK araştırma merkezlerine harcanmasından kaçınılmalıdır. diğer üniversitelerle adil bir şekilde paylaşılmalıdır ve bu proje destekleri ile yeni kurulan üniversitelerin ARGE potansiyeli artırılmış olur. Türkiyede her üniversite, her bilim araştırma merkezi, enstitüsü ağırlıklı olarak belirli konular üzerinde  ARGE faaliyetlerini çok iyi yapabilecek laboratuvarların kurulması devlet tarafından teşvik edilmelidir.

·         Türkiye de bilim, teknolojide, inovasyon da (üründe yenilik)  beklenen, özlenen, hedeflenen sıçrama için de günün ve geleceğin teknolojilerine, yüksek öğretim kurumlarımızda gerekli düzenlemelerin yapılarak yer verilmesine de öncelik tanınmalıdır!

·         Türkiye de ARGE-Faaliyetlerin kalitesini etkileyen yüksek öğrenimin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle Türkiye genelinde mühendislik alanlarında ders seçimleri, derslerin içerikleri,  takip edilecek kitaplar oluşturulacak ilgili çalıştaylar tarafından ciddi şekilde tespit edilmelidir

·         Türkiye de bazı hoşa gitmeyen gerçekler, yanlışlar, suiistimaller v.d. korkulmadan, sıkılmadan kamuoyunun bilgisine sunulmalı, tartışılmalıdır. Bu tutum her şeyden evvel ülkenin bizlerin hayrınadır. Olumsuzluklar, suiistimaller gizlenerek, örtbas edilerek saygınlık korunmaz, tam aksine çevreye, ülkeye zarar verilir, kurumların kişilerin saygınlığı güvenirlilikleri kaybolur.

 



………………..

Bilgilerinize rica ederim

Saygılarımla
DrHusso
izmir, 8.2.2014
                                      


*  Yazı hatalarından, bazı kaba kelimeler içinde hoş görünüze sığınıyorum.
 
 
 

0 yorum: