BERLİN'DEN İZLENİMLER, 8.2014

27 Ağustos 2014 Çarşamba yazildi.


Değerli ………  ……… Hocam,

 
Almanya’daki Yahudilerin tamamına yakını iyi koşullarda yaşıyorlar. Bazıları ülkenin en zenginleri içeresinde yer alıyorlar. Nedeni?  

''Birbirine bağlı, karşılıklı dayanışma içinde bulunan toplumlar, uluslar; daima başarılıdır, zengindir, güçlüdür''. En iyi örneği Yahudilerdir, Almanlarda örnek gösterilebilir.  Almanların sağcısı, solcusu, radikali, ılımlısı hepsinin birleştiği ortak nokta devlete olan sadakat ve kendileri, ulusları ile gurur duymalarıdır. Ülkenin çıkarlarında asla taviz vermezler, yani koyu bir ulusalcıdırlar, milliyetçidirler... Türkiye' de ulusalcılığı, milliyetçiliği tenkit edenlere, özellikle günün hükümetine duyurulur....
.......................................................................
 

Biraz evvel tekrar EBİDEB-TÜBİTAK'ın web sayfasına girerek, Türk Alman bilim yılı etkinlikleri çerçevesinde, 2223-D destek programına laser konulu çalıştay başvurumun hala incelendiğini görüyorum! (Haziran sonlarında belli olur denildi, daha sonra Temmuz ortalarına uzatıldı. Ağustosun ortalarındayız hala kesin sonuç yok. Sizler başvurunuzun sonucunu öğrendiniz mi?

Şu sıralar Berlin’deyim. 10 gündür bu gecen kış büyüttüğüm göbeği az yiyip bol hareket ederek eritmeğe çalışıyorum. Geçenlerde 6 saat yürüdüm, sadece 15 dakika bir bankta oturarak ara verdim. Genelde burada bisiklet kullanıyorum, 3-6 saatimi harekete ederek değerlendiriyorum. Bu ayın ikinci haftasında sonra yoğun ATK sporuna devam edeceğim, eğer göbeği kısa sürede eritebilirsem.

 

Berlinde dolaşırken, aklıma sizler geliyorsunuz, lokantalara bakıyorum, yani nerde hangi lokantada, gazinoda yemek yenir diye. Berlin’de bursuz, kendi imkanları ile, para kazanarak yaşam ve okul masraflarını karşılayan bir öğrenci olarak mensada yani üniversitenin yemekhanesinde yemek lüks idi. Oraya genelde Cuma günleri ikan balık yemeğini yemek için arasına giderdim. Diğer günler yemeğimi kaldığım yurtta kendim hazırlardım. Bu nedenle yemek konusunda Berlin’de sizlere iyi rehberlik yapamadım maalesef. Ben Berlin’i normal Berlinlilerden daha iyi biliyorum zannediyordum. (Almanya’ ya geldiğimde ilk Berlin’de yaşamağa başladım, Almancayı burada öğrendim, Üniversiteye burada TU-Berlin’de başlamıştım. ) Buna rağmen burada Postdamer Str. (Türklerin yoğun bulunduğu sokağında) sizleri istemeyerek ağrıyan dizinizle biraz yürüttüm, Halbuki buraya yakın bir öğrenci yurdunda kalmıştım, mıntıkan sayılırdı.

 

Spor yaparak göbek eritmemekten kalan zamanımı ise yayın hazırlamakla, İngilizcemi ilerletmekle, TU-Berlin Kütüphanesinde yeni kitaplara, yayınlara bakarak değerlendirmeğe çalışıyorum. Üniversitedeki, bazılarını tanıdığınız arkadaşlar tatildeler, kimisi tatilini ülkesinde geçiriyor.

10 gündür Türkiye deki TV ları, Türkiye haberlerini moralim bozulmasın diye izlemiyorum! Türkiye’deki televizyonların olumsuz haberlerini, belli şahısların vatan kurtaran şabanların, medyatik kahramanların, şarlatanların palavralarını dinlemek yerine, Alman ve İngiliz TV-Kanallarına bakıyorum.

 

Yıllık iznimi burada kullanmanın yararı oluyor, benim için çok ucuza geliyor, kalacak yer parası vermiyorum. Ve özellikle gıda ürünleri, hatta giysilerde Türkiye'ye nazaran daha ucuz. (İlginç olan bu ürünlerin bazıları Türkiye’den ithal ediliyor, aynı ürünler Türkiye de pahalı iken, Almanya’da daha ucuz! Neden?)  Şehir içi ulaşımında (her gün git gel 30 km) sağlık için bisiklet kullanıyorum.  Birde orada sizler güneşten kavrulurken bunalırken ben burada, bazen yağmurlu, bazen güneşli serin havada bulunuyorum.

 

Aslında buradan yazacak o kadar ilginç konular var ki, daha fazla zamanınızı almak istemiyorum.  İzninizle akla gelen bir kaç konuya önem sırası dikkate alınmadan kısaca burada değinmek istiyorum:

 

1.     Yabancı bir TV kanalında, İspanyada işsizler için çobanlık öneriliyor, devlet bir Avrupa projesi ile uzun süreli işsiz özellikle genç kadın, erkek akademisyenleri (mühendisleri, veterinerleri, teknikerleri, bilgisayarcıları, v.d. ) koyun çobanlık mesleğine özel kurslarla hazırlıyor. (koyunların bakımını, yemlenmesini, otlaklara sürmesini, sağmasını, kırpmasını öğretiyorlar, bunun yanında sütten peynir yapmasını,  ürünlerini çevrede satarak değerlendirilmesini de öğreniyorlar). Eskiden gençler köylerden şehirlere akın ederken, şimdi tam tersi oluyormuş, yani Şehirden köylere göç başlamış. ...

Yapılan röportajda, kursa katılan ve bu yeni mesleğe başlayan kişiler hayatlarından memnun olduklarını söylüyorlardı. Şehirde işsiz, sosyal yardımla yaşamak yerine burada temiz havada kendi işlerinde para kazarak yaşamanın çok daha iyi olduğunu söylüyorlardı. (Devlet ülke ekonomisine katkı sağlayan, kaybolmağa yüz tutan koyun çobanlığını yaşatmak ve koyun sürülerinin sayılarını bu proje ile de artırmak istiyormuş.) Darısı Türkiye’ de hor görülen aşağılanan bu mesleğinde devlet teşvikleri canlandırılması ve hayvancılığın, hayvansal ürünlerin verimin ve kalitesinin artırılması yararlı olur düşüncesindeyim. Örneğin koyun, inek gibi hayvan yetiştiriciliği meslek eğitiminin özellikle ülke genelinde ilçelerde bulunan yüksek okullarda verilmesi yaygınlaştırılabilir.

 

2.     Berlin sahil şehri olmamasına rağmen, güneşli günlerde çoğunluk şortları tercih ediyorlar. Üniversiteye, kütüphaneye kısa  şortlarla da gelenler oluyor. Çarşı, alışveriş veriş merkezleri, sokaklar, metrolar güzel bacaklı kısa şortlu genç yaşlı bayanlarla kaynıyor. Sağlıklı beslenmelerinden spor yapmalarından mıdır, çoğunun maşallahı var. Allah esirgememiş birbirinden güzel yaratmış. Onlarda bu güzelliklerini bir şekilde teşhir ediyorlar. Hatta birbirleri ile yarışır halde; ben daha güzelim, benim kız arkadaşım, benim karım, benim kızım daha güzel, daha seksi diye ağustosun güneşli havaları bahanene edip kendilerini gösteriyorlar. (Geçenlerde karşıma ince siyah tayt giymiş tüm kıvrımları açıkta boylu poslu 20-25 yaşlarında çok güzel kızın biri çıktı, beni benden aldı. Yanında erkek arkadaşına rağmen bir süre arkasından gittim, şansımı denemedim! Kendi kendime erken dünyaya gelmişim diye söylendim) 

Berlin de bayanların kısa şortlarla, dapdaracık tülsü giysilerle ben daha güzelim, daha seksiyim diye kendilerini gösterme yarışında iken; Türkiye de bu yaz moda, trend biraz daha farklıdır. İzmir Karşıyaka ve sahil turistik kıyı yerleşim birimlerinde şortla dolaşanlara rastlayabilirsiniz, fakat Berlin’ deki kadar güzellerini göremezsiniz. Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir,  Türkiye’ de genç bayan sanatçılar ve sosyete arasında benim popom daha güzel, daha seksi yarışı başlatıldıgı görüşündeyim.  Her gün yazılı ve görsel medyada gündemde kalmak isteyen yıldızların pornografi görüntülü popolarını teşhir ettiklerini görüyorsunuz. Ciddi gazetelerde tirajlarını artırmak, korumak amacıyla olsa gerek bu modaya kapıldılar. Acun medyaya, Türkiye’ nin en güzel popolu bayanı yarışması düzenlemesini öneriyorum, bu sayede reytinglerine reyting, milyonlarına milyonlar katar.   

 

3.     Almanca bir dergi haberine göre, Almanya’da son yıllarda sağlık turizmi hayli gelişmiş, Dünyanın birçok ülkesinden hali vakti yerinde olan, (çoğunlukla Rusya’dan, Petrol zengini Arap Ülkelerinden) turist hastalar Almanya’ya tedavi olmak için geliyorlarmış. Ve sayılarında her gecen yıl artış gözleniyormuş. Bunlar normal turistlerden daha fazla Almanya’da kalıyorlar ve daha fazla para bırakıyorlarmış. Bazı Alman Eyaletleri daha fazla sağlık turisti çekmek için çaba sarf ediyorlarmış, tanıtım programları, fuarlar düzenliyorlarmış. Bazı hastanenler bu ülkelerde temsilcilikler, irtibat büroları acıyorlarmış. Almanya’da bazı oteller sağlık turizmine göre kendilerini düzenliyorlarmış.

Bu haber üzerine, Bizim Ege Üniversitesi, İzmir aklıma geldi Bizim tıp üniversiteleri hala uyuyorlar, bu potansiyelden faydalanma arayışına girmiyorlar.  Aslında Ege Üniversitesi, İzmir Sağlık turizmi için idealdir. Özellikle yeni kurulan tıp fakülteleri, binalarını sağlık turizmini de dikkate alarak düzenlemelerinde yarar vardır.  (Berlin Moabbite, arnum str. bulunan Charite hastanesini görmelerini öneririm. Ben geçenlerde Charitede okumak isteyen yeğenimle gittim, hayran kaldım!) Ege Üniversitesinin Tıp Fakültesi düzensiz, karmaşıklığı,  iç içe geçmiş labirent bina yapılaşması ve kalabalığı ile sağlık turizmine pek uygun değildir. 

Ege Üniversitesi yöneticileri kendi aralarında Ege Üniversitesine bağışlanan arsaları alışveriş merkezleri için ona buna peşkeş çekeceğine, modern hastane, hastane otelleri ve inovasyon bilim araştırma geliştirme parkları, öğrenci yurtları olarak değerlendirmeliydi…

Ege Üniversitesine ait arsaların, kimler tarafından hangi koşullarda kimlere nasıl verildiği, niçin verildiği, kimlerin zengin edildiği araştırılmalıdır. Burada yapılan yolsuzluklar, görevi suiistimaller açığa çıkarılması gerekiyor. (Bu konuyu üniversitemizde bir iki sene evvel akademisyen bir bayan da dile getirmişti, fakat hiç yankı bulmadı, neden?)

 

4.     21. Yüzyılda Türkiye yurt dışına hammadde ihracat edeceğine, işlenmiş ürün ihracatına yeni pazarlar arayarak yönelmelidir. Örneğin, en basiti; dökme fındık yerine, işlenmiş fındık ürünlerini yurt dışına satmalıdır. Fındığı Türkiye ihracat ediyor, daha sonra bu fındık kendisine nutella, çikolata gibi ürünlerle kendisine çok pahallı dönüyor ve Dünyaya satılıyor.  Başka bir örnek Almanya balık sardalyeyi dışarıdan çok ucuza, yok fiyatına satın alıyor, sonra kendi ülkesinde farklı ürünlerle işleyip bütün dünyaya satıyor.  (Bir Alman  sardelya konservesinde 3 ile 5 adet sardelye bulunmaktadır ve  75 ile 100 cent arasında satılıyor. Dışarıya işlenmiş sardelya yanında teneke kutu, yağ gibi birçok ürünü ve hizmeti de satmaktadır. Bu sayede daha fazla insan sebepleniyor, kazanıyor! Almanya bizden meyveleri satın almaktadır, kendi ülkesinde işleyip bütün dünyaya meyve suları, kurumuş meyve olarak satmaktadır. Üniversitelerimiz bu konu üzerinde de araştırmalar yapmalıdır. (İzmirde Gırgır, Trol balıkçı teknelerinde balık avlanma mevsimlerinde  tonlarca sardalye, hamsin gibi balıklar avlanmaktadır, Bu balıkların büyük kısmı satılamadığı, koktuğu içinde denize dökülüyordu. Büyük patronlardan biri balığın daha fazla alıcı bulması, yenilmesi için belediyelerle hamsin günleri düzenlemeğe başladılar! Mübarekler bir araya gelerek, devletin desteğini de alarak balık işleme fabrikasını kurmak akıllarına gelmiyor. Fakat sağda solda devletin teşvikleri ile palazlanıp hava atmasını biliyorlar. Bakın Arabistan yarımadasının, Hint ve güney kutup denizine bakan kıyılarında Sardelya kaynıyor, Araplar orada iptidai avlanma yöntemleri ile balık tutmağa çalışıyorlar. Türk Trolleri, Gırgırları burada balık tutmak için neden girişimlerde bulunmuyorlar. Türkiye’nin deniz, akarsu ve gölet balık çiftliklerinde üretilen balıkların bir kısmı da işlenerek neden satılması düşülmüyor. Bu gibi konularda üniversitelerimizdeki ilgili birimler tarafından üreticiler, girişimciler bilgilendirilmelidir, yönlendirilmelidir.   

 

5.     Burada gördüğümde isyan ettiğim diğer bir husus; Seyahat!

Almanlar için  Türkiye’de 4-5 yıldızlı otellerde, tatil köylerinde bir haftalık tatil, gidiş dönüş uçak bileti dahil ve havalimanından karşılama, bırakma, acık büfe, kahvaltı dahil fiyatı 199 Euro ile 299 arasında değişiyor!!!! İnsanın inanası gelmiyor.  Gurbetçi ailesi çoluk çocuk ile yıllık iznini kullanmak istediğinde, sadece uçak bileti, kişi başına gidiş dönüş en ucuz 300 Euro ile 700 Euro arasında ücret ödüyor. Uçak şirketlerinin Allahsızlığına, insafsızlığına pes doğrusu. Diger bir gözlemim ise; Türkiye-Almanya arası uçak yolcu pastasını da en çok Alman Uçak Şirketleri kapıyor, neden?  Bu gibi konularda kamuoyunda tartışılmalıdır.
 
Devletin anlamlı dev projelerinden biri; Türkiye güvenli, süratlı ve ekonomik karayolu , özellikle demiryolu taşımacılığını kıtalar arası taşımacılığına, uluslararası projelerle genişletilmesine gitmelidir. İlk olarak Almanya-Türkiye arasında karayolu ve demiryolu taşımacılığını geliştirmekle başlamalıdır. Daha sonra bu demiryolu hattı Arabistan' a  ve Türki Cumhuriyetleri üzerinden ta Çine kadar uzatılabilir! kadar Bakın demiryolu taşımacılığı yenilenebilir enerji kaynaklarına da uyumlu olarak düzenlenme şansı bulunmaktadır. Hava taşımacılığı ile  enerji kaynakları ve çevre kirliliği nedeniyle gelecekte problemlerin yaşanılması kaçınılmazdır! Türkiye suratlı, güvenli ve ekonomik çevre dostu, enerji tasarruflu ve sanayileşmede rekabet gücüne katkı sağlayan raylı sistemi tercih etmelidir.

Almanya’daki gurbetçilerimize her yönüyle sahip çıkmasını, olumlu yönlendirilmelerini bilmeliydik. Sağılan Dolar, Euro inekleri olarak hala görülmemelidirler. Yurt dışındaki vatandaşlarımız Türkiye için her yönüyle büyük bir zenginliktir. Onların orada güçlenmesi, zenginleşmesi, okumaları, iş güç sahibi olmaları, belli konumlara, makamlara gelmeleri Türkiye’nin çıkarındır, aynı zamanda bulundukları ülkelerin de menfaatinedir.

 

6.     Almanya’daki Yahudilerin tamamına yakını iyi koşullarda yaşıyorlar. Bazıları ülkenin en zenginleri içeresinde yer alıyorlar. Nedeni?  

Birbirine bağlı, karşılıklı dayanışma içinde bulunan toplumlar, uluslar; daima başarılıdır, zengindir, güçlüdür. En iyi örneği Yahudilerdir, Almanlarda örnek gösterilebilir.  Almanların sağcısı, solcusu, radikali, ılımlısı hepsinin birleştiği ortak nokta devlet olan sadakat, ve kendileri, ulusları ile gurur duymalarıdır. Ülkenin çıkarlarında asla taviz vermezler, Yani koyu bir ulusalcıdırlar, milliyetçidirler. Türkiye' de ulusalcılığı, milliyetçiliği tenkit edenlere, özellikle günün hükümetine duyurulur....

Türkiye gibi ülkelerde de bu dayanışmayı sağlamak için eğitimle başlanılmalıdır, fırsat eşitliği, hak, hukuk, adalet ile pekleştirilmelidir! Türkiye’de cemaat ve tarikatlarda, örgütlerde, partilerde gözlenen dayanışma daha çok bireylerin sömürülmesine, kullanılmasına dayalıdır.  Maalesef devlet yönetiminde de, devleti ele geçirenler tarafından benzeri bir sömürme, kullanılma uygulanması söz konusudur. Türkiye siyasetinde Vatandaşa, İnsana, ülkeye hizmet yerine, şahsi çıkarlar önceliklidir. Devlet yönetimini ele geçirerek diğer insanları; varlıklarını, haklarını, zenginliklerini sömürmek günümüzün siyaset anlayışıdır. Demokratik ülkelerde yasa ve yönetmelikler ve ilgili kurumlar bu gibi sömürülere haksızlıklara imkân tanımaz. 

 

……………….

………………………..

 

Berlin’den sizlere saygılar, selamlar

h. ozden

berlin, 8.8.2014







 
 

 

0 yorum: