Dindar görünümlü, şeriat yanlısı ve dıştan güdümlü hükümet
ve Cemaat işbirliği içeresinde Türk silahlı Kuvvetlerini Etkisizleştirme Darbe
girişimi herkesin gözleri önünde çoğunluğunun bilgisi ve sorumsuzluğu altında gerçekleştirilmeğe
çalışılmıştır. Kısmen de başarılı olunmuştur.
Hükümet ve başbakanı ile Cemaat arasında çıkar
çatışması, devleti tamamen ele geçirme, yönetme gibi istekler ortaya çıkmamış
olsa idi, bugün Türkiye İslami Cumhuriyet şeriat kanunlarına göre yönetilmeğe çalışılan
kaos, felaketler içinde yaşayan bölünmüş bir ülke haline gelebilirdi. Yüce Allah’ın Takdiri, Türkiye’yi bayşerlerin
büyük kumpasından korumuştur. (Hükümet kendilerine derin devletin, paralel yapıların iç dış odaklı şer güçlerin örgütlerin darbe teşebbüsü diye diye kendileri sinsice sivil darbeyi devlet yönetiminde başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir, Kendilerine dur diyecek güçlerin kalmadığını askeri vesayeti kaldırdıkları ile övünüyorlar, büyük hükümet başarısı olarak kutluyorlar.)
Daha düne kadar can ciğer olan ve birbirlerini
kollayan, destekleyen ve TSK ya kumpas kuranlar, bir çok insanın, ailenin mağdur
olmasına vesile olan Bayşerler; ülkenin zenginliklerini, devletin imkânlarını
kullanmakta anlaşamayınca, bugün birbirlerini suçlayarak, kötüleyerek birbirlerinin
amansız can düşmanı olmuşlardır. Dindarlıkları
ile övünenler şerlerini Allah adını kullanarak gerçekleştirmişlerdir. Özellikle
askerlere hileli-hurdalı delilleri hazırlarlarken, masum insanların hayatlarını
karartırlarken, ölmelerine neden olurlarken, bu eylemleri ile büyük günah işlerlerken
Allah’tan, Allah’ın lanetinden hiç mi hiç korkmadılar, İnsanlıklarından,
kişiliklerinden hiç mi hiç utanıp sıkılmadılar.
TSK’ yı itibarsızlaştırma, etkisizleştirme
maksadıyla kumpas suçlaması, belli TSK-Mensuplarının ve diğer İnsanların
düzmece suçlarla, hileli-hurdalı delillerle, satın alınmış şahitlerle, hükümet ve
cemaat yanlısı hakim, savcı ve polislerle mağdur edilmelerinde Cemaatin,
Hükümetin, başbakanın sucu kadar bizlerinde özellikle muhalefet partilerinin,
devlet kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin suçları, görevi suiistimalleri de
sorumsuzlukları da mevcuttur. …
Bugün paralel yapı diye suçlanan Cemaatten çok, asıl
hükümetin ve başkanın büyük sucu, görevi suiistimalleri ve sorumsuzlukları,
ihmalleri bulunmaktadır. Hükümet ve başkan devletin imkânlarını kullanarak kendisine
rakip gördüğü, korktuğu Cemaati ve Başimamı paralel yapı diye suçlayarak bitirmek,
kendilerini sağlama almak istiyorlar. Kendilerine addedilen suçlardan da aklayacağını
umuyorlar. ... (Ülkeye, insanlara
verdikleri zararlardan, mağduriyetlerden yargı önünde hesap vermeleri
gerekiyor. Demokrasilerde secim
sandıkları, halkın iradesi her şey değildir, kaldı ki tam yansıtmıyordur, manipüle
edilmesi de söz konusu olmaktadır. Demokrasi kültürü gelişmiş ve yerleşmiş
ülkelerde; devletlerin kuruluş bütünlüğünü, bağımsızlığını ve vatandaşların can,
mal huzur ve güvenliğini esas alan, temel yasalara bağlılıktır. Tekrar tekrar dile getirdiğim gibi; Halkın bağımsız
iradesi ile oy çoğunluğu ile belli bir süre için devlet yönetimine seçilen
hükümetler, mevcut yasa ve yönetmelikler çerçevesinde ülkenin içte ve dışta çıkarlarını,
zenginliklerini korumakla, savunmamakla, geliştirmekle görevlendirildiklerini
unutmamaları gerekmektedir.
)
AKP nin tek başına iktidara gelmesiyle toplumun
belli bir kesiminde ortaya çıkan tedirginlikler, endişeler, kaygılar nedeniyle
zaman zaman hükümet aleyhine yapılan gösteriler, mitingler, protestolar TSK yı
ve mensuplarını da etkilemesi bazı düşüncelerin tartışılması kaçınılmazdır.
Hükümetin bundan zaman, zaman tedirgin olduğu, rahatsızlık duyduğu da
gözlenmiştir. Ta kambur genelkurmay başkanı ile başbakanın buluştuğu güne kadar
bir belirsizlik olası askeri darbe beklentisi sürmüştür. Bu buluşma kırılma
noktasından sonra hükümet ve cemaat TSK ya yüklenmeğe başlamıştır.
TSK’ya yapılan kumpastan yani TSK nın
etkisizleştirilme darbe girişiminde, bugün ülkede gelinen olumsuz gelişmelerden
TSK nın, Genel Kurmay Başkanlığının çok büyük sucu bulunmaktadır. Düzmece suçlara
karşın gerekeni yapmaktan açız kaldığı gibi generallerine, albaylarına,
subayların sahip çıkma cesaretini, becerisini gösterememiştir. En azından adil
yargılanmalarını sağlamalıydı, TSK mensuplarının cemaat polislerinin düzmece suçlarına
hileli-hurdalı delillerine karşın misilleme yapmalıydı, anladıkları dilde
karşılık verebilmeliydi. Genel Kurmay Başkanlığını TSK mensuplarını cemaatin savcı
ve hakimlerin şerrine, insafına terk etmemeliydi. TSK kendi içinde bu konularda
bir özeleştiri, bir değerlendirme yapmalıdır, burada hatalı davrananlar ortaya
çıkartılmalıdırlar, Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği TSK kendi içinde dahi saygınlığını
ve güvenirliliğini kaybetmiş, disiplinsiz, bölünmüş birbirlerini suçlayan, birbirlerine
hakaret eden, birbirlerinin kuyusunu kazan tanınmaz bir hale dönüştürülmüştür.
Demokrasi kültürü gelişmemiş ülkelerde; demokrasi, çağdaş
bilgi kişiliği sekteye uğramış toplumlarda demokrasi devlet yönetiminde yasa ve
yönetmeliklerin, uygulayıcının keyfine, insafına bırakılmayacak kadar en
detayına kadar acık seçik belirtilmesi ve fırsat eşitliğinin gözetilmesi gerekiyor.
Demokrasi
devlet yönetimlerinde akılcılık ve çoğulculuk, ülkenin zenginliklerinin, çıkarlarının korunması, geliştirilmesi,
vatandaşların can mal güvenliği esastır. Bu ilkeler doğrultusunda
günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetimi değerlendirildiğinde çıkan sonuç vahimdir!
Yani süre gelen bu devlet yönetim zihniyeti ile ehilsizlerin elinde Türkiye’nin
aydınlık bir geleceği söz konusu olmaz. 21 Yüzyılda dine dayalı devlet
yönetimlerin ve etnik federal yönetimlerin sonu hüsrandır. Halkların etnik bölünme,
ayrışma yerine, halklarının bütünleşmesi, entegrasyonu, asimilasyonu ile ülkelerin
büyümeleri güçlenmeleri, gelişmeleri, barış, huzur ve refahları, için olmazsa olmazlardadır. Türkiye’de mevcut hükümet bütünleşme,
entegrasyon asimilasyon yerine tam aksini, yani ayrışmağı, bölünmeyi Büyük
Kurdistanın talepleri, tehditleri üzerine teşvik ediyor, boyun eğiyor. Bunun paralelinde dine dayalı devlet yönetimi eğilimi,
dini hurafelere dayalı eğitim- öğretim ve ülkedeki savurganlık, yolsuzluklar, borçlanma,
v.d. Bu nedenle Türkiye bölünüp, kaos içinde parçalanma, yok olma olasılığı
her zamankinden daha fazla mevcuttur. Türkiye’yi ekonomi ve siyasi bir kaos, Lübnan,
Suriye, İrak, Libya benzeri kaos kapıda beklemektedir. Bu saatten sonra
alınacak önlemler dahi kanlı çatışmaları, ayaklanmaları uğursuzluğu, ekonomik iflasları
önleyemeyecektir, sadece artırarak biraz geciktirecektir, oyalayacaktır. Birlikte
yaşayacağımız o günler yakındır, Allah Türkiye’nin, Türklerin yardımcısı olsun,
âmin.
Kısaca; Türkiye’de devlet iyi yönetilmiyor, özellikle
ekonomik, askeri, siyasi sorunlara çözümler üretilip uygulanacağına, sorunlara
daha fazla sorunlar, belirsizlikler katılmıştır, son 10 yıllarda içinden çıkılması,
geri dönüşü olmayan hatalar yapılmıştır, halende yapılmağa devam edilmektedir. Mevcut gelişmelerin olası sonuçlarını şimdiden
öngörebilmek için insanların uzman, müneccim olmalarına hiç gerek yok, Türkiye’de
yaşayıp haberleri izleyen, tarafsız, çıkarsız, önyargısız her vatandaş bu gibi
görüşleri dile getirmektedir, paylaşmaktadır. Zaten uzmanlar tarafından ülke
çıkarlarını savunan medyada da alenen gerçekler belgeleri ile tartışmağa sunulmaktadır….
Türkiye'de her şeyden evvel birliktelikten, ülke bütünlüğünden ödün verilmemelidir. Devlet otoritesi ülkenin her bir köşesinde sağlanmalıdır. Teknolojik, ekonomik ve askeri güçlerini ve ittifaklarını kullanıp Türkiye'ye zarar vermeğe kalkışanlara karşın Türkiye'nin yapması gerekenlerin başında nükleeri silahlara sahip olmasıdır.
(İzmir, 11.2014, DrHusso)
·
Türkiye’de dile getirilmesi, yazılması
gereken o kadar çok olumsuz gelişmeler, uygulamalar, söylemler var ki, bunları
vatandaşlar yerine muhalefetin kamuoyuna ve halkı, vatandaşları kendileri gibi
ahmak sanan siyasilere, yöneticilere ve yalaklarına duyurmaları gerekiyor.
·
Yukarıdaki yazılanlar; devlet yönetimi ile ilgili ve toplumsal olaylar karşısında kendi gözlem ve değerlendirmelerimdir. Kişi yada kurumlara hakaret etme ve veya akıl verme haddime değildir.
Yazıda dile getirilen olumsuzlukların öngörülerin gerçekleşmemesini, benim
yanılmış olmamı kendim de diliyorum!
·
Yazı hatalarından ve olası verdiğim rahatsızlıktan
dolayı hoş görünüze sığınıyorum.
·
Allah Türkiye’yi, Türkleri ebediyete
kadar korusun, amin diyerek yazılarımı sonlandırmak istiyorum. Bu günün Türkiye’sinde
yazılanların hiçbir değeri yoktur, deli saçmaları olarak okunmuyor bile
diyenler çıkmaktadır. Varsın denilsin ve
okunmasın bile…!
0 yorum: