TÜRKİYE’DE HÜKÜMET VE CEMAAT İŞBİRLİĞİNDE TSK’YI ETKİSİZLEŞTİRME DARBE GİRİŞİMİ

23 Kasım 2014 Pazar yazildi.

Dindar görünümlü, şeriat yanlısı ve dıştan güdümlü hükümet ve Cemaat işbirliği içeresinde Türk silahlı Kuvvetlerini Etkisizleştirme Darbe girişimi herkesin gözleri önünde çoğunluğunun bilgisi ve sorumsuzluğu altında gerçekleştirilmeğe çalışılmıştır. Kısmen de başarılı olunmuştur. 
 
Hükümet ve başbakanı ile Cemaat arasında çıkar çatışması, devleti tamamen ele geçirme, yönetme gibi istekler ortaya çıkmamış olsa idi, bugün Türkiye İslami Cumhuriyet şeriat kanunlarına göre yönetilmeğe çalışılan kaos, felaketler içinde yaşayan bölünmüş bir ülke haline gelebilirdi.  Yüce Allah’ın Takdiri, Türkiye’yi bayşerlerin büyük kumpasından korumuştur. (Hükümet kendilerine derin devletin, paralel yapıların  iç dış odaklı şer güçlerin örgütlerin  darbe teşebbüsü diye diye kendileri sinsice sivil darbeyi devlet yönetiminde başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir, Kendilerine dur diyecek güçlerin kalmadığını askeri vesayeti kaldırdıkları ile övünüyorlar, büyük hükümet başarısı olarak kutluyorlar.)

Daha düne kadar can ciğer olan ve birbirlerini kollayan, destekleyen ve TSK ya kumpas kuranlar, bir çok insanın, ailenin mağdur olmasına vesile olan Bayşerler; ülkenin zenginliklerini, devletin imkânlarını kullanmakta anlaşamayınca, bugün birbirlerini suçlayarak, kötüleyerek birbirlerinin amansız can düşmanı olmuşlardır.  Dindarlıkları ile övünenler şerlerini Allah adını kullanarak gerçekleştirmişlerdir. Özellikle askerlere hileli-hurdalı delilleri hazırlarlarken, masum insanların hayatlarını karartırlarken, ölmelerine neden olurlarken, bu eylemleri ile büyük günah işlerlerken Allah’tan, Allah’ın lanetinden hiç mi hiç korkmadılar, İnsanlıklarından, kişiliklerinden hiç mi hiç utanıp sıkılmadılar.

TSK’ yı itibarsızlaştırma, etkisizleştirme maksadıyla kumpas suçlaması, belli TSK-Mensuplarının ve diğer İnsanların düzmece suçlarla, hileli-hurdalı delillerle, satın alınmış şahitlerle, hükümet ve cemaat yanlısı hakim, savcı ve polislerle mağdur edilmelerinde Cemaatin, Hükümetin, başbakanın sucu kadar bizlerinde özellikle muhalefet partilerinin, devlet kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin suçları, görevi suiistimalleri de sorumsuzlukları da mevcuttur. …

Bugün paralel yapı diye suçlanan Cemaatten çok, asıl hükümetin ve başkanın büyük sucu, görevi suiistimalleri ve sorumsuzlukları, ihmalleri bulunmaktadır. Hükümet ve başkan devletin imkânlarını kullanarak kendisine rakip gördüğü, korktuğu Cemaati ve Başimamı paralel yapı diye suçlayarak bitirmek, kendilerini sağlama almak istiyorlar. Kendilerine addedilen suçlardan da aklayacağını umuyorlar. ...  (Ülkeye, insanlara verdikleri zararlardan, mağduriyetlerden yargı önünde hesap vermeleri gerekiyor.  Demokrasilerde secim sandıkları, halkın iradesi her şey değildir, kaldı ki tam yansıtmıyordur, manipüle edilmesi de söz konusu olmaktadır. Demokrasi kültürü gelişmiş ve yerleşmiş ülkelerde; devletlerin kuruluş bütünlüğünü, bağımsızlığını ve vatandaşların can, mal huzur ve güvenliğini esas alan, temel yasalara bağlılıktır.  Tekrar tekrar dile getirdiğim gibi; Halkın bağımsız iradesi ile oy çoğunluğu ile belli bir süre için devlet yönetimine seçilen hükümetler, mevcut yasa ve yönetmelikler çerçevesinde ülkenin içte ve dışta çıkarlarını, zenginliklerini korumakla, savunmamakla, geliştirmekle görevlendirildiklerini unutmamaları gerekmektedir. )

AKP nin tek başına iktidara gelmesiyle toplumun belli bir kesiminde ortaya çıkan tedirginlikler, endişeler, kaygılar nedeniyle zaman zaman hükümet aleyhine yapılan gösteriler, mitingler, protestolar TSK yı ve mensuplarını da etkilemesi bazı düşüncelerin tartışılması kaçınılmazdır. Hükümetin bundan zaman, zaman tedirgin olduğu, rahatsızlık duyduğu da gözlenmiştir. Ta kambur genelkurmay başkanı ile başbakanın buluştuğu güne kadar bir belirsizlik olası askeri darbe beklentisi sürmüştür. Bu buluşma kırılma noktasından sonra hükümet ve cemaat TSK ya yüklenmeğe başlamıştır.

TSK’ya yapılan kumpastan yani TSK nın etkisizleştirilme darbe girişiminde, bugün ülkede gelinen olumsuz gelişmelerden TSK nın, Genel Kurmay Başkanlığının çok büyük sucu bulunmaktadır. Düzmece suçlara karşın gerekeni yapmaktan açız kaldığı gibi generallerine, albaylarına, subayların sahip çıkma cesaretini, becerisini gösterememiştir. En azından adil yargılanmalarını sağlamalıydı, TSK mensuplarının cemaat polislerinin düzmece suçlarına hileli-hurdalı delillerine karşın misilleme yapmalıydı, anladıkları dilde karşılık verebilmeliydi. Genel Kurmay Başkanlığını TSK mensuplarını cemaatin savcı ve hakimlerin şerrine, insafına terk etmemeliydi. TSK kendi içinde bu konularda bir özeleştiri, bir değerlendirme yapmalıdır, burada hatalı davrananlar ortaya çıkartılmalıdırlar, Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği TSK kendi içinde dahi saygınlığını ve güvenirliliğini kaybetmiş, disiplinsiz, bölünmüş birbirlerini suçlayan, birbirlerine hakaret eden, birbirlerinin kuyusunu kazan tanınmaz bir hale dönüştürülmüştür.

Demokrasi kültürü gelişmemiş ülkelerde; demokrasi, çağdaş bilgi kişiliği sekteye uğramış toplumlarda demokrasi devlet yönetiminde yasa ve yönetmeliklerin, uygulayıcının keyfine, insafına bırakılmayacak kadar en detayına kadar acık seçik belirtilmesi ve fırsat eşitliğinin gözetilmesi gerekiyor.

Demokrasi devlet yönetimlerinde akılcılık ve çoğulculuk, ülkenin zenginliklerinin, çıkarlarının korunması, geliştirilmesi, vatandaşların can mal güvenliği esastır. Bu ilkeler doğrultusunda günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetimi değerlendirildiğinde çıkan sonuç vahimdir! Yani süre gelen bu devlet yönetim zihniyeti ile ehilsizlerin elinde Türkiye’nin aydınlık bir geleceği söz konusu olmaz. 21 Yüzyılda dine dayalı devlet yönetimlerin ve etnik federal yönetimlerin sonu hüsrandır. Halkların etnik bölünme, ayrışma yerine, halklarının bütünleşmesi, entegrasyonu, asimilasyonu ile ülkelerin büyümeleri güçlenmeleri, gelişmeleri, barış, huzur ve refahları,  için olmazsa olmazlardadır.  Türkiye’de mevcut hükümet bütünleşme, entegrasyon asimilasyon yerine tam aksini, yani ayrışmağı, bölünmeyi Büyük Kurdistanın talepleri, tehditleri üzerine teşvik ediyor, boyun eğiyor.  Bunun paralelinde dine dayalı devlet yönetimi eğilimi, dini hurafelere dayalı eğitim- öğretim ve ülkedeki savurganlık, yolsuzluklar,  borçlanma,  v.d. Bu nedenle Türkiye bölünüp, kaos içinde parçalanma, yok olma olasılığı her zamankinden daha fazla mevcuttur.  Türkiye’yi ekonomi ve siyasi bir kaos, Lübnan, Suriye, İrak, Libya benzeri kaos kapıda beklemektedir. Bu saatten sonra alınacak önlemler dahi kanlı çatışmaları, ayaklanmaları uğursuzluğu, ekonomik iflasları önleyemeyecektir, sadece artırarak biraz geciktirecektir, oyalayacaktır. Birlikte yaşayacağımız o günler yakındır, Allah Türkiye’nin, Türklerin yardımcısı olsun, âmin.

Kısaca; Türkiye’de devlet iyi yönetilmiyor, özellikle ekonomik, askeri, siyasi sorunlara çözümler üretilip uygulanacağına, sorunlara daha fazla sorunlar, belirsizlikler katılmıştır, son 10 yıllarda içinden çıkılması, geri dönüşü olmayan hatalar yapılmıştır, halende yapılmağa devam edilmektedir.  Mevcut gelişmelerin olası sonuçlarını şimdiden öngörebilmek için insanların uzman, müneccim olmalarına hiç gerek yok, Türkiye’de yaşayıp haberleri izleyen, tarafsız, çıkarsız, önyargısız her vatandaş bu gibi görüşleri dile getirmektedir, paylaşmaktadır. Zaten uzmanlar tarafından ülke çıkarlarını savunan medyada da alenen gerçekler belgeleri ile tartışmağa sunulmaktadır….
Türkiye'de her şeyden evvel birliktelikten, ülke bütünlüğünden ödün verilmemelidir. Devlet otoritesi ülkenin her bir köşesinde sağlanmalıdır. Teknolojik, ekonomik ve askeri güçlerini ve ittifaklarını kullanıp  Türkiye'ye zarar vermeğe kalkışanlara karşın Türkiye'nin yapması gerekenlerin başında nükleeri silahlara sahip olmasıdır.
 (İzmir, 11.2014, DrHusso)

·        Türkiye’de dile getirilmesi, yazılması gereken o kadar çok olumsuz gelişmeler, uygulamalar, söylemler var ki, bunları vatandaşlar yerine muhalefetin kamuoyuna ve halkı, vatandaşları kendileri gibi ahmak sanan siyasilere, yöneticilere ve yalaklarına duyurmaları gerekiyor.

·        Yukarıdaki yazılanlar; devlet yönetimi ile ilgili ve toplumsal olaylar karşısında kendi gözlem ve değerlendirmelerimdir.  Kişi yada kurumlara hakaret etme ve veya akıl verme haddime değildir. Yazıda dile getirilen olumsuzlukların öngörülerin gerçekleşmemesini, benim yanılmış olmamı kendim de diliyorum!

·        Yazı hatalarından ve olası verdiğim rahatsızlıktan dolayı hoş görünüze sığınıyorum.

·        Allah Türkiye’yi, Türkleri ebediyete kadar korusun, amin diyerek yazılarımı sonlandırmak istiyorum. Bu günün Türkiye’sinde yazılanların hiçbir değeri yoktur, deli saçmaları olarak okunmuyor bile diyenler çıkmaktadır.  Varsın denilsin ve okunmasın bile…!

 

 

0 yorum: