TÜRKİYEDE KURAKLIK, YAGMUR SULARININ KAMPÜSTE DEGERLENDİRİLMESİ ÖNERİSİ, Mektup

13 Şubat 2018 Salı yazildi.


.…….. ve .…….. Hocalarım, Merhabalar,

Mesaj yazınız için çok teşekkürler. ........  hocamın yazılarını üniversitemiz ile ilgili faaliyetlerini özlemiştim. Üniversite çalışanları arasındaki internet grubun faaliyetlerinin kapatılmasını bir kayıp olarak görmüştüm.  Orada yazılanların, paylaşılanların okunduğunu ve hocalarımızın kendi aralarında konuşulduğuna, hatta gerekenin yapıldığına da bizzat şahit olmuştum. (Üniversitemizde farklı konularda fikir düşünceler çekinilmeden utanılmadan, korkulmadan tartışmağa günümüzün iletişim teknolojilerin sunduğu imkanlarla, edep ve saygı   kuralları içeresinde sunulmalıdır, görüşündeyim).

Mesajdaki kampüsteki yağmur suları ile ilgili öneri düşüncelerinizi gayet olumlu, yerinde ve önemli buluyorum.  Laf kalabalığı için düşüncelerimi burada paylaşmıyorum!  Sahiden insanlığın geleceği için önemli güncel ve benimde dışarıdan ilgimi çeken konulardan biri.

1.    Dünyada bir çok ülkede, Türkiye’de de konu ile ilgili proje çalışmaları yürütülüyor. Hatta konu hakkında TÜBİTAK’ın proje başvuru istekleri de bulunmaktadır!

a)     Yeraltı tatlı su kaynaklarının artan çevre kirliğinden dolayı korunması,

b)     Yeraltı tatlı su kaynaklarının aşırı ve bilinçsiz harcanması nedeniyle tükenme eğilimine karşın önlemler,

c)     Yağmur sularından daha fazla yerinde ve zamanında  yararlanmak,  boşuna denizlere akıp karışmasını önlemek, yeraltına farklı yöntemlerle depolamak..

………. hocamın proje önerisi kampüsümüzde değerlendirilmelidir.  Üniversiteler eğitim öğretim odaklıdır,  dışarıdan yani kamudan, sanayiden talep olduğu takdirde bakarız diye geçiştirilmesini uygun bulmadım.  En azından şu sıralar bizim ilgi alanımız değildir,  Ziraat Fakültesinin ilgisini çekebilir denilebilirdi. 

Türkiyede, 21ci Yüzyıl üniversiteleri yüksek kaliteli eğitim, öğretim faaliyetleri dışında, çevresinde, bölgesindeki, ülkesindeki ve dünyadaki sorunları takıp etmeleri ve alternatif çözümler sunmaları gerekiyor diye düşünüyorum. ÜNİVERSİTELERİMİZ KALİTE EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ARGE-FAALİYETLERİ İLE ÇEVRESİNE, BÖLGESİNE, ÜLKEYE, İNSANLIĞA YARARLI HİZMETLER SUNAN, SATAN BACALI VE BACASIZ FABRİKALAR OLMALIDIRLAR.   Kısaca Üniversitemiz enerji politikaları kadar su kaynakları ile ilgili konulara da ilgilenmesinde yarar vardır.

Aslında; mimarlık, inşaat, makine, çevre, ziraat mühendislik birimlerini ve güneş enerji enstitüsünü de dolaylı olarak ilgilendirmektedir. Günümüz ve gelecekte güneş rüzgar enerjilerine uyumlu bina tasarımları yanında yağmur ve yeraltı sularına uyumlu bina tasarımları,  yerleşim birimleri, fabrika tasarımları karşımıza çıkıyor.  Kaldı ki Türkiye tatlı su kaynakları bakımından sorunlu ülkelerden biridir.

Bakın, geçmişten günümüze gelen bazı yerleşim birimlerinde, bina yapımlarında yağmur sularından faydalanmak için evin bodrum katlarında sarnıçlar bulunmaktaydı. Kiremit çatılı binalarda yağmur suları sarnıçta aktarılıp depolanan su harcanılıyordu.  Cundada hala sarnıçlı evler mevcuttur. Günümüzde de daha da geliştirilmiş bu tipteki bina tasarımlarına ve yerleşim birimlerine ihtiyaç bulunmaktadır.

Ziraatta de, örneğin Cunda-Ayvalık’ta geçmişte meyilli ve meyilsiz tarlalarda,  zeytinliklerde sınır  hendekleri, yağmur sularının biriktirildiği tehlikesiz çukurlar görürsünüz. Tarla ve zeytinliklerdeki  hendekler su taşkınlıklarının önünü kesmek, tarla, zeytin mahsulünün sularla kaybolmasının önünü almak için düşünülmüştür. Ve diğer önemli bir yararı bu hendeklerde, çukurlarda biriken suyun agır, agır yeraltına sularına karışmasına, yayılmasına katkıları olmaktadır.  Dedemler ve babamlar kendi tarları içinde bulunan bu taş duvarlı hendekleri korumayı ihmal etmezlerdi, her yıl yaz mevsimlerinde taş duvarlı hendeklerin bakımını yaptırırlardı.

Günümüzde yıllı zeytin rekoltesi, ve zeytinyağı verimi hayli düştü! Geçmişte bazı yıllar yaklaşık 5  bin zeytin çuvalı  (yaklaşık 45 ton zeytin)  zeytin toplanıp, yaklaşık 10 bin ton zeytin yağı elde ediliyordu, yani 4 kg ile 6 kg zeytinden bir kilo zeytin yağı taşlı ve baskılı zeytin yağı fabrikalarında elde ediliyordu. Şimdilerde ise aynı zeytin tarlalarından sadece  500 çuval zeytin ve yaklaşık 1.5 ton zeytin yağı elde edilmektedir. Ve günümüzde yeni tip kontine zeytinyağı fabrikalarında 7 kg ile 12 kg zeytinden1 kg zeytinyağı elde edilmektedir.  

(Rekoltenin aşırı düşüş göstermesini, sebeplerinden biri; Cunda’da  turizm ve yazlık ev patlaması ile yeraltı suların bilinçsiz artezyen kuyuları ile  tükenmesi, derinlere inerek, zeytin ağaç köklerinin erişememesi olarak görülebilir. Örneğin bir zeytin tarlamızda geçmişte yaz kış suyu eksik olmayan kuyu, 1998 yılından beri kupkuru, hiç suyu yok. Zeytinlerin olgunlaşmadan yağlanmadan  erken hasadı, Toprağa düşen zeytinlerin toplanılmaması, zeytin ağaçlarının ehil olmayan kişilerce motorlu testerelerce gelişi güzel  çok kötü budanması, ayıklanması ve  yeni tip kontine zeytin fabrikalarında zeytinlerin yağının kaçırılması aklan gelen nedenler olarak sırlanabilir.  Tarım bakanlığının, zeytin yağı rekoltesinin düşüklüğünü araştırıp gerekli önlemleri almalıdır diye düşünüyorum.)

Kampüste bulunan betonlu hendeklerden yağmur zamanı harıl, harıl neredeyse taşacak şekilde suların akışını bölüm binasından çok kez seyrettim, sularla taşınan çöpleri videoya da kaydetmiştim.   Çöplü akan suların doğrudan denize akışına üzüldüm. Burada basit düzenlemelerle, örneğin uygun setlerle, göletlerle suyun büyük bir miktarını kampüsün yeraltı sularına karışması, yayılması sağlanabilir. Yıllar evvel çevre kirliliği ile ilgili bir iki makale yazılarımda şehirlerde gölet yapımlarına, taslak çizimlerle olan önemi dile getirmiştim. İzmir, İstanbul gibi mega kentlerde ani su basınlarına karşın gölet yapımlarını, kanalları önermiştim. İlgili Hazretlerin vatandaşa, ülkeye, şehre hizmet yerine, rant peşinde oldukları için bu gibi çağrılara ayıracak ne zamanları nede zekâları mevcut!!!

(Aklıma gelmişken İzmir’de, hatta kampüs içeresinde ağaçların kel mahmut tipi ayıklanması kesilmesi de doğru değildir, ağaçların toparlanması uzun sürüyor, ağaçlar darbe alıp hastalanıyorlar. En önemlisi kuşların böceklerin yaşam alanları yok ediliyor. Mutlaka diplomalı geri zekalının biri, bu tip ağaç ayıklaması ile ortaya çıkan odundan pidecilere satarak para kazanılmasını düşünmüş olmalıdır.

Benim yaşadım alanda,  kampüsümde kuşları, böcekleri görmek, seslerini duymak istiyorum. Bu nedenle şehirlerimizde kehlmahmut geri zekâlı ağaç ayıklanması yerine sadece kuru, hasta ve birbirini engelleyen dalların kesilmesini eğitimli uzmanlar tarafından budama, ayıklamanın yapılmasını öneriyorum.  Kampüste ve şehir içi park ve yolarda ağaç seçimlerinde meyveli tohumlu çiçekli ağaçlara yer verilmesine özen gösterilmelidir.

Ve malumunuz ağaçlar sel başkanlarına karşın bir önlem olarak dikildiği gibi,  yağmur suların yeraltı sularına karışmasında katkıları vardır. Büyük alanlı dikili ağaçlar da, yani ormanlık alanlar, parklar korular, yerleşim birimlerinde doğal klima etkileri bulunmaktadır, Yağmur havdaki nemi ve yağmur sularını aşağıya indirirler, Topraktaki nemin direk kavurucu güneş ısınların sıcaklık etkisi ile buharlaşıp yok olmasını da önlerler )



2.     ……. Hocama’da  katılıyorum,

Üniversitemizde personelin yapması gereken bir çok kırtasiye işleri maalesef, akademisyenlere yaptırılma alışkanlığı geçmişten günümüze devam etmektedir. Siyasi çıkarlar nedeniyle üniversiteler hizmetli personellerle dolduruluyor, fakat  boş durmaktan yoruluyorlar.  Almanya’da, AKÜ, Uşak Mühendislik Fakültesinde bulunduğum sıralarda da kırtasiye işleri ile uğraştırılmadım. Ek ders ücret formlarını her ay hazırladığımı hiç hatırlamıyorum.

……… hocam gibi bende, can sıkıcı ve her dönem değişen ek ders formlarını yeni baştan düzenlemekten, düzenlemede elektronik ortamda E-İmza ile karşılaştığım aksaklıklar nedeniyle gibi uzun yıllardır, lanet olsun deyip, ek ders formlarını düzenleyip vermiyorum. (Burada personelin de günahını almak istemiyorum.  Her gecen sene değişen ve karmaşık bir hal alan, aksak işleyen ek ders ücret formlarının her ay düzenlenmesini rektörlük değil de Bakanlık düzeyinde isteniliyor olabilir).

Benim isyanım neredeyse her dönem  görev ve ek ders formların yeni baştan değişmesi, bilgisayar ortamına aktarılırken çıkan aksaklıklar, v.b.

Bu yıl mecbur olmadıkça ek ders almamağa karar verdim.



Yeni Rektörümüz siyasi kimliği, (eski milletvekili olması)  ile de Üniversitemiz için bir kazançtır. Çok iyi niyetli, üniversitemiz ile ilgili olumlu projeleri, girişimleri bulunmaktadır. Üniversitemizin eksikliklerin giderilmesi, gelişmesi için faaliyetleri bulunmaktadır. Geçen Perşembe düzenlediği 5-Çay toplantı davetine katıldım, herkesi dinlemeğe gayret ediyor, iyi bir tarafı kasıntılı, havalı biri değil zaman ayırıp her şeyle ilgilenmeğe çalışıyor,  doğal davranıyor. Üniversitemizin Ege Bölgesinde Araştırma Üniversitesi olması için, eksikliklerin tamamlanması içim çaba sarf ediyor.

İnşallah, Rektörün bu iyi niyeti, Ege Üniversitesi ile ilgili olarak iyi, yararlı şeyler yapma istekleri, şevki, uğraşları birileri tarafından suiistimal edilmez.



Saygılar, Selamlar

h. ozden

izmir, 12. 02.2018



·        ……. Hocam,  sosyal medyada Twitter hesabından gözlemlerini düşüncelerini paylaşıma, tartışmağa sunabilirsin. https://twitter.com/ozdenhuseyin benim Twitter hesabım

0 yorum: