Prof. Pekünlü hakkındaki hukuk adına yapılan hukuksuzluk

18 Ağustos 2013 Pazar yazildi.

  Prof. Pekünlü’ nün 2 yıl 1 ay hapse mahkum edildiği davada yargı kararı; az çok beklenilen üzücü bir hukuksuzluk örneğidir!   “Egitim ve öğrenim hakkı ’ nın engellendiği iddiası aslında karşıt görüş sahiplerinin, Türban simgesini benimsemeyenlerin, Türbana karşın olanların cezalandırılması ve diğerlerine gözdağı verilmesinden başka bir şey değildir.
.....


2 YIL 1 AY HAPSE MAHKUM EDİLEN PROF. DR.RENNAN PEKÜNLÜ Davası hakkında kısaca görüşlerimi burada paylaşmak istiyorum.

 -          Prof. Pekünlü’ nün 2 yıl 1 ay hapse mahkum edildiği davada yargı kararı; az çok beklenilen üzücü bir hukuksuzluk örneğidir! 

Daha da üzücü bulduğum, Üniversitede bir öğretim üyesinin, hocanın öğrencileri tarafından cezalandırılması için dava edilmesidir, bayan öğrencilerin dışarıdan dava açılması için İslam Dini adına kullanılmasıdır, desteklenmesidir. (Üniversitelerde biz öğretim elemanlarının önemli hedeflerinden biri gençleri hayata hazırlamak, olanaklar çerçevesinde ve  kimseyi ayırt etmeksizin onlara gerekli mesleki bilgileri öğretmek, becerilerini geliştirmek, çağdaş kültürlü yetiştirmektir….)

 

-          “Egitim ve öğrenim hakkı ’ nın engellendiği iddiası aslında karşıt görüş sahiplerinin, Türban simgesini benimsemeyenlerin, Türbana karşın olanların cezalandırılması ve diğerlerine gözdağı verilmesinden başka bir şey değildir.

 

-          Prof. Pekünlü hakkındaki hukuk adına yapılan hukuksuzluk üzerinde durulacağına, tartışılacağına ve gereğinin yapılması yerine, suçu rektörlüğe özellikle rektöre yüklemenin, istifasını talep etmenin insafsızlık olarak değerlendiriyorum. Yani adil olmayan bir yargılamanın (Üzüm yeme yerine, bağcıyı dövme misali bir karar) nedenini rektörlüğe yüklemenin bir şekilde art niyet göstergesidir düşüncesindeyim

 

-          Rektörlük bizlere, Prof. Pekünlü’ ye kampüse, binalara, dersliklere türbanlı öğrencileri almayın diye talepte mi bulunmuş ve türbanlı öğrencilere hoşgörüsüz davrananları, prof. Pekünlü’ yü yüz üstü ortada bırakmıştır? Prof. Pekünlü çalıştığı kurumda kendi inisiyatifi kendi doğruları ile ferdi hareket etmiştir, bana göre de zamansız ve yersiz kendine zarar vermiştir.

 

-          Devamsızlık durumun belgelenilmemesinde ki suçu rektörlüğe atmanın da ne kadar doğrudur bilemiyorum! Burada ilgili dekanlık, bölümü ve öğretim üyesinin, öğrenci işlerinin ihmali olabilir. Bende bazen bir dönem evvelki not listesini bulundurmuyorum.  Hatta dekanlığın öğrenci işlerinde de not listelerinde sorunların yaşandığına kendim de şahit oldum.

 

-          Hükümet, yargı, kısaca devlet yönetimi; demokrasi ve laik cumhuriyet karşıtların, şeriat ve hilafet yanlıların, türbanlıların güdümünde olduktan sonra, siz bilmem hangi belgeyi, kanıtı veresenizde, değişen bir şey olmaz. Zaman kara yobazların, diplomalı yobazların zamanı maalesef.

 

-          Rektörlük seçimlerinden evvel şimdiki rektörün hükümetle, YÖK’ le iyi ilişkilerinin bulunmadığı, karşın durduğu v.b. bu nedenlerle Ankara da dikkate, ciddiye alınmadığı, üniversiteye yeterli destek verilmediği, ödenek ayrılmadığı, kadro verilmediği gibi argümanlarla tenkit ediliyordu. Tekrar seçilirse üniversite için kayıp dönem olur diyenler neden şimdi söz almıyorlar?

 

-          Prof. Pekünlü,  daha fazla vakit kaybetmeden  AİHM’ me  gitmesinin ve davanın yurtdışına taşınmasını doğru olacağı görüşündeyim.  (‘‘Türkiye´de yargı bağımsızdır’’ sözüne kargalar dâhil, meydanı boş bulan sıçanlar dahi gülerler. Başbakan ben devletin savcıyım diye kamuoyunda herkese meydan okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta adalet bakanlığı, hükümet güdümlü cumhuriyet savcılarını ve hâkimleri belirliyor, atıyorsa; o ülkede adil hukuktan ve bağımsız yargıdan, demokrasiden bahsetmek saçmalıktır.)

 

Saygılar

h.ozden

Berlin, 16.8.2013

 

·         Teknolojide, demokratik kültürde Batılı Sanayi Ülkelerine göre geri kalmışlığımızı, fakirliğimizi de arada sırada burada ve kamuoyunda da tartışmamızda faydalı olur düşüncesindeyim. 

·         Nedense, Türkiye den  teknolojideki hızlı gelişmeleri takip etmek imkansız gibi. Yerinde uygulamalı olarak görsel gördükçe, özellikle makina sanayinde, insan hayran kalıyor, kıskanıyor! Bizler hala Üniversitelerimizde türbana takılı kaldık, Dünyada olup bitenlerden uzaklaşıyoruz. Sadece Bilim Teknoloji mi?

·         İnsan Batılı Şehirlerindeki uyumlu düzene, yeşilliğe de hayran kalıyor. Buradaki, gıda sektöründe ki gelişmelerde ilgi çekicidir. Daha çekici olan fiyatları ve sağlık değerleridir, hilesiz olmalarıdır! Et fiyatları, süt ve peynir gibi süt mamulleri, Türkiye’nin neredeyse üçte bir fiyatına burada satılıyor. Otogaz, benzin, dizel Türkiye’den daha ucuz. Hatta otomobilleri,  dahası Türkiye’den gelen otomobiller, giysiler, gıda maddeleri, meyve ve sebzeler de Türkiye’den çok daha ucuzadır. Onların satın alma gücü bizden çok çok daha yüksektir! Neden?  Neden? Neden ?

Mevcut hükümetle moda haline gelen kamuoyunda yazılı, görsel medyada; İslam Dini ile ilgili uydurulmuş hikâyeler, masallar, mealler v.b. yerine veya yanında bu gibi gerçeklerde tartışılmalıdır.

·         “DEMOKRASİ DEDİNİZ ÜMMETİN KANINI EMDİNİZ.” “DEMOKRASİ EŞİTTİR KÜFÜR SİSTEMİ.” “NE DARBE NE DEMOKRASİ. BİZ ÜMMETTEN VE HİLAFETTEN YANAYIZ.” “KAHROLSUN DEMOKRASİ, GELİYOR HİLAFETİN, ŞERİATIN SESİ.” 21. Yüzyıl Türkiye’sinde bir Cuma Namazından sonra düzenlenen bir eylemdeki Pankart ve sloganlar. Daha ne beklenebilir ki?

 

 

0 yorum: