Hükümet, cemaat, şeriat
artı Kürdistan yanlısı güçlerin; polisler- savcılar-hâkimler üçlüsünü
kullanarak düzmece suçlarla hükümet, şeriat ve Türkiye’nin Kürdistan'a bölünme
karşıtı, ve bu uğurda canlarını ortaya koyarak mücadele verenler özellikle, TSK
mensuplarının bazılarının sabahların köründe evleri basılarak gözaltına
alınmaları, senelerce tutuklanmaları ve devleti yıkmak teşebbüs amaçlı terör
örgütü kurmak, üye olmak suçlama saçmalığı ile ve derin yapı, derin devlet ,
paralel devlet, paralel yapı, iç dış şer güçleri paranoyası ile ağır
cezalandırılmaları Türk Tarihinde kara
mizah olarak yer alacaktır, lanetlenecektir. mevcut hükümetin kendisi zaten esas derin devlet, paralel devlet, şer örgüt. mevcut yönetimin kendisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini demokrasi ve insan hakları maskesi altında ele geçirerek şeriat düzeni kurmak için çabalıyorlar.
Devlet yönetimde
hatırlı kişilere rüşvet vererek kullanma ve kara para aklama gibi yolsuzlukları
ile tutuklanan ve serbest bırakılan Sarrafa tanınan haklar TSK tutuklularına
tanınmıyor. Sonrada hak, hukuktan,
adaletten, insanlıktan, Müslümanlıktan sağda solda bahsediliyor.
Bu adaletsizliğe,
zulme, kıyama, mağduriyete karşın gerekeni yapamayan günün siyasetine, başta
TBMM sine, partilere, devletin yetkili kurumlularına (en başta Cumhurbaşkanlığı, TSK,
üniversiteler, cumhuriyet savcıları…) sivil örgütlerine, basın medyaya ve biz
vatandaşlara yazıklar olsun. En başta TSK, Üniversiteler ve Partiler kendi
mensuplarına, çalışanlarına, görevlilerine sahip çıkma becerisini, cesaretini
göstermelidirler. Eğer gösteremiyorlarsa
en azından istifa edip yerlerini ehli, cesur kişilere bıraksınlar.
Mevcut yönetimin
vukuatlarına karşılık demokratik gösteri yapma, protest etme haklarını
meydanlarda taşıyan, endişelerini, kaygılarını, mağduriyetlerini yazıları ile
kamuoyunda paylaşmaya çalışan gençlere sahip çıkma ve en azından yanlarında yer alma cesareti dahi
gösterilmiyor. Solidaritesi bulunmayan olmayan toplumlar başkaları tarafından kullanılmağa,
kakılmağa ve sömürülmeğe mahkûmdurlar. (
DrHusso)
Ek.
Saygı ÖZTÜRK / SÖZCÜ
Engin Alan, kumpas mağduru askerlere
böyle seslendi ve ekledi: Cümle aleme adamlığın, rütbe, mevki ve makamla ilgisi
olmadığını gösterdiniz!
Korgeneral Engin Alan, Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptı. Ömrü, Kuzey
Irak’ta, Güneydoğu dağlarında geçti. “Balyoz” olarak bilinen dava kapsamında
tutuklandı. Cezaevindeyken MHP İstanbul Milletvekili seçildi. ‘Kumpas’ olduğu
itiraf edilen Balyozdan 18 yıl hapis cezasına
çarptırıldı. Aynı durumda olan milletvekilleri TBMM’de bulunurken, Alan serbest
bırakılmadı.
Teröristlerle aynı yerde!
Engin Alan Paşa, terör ve organize suç örgütü mensuplarının konulduğu
Ankara’daki Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalıyor. Cezaevinde olmaktan çok, silah
arkadaşlarının tutumuna, ülkede olup bitenlere isyan ediyor. O isyanını da;
zindandan, zindandaki silah arkadaşlarına yazdığı mektupta dile getiriyor.
‘Çok yanlış işler yaptık’
Engin Alan, mektuba “Onurlu, yiğit silah arkadaşlarıma” diye başlıyor.
Hemen altında ise “Biz çok yanlış işler yaptık! Bizlere, ailelerimize,
sevdiklerimize ve sadakatle hizmet ettiğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan
bu alçaklıkları fazlasıyla hak ettik. Biliyorum. Mektubumun giriş bölümü
sizleri çok şaşırttı” sözleriyle başlıyor. Gerçekten bu cümleler şaşırtıyor. O
da bunun farkında. “Okuduktan sonra bana hak vereceksiniz” diye boşuna demiyor.
İşte, Alan Paşa’nın SÖZCÜ ile paylaştığı o mektup:
Dağlarda teröristle vuruştuk
Dağlarda ülkeyi bölmek isteyen teröristlerle vuruşmak, fırtınalı denizlerde
Türk sancağını dolaştırmak, göz gözü görmez havalarda yurdumuzun semalarını korumak
için uçmak sizin neyinizeydi?
Bunların yerine; kendinize tokatlayacak polis müdürü bulsaydınız. Dağlarda bölücü teröristlerle vuruşmak yerine, onlarla sarılıp, öpüşüp, koklaşsaydınız.
Kendi gemimi, kendi uçak-helikopterimi, tankımı yapacağım diye yırtınacağınıza, dışarıdan hangi ihalelerle bunları alabileceğinizin peşine düşseydiniz.
Bunların yerine; kendinize tokatlayacak polis müdürü bulsaydınız. Dağlarda bölücü teröristlerle vuruşmak yerine, onlarla sarılıp, öpüşüp, koklaşsaydınız.
Kendi gemimi, kendi uçak-helikopterimi, tankımı yapacağım diye yırtınacağınıza, dışarıdan hangi ihalelerle bunları alabileceğinizin peşine düşseydiniz.
‘Tek devlet’ vurgusu yaptı
‘Tek millet’, ‘tek vatan’, ‘tek devlet’, ‘tek bayrak’ demeseydiniz. Bir
psikopatın dediği gibi, bunların ‘zırva’ olduğunu söyleseydiniz. Kendinize bir
kürsü bulup, her gün devlete küfür edip, vatanın bir parçasına ‘Kürdistan’
deyip ‘özerklik’ isteseydiniz,
Nihayet, düzmece, çakma, sahte darbe iddiaları yerine; ne kadar paralel alçak varsa, içinizde, poliste, yargıda, medyada… Bu hainlerle işbirliği yapıp, bu iktidara karşı gerçekten şerefsiz bir hareketin içinde olsaydınız, bu başımıza gelenlerin hiçbiri olmazdı.
Peki! O zaman ne olurdu? Ne bizler, ne ailelerimiz, ne de sevdiklerimiz bu acıları çekmezlerdi.
Anne- babalar evlatlarına, evlatlar anne babalarına hasret gitmezlerdi. Kızlar babasız gelin olmazlardı. Muvazzaflar omuzlarına yeni ‘yıldızlar’ koyar, ‘yurt dışı görevlere’ atanır, emekliler huzur içinde hayatlarına devam ederdi.
Ali Tatar, Berk Erden, Abdülkerim Kırca kafalarına sıkmazlardı.
Güzel evlat Murat Özenalp ailesini, bizleri, yurdumuzu denizlerimi öksüz bırakmaz, kahrından pisi pisine ölmezdi.
Nihayet, düzmece, çakma, sahte darbe iddiaları yerine; ne kadar paralel alçak varsa, içinizde, poliste, yargıda, medyada… Bu hainlerle işbirliği yapıp, bu iktidara karşı gerçekten şerefsiz bir hareketin içinde olsaydınız, bu başımıza gelenlerin hiçbiri olmazdı.
Peki! O zaman ne olurdu? Ne bizler, ne ailelerimiz, ne de sevdiklerimiz bu acıları çekmezlerdi.
Anne- babalar evlatlarına, evlatlar anne babalarına hasret gitmezlerdi. Kızlar babasız gelin olmazlardı. Muvazzaflar omuzlarına yeni ‘yıldızlar’ koyar, ‘yurt dışı görevlere’ atanır, emekliler huzur içinde hayatlarına devam ederdi.
Ali Tatar, Berk Erden, Abdülkerim Kırca kafalarına sıkmazlardı.
Güzel evlat Murat Özenalp ailesini, bizleri, yurdumuzu denizlerimi öksüz bırakmaz, kahrından pisi pisine ölmezdi.
‘Futbol maçı gibi izleniyor’
Çocukluk -mahalle- devre arkadaşım Doğan, dağlarda beraber vuruştuğumuz
Rıfkı, Türk Donanması’nın en seçkin Amirallerinden Cem, Kıbrıs Harekâtı’nın
kahramanı Teğmen Muzaffer üzüntüden kanser olmazlardı.
Bu paralel alçaklar bizlere terörist, darbeci, fuhuşçu, casus diyerek onurlarımızla oynayamaz, necip Türk Milleti de kendi ordusuna yapılan bu alçaklığı, bu namussuzluğu bir futbol maçı izler gibi izlemezdi.
Yiğit silah arkadaşlarım. Alnımız açık, başımız diktir. Gerçek hüküm paralel yargının verdiği değil, tarihin verdiği hüküm olacaktır.
Bu paralel alçaklar bizlere terörist, darbeci, fuhuşçu, casus diyerek onurlarımızla oynayamaz, necip Türk Milleti de kendi ordusuna yapılan bu alçaklığı, bu namussuzluğu bir futbol maçı izler gibi izlemezdi.
Yiğit silah arkadaşlarım. Alnımız açık, başımız diktir. Gerçek hüküm paralel yargının verdiği değil, tarihin verdiği hüküm olacaktır.
‘İnsan içine çıkamazlar’
Şehitlerimize rahmet, hasta arkadaşlarımıza şifa diliyorum. Sizlerle gurur
duyuyorum. Başından beri cümle aleme “adam”lığın rütbe, mevki ve makamlarla
ilgisi olmadığını gösterdiniz.
Gerisini yarın o rütbe, mevki ve makamlar bittikten sonra insan içine çıkamayacaklar düşünsün.”
Engin Alan’ın yazdığı mektup önemli mesajlar içeren bu cümleyle bitiyor. Emekli Engin Alan’ın mektubu cezaevlerinde bulunan bütün komutanlara ulaştırılacak.
Gerisini yarın o rütbe, mevki ve makamlar bittikten sonra insan içine çıkamayacaklar düşünsün.”
Engin Alan’ın yazdığı mektup önemli mesajlar içeren bu cümleyle bitiyor. Emekli Engin Alan’ın mektubu cezaevlerinde bulunan bütün komutanlara ulaştırılacak.
6 orgeneral hapiste
Cezaevlerİnde, 237 asker bulunuyor. Tutsak askerlerin rütbelere göre
dağılımı şöyle:
Orgeneral-Oramiral: 6
Korgeneral-Koramiral: 19
Tümgeneral-Tümamiral: 32
Tuğgeneral-Tuğamiral: 25
Albay: 129 Yarbay: 15 Binbaşı: 6 Yüzbaşı: 3 Üsteğmen: 1
Astsubay: 1
Orgeneral-Oramiral: 6
Korgeneral-Koramiral: 19
Tümgeneral-Tümamiral: 32
Tuğgeneral-Tuğamiral: 25
Albay: 129 Yarbay: 15 Binbaşı: 6 Yüzbaşı: 3 Üsteğmen: 1
Astsubay: 1
0 yorum: