Değerli ………….. Hocam,
Bana da ulaşan yazılarınızı memnuniyetle okuyorum. Daha evvel yazdığım gibi bu yazılarınızı ve
benzeri yazıları, fikirleri okuması ve duyması gerekenlere ulaşabilse! Kısaca bizler yazıyoruz, bizler yine kendimiz
okuyoruz, bizler konuşuyoruz bizler kendimiz dinliyoruz! Toplumun bilinçlendirilmesinde,
bilgilendirilmesinde, gereceklerin öğrenilmesinde, toplumun; ülkenin insanlığın
menfaatleri doğrultusunda yönlendirilmesinde bizler yetersiz kalıyoruz maalesef.
Bu ülkenin değerleri, kaynakları az ya da çok destekleri ile bir yerlere gelmiş
insanlarımızın bu ülkeye, bu topluma, bu devlete, iş aş derdine düşmüş normal vatandaşlardan çok
daha fazla sorumluluk taşımaktadırlar, daha fazlasını yapmak
mecburiyetindedirler, sonu hazin ölüm dahi olsa. AKP ile ülke, devlet kaosun bölünmenin
eşiğine getirilmiştir, Eski Yugoslavya, Irak, Suriye, Afganistan, Lübnan
benzeri bir dönüşüme Türkiye yol kat etmektedir. Türkiye’de büyük bir gelişme, zenginleşme
potansiyeline sahip olduğu kadar da kırılgan kararsız toplumsal yapıya
sahiptir. Günün Devlet yönetimi, siyasi irade, TBMM si, siyasi ve ekonomik birçok
güçlüklerin, sorunların üstesinden gelemediği, çaresiz kaldığı gözlenmektedir.
Örnek mi; Güneydoğudaki gelişmeler, orada devletin otoritesi, yaptırım gücü
bulunmuyor….. TBMM si meşrutiyetini güvenirliğini, saygınlığını yitirmiştir. Bu
Meclisten ülkeye hayır gelmez diyorum. (İnşallah ben yanılıyor, benim felaket tellallığı
yapıyor olmamdır.
Nerden Nerelere,
Halk, bir çoklarımız Türkiye deki olumsuz gelişmelerin ve kapı önünde bekleyen tehlikelerin bilincinde değiller…
Türkiye’nin üzücü bu gibi olumsuz gelişmelere ve kırılganlıklara
rağmen, bir çok sorunun üstesinden gelecek kudrete sahiptir. Bu sihirli kudret toplumda
hak, hukuk ve adaletin yani FIRSAT EŞİTLİĞİNİN dolayısı ile toplumsal saygınlığın ve güvenirliliğin sağlanması
gerçekleşir ve harekete geçer. Örnek mi?
Dibe batmış bir imparatorluktan, her bir yanı güçlü leş kargaları ile çevrilmiş
ve yokluklarla ve itlerle boğuşan bir
vatanda sürdürülen kurtuluş, bağımsızlık savaşımızın zaferle sonuçlanması
gösterilebilir.
……………………..
Bakın!
-
Eğer bir ülkede, devletin yönetiminde yolsuzluk, hırsızlık,
talan gibi ağır görevi suiistimaller oluyorsa,
-
İnsanlık dışı, linç ve katliam gibi vukuatlar ortaya
çıkılıyorsa,
-
Devletin otoritesi vatanın bir bölümünde sağlanamıyorsa,
-
Türkiye kaos ve parçalanma eşiğine gelmişse,
-
Ekonomi gelecek için çökme sinyalleri veriyorsa,
-
Vatandaşların hayatları düzmece suçlarla karartılıyorsa,
-
Ülkede hak ve hukuk adalet ayaklar altına alınıyorsa,
-
Çağdaş Demokratik Halk Cumhuriyeti yerine dine dayalı despot tek
adam diktatörlük yönetimine gidiliyorsa,
-
Devlet yönetiminden sorumlu siyasilerin ve bürokratların,
ülkenin gelişmesine darbe üstüne darbe vuran bebek canilerine yenilerek,
onlardan korkarak kişisel çıkarlar uğruna onlarla antlaşma yapılıyorsa,
-
Ülkede devleti yöneten hükümete yandaş olanlar kul, hükümet
karşıtları hakları olmayan köledirler diye postmodern sömürülüyor, yok
ediliyorsa,
-
Çöplerden karınlarını doyurmağa, ve makarna yardım paketleri ile
ayakta kalmağa çalışan vatandaşlarımızın sayılarında artışlar gözleniyorsa,
-
Vatanın toprakları parsellenip yabancılara satılmağa çalışılıyorsa,
-
Üretime dayalı iş aş konut yerleri yerine, yabancıların elinde AVM’ ler ve Gökdelenler yapılıyorsa,
-
Cagdaş eğitim, öğretim, bilim teknolojide yerine karanlık
dünyaya gidiliyorsa,
-
Demokratik gösteri haklarını kullanan, vatandaşları, genç yaslı, çocuk yada kadın
erkek demeden devletin polisi hunharca dövüyor, sakat bırakıyor, öldürüyorsa,
Ve Hükümet başkanı bunları Destan yazdılar diyerek, maddi ve manevi
ödüllendiriyorsa
-
Devletin yönetiminden sorumlu hükümet başkanı demokratik gösteri
haklarını kullanan vatandaşlarını A dan Z karşı her şeyi uygulattırırım,
(asarım, atarım, boğazlarım, dayak
atarım, hakaret ederim, gözünü çıkartırım, komaya sokarım, hapse atarım,
öldürürüm, sakat bırakırım,…) tehdit
ediyorsa,
-
Bir hükümet başbakanı tepkiler üzerine, bir vatandaşın üzerine
yürüyerek yumruk tokat atıyorsa, hakaret ediyorsa,
-
Bir hükümet başkanına ana muhalefet başkanı hırsız, baş çalan,
yani baş hırsız diye meydanlarda bar, bar bağırıyorsa,
-
Bir başbakan kısa sürede nasıl dolar milyarder olduğunu
açıklayamıyorsa,
-
Hırsızlık, yolsuzluk , ağır sorumsuzluk, görevi suiistimaller gibi kendi vukuatlarını örtbas
etmek, hesap vermekten kaçınmak amaçları ile yasa ve yönetmelikleri
değiştirebiliyor, yeniden düzenleyebiliyorsa ve yeni yasalar çıkarıyorsa, ve sorumlu kişileri bürokratları, savcıları,
hakimleri, amirleri keyfine göre görevlerinden uzaklaştırıyorsa,
-
Ve en kötüsü devletin ilgili kurumları, sivil örgütler aval,
aval seyrediyorsa, halkın çoğunluğu bir araya gelip sesini duyurmuyor, onun
yerine gökten zembille inecek bir kurtarıcıyı bekliyorsa,
-
Tüm bu olumsuzluklara karşın tekrar tekrar seçiliyorsa, Onu
dinlemek için halk meydanları dolduruyorsa, dik dur eğilme, vatan senle gurur
duyuyor, öl, öldür de ölelim öldürelim diye nara atıyorsa,
-
….
O ÜLKEDE CİDDİ TOPLUMSAL, YÖNETİMSEL BİR HASTALIK SÖZ KONUSUDUR.
O ÜLKEDE YAZILANLARIN, SÖYLENENLERİN, KONUŞULANLARIN HEPSİ
BOŞUNADIR.
Ve devleti yönetenlere ANLADIKLARI
DİLLE TOPLUMSAL KARŞILIK VERİLMEDİKTEN SONRA TÜM BU YAZILANLAR, SÖYLENENLER
NEYE YARAR?
Anadolu’da çok kullanılan bir söz vardır; ‘Bildiğin kadar da,
ekici ol’ , ‘Yıkıcı değil, yapıcı ol’
Özellikle ekranlarda,
radyolarda, gazete köşe yazılarında demokrasiden bahsedenlerin, havalara girip
ona buna akıl verenlerin, birbirlerine bağıranların orada burada nutuk
atanların, işlerine geldiği gibi Batıyı,
Doğuyu örnek gösterenlerin, bilmedikleri yada dile getirmedikleri gerçekler
vardır, Basit fakat hayati gerçekler;
* Var olan gerçeklere yok denilmediği gibi, yok
olan gerçeklere de var denilmemelidir.
* Türkiye bizlerin geleceğidir, Türkiye varsa
bizler de varız, Türkiye yoksa bizlerde,
bizlerden sonra gelecek olanlarda yoktur,
* Devlet vatandaşlar için vardır; ülkenin, yani
vatandaşlarının yurt içinde ve yurt dışında haklarını, menfaatlerini korumak, savunmak,
daha da a geliştirmek, zenginleştirmek için vardır.
* Ülkenin çıkarlarına
ters düşen devlet yönetimine karşın secim sandığını beklemeden her vatandaşın
ferdi ve toplumsal isyan etme, gösteri düzenleme, protest etme hakları
bulunmaktadır ve bu bir vatandaşlık görevidir.
* Demokrasilerde
sandık her şey değildir, Görevi suiistimallerde sandık beklenilmeden de siyasi iradeden,
devletin yönetiminden söz sahibi olanlardan hesap sorulmalıdır.
Devletin yönetimi
vatandaştan saygınlık bekliyorsa, mutlaka adaletli olmalıdır, firsat eşitliğini
gözetmelidir.
1.
Devletin temel, hayati yasaları hiç bir suretle ne,
meclisler tarafından nede hükümetler tarafından değiştirilemez, yeni
baştan düzenlenemez. Bagımsız ve tarafsız Anayasa mahkemesi üyeleri buna asla izin vermez. (Hatta son
zamanlarda Almanya da Neozilerin seslerinin çıkması üzerine, bu maddeyi hukuksal olarak daha da
sağlamlaştırmak için çalışmalar yürütüyorlardı!)
2.
Ülkenin çıkarları ile ters düşen yönetime karşın gösteri, isyan
etme hakları bir vatandaşlık hakkı, görevi olarak yer almaktadır.
……………….
………………………………
Kısaca, TÜRKİYE’DEKİ VAHİM
GELİŞMELERDEN, HÜKÜMET KADAR MUHALEFET TE SORUMLUDUR. (İNŞALLAH BEN YİNE YANILIYORUMDUR)
-
Neden ona oyunu
veriyorsun akılsız halk, vatandaş yerine,
neden bana bir şans tanımıyorsun değerli vatandaşım yaklaşımı ile
gitmelidir.
-
Sen meydanlarda baş çalan diyorsun, vatandaş ise sana hala
inanmıyor, seni ciddiye almıyor. Nedenini biraz kendinde ara.
-
Cahil dediğin vatandaş; muhalefet baş çalan diye bağırmasını
biliyor da, neden gereğini yapıp baş çalanı aşağıya indiremiyor. Bunu beceremeyen
konuşma özürlü muhalefet ülkeyi yönetemez diyor,
- VATANDAŞ MUHALEFET GELİRSE,
MAAŞLARIMIZDAN OLURUZ DİYOR, SEN BUNUN OLMAYACAĞI GARANTİSİNİ VATANDAŞA
İNANDIRICI ŞEKİLDE VEREMİYORSUN,
-
Farklı bir yaşam felsefesine sahip vatandaşları hala dışlıyorsun,
her gördüğün sakallıyı, her gördüğün türbanlıyı yobaz, cahil diye bakıyorsun,
-
Sana sonradan yönelenlere yeterli güven veremediğin için onları
kazanamıyorsun, hatta onları zor durumda bırakıyorsun,
-
Ne yerel seçimlerde neden cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zamanında
ve uygun adayları belirleyemiyorsun. Adaya kendisini halka tanıtması için
gerekli zamanı tanımıyorsun, her ne hikmetse,
-
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de AKP adayı Başbakana karşın
muhalefetin üzerinde durduğu, konuştuğu çatı adaylarının en ufak bir şansları
bulunmamaktadır. Kısaca muhalefet yine başbakanı sevindireceklerdir. (Bakın, yaklaşık iki sene evvel CHP nin ne bu zihniyetle,
sorumluluk anlayışı ile seçimlerde şansının olmadığını bir yazımda nedenleri
ile birlikte dile getirmiştim, sonuç,
değişen hiçbir şey yok!. )
-
MUHALEFETİN ÇATI ADAYLARI, ÖRNEĞİN HUKUKÇU PROF.
FEYZİOGLU GİBİ ADAYLARIN ŞANSI YÜKSEKTİR. HUKUKÇU KİMLİGİ, AKADEMİK
KARİYERİ İLE, GENÇ, SAĞLIKLI, DÜZGÜN KARİZMATİK BİR FİZİĞE SAHİP OLMASI
NEDENİYLE, ÖZELLİKLE DÜZGÜN KONUŞMASI,
KELİME HAZNESİNİN BÜYÜK OLMASI VE İKNA ETME KABİLİYETİNİN YÜKSEK OLMASI
NEDENİYLE DE HİTAPTA BAŞBAKANI BASTIRIR VE CİDDİ BİR RAKİP OLMA OLASILIĞI
YÜKSEKTİR. YABANCI DİL BİLMESİ, KÜLTÜRLÜ OLMASI, YOLSUZLUKLARA HARAMA, HURDAYA BULAŞMAMASI,
SAYGIN KİŞİLİĞİ NEDENİYLE DE TÜRKİYE’NİN DIŞTA İTİBARINI ARTIRACAĞI GİBİ,
ÜLKENİN İÇTE VE DIŞTA ÇIKARLARINI SAVUNACAK BİLGİYE SAHİPTİR. BU GİBİ GENÇLERİN
SİYASETTE ÖNLERİNİN AÇILMASI, DESTEK VERİLMESİ
ÜLKENİN YARARINADIR…
CHP, MHP hatta AKP bu gibi ülkeye yararlı hizmetler ifa
edebilecek adayları bir şekilde desteklemelidir, gençleri teşvik etmelidir.
Devlet
yönetimlerimde, seçilme hakkı, görev bir bayrak yarışı şeklinde gerçekleşmesinde
yarar vardır. En fazla iki dönem için sınırlı kalmalıdır.
……………..
Hak hukuk ve adaletin,
fırsat eşitliğinin gözetilmediği devletlerde yönetimlerin şiddetine ve terörüne
karşın şiddet, karşın terör kaçınılmazdır.
İnsan hayatını berbat edenlere, zindan edenlere karşın tek bir dil
vardır oda mislisiyle karşılık vermektir.
Bunun için güce de
ihtiyaç yoktur, sadece yürek ve birliktelik ister. Vatan, millet, bayrak, Sakarya, Allah,
Muhammed, ezan edebiyatı ile sömürülenlerin, yaşayan ölülerin kaybedecek sefil
bir hayattan başka hiçbir şeyleri yoktur.
0 yorum: