TÜRKİYENİN AVRUPA BİRLİGİNE KATILIMI ÇOK ZOR, İMKANSIZDIR!, FARKLI BİR DEGERLENDİRME

16 Ağustos 2017 Çarşamba yazildi.



YAZACAK DAHA İLGİ ÇEKİCİ ÇOK KONU VAR, ÖRNEĞİN, TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİNE  KATILIMI KONUSU!!
BENCE KATILIMI İMKÂNSIZ, NEDENLERİ SAY SAY, YAZ, YAZ BİTMEZ!
…………………
 TÜRKİYENİN AVRUPA BİRLİGİNE KATILIMI KONUSUNUN FARKLI BİR DEGERLENDİRİLMESİ:
 BULUNDUĞUM AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKESİNDE, ALMANYA’DA; İNSANLAR TRAFİK KURALLARINI BİLİYORLAR VE  TRAFİK KURALLARINA RİAYET EDİYORLAR. Örneğin;  YEŞİL IŞIKTA GEÇMEZLER, ZEBRA YAYA GEÇİDİNDE YAYALARA ÖNCELİK VERİRLER. Trafikte lambasız dört yol kavşaklarında, sağdan gelenin geçiş hakkını bilir ve riayet ederler. Dönüşlerde yayalara öncelik tanırlar. Yoldaki yayalara, bisikletli ve motosikletli sürücülere dikkat ederler, yanlarından geçerlerken en az bir metre mesafeyi korurlar. Aniden ve sinyal veremeden şerit değiştirip motosiklet sürücülerin önlerine girmezler, daha sonra yavaşlayıp ve sinyal vermeden aniden sağa saparak motosiklet sürücülerin ölümle sonuçlanan kazalara meydan vermezler, (Motosiklet ve Araba sürücüsü olarak sık sık karşılattığım TRAFİKKURALLARI İHLALLERİ, tehlikeli olumsuzluklar, geçirdiğim HAFİF VE AGIR kazalar mevcut) ….
BİZ TÜRKLER ONLARIN TRAFİK KURALLARINI VE NEZAKETİNİ ES GEÇER, ONLARI KENDİ KURALLARIMIZA ALIŞTIRIRIZ. Bizim, Türk tipi, zorba, cahil sorumsuz trafik kurallarına ALIŞMAYANLARI ’da, karşı koyanları da sokak ortasında kazma sapı, döner bıçakları, pompalı tüfeklerle ile eş dost akraba mahalle topyekûn İYİCE DE BENZETİRİZ! Ölesiye topyekün saldırır döver, kim vurdu ya getirip yol kenarına leşlerini de bırakırız ha!
GAVURUN MEMLEKETİNDE GÜNEŞ ÇIKTIMI, HAVA BİRAZ ISINDI MI, KADIN, ERKEK YAŞLI GENÇ ŞORTLARLA, HATTA DONLARLA, BİKİNİLERLE SOKAĞA ÇIKARLAR, İŞLERNE GİDERLER, ALİŞVRİŞE OKULLARA OTOBÜSLERE BİNERLER, KAHVEDE OTURURLAR. HAFTA SONLARI GÜNEŞLİ SICAK GÜNLERDE, PARKLARDA BİKİNİ İPİNİ, HATTA CIRILÇIPLAK RAHATSIZ EDİLMEDEN GÜNEŞLENİRLER. Avrupa Birliği Ülkelerinde neredeyse her mevsim gece yarılarına kadar süren canlı müzikli danslı halk festivalleri düzenleniyor, kadın erkek yaşlı genç mevsime göre kısa şortla da elinde bira şişesi festivallere katılıyor, dans ediyor, eğleniyor, yaşamın, sağlıklarının tadını çıkartıyorlar.  Bayanları, RAHATSIZ EDEN YABANCI OLURSA POLİSİ CAGIRIRLAR. AVRUPA BİRLİGİNDE POLİSLER, ŞORTLA GEZEN, GECE İÇKİLİ EVE DÖNEN YADA CİPLAK KENDİLERİNE AYRILAN PARKTA GÜNEŞLENEN BAYANLARI AZARLAMAZLAR, OROSPULAR DİYE HAKARET ETMEZLER, BAYANLARA HELE İÇKİLİ OLANLARA TEKME, TOKAT, YUMRUKLA SALDIRMAZLAR.
TÜRKİYEDE uygulamanın aksine; POLİSE SIGINAN VE YARDIM İSTEYEN YABANCI UYRUKLU KARILARI SERMAYE OLARAK KULLANMAZLAR, ÖZEL KİŞİLERE PAZARLAMAZLAR. AVRUPA BİRLİGİ POLİSLERİ YÖNETMELİKLERE GÖRE YAPMASI GEREKENİ YAPARLAR, ALDIKLARI EGİTİMLE İNSANLARI SAKINLEŞTİRİRLER,  ANLAYŞLI sabırlı DAVRANIRLAR, HELE İÇKİLİ ŞAHIŞLARA BIRAKIN FİZİKİ MÜDAHALEYİ CANLARINA KASTETMEDİKLERİ SÜRECE DE BULAŞMALAR V.B. ..





İzmir'de mobeselere yakalan bir taciz olayı ve sonrası daha rezalet!

Doğal olarak bayanlar geç vakitte ve içkili de olsalar, polise taciz olayını bildiriyorlar, şikâyette bulunuyorlar. Buna karşın polisten azar, hakaret işitip tekme, tokat dayakta yiyorlar. Bu yetmiyormuş gibi polise hakaret, fiziki müdahale diye de polisler tarafından mahkemeye veriliyorlar..
Bence bayanlar yatıp kalkmalarına şükretsinler, İran'da benzeri durumda, İran Polisleri, İran Devrim Muhafızları, onları kodese yani nezarethaneye tıkıp sırayla tecavüze de kalkışırlardı. Suudi Arabistan’da içkili yada yalnız başlarına geçe vaktinde yalnız erkeksiz bulundukları yerde sultanın sulalei muhafızları tarafından başları bedenlerinden palayla kesilirdi. Türkiye ‘yede daha o günler henüz gelmedi, fakat adım adım yaklaşıyor....

 KISACA AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE GENELDE BAYANLARI KİMSE RAHATSIZ ETMEZ. YOLDA FİZİKİ TACİZ ETMEZ, KÖTÜ SÖYLENMEZ, TAŞLAMAZ, TEKMELEMEZ, YUMRUKLAYIP HASTANELİK ETMEZ.  BAŞIMIZA TAŞLAR YAĞACAK DEMEZ. EL İLE TACİZ EDİLİP POLİSTEN YARDIM DİLEYENLERE; POLİSLER TARAFINDAN HAKARET EDİLMEZLER, TARTAKLANMAZLAR. HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ ZORBA MİSALİ, ARBABESK AKLI İLE;  POLİSLER TARAFINDAN, POLİSE HAKARET, ŞİDDET UYGULADI DİYE SUÇLANIP DAVA ACILMAZ, TUTUKLATILMAZLAR….

AVRUPA BİRLİGİN SOKAKLARINDA, CADDELERİNDE, PARKLARINDA BİZ TÜRKLERİN UCUBE ŞEYTANİ DEDİKLERİ, ÇIPLAK İNSAN HEYKELLERİ BULUNMAKTADIR.  KISA ŞORTLU KARILAR KADAR ÇIPLAK KADIN VE ERKEK UCUBE HEYKELLERDE BİZLERİN ABDESTİNİ, ORUCUNU DA BOZAR, BİZLERİN GUSÜL ABDESTİNİ BOZAR, KARILARA, GÜÇSÜZ, KİMSESİZ, FAKİR ÇOCUKLARA VE HAYVANLARA TECAVÜZÜ ZORLAR, TEŞVİK EDER, HATTA HAKLI CIKARIRDA. …

AYRICA BİZLER AVRUPA BİRLİG GAVURLARIN MEMLEKETİNDE YAŞADIĞIMIZ İÇİNDE BOYNA GÜNAH İŞLEMİŞ, maazallah CEHENNEMLİK TE OLURUZ….

Avrupa Birliği Ülkeleri sokaklarında yoğun  alıveriş merkezlerinde, parklarında merkezi meydanlarında ucube, şeytani heykellere örnekler.
Ülkemiz Türkiye’de Atatürk Heykelleri yerlerinden yobaz belediyelerce sökülüp çöplüğe atılırken, Beyni yıkanmış dinci şarlatanlar Atatürk Büstlerini, sanatsal heykelleri kırarken, bunların Avrupa Ülkelerinde yapacaklarını siz de düşünün!
 AVRUPA BİRLİGİ ÜYELİGİ; MÜSLÜMANLIKLA BAĞDAŞMAZ, GÜNAH İŞLEMİŞ OLURUZ, MAAZALLAH MARKETİNDE İÇKİ SATAN GÜNAHKÂRLARIN BATMASI GİBİ, ÜLKEMİZDE BATAR, TOPYEKÜN CEHENNEMLİK OLURUZ…

SÖZÜN KISASI:
EN İYİSİ BİZLER TÜRKLER, AVRUPA BİRLİĞİNE KATILMAKTAN VAZGEÇELİM, BİRİBİRİMİZİ KANDIRMAYALIM, GERCEKLEŞMEYECEK DUAYA AMİN DEMEYELİM, BURADADA SUCU BAŞKASINDA DEGİL BİRAZ KENDİMİZDE ARAYALIM.
...........................


Yukarıda medyaya yansıyan Türkiye'den bir fotoğraf görüntüsü, Alta'da Karlsruhede bir parkı dolaşırken çektiğim bir görüntü; küçük bir çocuğun bir park içinde bir makinayı kullanarak kumla oynaması!!!!  
.....................................................

 Almanya’da neredeyse her gün olmasa da her hafta yağmur yağıyor, fakat bizdeki gibi seller oluşmuyor. Allahtan değil, Yüce Allah’ın bize bahşettiği mucizevi, geliştirilebilen akıldan tabii ki!
Gâvurun memleketlerinde her yer yemyeşil, ağaca yeşilliğe önem veriyorlar, yeşili ağaçları gözleri gibi koruyup artırıyorlar, Yüce Allah onları bol yağmurlarla ödüllendiriyor. Türkiye’de ve bazı İslam Ülkelerinde bırakın yeşili, ağaçları korumayı, çoğaltmayı, mevcut ağaçlar sokakları kirletiyorlar, görüntüyü engelliyorlar diye kesiliyor, yeşil alanlar rant uğruna betonlaştırılıyor.   Yüce Allah Rabbimiz de biz geri zekâlıları başımıza gökten taş gibi dolu yağdırarak ve kum fırtınaları kaldırarak, sıcaktan susuzluktan bunaltarak uyarıyor, cezalandırıyor da. Hayvanlardan beter, bolluk içinde yokluk çektirtiyor, Allah'ın nimetlerini hor kullananlara, istismar edenler bu dünyada da çekmeğe mahkum ediliyor e tabii ki...










 

 Şehir merkezinde milyarlarca Euro değerinde on binlerce dönüm ağaçlı göletli yapılaşmağa ve trafiğe kapalı yeşil alanları betonlaştırmamaları, kamu binaları ve  gökdelen rezidansları ile değerlendirmeyen Avrupa  Ülkelerinde   bir anormallik olmalıdır. Yada biz Türklerde tedaviye ihtiyacı olan kişilik bozulması,  ahmaklık geri zekâlılık bulunmalıdır.

(Dümensiz kendiliğinden programlı yüzen hareket eden gezi sandalları ve arklarında yemlenen balık sürüleri!)

AVRUPA BİRLİGİ ÜLKELERİNDE İNSANLAR GERİ ZEKALI MI, NE !!!
ŞEHİRLERİN DIŞ SINIRLARINDAN TA MERKEZE KADAR UZANAN KİLOMETRLERCE ONBİLERCE DÖNÜM  AGAÇLI GÖLETLİ YEŞİL ALANLARI HALA GÖZLERİ GİBİ KORUYORLAR.

HALBUKİ TÜRKİYEDEKİ KRAVATLI DİPLOMALI HOYRATLAR GİBİ YEŞİL ALANLARI İMARA ACIP, KISA SÜREDE YEDİ SÜLALARİNİ ZENGİN EDEBİLİRLER... Terslik kimlerde?
.
ŞEHİRLERDE YEŞİL ALANLAR KALİTELİ İNSAN YAŞAMI, sağlığı İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR. İnsanlarda üretkenliğe, yaratıcılığa, yeni fikirlerin ortaya çıkmasında olan katkıları küçümsenmemelidir.
Şehirlerde Yeşil alanların FAYDALARI O KADAR ÇOK Kİ, AKILLARINI PARAYA KAPTIRMIŞ HOYRATALAR BUNLARI BİLEMEZ KAVRAYAMAZ HAYAL DAHİ EDEMEZLAR, (BEYİNLERİ dini hurafelerle YIKANMIŞ TA ONDAN), PAPAGANLAR GİBİ söylenen AYNİ ŞEYLERİ EZBERE tekrarlarlar.  ANLADIKLARI DİLLE KARŞILIK VERİLMEDİGİ SÜRECE BUNLAR DOGRULARI ANLAMAZLAR….
İNŞALLAH TÜRKİYEYİ YÖNETENLER BİR AN EVVEL YEŞİL SAHALARA GEREKEN ÖNEMİ VERİRLER..

....................................
2016-2017 senelik izinlerimi mesleki ve siyasi olumsuzluklardan, stresten uzak, Türkiye ile ilgili üzücü haberleri izlemeden Almanya’da geçiriyorum. Her gün yaklaşık 4 saat ara vermeden şehir içinde sokaklarda 5-10 km yürüyorum,  etrafı inceliyorum, ilgimi çeken fotoğrafları çekiyorum, görüntüleri videoya kaydediyorum. (Tek sıkıntım çevremdeki polislerin ilgisini dikkatini çekmiş olmamdır. Karşıma  aniden çıkmaları, bir nevi suçlu reaksiyon testine tabi tutuyorlar gibi… Beklediklerini alamayınca, sefer daha can sıkıcı oluyorlar, rahatsızlık veriyorlar. Nedense gelip sormuyorlar. Bir gün boyunca bu nedenle evden dışarı çıkmadım ).

Ve 3 beyazdan uzak ve bol su içiyor gereği kadar yiyorum. (Aslında kendime büyük işkence ediyorum; kaliteli ucuz çikolatalara meyveli tortelere hele monlu pastalara saldırmıyorum, envai çeşitli peynirleri doyasıya yemiyorum, pirzola etli yemekleri, sucuklu pizzaları, balıkları tüm bunları Türkiye'den çok çok ucuza olmasına rağmen gidip alıp yemiyorum.) 
İnanılması zor; Bir haftada kendime geldim; bedendeki kurumları, pasları attım,  neredeyse fabrika ayarlarımı yakaladım! Durmadan dinlenmeden ara vermeden 10 km yürüyorum, dizlerim açıldı, sağ dizimden ağrılar kayboldu. Göbeğin çapını küçülttüm, pantolon bollaştı, kemerin çapını da azalttım,  hayret eğilebiliyorum,! Ve en önemlisi rahat uyuyorum, saati kurmadan sabahları erken  ve aynı saatlerde zinde kalkabiliyorum.

Buradaki üniversitelerin kütüphanelerinde  ve saray gibi döşenmiş büyük alanları kitapçılarda yeni teknik kitap yayınlara bakıyorum, Buradaki teknik kitaplar hayli pahalı Euro para biriminden satıldığı içinde mecbur olmadıkça almıyorum. 2017 tarihli Endüstri 4.0 kitabını ve Konstruktionslehre 2015 yayımlı kitapları Türkiye’de verdiğim derslerle  ilgili olarak satın almağa karar verdim sonunda! Yeni kitap basımları renkli ve CD'li çoklu uzman yazarlar tarafından kaleme alındığı için iyi buluyorum. Aslında TUBİTAK bu gibi kitaplardan önemli ve yararlı olanları Türkçe versiyonlarını hazırlatıp ülkemize kazandırmalıdır.  ipe sapa gelmez alıntı projelerle birilerinin cepleri dolduracağına ülkeye Türkçe sözlü kitapları kazandırmaları yararlı olur düşüncesindeyim.
Firma ziyaretim de oluyor, buradaki arkadaşlarımla da buluşuyor, konuşuyorum. (Otellerde, sahillerde  uyuklamak, restoranlarda tıka basa yeme içme görme - görülme yerine ,sahil kahvelerinde, gazinolarda gelen geçenleri seyretme,  dedikodu lafzanlıgı yerine, benim tatil anlayışım biraz farklıdır). Devleti yöneten siyasetçilere benzeri bir iki haftalık tatili öneriyorum, kısa sürede dinlenirler , kendilerine gelirler ve ülke yararına çok daha hayırlı kararlar alırlar.

Türkiye’deki siyasi ekonomik olumsuzluklardan, Türkiye’deki Feto ve Dinci şizofrenilerin & şeytanilerin haberlerini izlemiyorum, üzülmüyorum……
(Bence, Feto kalkışmasına cüret edenler kadar buna imkân veren siyasiler, bürokratlar da hesap vermelidirler)

(DAHA EVVEL DEN DE BİRÇOK KEZ YAZDIĞIM GİBİ; TÜRKİYE GİBİ DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ GELİŞMEMİŞ, DİNİ HURAFELERİN ETKİN OLDUĞU ÜLKELERDE; KİŞİLİK GELİŞMELERİ SEKTEYE UĞRAMIŞ KİŞİLER; ZENGİNLEŞİP GÜÇLEŞTİKÇE KENDİLERİNİ OLAĞAN ÜSTÜ, ALLAH’IN ÖZEL BİR KULU OLARAK GÖRÜRLER, ALLAH ADINI KULLANARAK ŞEYTANİ ARZULARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN BİR ARAYA GELEREK, BİRBİRLERİNİ KANDIRARAK, VAATLERLE  KULLANARAK SİNSİCE DEVLETİ ELE GEÇİRMEĞE, DÜNYAYI YÖNETMEĞE KALKIŞIRLAR)….,

Feto Darbe Kalkışmasını sadece Cemaate, Cemaat lideri İmama, yada TSK’daki Generallere veya AKP’dekilere mal etmek yanlıştır……
Vatandaşlar olarak Türkiye’deki olumsuzluklar, yolsuzluklar karşısında kör, sağır, dilsiz takınarak, zorbayı alkışlayarak küçük dünyamızda var olmayı seçtiğimiz müddetçe Türkiye hak ettiği gelişmeyi ve zenginleşmeyi göremez…  Türkiye’nin sorunlarına birileri el atsınlar bende, bizde nemalanalım devri bitmiştir, aslında bizler hoyratik davranmakla kendi geleceğimizi ve nesillerimizin geleceğini karartıyoruz…

Dün bir firma ziyaretini Berlin’e yakın Dresden’de gerçekleştirdim, Tarihi güzel binaları yanında mega yeşil alanları ile meşhur bir şehir, yağmur nedeniyle pek dolaşamadım, fotoğraflarını çekemedim.  (Genelde çektiğim fotoğraflarımı; söz, beste, seslendirmeleri bana ait 100 yakın müziklerimin, şiirlerimin video kliplerinde değerlendiriyorum. Alternatif bir meşgale, yani hobi olaraktan, tabii ki.. öğrencilik yıllarımda resim, müziklerimi ve Hamburg’da sokak şarkıcılığını; okul yaşam masrafları için mecburiyetten yapmıştım)
Fırsat buldukça Berlin Teknik Üniversitesi Kütüphanesinde tatil zamanımı değerlendiriyorum.
Uzmanlık bilim alanlarım ile ilgili ilgimi çeken yeni kitapların makale yayınlarına başlıklarına ve içeriklerine bakıyorum. İlgimi çeken kitapları ve makaleleri üniversitenin olanakları sayesinde bedavaya renkli tarıyorum, dijital olarak kaydediyorum. (Aslında bu olanağın hizmetin Türkiye üniversitelerinde merkezi kütüphanelerde verilmelidir.)

GEREK FİRMA ZİYARETLERİMDE GEREKSE YENİ YAYINLARA VE BERLİN TEKNİK ÜNİVERSİTESİNDE YÜRÜTÜLEN ARGE-PROJELERİNİ DEĞERLENDİRDİKÇE, MORALİM BOZULUYOR. BİZLER BUNLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDEKİ SEVİYELERİNE GELMEMİZ SÜREGELEN SİYASİ ZİHNİYETLE, DEVLET YÖNETİMİ İLE İMKÂNSIZ DEMEYİM, FAKAT ÇOK, ÇOK ZOR…

Adamlar enerjilerini, kaynaklarını, zamanlarını, işbirliklerini bilimsel yenilikler, teknolojik yenilikler geliştirerek değerlendirerek kendilerine, çevrelerine, ülkelerine, insanlığa yararlı olmak için yarışıyorlar. Bizler Türkiye’de gerekse İslam Ülkelerinde;

* Devletimizi yıkmakla, vatanımızı satmakla, insanlarımızı ahmaklaştırıp kullandırmakla, birbirimizi kandırmakla ölesiye yarışıyoruz.
* Yüce Allah’ın mucizevi nimetlerinden yararlanmayı bir tarafa bırakın, yoksul, yoksun, mutsuz şekilde hayatımızı berbat ediyoruz, günaha giriyoruz.
* Her şeyi Allaha havale edip, en büyük günahı işlemiş oluyoruz, kendi hatalarımızı, suçumuzu hep iç ve dış şer güçlerde arıyoruz, kendi kendimizi aldatıyoruz.
* Gökten zembille inecek sihirli değnekli bir kurtarıcıyı hayal eder ve bekler hale geldik.
* Arapların Dini Hurafelerine dayalı dindarlıkla, dindar  nesille  Türkiye’yi kurtarmayı, zenginleştirmeyi umut eder olduk. Teknik, mesleki okullar yerine, çağdaş eğitim yerine İman Hatip Okulları  yerden mantar bitercesine çoğaltılıyor.
*  Ve Petrol zengini milyarder sulalei sultanlık yönetimini, Suudi Arabistan'a, kimi dincilerimiz İran’daki Molla Rejim Devletine özenir oldular.
 
(Suudi Arabistan ile ilgili gizli çekilen ve Almanya'da yayınlanan ve youtube’de yüklenen bir TV-haberini ekteki linkten Almanca olarak izleyebilirsiniz!!!
https://www.youtube.com/watch?v=BsM44KX_pkc&feature=youtu.be


Almanca bilmeseniz de görüntülerde de azda olsa oradaki gerçeklerden da haberdar olursunuz. Ben bu TV programını izleyince cidden bir Müslüman olarak üzüldüm. Suudi Kraliyet ailesi, sülalesi hegemonyaları için halka yapmayacakları zulüm yok, İnsanları kahvehanelerden kaldırıp namaza zorla getirmesini biliyorlar da insanların adil yaşam haklarına, eleştirilerine en ufak tahammülleri yok. Allah Türkiye'yi ne Suudi neden İran benzeri İslami bir devlet yönetim anlayışından uzak tutsun. Aslında bunlar Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini örnek almaları ile Allah katında çok daha fazla sevap kazanırlar, ..)

Ne deyim, Allah hepimize akıl fikir versin, Amin…..
https://www.youtube.com/watch?v=BsM44KX_pkc&feature=youtu.be

Allah Adını kullanıp istismar eden Allahsız Suudi Sülalei muhafızlar, zavallı bir kadını mahkemeye çıkartmadan kendi keyiflerine göre kadının başını pala ile bedeninden ayırıyor, daha dünkü olay!
Avrupalı, Amerikalı insan hakları savunucuları, demokrasi havarileri Suudilerin insanlık dışı, insanlığın yüz karası bu uygulamalarına sessiz kalıyorlar, çıkarları gereği tabii ki. İnsan hakları, Demokrasi onlar bir maske, Suudilerin petrol milyarlarına ortak olmak önceliklidir..

BENCE TÜM MÜSLÜMAN ÜLKELERİN İLK EVVEL ÜNİVERSİTELERİ ÖNYARGISIZ, BAĞIMSIZ, GÜDÜMSÜZ BİR ARAYA GELMELİLER.  ÜLKELERİNDEKİ DİN ODAKLI SORUNLARIN, BİLİM VE TEKNOLOJİDEKİ GERİ KALMIŞLIĞIN  NEDENLERİNİ ARAŞTIRMALARI, BİRLİKTE DEGERLENDİRMELERİ VE ALTERNATİF ÇÖZÜMLER ÜRETMELERİ YARARLI OLUR. DAHA SONRA SİYASET BAZINDA UYGULAMAYA KONMASI İÇİN GEREKEN YAPILABİR. İSLAM ÜLKELERİNDE Kİ ÜNİVERSİTELER KENDİ ARLARINDA DAHA FAZLA ORTAK PROJELER ÜZERİNDE ÇALIŞMALARI VE ÖGRENCİ VE ÖGRETİM ÜYELERİNİN ERASMUS, SOKRATES GİBİ PROGRAMLARLA SÜRELİ DEGİŞİMLERİ DESTEKLENMELİDİR, TEŞVİK EDİLMELİDİR BİR AN EVVEL)

....................


SÖZÜN KISASI, TÜRKİYE VE İSLAM ÜLKELERİ KISA SÜREDE GELİŞMEK ZENGİNLEŞMEK İSTİYORLARSA; UYGULAMALI ÇAĞDAŞ EĞİTİM ÖĞRETİMİ, KATMA DEĞERİ YÜKSEK KALİTELİ ARGE-FAALİYETLERİ ÖNE ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR. BUNUN İÇİNDE ÜLKEDE FIRSAT EŞİTLİĞİ, HAK HUKUK ADALET SİSTEMİN, DEMOKRSİNİN AKSAKSIZ İŞLEMESİ GEREKİYOR.

(ÜLKEDE FIRSAT EŞİTLİĞİ GÖZETİLSEYDİ, FETO’NUN DEVLETİN KURUMLARINA SIZARAK TAMAMEN KONTROL ALTINA ALMAK İÇİN DARBE KALKIŞMASINA CÜRET ETMEZDİ. BENCE FETO’DAN EVVEL DEVLETİ YÖNETMEĞE KALKIŞAN SİYASİLERİN BAĞIMSIZ MAHKEMELERDE DIŞARIDAN GÜDÜMSÜZ, KORKUSUZ VE GÖREV BİLİNCİ SORUMLULUK TAŞIYAN SAVCI VE HAKİMLERİN ÖNÜNDE HESAP VERMELERİ GEREKİYOR, SANDIK HESAPLAŞMA YERİ OLAMAZ, OLMAMALIDIR DA)…

 Gemi tasarımı, konstrüksiyonu ile ilgili kitap ve dergileri incelerken, içerikleri doçentlik sınavım ile başvuruda bulunduğum makalelerimi ve Prof. Unvanlı İTU’lu jüri üyelerini hatırlattı….

Bilim dalı ile ilgisi yoktur diye başvurularımı keyiflerince tam 18 sene, (Aklıma geldikçe çıldırma moduna giriyorum! )  ret ediyorlardı. 

Ekte, Almanca bilmeyenler için gemi konstrüksiyonu, tasarımı ile ilgili bugün TU-Berlin Kütüphanesinden inceldiğim  İngilizce sözlü bir iki kitabın ilgili içeriklerini yansıtıyorum.

Prof. Unvanlı jüri üyelerim hala yaşıyorlarsa ve üniversitede çalışıyorlarsa ekteki fotoğraflara baksınlar..

Prof. Unvanlı Allahsız jüri üyelerimin gemi inşaatı, gemi tasarımı, gemi konstrüksiyonu, gemi imalatı ile ilgili okutulan derslerden ve ders içeriklerinden, yürütülen projelerden, makale yayınlarından hiç mi hiç haberleri yoktu….

Bakın, Hamburg Üniversitesi Gemi Makine Elemanları, Gemi Konstrüksiyonu derslerini aldığım enstiti müdürü hocam Prof. Petershagen akademik kariyeri boyunca gemilerde kaynak bağlantıları ile dersler vermiştir, projeler yürütmüştür, yayınlar çıkartmıştır. İTÜ'lü profesörler gemi hidrostatiği ve hidrodinamiği ve klasik gemi dizaynlarına takılı kalmışlar. Ufuklarının açılması için dışarıdan bir baskı görmemişler ki. Farklı sıra dışı gemi tasarımlarından ve laser üretim yöntemlerinin gemi tasarımında açtığı çığırdan da prof. unvanlı şarlatanların hiç mi hiç haberleri yok, Gemilerde laser üretim yöntemleri kullanılarak ince cidarlı yüksek mukavemetli malzemelerle enerji tasarruflu gemiler tasarlanmaktadır. Kaynak bağlantılı gemi tasarımların güvenirliği için işletme dayanımı ve ömür analizlerin öneminden de haberdar değiller.  Sualtı teknolojisinin de Deniz gemi teknolojinde yer aldığından da haberleri yoktur.  Bu alanlardaki benim yayınlarımı bilim dalı ile ilgisi yoktur diye İTÜ'lü Allahsız jüri üyeleri doçentliğe başvuru aşamasında hep  hiçe saymışlar.  YÖK’e olan İtirazlarım hiç dikkate alınmadı, tam aksine hakkımda iki kez üniversiteden atılmam için soruşturma başlatılmıştı....
,,,,,,,,,,,,,,,,,

Biz öğretim üyeleri, üniversitelerimizde eğitim, öğretim ve ARGE- Faaliyetleri ile gençleri meslek hayatlarına olanaklar elverdiğince en iyi şekilde hazırlamak ve ülkenin gelişmesine, insanlığa katkıda bulunmak  için biz varız. Hak edilmeyen unvanlarla hava atmak, gençlerin önünü kesmek, bizler gibi hareket etmeyen, düşünmeyenleri dışlamak, kariyerlerini yaşamlarını hayallerini berbat etmek için devlet bize maaş vermiyor!!!
......

KİŞİSEL GELİŞMELERİ SEKTEYE UĞRAMIŞ PROF. UNVANLI AKADEMİSYENLERİN GENÇLERİN VE MESLEKTAŞLARININ KARİYER VE YAŞAMLARINI BERBAT ETMELERİNE ACIK SEÇİK YASALARCA İMKÂN VERİLMEMELİDİR.

(Ben hala doçentlik jüri üyelerime dava açıp 18 senenin, verdikleri mağduriyetin hesabını soramıyorum.  Hukuk dışı yollarla günün koşullarında da elim kolum bağlı,…
……

 Konuyu daha fazla saptırmadan, Yükseköğretim, üniversitelerimiz, YÖK, TÜBİTAK hakkında kısa görüşlerimi burada tekrarlamak istiyorum.


ü  Üniversitelerimiz siyasetçilerden, partilerden, tarikatlardan, cemaatlerden uzak tutulmalıdır. Üniversitelere icraatlarıyla devlete hesap verecek, sorumlu olacak şekilde eğitim, öğretim ve ARGE faaliyetlerinde, yasalar çerçevesinde kendi yönetimlerinde özerlik tanınmalıdır.

ü  YÖK’un ve TÜBİTAK’ın kaldırılmasına taraftar değilim. Fakat şişirilmiş hantal kadrosunun azaltılması taraftarıyım ve  denetleme, kontrol, değerlendirme amçlı görevlendirilmelidirler.

ü   Üniversitelerde siyasi, dini, ırki örgütlenmeye imkân verilmemelidir.

ü  Devlet, TÜBİTAK, YÖK, VAKIFLAR Eğitim ve Öğretimlerinde başarılı ve geleceği bulunan öğrencileri tespit edip yurtdışına göndermelidir.  Amaç: yeni teknolojilerin mühendislik bilimlerinin Türkiye'ye kısa sürede kazandırılmasında yararlanılması....  

 Türkiye kısa sürede gelişmek, zenginleşmek istiyorsa, ivedilikle Eğitim, öğretim ve ARGE faaliyetlerinin kaliteli çıktılarını yükseltmek, çoğaltmak gerekiyor.

Almanya ziyaretimde olumlu sevindirici bulduğum bir gelişme; buraya gelmesinde katkıda bulunduğum bir öğrencinin gösterdiği performansla kendini kabul ettirmesidir.

Gecen sene Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden mezun ettiğimiz öğrenci kendi cabası, gayreti, bilgi birikimi ve becerisi ile  yeni tekniklerin geliştirilmesinde, bilgilerin derlenmesinde bulunduğu kurumda katkı sağlıyor.

DEVLET, TÜBİTAK, YOK Üniversiteler, Vakıflar v.d. Üniversitelerden başarılı şekilde mezun olan, geleceği bulunan gençlere paşa bey dayısına, partisine bakılmadan sahip çıkmalıdır, onları desteklemelidir.

Yurt dışında, Almanya'da bulunan akademisyenler, üniversitelerde çalışanlar, işverenler Türkiye'den daha fazla başarılı öğrencinin yurtdışı deneyimi kazanmaları için katkıda bulunmaları için TUBİTAK önderliğinde organize olmalarında yarar vardır.
Maalesef yurtdışında yaşayan akademisyenlerin, işverenlerin, firma sahiplerinin Türkiye'ye bakış acıları ve Türk üniversitelerine, Türk vatandaşlarına bakışları pek te olumlu değildir.  Önyargılı olmaları yanında uzak Türkiye'den sonradan gelenlere uzak kalıyorlar, irtibat sağlamıyorlar. (Geçmişte Anavatan ve anavatandan gelenlerle yaşanılan olumsuzluklar onları geri tutuyor olmalı)

Türk Alman ilişkilerinin karşılıklı olarak hatalı politikalar nedeniyle kötüleşmesi bireylere, özellikle Türklere, Türkiye ekonomisine, siyasetine olumsuz yansıyor..
Ülkelerin, devletlerin Dünya Aleminde itibar,  saygınlıkları, ekonomik askeri, bilim teknoloji güçlerine bağlıdır.

Kendi ülkelerinin içte dışta çıkarlarını geliştirmekten, savunmaktan aciz devletlerin ey ile başlayan meydan okumaları nafiledir, onları kimse ciddiye almaz, zamanı gelince kullanırlar

 Almanlar Türkiye’de seyahat yapmaktan kaçınıyorlar, çok çok ucuz olmasına rağmen. Nedeni Ey ile başlayan tehditvari söylemlerle Türk Siyasetçilerinde aranmalıdır!  Benzeri olumsuzluk Almanya’daki gurbetçilere de yansımıştır, Var olan Türk düşmanlığı daha da artmıştır. Türklere iş ev vermiyorlar, Türklerle alışveriş azalmıştır.

Türkiye’den Almanya’daki seçimlerde  CDU’lu  Merkele ve SPD’li Gabriele oy vermeyin deniliyor,  Peki Almanya'daki Türkler yukarıdaki fotoğraftaki gibi radikallere mi oylarını versinler. (Başka ülkelerin iç işlerine karışılmamalıdır, bize karışıldı doğru bulmadık, aynı hatayı biz uygulamamalıydık.)
Hükümet ve başkan birileri tarafından hatalı bilgilendiriliyor ve yönlendiriliyor, Türkiye'yi ekonomik ve siyasi kaosa sürüklemek istiyor olmalılar. Bence Türkiye’nin baş belaları Fotocular değildir! Büyük Kurdistan'ı Ortadoğu'da kurmak, gerçekleştirmek isteyenlerin uzantıları olma olasılığı söz konusudur, ihtimali büyüktür!!! !!  Yani, Feto Darbe girişiminde de Feto ve Kurdistan’ı birbirlerini kullanarak farklı hedefler için hareket etmiş olma olasılığı söz konusu.
…………………
 ALMANYA’DA TÜRKLERİN SAYISININ 4 MİLYONDAN FAZLA, YAKLAŞIK 10 MİLYON OLABİLECEĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM!
 TÜRKLER NEREDEYSE 4 NESİLDİR ALMANYA’DALAR, HER SENE TÜRKİYE’DEN ÇEŞİTLİ YOLLARLA GÖÇ ALIYOR, EN FAZLA ÇOCUK SAYISI ONLARDA.. 2 Milyon kadar Almanya seçimlerinde oy kullanan Türk seçmeni bulunduğuna göre, buradan da Türklerin sayısını kabaca çıkartabilirsiniz..
BERLİN’DE, NEREDEYSE HER ADIMDA BİR TÜRK ESNAFINA,  İNSANINA (MARKETÇİSİ, BAKKALI, TERZİSİ, BERBERİ, RESTORANT, KAHVE İŞLETMECİSİ, DÖNERCİSİ, ÇORBACISI, TELEFONCUSU, TERCÜMANI, AVUKATI, DOKTORU, ÖĞRENCİSİ, HASTABAKICISI, TAKSİCİSİ, ŞOFÖRÜ,  KASABI, TATLICISI, BAKLAVACISI, KÖFTECİSİ, PAZARLAMACISI,  MUHASEBESİ,  ÖĞRETMENİ, V.B.   TANIK OLUYORSUNUZ.
ASLINDA, KÖTÜ ŞARTLAR, ZORLUKLAR ALTINDA YABANCI BİR ÜLKEDE VAR OLMA MÜCADELELERİ GURUR VERİCİDİR…
KEŞKE TÜRK VE ALMAN DEVLETLERİ SİYASETTEN UZAK ilk nesilden başlamak üzere gurbetçilere DESTEK VEREBİLSEYDİ, YÖNLENDİREBİLSEYDİ. Her iki ülkenin çıkarına olurdu.(Çinliler bunu Almanya’da çok iyi yapıyorlar, Buradaki Çinliler Çin devleti tarafından sahiplenip yönlendiriliyorlar, iyi yerlere gelmeleri başarılı olmaları için destek veriliyor. Gelen Çinlilerin çoğu bir şekilde Alman ’yada yada Avustralya’da yaşamak istiyorlar…)

BAKIN; BERLİNİN KREUZBERG, NEUKÖLN, SCHÖNEBERG,  SPANNDAU, MOABİT GİBİ SEMTLERDE ALMANLARDAN ÇOK TÜRKLER BULUNUYOR.
POSTDAMER STR. YANİ POSTDAMER SOKAĞINDAN TA STEGLİTZ belediyesine kadar uzanan 5 KM CADDEYİ YÜRÜYÜN; SAĞLI SOLLU TÜRK DÜKKÂNLARI İLE DOLU OLDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ.
TÜRKLERİN YOĞUN OLDUĞU BERLİN SEMTLERİNDE TA GECE YARILARINA KADAR  CANLILIK, HAREKET YAŞAM DOLU, DİĞER YERLEŞİM BİRİMLERİNDE SAAT 8 DEN SONRA İN CİN ATIYOR. 
TÜRKLER ALMANYA’DA HER MESLEĞE EL ATMIŞ BULUNUYORLAR, BU DA TÜRKLERİN ÇOK GÜÇ ŞARTLARDAKİ GİRİŞİMCİLİĞİNİ KANITLIYOR.  (ALMANYA’NIN DA TÜRKLERİN BU ÖZELLİĞİNDEN HABERDAR olmalı ki; ALMANYA’DAKİ TÜRKLERİN FARKLI ÇOK SAYIDAKİ GURUPLARA AYRILMASINA KATKI BİR ŞEKİLDE KATKI SAGLMAKTADIRLAR…
SADECE BERLİN’DE DEĞİL,  ALMANYA’NIN BİR ÇOK ŞEHRİNDE TÜRK NÜFUSU YOĞUN,  (ORALARDA, BULUNDUĞUM ŞEHİRLER), KÖLN, DUİSBURG, BOCHUM ÜÇGENİNDE  GEÇMİŞTE MADENCİLİĞİN, ÇELİK VE OTOMOTİV SANAYİNİN YOĞUN OLDUĞU BÖLGELERDE TÜRKLERİN SAYISI HAYLİ FAZLAYDI, HAMBURG, BREMEN, STUTTGART TA WİESBADEN, FRANKFURT TA TÜRKLERLE YOĞUN MAHALLELER MEVCUT.
YANİ BU VERİLERE BAKARAK ALMANYA’DAKİ TÜRKLERİN SAYISIN 10 MİLYONDUR DİYORUM! 10 MİLYON NE KADAR ABARTILI İSE 3 MİLYONDA O KADAR ABARTILIDIR.
TÜRKİYE’NİN NÜFUSSU DA NEREDEYSE 10 YILDIR 80 MİLYONA TAKILI KALMIŞTIR. NE İNİYOR NEDE YÜKSELİYOR. BU SAYININDA HATALI OLDUĞU GÖRÜŞÜNDEYİM.  (YADA BAŞTA, GEÇMİŞTE 80 MİLYON olarak ŞİŞİRİLİP BIRAKILMIŞTIR)
 .......................................


(Frankfurt gibi megakent şehrinde, binlerce dönüm ağaçlı göletli yeşil alan içinde kurulu Goethe Üniversitesinde kim okumak ve çalışmak istemez ki. Hele bu güzellikler olanaklar içinde kim yaşamak istemez ki. Kütüphanesi tatillerde gece 22.00 kadar acık, ders dönemlerinde 24 saat hizmet veriyor. Kütüphanede Çinli ve Hindistanlı öğrenciler sabaha kadar kütüphanede çalışıyorlar.
 (Erasmus programları bu yüzden genç öğrenci arkadaşlar için faydalıdır. Derslerinde başarılı olmasalar dahi, farklılıkları görmeleri de bence onlar için bir başarıdır. (Erasmus programı ile giden öğrencilerime evden okula, okuldan eve kadar şehri de yakın şehirleri de gezip görün, arkadaş edinin diye öğütlüyorum)

Şehirlere insanlar gibi gelişiyor, değişiyor, tanınmaz hale geliyor. Frankfurt'a Üniversite hazırlık okuluna gitmiştim, o zamanki Frankfurt'la şimdiki Frankfurt arasında tanınmayacak değişimler, gelişmeler mevcut. Studienkolleg hala eski tarihi binada, hocalarımdan hiç birini göremedim, bulamadım, İzmir'de Üniversite hocası olduğumu öğrenince ilgi gösterdiler, memnun oldular )
DrHusso

* OLASI KACINILMAZ YAZI HATALARI İÇİN HOŞGÖRÜNÜZE SIGINIYORUM,

0 yorum: