YAZACAK DAHA İLGİ ÇEKİCİ ÇOK KONU VAR,
ÖRNEĞİN, TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİNE KATILIMI KONUSU!!
BENCE KATILIMI İMKÂNSIZ, NEDENLERİ SAY
SAY, YAZ, YAZ BİTMEZ!
…………………
TÜRKİYENİN AVRUPA
BİRLİGİNE KATILIMI KONUSUNUN FARKLI BİR DEGERLENDİRİLMESİ:
BULUNDUĞUM AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKESİNDE,
ALMANYA’DA; İNSANLAR TRAFİK KURALLARINI BİLİYORLAR VE TRAFİK KURALLARINA RİAYET
EDİYORLAR. Örneğin; YEŞİL IŞIKTA GEÇMEZLER, ZEBRA YAYA GEÇİDİNDE YAYALARA
ÖNCELİK VERİRLER. Trafikte lambasız dört yol kavşaklarında, sağdan gelenin
geçiş hakkını bilir ve riayet ederler. Dönüşlerde yayalara öncelik tanırlar.
Yoldaki yayalara, bisikletli ve motosikletli sürücülere dikkat ederler, yanlarından
geçerlerken en az bir metre mesafeyi korurlar. Aniden ve sinyal veremeden şerit
değiştirip motosiklet sürücülerin önlerine girmezler, daha sonra yavaşlayıp ve
sinyal vermeden aniden sağa saparak motosiklet sürücülerin ölümle sonuçlanan
kazalara meydan vermezler, (Motosiklet ve Araba sürücüsü olarak
sık sık karşılattığım TRAFİKKURALLARI İHLALLERİ, tehlikeli olumsuzluklar,
geçirdiğim HAFİF VE AGIR kazalar mevcut) ….
BİZ TÜRKLER ONLARIN TRAFİK KURALLARINI VE NEZAKETİNİ ES GEÇER, ONLARI KENDİ
KURALLARIMIZA ALIŞTIRIRIZ. Bizim, Türk tipi, zorba, cahil sorumsuz trafik
kurallarına ALIŞMAYANLARI ’da, karşı koyanları da sokak ortasında kazma sapı,
döner bıçakları, pompalı tüfeklerle ile eş dost akraba mahalle topyekûn İYİCE DE
BENZETİRİZ! Ölesiye topyekün saldırır döver, kim vurdu ya getirip yol kenarına
leşlerini de bırakırız ha!
GAVURUN MEMLEKETİNDE GÜNEŞ ÇIKTIMI, HAVA BİRAZ ISINDI MI, KADIN, ERKEK
YAŞLI GENÇ ŞORTLARLA, HATTA DONLARLA, BİKİNİLERLE SOKAĞA ÇIKARLAR, İŞLERNE
GİDERLER, ALİŞVRİŞE OKULLARA OTOBÜSLERE BİNERLER, KAHVEDE OTURURLAR. HAFTA
SONLARI GÜNEŞLİ SICAK GÜNLERDE, PARKLARDA BİKİNİ İPİNİ, HATTA CIRILÇIPLAK RAHATSIZ
EDİLMEDEN GÜNEŞLENİRLER. Avrupa Birliği Ülkelerinde neredeyse her mevsim gece
yarılarına kadar süren canlı müzikli danslı halk festivalleri düzenleniyor,
kadın erkek yaşlı genç mevsime göre kısa şortla da elinde bira şişesi
festivallere katılıyor, dans ediyor, eğleniyor, yaşamın, sağlıklarının tadını çıkartıyorlar.
Bayanları, RAHATSIZ EDEN YABANCI OLURSA
POLİSİ CAGIRIRLAR. AVRUPA BİRLİGİNDE POLİSLER, ŞORTLA GEZEN, GECE İÇKİLİ EVE
DÖNEN YADA CİPLAK KENDİLERİNE AYRILAN PARKTA GÜNEŞLENEN BAYANLARI AZARLAMAZLAR,
OROSPULAR DİYE HAKARET ETMEZLER, BAYANLARA HELE İÇKİLİ OLANLARA TEKME, TOKAT,
YUMRUKLA SALDIRMAZLAR.
TÜRKİYEDE uygulamanın aksine; POLİSE
SIGINAN VE YARDIM İSTEYEN YABANCI UYRUKLU KARILARI SERMAYE OLARAK KULLANMAZLAR,
ÖZEL KİŞİLERE PAZARLAMAZLAR. AVRUPA BİRLİGİ POLİSLERİ YÖNETMELİKLERE GÖRE
YAPMASI GEREKENİ YAPARLAR, ALDIKLARI EGİTİMLE İNSANLARI SAKINLEŞTİRİRLER,
ANLAYŞLI sabırlı DAVRANIRLAR, HELE İÇKİLİ ŞAHIŞLARA BIRAKIN FİZİKİ
MÜDAHALEYİ CANLARINA KASTETMEDİKLERİ SÜRECE DE BULAŞMALAR V.B. ..
İzmir'de mobeselere yakalan bir taciz
olayı ve sonrası daha rezalet!
Doğal olarak bayanlar geç vakitte ve
içkili de olsalar, polise taciz olayını bildiriyorlar, şikâyette bulunuyorlar. Buna
karşın polisten azar, hakaret işitip tekme, tokat dayakta yiyorlar. Bu
yetmiyormuş gibi polise hakaret, fiziki müdahale diye de polisler tarafından mahkemeye
veriliyorlar..
Bence bayanlar yatıp kalkmalarına şükretsinler, İran'da benzeri durumda, İran Polisleri, İran Devrim Muhafızları, onları kodese yani nezarethaneye tıkıp sırayla tecavüze de kalkışırlardı. Suudi Arabistan’da içkili yada yalnız başlarına geçe vaktinde yalnız erkeksiz bulundukları yerde sultanın sulalei muhafızları tarafından başları bedenlerinden palayla kesilirdi. Türkiye ‘yede daha o günler henüz gelmedi, fakat adım adım yaklaşıyor....
Bence bayanlar yatıp kalkmalarına şükretsinler, İran'da benzeri durumda, İran Polisleri, İran Devrim Muhafızları, onları kodese yani nezarethaneye tıkıp sırayla tecavüze de kalkışırlardı. Suudi Arabistan’da içkili yada yalnız başlarına geçe vaktinde yalnız erkeksiz bulundukları yerde sultanın sulalei muhafızları tarafından başları bedenlerinden palayla kesilirdi. Türkiye ‘yede daha o günler henüz gelmedi, fakat adım adım yaklaşıyor....
KISACA AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE GENELDE BAYANLARI KİMSE RAHATSIZ
ETMEZ. YOLDA FİZİKİ TACİZ ETMEZ, KÖTÜ SÖYLENMEZ, TAŞLAMAZ, TEKMELEMEZ,
YUMRUKLAYIP HASTANELİK ETMEZ. BAŞIMIZA
TAŞLAR YAĞACAK DEMEZ. EL İLE TACİZ EDİLİP POLİSTEN YARDIM DİLEYENLERE; POLİSLER
TARAFINDAN HAKARET EDİLMEZLER, TARTAKLANMAZLAR. HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ ZORBA
MİSALİ, ARBABESK AKLI İLE; POLİSLER TARAFINDAN, POLİSE HAKARET, ŞİDDET
UYGULADI DİYE SUÇLANIP DAVA ACILMAZ, TUTUKLATILMAZLAR….
AVRUPA BİRLİGİN SOKAKLARINDA, CADDELERİNDE, PARKLARINDA BİZ TÜRKLERİN UCUBE
ŞEYTANİ DEDİKLERİ, ÇIPLAK İNSAN HEYKELLERİ BULUNMAKTADIR. KISA ŞORTLU
KARILAR KADAR ÇIPLAK KADIN VE ERKEK UCUBE HEYKELLERDE BİZLERİN ABDESTİNİ,
ORUCUNU DA BOZAR, BİZLERİN GUSÜL ABDESTİNİ BOZAR, KARILARA, GÜÇSÜZ, KİMSESİZ,
FAKİR ÇOCUKLARA VE HAYVANLARA TECAVÜZÜ ZORLAR, TEŞVİK EDER, HATTA HAKLI
CIKARIRDA. …
AYRICA BİZLER AVRUPA BİRLİG GAVURLARIN MEMLEKETİNDE YAŞADIĞIMIZ İÇİNDE
BOYNA GÜNAH İŞLEMİŞ, maazallah CEHENNEMLİK TE OLURUZ….
Avrupa Birliği Ülkeleri sokaklarında yoğun
alıveriş merkezlerinde, parklarında merkezi meydanlarında ucube, şeytani
heykellere örnekler.
Ülkemiz Türkiye’de Atatürk Heykelleri
yerlerinden yobaz belediyelerce sökülüp çöplüğe atılırken, Beyni yıkanmış
dinci şarlatanlar Atatürk Büstlerini, sanatsal heykelleri kırarken, bunların
Avrupa Ülkelerinde yapacaklarını siz de düşünün!
AVRUPA BİRLİGİ ÜYELİGİ; MÜSLÜMANLIKLA BAĞDAŞMAZ, GÜNAH
İŞLEMİŞ OLURUZ, MAAZALLAH MARKETİNDE İÇKİ SATAN GÜNAHKÂRLARIN BATMASI GİBİ,
ÜLKEMİZDE BATAR, TOPYEKÜN CEHENNEMLİK OLURUZ…
SÖZÜN KISASI:
EN İYİSİ BİZLER TÜRKLER, AVRUPA BİRLİĞİNE KATILMAKTAN VAZGEÇELİM,
BİRİBİRİMİZİ KANDIRMAYALIM, GERCEKLEŞMEYECEK DUAYA AMİN DEMEYELİM, BURADADA
SUCU BAŞKASINDA DEGİL BİRAZ KENDİMİZDE ARAYALIM.
...........................
Yukarıda medyaya yansıyan Türkiye'den bir fotoğraf
görüntüsü, Alta'da Karlsruhede bir parkı dolaşırken çektiğim bir
görüntü; küçük bir çocuğun bir park içinde bir makinayı kullanarak kumla
oynaması!!!!
.....................................................
Almanya’da neredeyse her gün olmasa da her hafta yağmur yağıyor, fakat
bizdeki gibi seller oluşmuyor. Allahtan değil, Yüce Allah’ın bize bahşettiği mucizevi,
geliştirilebilen akıldan tabii ki!
Gâvurun memleketlerinde her yer yemyeşil, ağaca yeşilliğe önem veriyorlar, yeşili ağaçları gözleri gibi koruyup artırıyorlar, Yüce Allah onları bol yağmurlarla ödüllendiriyor. Türkiye’de ve bazı İslam
Ülkelerinde bırakın yeşili, ağaçları korumayı, çoğaltmayı, mevcut ağaçlar
sokakları kirletiyorlar, görüntüyü engelliyorlar diye kesiliyor, yeşil alanlar
rant uğruna betonlaştırılıyor. Yüce
Allah Rabbimiz de biz geri zekâlıları başımıza gökten taş gibi dolu yağdırarak
ve kum fırtınaları kaldırarak, sıcaktan susuzluktan bunaltarak uyarıyor, cezalandırıyor
da. Hayvanlardan beter, bolluk içinde yokluk çektirtiyor, Allah'ın nimetlerini
hor kullananlara, istismar edenler bu dünyada da çekmeğe mahkum ediliyor e
tabii ki...
Şehir merkezinde milyarlarca Euro değerinde on binlerce dönüm ağaçlı
göletli yapılaşmağa ve trafiğe kapalı yeşil alanları betonlaştırmamaları,
kamu binaları ve gökdelen rezidansları ile değerlendirmeyen Avrupa
Ülkelerinde bir anormallik olmalıdır. Yada biz Türklerde tedaviye
ihtiyacı olan kişilik bozulması, ahmaklık geri zekâlılık bulunmalıdır.
(Dümensiz kendiliğinden programlı yüzen hareket eden gezi sandalları ve
arklarında yemlenen balık sürüleri!)
AVRUPA BİRLİGİ ÜLKELERİNDE İNSANLAR GERİ ZEKALI MI, NE !!!
ŞEHİRLERİN DIŞ SINIRLARINDAN TA MERKEZE KADAR UZANAN KİLOMETRLERCE ONBİLERCE DÖNÜM AGAÇLI GÖLETLİ YEŞİL ALANLARI HALA GÖZLERİ GİBİ KORUYORLAR.
AVRUPA BİRLİGİ ÜLKELERİNDE İNSANLAR GERİ ZEKALI MI, NE !!!
ŞEHİRLERİN DIŞ SINIRLARINDAN TA MERKEZE KADAR UZANAN KİLOMETRLERCE ONBİLERCE DÖNÜM AGAÇLI GÖLETLİ YEŞİL ALANLARI HALA GÖZLERİ GİBİ KORUYORLAR.
HALBUKİ TÜRKİYEDEKİ KRAVATLI DİPLOMALI HOYRATLAR GİBİ YEŞİL ALANLARI İMARA
ACIP, KISA SÜREDE YEDİ SÜLALARİNİ ZENGİN EDEBİLİRLER... Terslik kimlerde?
. ŞEHİRLERDE YEŞİL ALANLAR KALİTELİ İNSAN YAŞAMI, sağlığı İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR. İnsanlarda üretkenliğe, yaratıcılığa, yeni fikirlerin ortaya çıkmasında olan katkıları küçümsenmemelidir.
Şehirlerde Yeşil alanların FAYDALARI O KADAR ÇOK Kİ, AKILLARINI PARAYA KAPTIRMIŞ HOYRATALAR BUNLARI BİLEMEZ KAVRAYAMAZ HAYAL DAHİ EDEMEZLAR, (BEYİNLERİ dini hurafelerle YIKANMIŞ TA ONDAN), PAPAGANLAR GİBİ söylenen AYNİ ŞEYLERİ EZBERE tekrarlarlar. ANLADIKLARI DİLLE KARŞILIK VERİLMEDİGİ SÜRECE BUNLAR DOGRULARI ANLAMAZLAR….
İNŞALLAH TÜRKİYEYİ YÖNETENLER BİR AN EVVEL YEŞİL SAHALARA GEREKEN ÖNEMİ VERİRLER..
....................................
2016-2017 senelik izinlerimi mesleki ve siyasi olumsuzluklardan, stresten uzak, Türkiye ile ilgili üzücü haberleri izlemeden Almanya’da geçiriyorum. Her gün yaklaşık 4 saat ara vermeden şehir içinde sokaklarda 5-10 km yürüyorum, etrafı inceliyorum, ilgimi çeken fotoğrafları çekiyorum, görüntüleri videoya kaydediyorum. (Tek sıkıntım çevremdeki polislerin ilgisini dikkatini çekmiş olmamdır. Karşıma aniden çıkmaları, bir nevi suçlu reaksiyon testine tabi tutuyorlar gibi… Beklediklerini alamayınca, sefer daha can sıkıcı oluyorlar, rahatsızlık veriyorlar. Nedense gelip sormuyorlar. Bir gün boyunca bu nedenle evden dışarı çıkmadım ).
Ve 3 beyazdan uzak ve bol su içiyor gereği kadar yiyorum. (Aslında kendime
büyük işkence ediyorum; kaliteli ucuz çikolatalara meyveli tortelere hele monlu
pastalara saldırmıyorum, envai çeşitli peynirleri doyasıya yemiyorum,
pirzola etli yemekleri, sucuklu pizzaları, balıkları tüm bunları Türkiye'den
çok çok ucuza olmasına rağmen gidip alıp yemiyorum.)
İnanılması zor; Bir haftada kendime
geldim; bedendeki kurumları, pasları attım, neredeyse fabrika ayarlarımı
yakaladım! Durmadan dinlenmeden ara vermeden 10 km yürüyorum, dizlerim açıldı, sağ
dizimden ağrılar kayboldu. Göbeğin çapını küçülttüm, pantolon bollaştı, kemerin
çapını da azalttım, hayret eğilebiliyorum,! Ve en önemlisi rahat
uyuyorum, saati kurmadan sabahları erken ve aynı saatlerde zinde
kalkabiliyorum.
Buradaki üniversitelerin kütüphanelerinde ve saray gibi döşenmiş
büyük alanları kitapçılarda yeni teknik kitap yayınlara bakıyorum, Buradaki
teknik kitaplar hayli pahalı Euro para biriminden satıldığı içinde mecbur
olmadıkça almıyorum. 2017 tarihli Endüstri 4.0 kitabını ve Konstruktionslehre
2015 yayımlı kitapları Türkiye’de verdiğim derslerle ilgili olarak
satın almağa karar verdim sonunda! Yeni kitap basımları renkli ve CD'li çoklu
uzman yazarlar tarafından kaleme alındığı için iyi buluyorum. Aslında TUBİTAK
bu gibi kitaplardan önemli ve yararlı olanları Türkçe versiyonlarını hazırlatıp
ülkemize kazandırmalıdır. ipe sapa
gelmez alıntı projelerle birilerinin cepleri dolduracağına ülkeye Türkçe sözlü
kitapları kazandırmaları yararlı olur düşüncesindeyim.
Firma ziyaretim de oluyor, buradaki arkadaşlarımla da buluşuyor,
konuşuyorum. (Otellerde, sahillerde uyuklamak,
restoranlarda tıka basa yeme içme görme - görülme yerine ,sahil
kahvelerinde, gazinolarda gelen geçenleri seyretme, dedikodu lafzanlıgı
yerine, benim tatil anlayışım biraz farklıdır). Devleti yöneten
siyasetçilere benzeri bir iki haftalık tatili öneriyorum, kısa sürede
dinlenirler , kendilerine gelirler ve ülke yararına çok daha hayırlı kararlar
alırlar.
Türkiye’deki siyasi ekonomik
olumsuzluklardan, Türkiye’deki Feto ve Dinci şizofrenilerin & şeytanilerin
haberlerini izlemiyorum, üzülmüyorum……
(Bence, Feto kalkışmasına cüret edenler kadar buna imkân veren siyasiler,
bürokratlar da hesap vermelidirler)
(DAHA
EVVEL DEN DE BİRÇOK KEZ YAZDIĞIM GİBİ; TÜRKİYE GİBİ DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
GELİŞMEMİŞ, DİNİ HURAFELERİN ETKİN OLDUĞU ÜLKELERDE; KİŞİLİK GELİŞMELERİ
SEKTEYE UĞRAMIŞ KİŞİLER; ZENGİNLEŞİP GÜÇLEŞTİKÇE KENDİLERİNİ OLAĞAN ÜSTÜ,
ALLAH’IN ÖZEL BİR KULU OLARAK GÖRÜRLER, ALLAH ADINI KULLANARAK ŞEYTANİ
ARZULARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN BİR ARAYA GELEREK, BİRBİRLERİNİ KANDIRARAK,
VAATLERLE KULLANARAK SİNSİCE DEVLETİ ELE GEÇİRMEĞE, DÜNYAYI YÖNETMEĞE
KALKIŞIRLAR)….,
Feto Darbe Kalkışmasını sadece Cemaate,
Cemaat lideri İmama, yada TSK’daki Generallere veya AKP’dekilere mal etmek
yanlıştır……
Vatandaşlar olarak Türkiye’deki olumsuzluklar, yolsuzluklar karşısında kör,
sağır, dilsiz takınarak, zorbayı alkışlayarak küçük dünyamızda var olmayı
seçtiğimiz müddetçe Türkiye hak ettiği gelişmeyi ve zenginleşmeyi
göremez… Türkiye’nin sorunlarına birileri el atsınlar bende, bizde
nemalanalım devri bitmiştir, aslında bizler hoyratik davranmakla kendi geleceğimizi
ve nesillerimizin geleceğini karartıyoruz…
Dün bir firma ziyaretini Berlin’e yakın Dresden’de gerçekleştirdim, Tarihi
güzel binaları yanında mega yeşil alanları ile meşhur bir şehir, yağmur
nedeniyle pek dolaşamadım, fotoğraflarını çekemedim. (Genelde çektiğim
fotoğraflarımı; söz, beste, seslendirmeleri bana ait 100 yakın müziklerimin,
şiirlerimin video kliplerinde değerlendiriyorum. Alternatif bir meşgale, yani
hobi olaraktan, tabii ki.. öğrencilik yıllarımda resim, müziklerimi ve
Hamburg’da sokak şarkıcılığını; okul yaşam masrafları için mecburiyetten
yapmıştım)
Fırsat buldukça Berlin
Teknik Üniversitesi Kütüphanesinde tatil zamanımı değerlendiriyorum.Uzmanlık bilim alanlarım ile ilgili ilgimi çeken yeni kitapların makale yayınlarına başlıklarına ve içeriklerine bakıyorum. İlgimi çeken kitapları ve makaleleri üniversitenin olanakları sayesinde bedavaya renkli tarıyorum, dijital olarak kaydediyorum. (Aslında bu olanağın hizmetin Türkiye üniversitelerinde merkezi kütüphanelerde verilmelidir.)
GEREK FİRMA ZİYARETLERİMDE GEREKSE YENİ
YAYINLARA VE BERLİN TEKNİK ÜNİVERSİTESİNDE YÜRÜTÜLEN ARGE-PROJELERİNİ
DEĞERLENDİRDİKÇE, MORALİM BOZULUYOR. BİZLER BUNLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDEKİ
SEVİYELERİNE GELMEMİZ SÜREGELEN SİYASİ ZİHNİYETLE, DEVLET YÖNETİMİ İLE İMKÂNSIZ
DEMEYİM, FAKAT ÇOK, ÇOK ZOR…
Adamlar enerjilerini, kaynaklarını,
zamanlarını, işbirliklerini bilimsel yenilikler, teknolojik yenilikler
geliştirerek değerlendirerek kendilerine, çevrelerine, ülkelerine, insanlığa
yararlı olmak için yarışıyorlar. Bizler Türkiye’de gerekse İslam Ülkelerinde;
* Devletimizi yıkmakla, vatanımızı
satmakla, insanlarımızı ahmaklaştırıp kullandırmakla, birbirimizi kandırmakla
ölesiye yarışıyoruz.
* Yüce Allah’ın mucizevi nimetlerinden
yararlanmayı bir tarafa bırakın, yoksul, yoksun, mutsuz şekilde hayatımızı
berbat ediyoruz, günaha giriyoruz.* Her şeyi Allaha havale edip, en büyük günahı işlemiş oluyoruz, kendi hatalarımızı, suçumuzu hep iç ve dış şer güçlerde arıyoruz, kendi kendimizi aldatıyoruz.
* Gökten zembille inecek sihirli değnekli bir kurtarıcıyı hayal eder ve bekler hale geldik.
* Arapların Dini Hurafelerine dayalı dindarlıkla, dindar nesille Türkiye’yi kurtarmayı, zenginleştirmeyi umut eder olduk. Teknik, mesleki okullar yerine, çağdaş eğitim yerine İman Hatip Okulları yerden mantar bitercesine çoğaltılıyor.
* Ve Petrol zengini milyarder sulalei sultanlık yönetimini, Suudi Arabistan'a, kimi dincilerimiz İran’daki Molla Rejim Devletine özenir oldular.
(Suudi Arabistan ile ilgili gizli
çekilen ve Almanya'da yayınlanan ve youtube’de yüklenen bir TV-haberini ekteki
linkten Almanca olarak izleyebilirsiniz!!!
https://www.youtube.com/watch?v=BsM44KX_pkc&feature=youtu.beAlmanca bilmeseniz de görüntülerde de azda olsa oradaki gerçeklerden da haberdar olursunuz. Ben bu TV programını izleyince cidden bir Müslüman olarak üzüldüm. Suudi Kraliyet ailesi, sülalesi hegemonyaları için halka yapmayacakları zulüm yok, İnsanları kahvehanelerden kaldırıp namaza zorla getirmesini biliyorlar da insanların adil yaşam haklarına, eleştirilerine en ufak tahammülleri yok. Allah Türkiye'yi ne Suudi neden İran benzeri İslami bir devlet yönetim anlayışından uzak tutsun. Aslında bunlar Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini örnek almaları ile Allah katında çok daha fazla sevap kazanırlar, ..)
Ne deyim, Allah
hepimize akıl fikir versin, Amin…..
https://www.youtube.com/watch?v=BsM44KX_pkc&feature=youtu.be
Allah Adını kullanıp istismar eden Allahsız Suudi Sülalei muhafızlar,
zavallı bir kadını mahkemeye çıkartmadan kendi keyiflerine göre kadının başını
pala ile bedeninden ayırıyor, daha dünkü olay!
Avrupalı, Amerikalı insan hakları savunucuları, demokrasi havarileri Suudilerin insanlık dışı, insanlığın yüz karası bu uygulamalarına sessiz kalıyorlar, çıkarları gereği tabii ki. İnsan hakları, Demokrasi onlar bir maske, Suudilerin petrol milyarlarına ortak olmak önceliklidir..
Avrupalı, Amerikalı insan hakları savunucuları, demokrasi havarileri Suudilerin insanlık dışı, insanlığın yüz karası bu uygulamalarına sessiz kalıyorlar, çıkarları gereği tabii ki. İnsan hakları, Demokrasi onlar bir maske, Suudilerin petrol milyarlarına ortak olmak önceliklidir..
BENCE TÜM MÜSLÜMAN ÜLKELERİN İLK EVVEL ÜNİVERSİTELERİ ÖNYARGISIZ, BAĞIMSIZ,
GÜDÜMSÜZ BİR ARAYA GELMELİLER. ÜLKELERİNDEKİ DİN ODAKLI SORUNLARIN, BİLİM VE
TEKNOLOJİDEKİ GERİ KALMIŞLIĞIN NEDENLERİNİ ARAŞTIRMALARI, BİRLİKTE
DEGERLENDİRMELERİ VE ALTERNATİF ÇÖZÜMLER ÜRETMELERİ YARARLI OLUR. DAHA SONRA
SİYASET BAZINDA UYGULAMAYA KONMASI İÇİN GEREKEN YAPILABİR. İSLAM ÜLKELERİNDE Kİ
ÜNİVERSİTELER KENDİ ARLARINDA DAHA FAZLA ORTAK PROJELER ÜZERİNDE ÇALIŞMALARI VE
ÖGRENCİ VE ÖGRETİM ÜYELERİNİN ERASMUS, SOKRATES GİBİ PROGRAMLARLA SÜRELİ
DEGİŞİMLERİ DESTEKLENMELİDİR, TEŞVİK EDİLMELİDİR BİR AN EVVEL)
....................
SÖZÜN KISASI, TÜRKİYE VE İSLAM ÜLKELERİ
KISA SÜREDE GELİŞMEK ZENGİNLEŞMEK İSTİYORLARSA; UYGULAMALI ÇAĞDAŞ EĞİTİM
ÖĞRETİMİ, KATMA DEĞERİ YÜKSEK KALİTELİ ARGE-FAALİYETLERİ ÖNE ÇIKARMAMIZ
GEREKİYOR. BUNUN İÇİNDE ÜLKEDE FIRSAT EŞİTLİĞİ, HAK HUKUK ADALET SİSTEMİN,
DEMOKRSİNİN AKSAKSIZ İŞLEMESİ GEREKİYOR.
(ÜLKEDE FIRSAT
EŞİTLİĞİ GÖZETİLSEYDİ, FETO’NUN DEVLETİN KURUMLARINA SIZARAK TAMAMEN KONTROL
ALTINA ALMAK İÇİN DARBE KALKIŞMASINA CÜRET ETMEZDİ. BENCE FETO’DAN EVVEL
DEVLETİ YÖNETMEĞE KALKIŞAN SİYASİLERİN BAĞIMSIZ MAHKEMELERDE DIŞARIDAN
GÜDÜMSÜZ, KORKUSUZ VE GÖREV BİLİNCİ SORUMLULUK TAŞIYAN SAVCI VE HAKİMLERİN
ÖNÜNDE HESAP VERMELERİ GEREKİYOR, SANDIK HESAPLAŞMA YERİ OLAMAZ, OLMAMALIDIR DA)…
Gemi tasarımı,
konstrüksiyonu ile ilgili kitap ve dergileri incelerken, içerikleri doçentlik
sınavım ile başvuruda bulunduğum makalelerimi ve Prof. Unvanlı İTU’lu jüri
üyelerini hatırlattı….
Bilim dalı ile ilgisi
yoktur diye başvurularımı keyiflerince tam 18 sene, (Aklıma geldikçe çıldırma
moduna giriyorum! ) ret ediyorlardı.
Ekte, Almanca bilmeyenler
için gemi konstrüksiyonu, tasarımı ile ilgili bugün TU-Berlin Kütüphanesinden
inceldiğim İngilizce sözlü bir iki kitabın ilgili içeriklerini
yansıtıyorum.
Prof. Unvanlı jüri
üyelerim hala yaşıyorlarsa ve üniversitede çalışıyorlarsa ekteki fotoğraflara
baksınlar..
Prof. Unvanlı Allahsız jüri üyelerimin gemi inşaatı, gemi tasarımı, gemi konstrüksiyonu, gemi imalatı ile ilgili okutulan derslerden ve ders içeriklerinden, yürütülen projelerden, makale yayınlarından hiç mi hiç haberleri yoktu….
Bakın, Hamburg Üniversitesi Gemi Makine Elemanları, Gemi Konstrüksiyonu
derslerini aldığım enstiti müdürü hocam Prof. Petershagen akademik kariyeri
boyunca gemilerde kaynak bağlantıları ile dersler vermiştir, projeler
yürütmüştür, yayınlar çıkartmıştır. İTÜ'lü profesörler gemi hidrostatiği ve
hidrodinamiği ve klasik gemi dizaynlarına takılı kalmışlar. Ufuklarının
açılması için dışarıdan bir baskı görmemişler ki. Farklı sıra dışı gemi
tasarımlarından ve laser üretim yöntemlerinin gemi tasarımında açtığı çığırdan
da prof. unvanlı şarlatanların hiç mi hiç haberleri yok, Gemilerde laser üretim
yöntemleri kullanılarak ince cidarlı yüksek mukavemetli malzemelerle
enerji tasarruflu gemiler tasarlanmaktadır. Kaynak bağlantılı gemi tasarımların
güvenirliği için işletme dayanımı ve ömür analizlerin öneminden de haberdar değiller.
Sualtı teknolojisinin de Deniz gemi
teknolojinde yer aldığından da haberleri yoktur. Bu alanlardaki benim yayınlarımı
bilim dalı ile ilgisi yoktur diye İTÜ'lü Allahsız jüri üyeleri
doçentliğe başvuru aşamasında hep hiçe saymışlar. YÖK’e olan İtirazlarım hiç dikkate alınmadı,
tam aksine hakkımda iki kez üniversiteden atılmam için soruşturma
başlatılmıştı....
,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biz öğretim üyeleri, üniversitelerimizde
eğitim, öğretim ve ARGE- Faaliyetleri ile gençleri meslek hayatlarına olanaklar
elverdiğince en iyi şekilde hazırlamak ve ülkenin gelişmesine, insanlığa
katkıda bulunmak için biz varız. Hak edilmeyen unvanlarla hava atmak,
gençlerin önünü kesmek, bizler gibi hareket etmeyen, düşünmeyenleri dışlamak,
kariyerlerini yaşamlarını hayallerini berbat etmek için devlet bize maaş
vermiyor!!!
......
KİŞİSEL GELİŞMELERİ
SEKTEYE UĞRAMIŞ PROF. UNVANLI AKADEMİSYENLERİN GENÇLERİN VE MESLEKTAŞLARININ
KARİYER VE YAŞAMLARINI BERBAT ETMELERİNE ACIK SEÇİK YASALARCA İMKÂN
VERİLMEMELİDİR.
(Ben hala doçentlik jüri üyelerime dava açıp 18 senenin, verdikleri
mağduriyetin hesabını soramıyorum. Hukuk dışı yollarla günün koşullarında
da elim kolum bağlı,…
……
Konuyu
daha fazla saptırmadan, Yükseköğretim, üniversitelerimiz, YÖK, TÜBİTAK hakkında
kısa görüşlerimi burada tekrarlamak istiyorum.
ü Üniversitelerimiz
siyasetçilerden, partilerden, tarikatlardan, cemaatlerden uzak tutulmalıdır.
Üniversitelere icraatlarıyla devlete hesap verecek, sorumlu olacak şekilde
eğitim, öğretim ve ARGE faaliyetlerinde, yasalar çerçevesinde kendi
yönetimlerinde özerlik tanınmalıdır.
ü YÖK’un ve TÜBİTAK’ın
kaldırılmasına taraftar değilim. Fakat şişirilmiş hantal kadrosunun azaltılması
taraftarıyım ve denetleme, kontrol, değerlendirme amçlı
görevlendirilmelidirler.
ü
Üniversitelerde siyasi, dini, ırki
örgütlenmeye imkân verilmemelidir.
ü
Devlet, TÜBİTAK, YÖK, VAKIFLAR Eğitim ve
Öğretimlerinde başarılı ve geleceği bulunan öğrencileri tespit edip
yurtdışına göndermelidir. Amaç: yeni teknolojilerin mühendislik
bilimlerinin Türkiye'ye kısa sürede kazandırılmasında yararlanılması....
Türkiye
kısa sürede gelişmek, zenginleşmek istiyorsa, ivedilikle Eğitim, öğretim ve
ARGE faaliyetlerinin kaliteli çıktılarını yükseltmek, çoğaltmak gerekiyor.
Almanya ziyaretimde olumlu sevindirici bulduğum bir gelişme; buraya
gelmesinde katkıda bulunduğum bir öğrencinin gösterdiği performansla kendini
kabul ettirmesidir.
Gecen sene Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden mezun ettiğimiz
öğrenci kendi cabası, gayreti, bilgi birikimi ve becerisi ile yeni
tekniklerin geliştirilmesinde, bilgilerin derlenmesinde bulunduğu kurumda katkı
sağlıyor.
DEVLET, TÜBİTAK, YOK Üniversiteler, Vakıflar v.d. Üniversitelerden başarılı
şekilde mezun olan, geleceği bulunan gençlere paşa bey dayısına, partisine
bakılmadan sahip çıkmalıdır, onları desteklemelidir.
Yurt dışında,
Almanya'da bulunan akademisyenler, üniversitelerde çalışanlar, işverenler
Türkiye'den daha fazla başarılı öğrencinin yurtdışı deneyimi kazanmaları için
katkıda bulunmaları için TUBİTAK önderliğinde organize olmalarında yarar
vardır.
Maalesef yurtdışında
yaşayan akademisyenlerin, işverenlerin, firma sahiplerinin Türkiye'ye
bakış acıları ve Türk üniversitelerine, Türk vatandaşlarına bakışları pek te
olumlu değildir. Önyargılı olmaları yanında uzak Türkiye'den sonradan
gelenlere uzak kalıyorlar, irtibat sağlamıyorlar. (Geçmişte Anavatan ve
anavatandan gelenlerle yaşanılan olumsuzluklar onları geri tutuyor olmalı)
Türk Alman ilişkilerinin
karşılıklı olarak hatalı politikalar nedeniyle kötüleşmesi bireylere, özellikle
Türklere, Türkiye ekonomisine, siyasetine olumsuz yansıyor..
Ülkelerin,
devletlerin Dünya Aleminde itibar, saygınlıkları, ekonomik askeri, bilim
teknoloji güçlerine bağlıdır.
Kendi
ülkelerinin içte dışta çıkarlarını geliştirmekten, savunmaktan aciz devletlerin
ey ile başlayan meydan okumaları nafiledir, onları kimse ciddiye almaz, zamanı
gelince kullanırlar
Almanlar
Türkiye’de seyahat yapmaktan kaçınıyorlar, çok çok ucuz olmasına rağmen. Nedeni
Ey ile başlayan tehditvari söylemlerle Türk Siyasetçilerinde aranmalıdır!
Benzeri olumsuzluk Almanya’daki gurbetçilere de yansımıştır, Var olan Türk
düşmanlığı daha da artmıştır. Türklere iş ev vermiyorlar, Türklerle alışveriş
azalmıştır.
Türkiye’den Almanya’daki seçimlerde CDU’lu Merkele ve SPD’li Gabriele oy vermeyin
deniliyor, Peki Almanya'daki Türkler yukarıdaki fotoğraftaki gibi
radikallere mi oylarını versinler. (Başka ülkelerin iç işlerine
karışılmamalıdır, bize karışıldı doğru bulmadık, aynı hatayı biz
uygulamamalıydık.)
Hükümet ve başkan birileri tarafından
hatalı bilgilendiriliyor ve yönlendiriliyor, Türkiye'yi ekonomik ve siyasi
kaosa sürüklemek istiyor olmalılar. Bence Türkiye’nin baş belaları Fotocular
değildir! Büyük Kurdistan'ı Ortadoğu'da kurmak, gerçekleştirmek isteyenlerin
uzantıları olma olasılığı söz konusudur, ihtimali büyüktür!!! !! Yani, Feto Darbe girişiminde de Feto ve Kurdistan’ı
birbirlerini kullanarak farklı hedefler için hareket etmiş olma olasılığı söz
konusu.
…………………
ALMANYA’DA TÜRKLERİN SAYISININ 4 MİLYONDAN FAZLA, YAKLAŞIK 10 MİLYON
OLABİLECEĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM!
TÜRKLER NEREDEYSE 4 NESİLDİR ALMANYA’DALAR, HER SENE TÜRKİYE’DEN ÇEŞİTLİ
YOLLARLA GÖÇ ALIYOR, EN FAZLA ÇOCUK SAYISI ONLARDA.. 2 Milyon kadar Almanya seçimlerinde
oy kullanan Türk seçmeni bulunduğuna göre, buradan da Türklerin sayısını kabaca çıkartabilirsiniz..
BERLİN’DE, NEREDEYSE HER ADIMDA BİR TÜRK ESNAFINA, İNSANINA
(MARKETÇİSİ, BAKKALI, TERZİSİ, BERBERİ, RESTORANT, KAHVE İŞLETMECİSİ,
DÖNERCİSİ, ÇORBACISI, TELEFONCUSU, TERCÜMANI, AVUKATI, DOKTORU, ÖĞRENCİSİ,
HASTABAKICISI, TAKSİCİSİ, ŞOFÖRÜ, KASABI, TATLICISI, BAKLAVACISI,
KÖFTECİSİ, PAZARLAMACISI, MUHASEBESİ, ÖĞRETMENİ, V.B.
TANIK OLUYORSUNUZ.
ASLINDA, KÖTÜ ŞARTLAR, ZORLUKLAR ALTINDA YABANCI BİR ÜLKEDE VAR OLMA
MÜCADELELERİ GURUR VERİCİDİR…
KEŞKE TÜRK VE ALMAN DEVLETLERİ SİYASETTEN UZAK ilk nesilden başlamak üzere
gurbetçilere DESTEK VEREBİLSEYDİ, YÖNLENDİREBİLSEYDİ. Her iki ülkenin çıkarına olurdu.(Çinliler
bunu Almanya’da çok iyi yapıyorlar, Buradaki Çinliler Çin devleti tarafından
sahiplenip yönlendiriliyorlar, iyi yerlere gelmeleri başarılı olmaları için
destek veriliyor. Gelen Çinlilerin çoğu bir şekilde Alman ’yada yada Avustralya’da
yaşamak istiyorlar…)
BAKIN; BERLİNİN KREUZBERG, NEUKÖLN, SCHÖNEBERG, SPANNDAU, MOABİT GİBİ
SEMTLERDE ALMANLARDAN ÇOK TÜRKLER BULUNUYOR.
POSTDAMER STR. YANİ POSTDAMER SOKAĞINDAN TA STEGLİTZ belediyesine kadar
uzanan 5 KM CADDEYİ YÜRÜYÜN; SAĞLI SOLLU TÜRK DÜKKÂNLARI İLE DOLU OLDUĞUNU
GÖRÜRSÜNÜZ.
TÜRKLERİN YOĞUN OLDUĞU BERLİN SEMTLERİNDE TA GECE YARILARINA KADAR
CANLILIK, HAREKET YAŞAM DOLU, DİĞER YERLEŞİM BİRİMLERİNDE SAAT 8 DEN SONRA İN
CİN ATIYOR.
TÜRKLER ALMANYA’DA HER MESLEĞE EL ATMIŞ BULUNUYORLAR, BU DA TÜRKLERİN ÇOK
GÜÇ ŞARTLARDAKİ GİRİŞİMCİLİĞİNİ KANITLIYOR. (ALMANYA’NIN DA TÜRKLERİN BU
ÖZELLİĞİNDEN HABERDAR olmalı ki; ALMANYA’DAKİ TÜRKLERİN FARKLI ÇOK SAYIDAKİ
GURUPLARA AYRILMASINA KATKI BİR ŞEKİLDE KATKI SAGLMAKTADIRLAR…
SADECE BERLİN’DE DEĞİL, ALMANYA’NIN BİR ÇOK ŞEHRİNDE TÜRK NÜFUSU
YOĞUN, (ORALARDA, BULUNDUĞUM ŞEHİRLER), KÖLN, DUİSBURG, BOCHUM
ÜÇGENİNDE GEÇMİŞTE MADENCİLİĞİN, ÇELİK VE OTOMOTİV SANAYİNİN YOĞUN OLDUĞU
BÖLGELERDE TÜRKLERİN SAYISI HAYLİ FAZLAYDI, HAMBURG, BREMEN, STUTTGART TA
WİESBADEN, FRANKFURT TA TÜRKLERLE YOĞUN MAHALLELER MEVCUT.
YANİ BU VERİLERE BAKARAK ALMANYA’DAKİ TÜRKLERİN SAYISIN 10 MİLYONDUR
DİYORUM! 10 MİLYON NE KADAR ABARTILI İSE 3 MİLYONDA O KADAR ABARTILIDIR.
TÜRKİYE’NİN NÜFUSSU DA NEREDEYSE 10 YILDIR 80 MİLYONA TAKILI KALMIŞTIR. NE
İNİYOR NEDE YÜKSELİYOR. BU SAYININDA HATALI OLDUĞU GÖRÜŞÜNDEYİM. (YADA BAŞTA,
GEÇMİŞTE 80 MİLYON olarak ŞİŞİRİLİP BIRAKILMIŞTIR)
.......................................
(Frankfurt gibi megakent şehrinde, binlerce dönüm ağaçlı göletli yeşil alan
içinde kurulu Goethe Üniversitesinde kim okumak ve çalışmak istemez ki. Hele bu
güzellikler olanaklar içinde kim yaşamak istemez ki. Kütüphanesi tatillerde
gece 22.00 kadar acık, ders dönemlerinde 24 saat hizmet veriyor. Kütüphanede
Çinli ve Hindistanlı öğrenciler sabaha kadar kütüphanede çalışıyorlar.
(Erasmus programları bu yüzden genç
öğrenci arkadaşlar için faydalıdır. Derslerinde başarılı olmasalar dahi,
farklılıkları görmeleri de bence onlar için bir başarıdır. (Erasmus programı
ile giden öğrencilerime evden okula, okuldan eve kadar şehri de yakın şehirleri
de gezip görün, arkadaş edinin diye öğütlüyorum)
Şehirlere insanlar gibi gelişiyor, değişiyor, tanınmaz hale geliyor.
Frankfurt'a Üniversite hazırlık okuluna gitmiştim, o zamanki Frankfurt'la
şimdiki Frankfurt arasında tanınmayacak değişimler, gelişmeler mevcut. Studienkolleg
hala eski tarihi binada, hocalarımdan hiç birini göremedim, bulamadım, İzmir'de
Üniversite hocası olduğumu öğrenince ilgi gösterdiler, memnun oldular )
DrHusso* OLASI KACINILMAZ YAZI HATALARI İÇİN HOŞGÖRÜNÜZE SIGINIYORUM,
0 yorum: