İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu davası!

8 Eylül 2013 Pazar yazildi.

21. Türkiye' sinde Günümüzde sözde hukuk, insanlık, demokrasi ve de Müslümanlık adına yapılan hukuksuzluk örneklerinden bir tanesidir. 21 ci Yüzyıl Türkiye’sine, insanlığa yakışmayan yüzkarası siyasi uygulama olarak değerlendiriyorum.  Dıştan güdümlü bir yargı kararı olduğu içinde Yargıtay’dan da çıkacak karar da şimdiden az çok tahmin edilebilir niteliktedir.

Değerli Arkadaşlar,

 Bana da ulaşana ekteki E-Maili, Ergenekon davası nedeniyle 17 Nisan 2009 tarihinden itibaren 4.5 yıldır tutuklu olan ve yapılan  son duruşmada 23 yıl hüküm giydirilen İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu hakkında, ilginizi çeker düşüncesiyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
 Günümüzde sözde hukuk, insanlık, demokrasi ve de Müslümanlık adına yapılan hukuksuzluk örneklerinden bir tanesidir. 21 ci Yüzyıl Türkiye’sine, insanlığa yakışmayan yüzkarası siyasi uygulama olarak değerlendiriyorum.  Dıştan güdümlü bir yargı kararı olduğu içinde Yargıtay’dan da çıkacak karar da şimdiden az çok tahmin edilebilir niteliktedir. Hükümete bağlı, hükümetin bakanı tarafından atanan, görevlendirilen savcı ve hâkimlerinden çıkacak yargı kararları hükümet lehinedir.  Aksi takdirde neler yapıldığını, yasa ve yönetmeliklere göre, hukuk kurallarına, vicdanına göre yargı kararı verenlerin akıbetlerini birlikte sessiz seyrediyoruz!

 Hukuk adına yapılan hukuksuzluklardan ve oluşan insani maddi ve manevi mağduriyetlerden başta Cumhurbaşkanı, hükümet ve üyeleri kadar, TBMM si, Muhalefet partileri, devletin kurumların ve bu kurumların başındakiler ve bu ülkede yaşayan biz vatandaşların da büyük vebali, günahı bulunmaktadır. Üniversiteler, TSK ve devletin diğer kurumları ve sivil örgütler ülkede olup bitenlerden, olumsuzluklardan da sorumludurlar. En azından devletin kurumları kurum mensuplarına, çalışanlarına sahip çıkma becerisini, cesaretini göstermelidirler. 

 21ci Yüzyıl Türkiye’sinde devlet yönetimdeki geri dönüşü olmayan endişe verici olumsuz ve mevcut yönetim, hükümet tarafından kontrol edilemeyen gelişmeler sürmektedir.  Karşı tarafın anladığı etkili dilde ve birlikte karşılık verildiği takdirde olumlu sonuç alınır.

 Kısaca; TÜRKİYE DE GÖKTEN İNECEK BİR KURTARICIYI BEKLEME VEYA ZOR GÜNDE ZORU BAŞARMA HAYALİ HÜSRANLA BİTER! ULUSÇA BU YANILGIYA DÜŞÜLMEMELİDİR.
DOĞANIN YAPISINDA VARDIR; ŞER, UĞURSUZLUK, HASTALIK GELİŞMEDEN, BÜYÜMEDEN TEŞHİS EDİLMELİDİR VE FAZLA GECİKMEDEN GEREKLİ MÜDAHALE YAPILIP ÖNLENMELİDİR. ERKEN VE DOĞRU TEŞHİS VE ZAMANINDA GEREKLİ MÜDAHALE, OPERASYON; İNSAN SAĞLIĞI KADAR YÖNETİMLERDE, DEVLET YÖNETİMLERİNDE,  ULUSUN; SAĞLIĞI, GELECEĞİ, REFAHI YAŞAM KALİTESİ, ZENGİNLİĞİ İÇİNDE GEÇERLİDİR. DrH.
 
Saygılar
h. ozden
berlin,8.9.2013

Ek. Rektör için 5001.ci imza… Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
 
…………………………….

Rektör için 5001.ci imza…

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN

Ergenekon davası nedeniyle 17 Nisan 2009 tarihinden itibaren  4.5 yıldır tutuklu olan ve yapılan  son duruşmada 23 yıl hüküm giydirilen İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu  davasında kesin sonuç, Yargıtay tarafından verilecek… Ancak değerli bilim insanımız kanser hastasıdır ve cezaevi koşullarından bir an önce çıkarılarak tedavi görmesi gerekmektedir.

Duyarlı vatandaşlar tüm yetkililere “Fatih Hilmioğlu’na Özgürlük Kampanyası” adı altında topladıkları 5000 imza ile sesleniyorlar; tedavisi için vicdani ve haklı gerekçeler ile  özgür bırakılmasını talep ederken, Rahmetli Kuddisi  Okkır’ın trajedisinin tekrar yaşanmaması için çaba gösteriyorlar.

Ergenekon tutuklularını ziyaret eden CHP’li milletvekillerine Hilmioğlu durumunu şu sözlerle özetlemişti:

'Darbeye eksik teşebbüs suçundan 16 yıl ceza aldım. Bizi suçladıkları iki şey, 2003'te Jandarma Genel Komutanı'nı ziyaret, bir diğeri de Kent Otel'deki tesadüfi yemek. Düşünebiliyor musunuz, 10 general, 10 rektör yemek yiyor, 3 rektör ve 1 generale ceza veriliyor. 2003 yılında YÖK tasarısı tartışılırken, YÖK başkanının da içinde olduğu bir heyetle her yeri geziyorduk. Askeriyenin de 23 eğitim kurumu var. Onlar da söz konusu tasarının paydaşı. Her kuruma gittiğimiz gibi oraya da gittik. Biz 7 rektördük ve 10 general vardı. Şimdi bu toplantı örgüt toplantısı olarak değerlendiriliyor. 7 rektörden 3 sanık, 10 komutandan ise sadece Şener Eruygur suçlanıyor. Eğer ortada bir suç varsa hepsinin suçlanması lazım. Toplam 17 kişiyiz. 4'ü suçlanıyor, 13'üne kimsenin bir şey dediği yok. Bu nasıl eşitlik, bu nasıl adalet? Bir diğer suçlama ise 3 Mart 2004 yılında Kent Otel'de yenilen bir yemek. Ankara Ticaret Odası'nda bir panele katıldık. Panelde konuşmacıydım. Panelden sonra hep beraber Kent Otel'e gittik, yemek için. Orada da Mustafa Balbay rahmetli İlhan Selçuk ile yemek yiyormuş, masaları birleştirdik, bu yemek örgüt toplantısı oldu. Baştan hükmümüz verilmiş, 5 yıl boşuna yatmışız. Ayrıca, İnönü Üniversite öğrencilerini fişlemek suçundan cezalandım. Suçlama, 2003 tarihli, belgesi ise 2006'ya ait. Böyle bir şeyle ilgilim olmadığımı kanıtladığım halde bundan 7 yıl ceza verdiler.'

Kamuoyu Hilmioğlu’nu; Rektörlüğü sırasında İnönü Üniversitesi kütüphanesinin girişine yazdırdığı “Atatürk Türkiye’dir, Türkiye Atatürk” yazısı ile ve türbana mesafeli duruşu ile tanımıştı. O süreçte Sayın Hilmioğlu daha sonra başına gelecekleri hayal bile edemezdi, pek çok yurttaşın T.C. ibaresinin kaldırılacağını aklına getirmediği gibi… “Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” diyen Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i kucaklayan bu söz kendisinden sonra kaldırılmış; -yeri boş bırakılırsa tepki daha fazla olacağı için şimdilik- Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” deyişine yer verilmiştir. Atatürk’ü sahipleniyor gibi yapanların, gerçek sahiplenicileri gönderdiği günümüz sürecinin çarpıcı örneklerinden biridir bu.

Bugün Atatürkçü söylemlerle kendilerini alkışlatarak Atatürkçü kadroları tasfiye eden bazı rektörlerin nasıl baş tacı edildiklerini, hatta bazılarının AKP kadroları ile yakın temasta olup, vekillik hayalleri içinde olduklarını duyuyoruz... Atatürkçü kadroları tasfiye için üzerlerinde kurulan baskıya direnemeyenler, telkinle yola getiremedikleri öğretim üyelerini kaçırtmak için kurumlarında onlarla uğraşacak kişilerle işbirliği yaparak tasfiye etme yoluna gidiyorlar. Kimin ne dediği değil, ne yaptığı önemli… Ne mi diyorum: “Söylediğiniz değil, yaptığınızsınız… Sözleriniz yalnızca sizi kandırır, bizleri değil…” diyorum…

Bugünün konjonktürüne göre uydurulmuş “suç” kavramı ile suçlu muamelesine tabi tutulanların, hukukun ve adaletin geri çağırılacağı gelecek süreçlerin kahramanları olacağını en iyi Atatürk’ün akıl ve bilimi önceleyen sözlerini yansıtan kurumlarda yer alanların  bilmeleri gerekir.

Sayın Hilmioğlu’na, düşüncesi, söylemi, eylemi bir oluşunun vebali ödetilirken seyirci kalarak Atatürkçü olunmaz. Rektörlerin bir araya gelerek, Rektörlük yapmış meslektaşlarının göz yumulamayacak durumda bırakılmasına insani ve vicdani olarak itiraz etmeleri gerekmektedir. Bu görev hepsine, (yurttaş olarak hepimize) ama en çok hekim kökenlilere düşmektedir. Hasta bir insana bugünkü konjonktürü onaylamayan düşünceleri nedeniyle mesafeli durmak, ölüme ilerleyişine göz yummak insanlıkla bağdaşmaz; hekimlik mesleği ile hiç bağdaşmaz. Yapılması gereken, Sayın Hilmioğlu’nun hastalığının daha fazla ilerlemesinin durdurulması için özgürlüğüne kavuşturulmasıdır.

Bu yazı ile bana ulaştığında 5000 olan imza listesine 5001. imzayı atarken; durumdan haberdar olup; böyle bir talebi haksız bulacak tek bir vicdan sahibi olamaz diye düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur.

 

……………………….

0 yorum: